24 Ocak 2012 Salı

21 Aralık 2012: Kıyamet mi Uyanış mı?

"Zamanın ve uzayın kalbindeki kapı açılacak. Evren yeniden doğacak, yeniden yaratılacak. Döngünün sıfır noktasına erişeceğiz, toplu ruhsal doğuş anı.” Mayaların kehanetleri

Maya Uygarlığı, 2012 yılında bir şeyler olacağına dikkati çeker. Mayalar, kesin bir tarih veriyorlar: 21.12.2012. Kadim uygarlıklardan Mayalar, İnkalar ve Aztekler büyük bir değişime atıfta bulunuyorlar. Burak Eldem, Hasan Çeliktaş ve Öner Döşer’in farklı çalışmalarına da zaman zaman danışarak bu tarihin gerçek önemini bulmaya çalışacağız…

“Hintli kayıtlarından Maya’lara kadar pek çok kadim uygarlık, çağımıza yakın zamanları karanlık” dönem olarak tanımlamıştır. Edgar Cayce’ye göre de, 1998 yılından bu yana Yeni Çağ başladı. Hopiler bu dönemi “Büyük Arınma” olarak nitelendiriyorlar.” Kimilerine göre “Zihinlerin bağlarından özgürleşmesi, içsel uyanışın ilk adımıdır.”

21 Aralık 2012, yukarının aşağıyı etkileyeceği ezoterik prensibine istinaden bireyin dönüşümü için ateşleyici bir vesile midir yoksa bitmek bilmeyen tarihlerden biri midir? Ezoterik ekollerde makro her zaman mikroya etki eder görüşü mevcuttur. Önemli, sık görülmeyen ve etkili olacağı düşünülen bir göksel dizilim bireyin iç dünyası ve yaşama bakışı açısından farklılık ve farkındalık yaratabilir mi? Ayın bile insanın duygusal dünyasına etki yaptığı düşünülürse neden olmasın? Bu tip beklentilere mümkün gözüken güneş patlamaları ve uzaylı istilaları gibi türlü uçuk kıyamet senaryoları ve birçok teori de eklenebilir. Peşin redci ve koşulsuz takipçi adanmışlık arasında dengede durup, tüm verileri incelemek ve aklı önder alıp sezgilere de danışarak bireysel çıkarımımızı yapmak önemlidir.

Bu tarih için beklentiler iki ana senaryo etrafında gelişmekte. Dünyanın o tarihteki bulunacağı özel konum, foton kuşağı teorisi ve ikinci olarak yaklaşmakta olan bir gezegen teorisi. (Marduk veya Nibiru) Kimi teorilere göre 10. gezegen denen Marduk yaklaşık 3600 yıllık periyoda sahip olup (NASA'nın 2001 KX76 olarak katalogladığı gezegen) güneş etrafındaki 3657 yıllık her dönüşünde dünyaya yakın olarak gelip geçerken dünya üzerinde türlü felaketlere sebep olmaktadır. Bu bilgi de yanlıştır şöyle ki, 2001’de NASA tarafından verilen bilgi ajanslara şöyle geçmiştir: “BBC’nin haberine göre 2001 KX76, Şili’deki dört metrelik Blanco Teleskopu tarafından 22 Mayıs’ta keşfedildi. Dev gök cismini tespit eden uzmanlar bu nesnenin buzdağının görünen kısmı olabileceğine dikkat çekiyor. Kızıl olduğu belirtilen nesnenin buzla kaplı olduğu tahmin ediliyor. Kuiper Kuşağı adı verilen bölgede yer alan dev nesne, Neptün’ün arkasında Güneş yörüngesinde dolanıyor. Gezegenlerin çok ötesinde uzanıp giden Kuiper Kuşağı’nda 1992’den bu yana 400 nesne bulundu. Bu nesneler bilim adamlarının Güneş Sistemi’nin uzak bölgelerine bakış açısını değiştirdi. 2001 KX76’nın Güneş’ten uzaklığının 6.4 milyar kilometre olduğu tahmin ediliyor.”

Foton Kuşağı, yoğun bir foton(ışık parçacıkları) enerji bandı, kemer biçiminde ışık kümesi ve torus şeklinde bir kemer olarak tanımlanıyor. Kimileri de Galaksi içerisine akan manyetik bir ışık olarak da tanımlamaktalar.“Foton kuşağı, resmi olmayan kuruluşlar tarafından varlığı ortaya atılan ve M45 Pleiades Takım Yıldızı ile birlikte Güneş Sistemi'nin de içinde bulunduğu sanılan bir kuşak olarak görülmektedir.” Alcyone’nin halkaları da denmektedir. “Schumann Rezonansındaki artış, bu bölgeye geçişin kanıtı olarak gösterilir. Kimilerine göre Dünya'nın kalp atışı olarak nitelendirilen bu titreşim daha önceki zamanlarda 7.8 iken günümüzde 12.1'e yükselmiş durumdadır.” “Schumann Rezonansı, 1952'de fizikçi Winfried Otto Schumann tarafından açıklanan, yeryüzü ile iyonosfer tabakası arasında meydana gelen doğal titreşime verilen isimdir. Küresel elektro manyetik bir alanın oluşması ve bu alan bünyesindeki titreşimsel veriye ilişkindir.” Paul Otto Hesse foton kuşağı ve insanlığa etkisi hakkında düşüncelerini kaleme aldığı  “Son Gün” isimli kitabı 1950’de yayınlayarak bu beklentinin kıvılcımını ateşlendirmiştir. Schumann Rezonansı hakkında verilen bilgi de yanlış nakledilmektedir. Çok az da olsa zaman içerisinde dönemsel artışlar olmuştur. Schumann Rezonansını etkileyen bazı faktörler: Havanın elektrik yüklü olup olmadığı, güneş faaliyetleri, hava soğukluğu, yağmur ve kuvvetli rüzgâr gibi etkilerdir. Bu etkiler nedeniyle zaman zaman Schumann Rezonansı geçici artış ya da azalış göstermiştir.

Pleiades yıldız kümesi kadim kültürlerde önemli bir yer tutar Pleiades ile ilgili Burak Eldem şunları aktarıyor: “1960’lardaki çok önemli arkeolojik keşiflerin de ortaya koyduğu gibi, günümüzden 20 bin yıl öncesi gibi erken bir tarihte, ilk gökyüzü gözlemcileri gökyüzündeki parlak yıldızlar ve kümelere de dikkatlerini yöneltmeye başladılar. Fransa’daki Lascaux ve İspanya’daki Altamira mağaralarının duvarlarında uzmanlar, muhtemelen Boğa takımyıldızındaki Pleiades (Ülker) yıldız kümesini betimleyen merak uyandırıcı çizimlerle karşılaştılar. Bu “duvar resimleri” ile ilgili daha da ilgi uyandırıcı olan nokta, Pleiades betimlemeleriyle ilişkilendirilmiş apaçık boğa figürleriydi.” Pleiades yıldız sistemi, Ülker olarak da anılır. Boğa takımyıldızında (Taurus) bulunur. Ülker'in görünen yıldızları Yedi Kızkardeşler olarak da bilinir. “Mayaların ünlü Kukulkan piramidinin tepesindeki şekil, Güneş–Ülker–Zenith buluşmasına işaret etmektedir.”

Bir teoriye göre de güneş fırtınaları sonucu bir kıyamet olasıdır. Güneş fırtınalarının dünyaya ve insana etkisi muhakkaktır. Kimi görüşlere göre dünyanın manyetik alanında değişiklikler de meydana gelebilir. Bu patlamalardan dolayı dünya güçlü manyetik fırtınalara maruz kalacak ve kimi görüşlere göre dünyanın kutuplarının değişme ihtimali de söz konusudur.“Yakın zamanda yapılan ve New Scientist’te yayınlanan bir çalışmada Güneş fırtınaları ve insandaki biyolojik etkiler arasında direk bir bağlantı gösterilmiştir. Güneş aktivitelerinden sadece Dünya manyetik alanı değil, insan manyetik alanı da etkilenmektedir.”

Hasan Çeliktaş 2012 fenomeni ile ilgili fikirlerini şu şekilde paylaşıyor: “Bizim spiritüel camiadaki kardeşlerimiz severler bazı özel tarihleri. İşte 08.08.08, 07.07.07 falan gibi. Ama en çok beklenilen tarih 21.12.2012’dir. 90’lı yılların ikinci yarısından beri sayısız spiritüel kitapta bu tarih verildi değişim için, tabii bir de Maya takvimi hikâyesi var malum. Bu tarih Maya takviminin bittiği tarih. Şimdi heyecanla gün sayıyor bazıları. Bir gece MSN’de bir arkadaşım bana dedi ki “Ne güzel değil mi, Hasan? 2012 gelince herkes bizim gibi düşünecek.” Dedim, “Allah korusun!”. Ben şu anda bile spiritüel olduğunu iddia edenlerin çoğuna tahammül edemiyorum ve muhabbetlerine hiç karışmıyorum; bir gezegen dolusu böyle hülyalı gözlerle bakan sevgi kelebekleriyle yaşamak… Allah korusun! (Bu gezegene ayağı yere sağlam basan, ama ruhu da tanıyan, adam gibi adamlar lazım. Öyle beyazlar içinde paso ot yeyip, meditasyon yapan, aklı bir karış havada ve hayattaki kırgınlık ve yoksunluklarıyla yüzleşmekten kaçıp, kendini spiritüelliğe vurup, kurtuluşu böyle bir kaçışta arayanlara değil…)”“İşin diğer tarafı ise arkadaşımın yaşayacağı hayal kırıklığı. 22 Aralık 2012’de sabah uyandığında hiçbir şeyin değişmediğini görünce büyük hayal kırıklığı yaşayacak çok insan biliyorum. İsterseniz çıkıp sokağa “Çakraaa, meditasyoooon, Mayalaaaar, hani nerdeeee!” diye bağırın. Millet dönüp size garip garip bakar çok. Artık yaşadığınız hayal kırıklığıyla kendinizi e-postalara mı vurursunuz, yoksa aldatılmış hissedip tüm ruhsal kanallara sayıp söver misiniz, ya da tüm spritüel kitaplarınızı atmaya mı kalkarsınız, ya da kendinize yeni bir tarih belirleyip onu mu beklemeye başlarsınız… O gün gelince yaparsınız bir şeyler artık. Ama 22 Aralık 2012 günü yaşam yine “bildiğiniz” yaşam olacak.”

Yeniçağcılara göre bu yüksek enerjiye geçişin sonucunda iki sarmallı DNA yapısı hızla mutasyona uğrayacağı ve oniki sarmala çıkacağı söylenmektedir. İnsanlık için psişik yeteneklerin ortaya çıkması, ozon deliği onarılması, çakraların açılması, 5 günlük bir karanlık ve elektriksizlik gibi uçuk beklentiler çokçadır.  Bir Nuh tufanı daha bekleyenler de vardır. Bu yapıdaki düşünce sisteminde yer alan; “Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir” söyleminin yanlışlığı da kanıtlanmıştır. Pleiades’in çevresinde dönülmemekte aksine ondan uzaklaşılmaktadır. Bu tip ezber, yanlış bilgilendirmelere sorgulayıcı tarzda yaklaşmak ve doğruyu araştırmak gereklidir.

Tempo dergisinde şöyle deniyor: “Foton kuşağını ilk ortaya atan, Avustralya'da bir UFO dergisi. 1981'de yüksek enerjili fotonlardan oluşan bir kuşağın varlığından bahsediyor dergi. Ve yazı, 1991'de Avustralya'da Nexus adlı bir başka dergide yeniden yayımlanınca, foton kuşağı meselesi iyice popüler olmaya başlıyor. Foton kuşağına inananların çoğu, ilk girişin Atlantis'e denk geldiğini ve ikinci girişin de 2012'de olacağını ispat derdinde. Astrolojik olarak dünyanın Kova burcuna girmesi ve ruhsal uyanış çağı söylemlerini de unutmayalım.”

21 Aralık 2012 tarihi öncelikle birden yeniçağ düşünce sistemi içerisinde ortaya çıkmamıştır. Kadim kültürlerde bu tarih değişim ve keskin dönüşümlerin makronun mikroya da etki edeceği perspektifinde düşünülmüştür. Gerçekten de o tarihte önemli bir dizilim olacaktır. Bu eğer “insan gibi insan” olmak için bir vesile olarak algılanıyorsa elbette olumludur. Ancak gerçek insan farklılık ve farkındalık için değişimin zamanını bir sonraki pazartesiye, göktaşına, gezegen sıyırmasına, fotonların içinden geçmesine kadar bekleyip programlamaz. Gerçek insan şimdi karar alır, şimdi eyleme geçer, geçmişin bitmiş geleceğin yazılmamış olduğunu varsayarak zamanın kıymetini bilir anı yaşar, yapması gerekenin şuan eyleme geçmek olduğunu idrak eder. Düşünceden, eyleme geçen kudretli bir eylem insanı olarak kendini kendi ile birlikte ve gerektiğinde kendine rağmen dönüştürür. Değişimi, dönüşümü hep dışarıdan etkiye endeksli yaşayan bireyleşememişler için tüm etkiler yetersizdir. Dönüşüm içten dışa oluşur. Foton mucizesi, Marduk etkisi, Mesih beklentisi, yaşamını ellerinin içinden kaçıran sıradan insanın bir büyük dışsal ekti ile dönüşme beklentisidir. Bu tip tarihler bir vesile bile oluyorsa yazarın kanaatince faydalıdır.

Bu önemli tarih Mayalarca önemle not edilmiştir. “Mayalar şaşırtıcı bir astronomi bilgisine sahip bir medeniyetti. Bir yılı bizim bugün süper bilgisayarlarla hesapladığımız süreden milyonda bir hata payı ile hesaplamışlardı. Zamanı ölçmede hassas hesaplara ulaşmak için döngülerden ve iki ayrı takvimden yararlanmışlardı. Bunların ilki, “kutsal takvim” olarak bilinen ve 20’şer günlük 13 aydan oluşan “Tzolkin” (Gün Sayımı) denen döngüdür. “Haab” adını taşıyan bir ikinci takvim, bugün bizim kullandığımız güneş takviminin çok benzeridir ve yine 20’şer günlük 18 aydan oluşur. Mayalarda da bu tarihin başlangıcı Milattan Önce 11 Ağustos 3114 tarihi 0.0.0.0.0 noktası olarak tespit edilmiştir. Ve buna göre dönemin bitişi 13.0.0.0.0 tarihi 21 Aralık 2012 gününe denk gelmektedir.” “Maya kozmogonisine göre, dünyanın geçmişi, 13 Baktun’luk (5125 yıl) devrelerden oluşur ve bunların her birinin bitimi, dünya için radikal değişimler ve yenilikler içerir.” “Modern insan, zamanı doğrusal bir ilerleme olarak algılar. Sabit bir geçmiş, şimdi ve gelecek vardır. Mayalar ise zamanı daha akışkan ve döngüsel bir şey olarak algılıyordu.”

"21 Aralık tarihi yılın en kısa günüdür. John Major Jenkins, 21 Aralık 2012’de gökyüzünde oluşacak astronomik konumların, oldukça sıra dışı birleşmelere işaret ettiğini söylüyor. Bunların en önemlisi, gezegenlerin ve Ay’ın üzerinde hareket ettiği, “Ekliptik” olarak adlandırdığımız “tutulum çemberi”nin, tam 21 Aralık günü Samanyolu’nun dünyadan görülen ekvatoral çizgisiyle kesişmesi. Bu kesişmenin, modern astronomik ölçümlere göre "galaksimizin merkezi” olduğu belirlenen noktada gerçekleşmesi, bu tarihi daha da ilginç kılıyor. Ama daha ilginci, 21 Aralık günü Güneş’in de tam “gündönümü” sırasında bu noktayla aynı hizaya gelmesi. Astronomik deyişle “Gündönümü Güneşi”, Ekliptik ile Samanyolu kuşağının “galaksi merkezi” olduğu belirlenen noktayla aynı hizada kesiştiği koordinata yerleşiyor. Bu birleşim, Mayalara göre, “Güneşler” olarak adlandırdıkları devrelerin beşincisinin noktalandığı anı belirlemekte.” Maya takvimine göre 2012 bir çağın bitip, yeni bir çağın başlaması anlamına gelir. Mayalar’ın 2012’ye dair bu kehanetleri, Hopiler ve İnkalar gibi dünyadaki pek çok eski kültür tarafından da paylaşılmaktadır.

“Maya, Toltek ve Aztek düşünce sistemleri, evrenin bitmeyen bir yaratım-yıkım-yeniden yaratım süreci içinde olması ilkesine bağlıdır. Küçük zaman çevrimleri, küçük çaplı değişim ve yenilenmelere, dolayısıyla görece daha küçük yıkımlara neden olur onlara göre.” Ancak evrendeki çarkların asıl belirleyicileri, büyük dünya çağlarıdır. “Mayalara göre 21 Aralık 2012 tarihi dönüşüm ve yeniden doğuşu anlatır. Yenilenme zamanını belirtir.”

Bir başka önemli teoriye göre de Dünyanın bu kadar çok insanı kaldırmadığı, büyük acılar çektiği ve büyük bir değişim döneminden geçip, hem kendini tedavi edeceği hem de yeni bir çağa adım atacağı söyleniyor. Doğayı ve dünyayı yağmalayan ve dünyanın mikrobu olan insanın verdiği zararın sonucunda bu değişimin zorunlu olarak oluşacağı öngörülüyor. Bu teoriyi “NASA çalışanı James Lovelock tarafından geliştirilen “Gaia Hipotezi” ile açıklamak mümkün. Bu hipoteze göre, Dünya yaşayan, canlı bir organizma gibidir. Dünya’daki yaşamın adı Gaia'dır ve karalar Gaia'nın kemikleri, okyanuslar, denizler ve ırmaklar onun dolaşım sistemi, atmosfer onun solunum sistemi, üzerinde yaşayan canlılar da onun sinir sistemidir. Bu bağlamda yaşayan bir organizma hastalandığında kendini tedavi eder. Siz Gaia’nın kemiklerini, dolaşım sistemini, solunumunu kirletir ve hasta ederseniz; o da kendisini iyileştirmek isteyecektir. Dünya üzerinde yaşanan felaketlerin temelinde, gezegenin kendini iyileştirmeye çalışması vardır.”

“İnsan dünyanın sonunu getiremez, ama onu yaşanmaz hâle getirebilir. Bunlar yeni bir çağın doğum sancıları. Farklı bir bilinçlenme çağına giriyoruz. Nereden gelip nereye gidiyoruz. Hepimiz az ya da çok kusurluyuz ki halen buradayız. Buzulların durumu, ozon deliği, çevre kirliliğinin etkileri ve tek evimiz bu narin ve nazik gezegene yaptığımız onca haksızlıklar... Tabii ki karşılıksız kalmayacaktır. 2012 Sadece 'sembolik' uyarılardır, 'davet'tir. Görebilenlerin göreceği, duyabilenlerin duyacağı şeylerdir. Tabi ne kadar 'farkında' olunabilirse. Her şey insan içindir, ama herkes için değil...” diyor Kerim Soley.

Öner Döşer konu hakkında bazı tespitlerini şu şekilde paylaşıyor: “Biz şimdi tam da kadimlerin bahsettiği gibi bir dönemden, karanlığın en dip noktasından geçmekte ve aydınlığın şafağını görmeye başlayacağımız bir dönemde ilerlemekteyiz. Güneş sistemimiz, elips şeklindeki yassılmış bir daire olan yörüngesinin en kısa bölümünden geçiyor.” “21 Aralık 2012 haritasının odak noktasında Venüs’ün olması, özellikle son dönemlerinde eril enerjiye nazaran geri planda kalan dişil enerjinin tekrar devreye girmesi ve dengenin yerine gelmesine işarettir. Yeni gireceğimiz dönem eril-dişil işbirliği ile dengede ve eşit yönetilecektir.”

Burak Eldem ise konu hakkında şunları yazıyor: “En son ne zaman başınızı yukarı kaldırıp, ufkun üzerinde kalan gökyüzü parçasını gözlerinizle taradığınızı ve parlak yıldızların yerlerini saptadığınızı hatırlıyor musunuz? Yaşadığınız kentin uzağında, bilmediğiniz bir yerlerde yolculuk ederken, temel yönleri belirlemek için yıldızların ya da gezegenlerin yardımına ihtiyaç duydunuz mu hiç? Gökyüzündeki gezegenleri, sabit yıldızlardan ayırt edebiliyor musunuz? Kaç tane takımyıldızın adını sayabilirsiniz? Ya da iyice zor bir soru: Sirius’un yılın hangi döneminde şafak yükselişini gerçekleştirdiğine ilişkin fikriniz var mı?” “İlk bilge insanları, dikkatlerini gökyüzüne çevirmeye yönelten temel içgüdü, bizim de hâlâ kendi kendimize zaman zaman sorduğumuz şu bildik soru üzerine kuruluydu: “Neredeyiz? Burası neresi? Bu koca sistem nasıl işliyor?”” diyor ve şöyle devam ediyor “Tüm kadim kültürler, aynı sonuca varmışlardı: Evren bir bütün olarak hareket ediyordu; her şey, her olay ve her görünüm birbiriyle bir biçimde bağlantılıydı; ayaklarının altındaki toprak ve üzerlerindeki gökyüzü, birbirlerinden koparılmış parçalar değildi. Bu nedenle, günümüzden binlerce yıl önce o çok bilinen ünlü Hermetik slogan ortaya çıktı: “Yukarıda nasılsa, aşağıda da aynısı.””

Astrolojik açıdan Öner Döşer o tarihteki göksel gelişmeler ile ilgili bazı önemli noktaları farklı çalışmalarında şöyle paylaşıyor: “Galaktik Hizalanma, Güneş’in kış gündönümünde Samanyolu Galaksisi’nin parlak kuşağıyla ki, astronomlar buna Galaktik Ekvator derler, hizalanmasıdır. Yani, bu gerçek bir astronomik oluşumdur. Galaktik dizilim olarak tanımlanan astronomik olayda Güneş ile Galaktik Düzlem’in kesişim noktası, Samanyolu’nda Kara Oyuk’un bulunduğu bölge olacaktır. Ekliptik, Samanyolu’nu İkizler ve Yay takımyıldızları boyunca yaklaşık olarak 60 derece açıyla keser. Mayalar bu bölgeye “Yolların Kavuştuğu Yer” ya da “Kutsal Ağaç” adını vermişlerdi. Araştırmacı Thomas Razzeto’ya göre Maya’ların takvimlerini 21 Aralık 2012 tarihinde bitirmelerinin merkezinde de, Karanlık Oyuk’taki Kutsal Ağaç olarak tanımlanan bölgede Güneş’in kutsal üçlü yeniden doğumu yatıyor. Bu üç yeniden doğum; günlük yeniden doğum, yıllık yeniden doğum ve galaktik yeniden doğumdur. Dünya günde bir kere kendi ekseni etrafında döner, Güneş’in etrafında yılda tam bir tur atacak şekilde döner ve ekseni boyunca yavaşça yalpalanır – eksenin dönüşü 26 000 yılda tamamlanır. İşte bu üç hareket birleşerek “Güneş’in kutsal üçlü yeniden doğumu” denilen şeyi gerçekleştirir.”

“21 Aralık 2012’de, astroloji haritasında, en çok dikkat çeken konfigürasyonlardan biri “Yod” açı kalıbıdır. Bu da bu haritanın spiritüel yanını vurgular. “Tanrı’nın Parmağı” olarak da bilinen Yod denilince ilk akla gelen şey “Kadersel” temalardır. Yod, özel bir alın yazgısını gösterir. Seçim yapmanın zor olduğu bir durumda kalındığını, çok önemli bir yol ayrımına gelindiğini, kıstırılmış olmayı gösterir. Yod’un odak noktasında duran gezegen “Tanrı’nın parmağı” olarak adlandırılır.” Bu tarih yay burcunun son gününe denk gelmektedir. Yay burcu ilahi temalarla, inançlarla, felsefelerle ve yüce bilgilerle ilişkilidir. “Yay inançlarla ve bize yabancı gelen şeylerle ilgilidir. Bu şartlarda bize yabancı gelen şeylere, inanç durumlara daha geniş çerçeveden ve felsefi yönlerinden bakmamız istenmektedir. Yay burcunun sembolünde gökyüzüne ok fırlatan, yarı at yarı insan figürü görülür. Bu okun bir hedefi vardır ve bu hedef de gökyüzündedir.”

“Mayalar diğer kadim kültürler gibi evrenin ilke ve kurallarını anlamaya ve insan tarihindeki dalgalanmaları gözlemlemeye çalıştılar ve ikisi arasında güçlü bağlar bulduklarına inandılar.” Onlar bir ani değişime dikkat çekmek istediler insanlığın sonuna değil. “21 Aralık 2012 bir başlangıçtır. Bir kış gündönümü tarihine denk gelmesi, bir bitişle beraber bir yeniden doğuştur.”

Başlangıcı olan her şeyin bir de sonu olacaktır. Her şey değişir ve sonsuz döngü de devam eder. Her son aslında yeni bir başlangıçtır. Dünyanın Kova Çağı’na geçiş yapıyor olması bilgini çağına girişi temsil eder. Bu dönemde “Gerçek İnsan”, evrensel insanın kendinden yeni bir “ben” yaratacağına inanılır. İnkalar bu dönemde “Işıltılı İnsan” tipinin ortaya çıkacağını söylerler.

Hasan Çeliktaş yazısında şunları ekliyor: “Benim için aydınlanma ölçütü, ne kadar spiritüel kitap okuduğunuz, hangi sırları bildiğiniz, hangi aktivitelere katıldığınız değil, ne kadar ADAM, ne kadar İNSAN olduğunuzla ilgili çünkü. Ne kadar çok İNSAN olursa dünya üzerinde, o kadar rahat yaşanır bu süreç ve bu bağlamda bizlere de düşen, yan gelip yatmak değil, kendimize ve bu gezegene verebileceğimiz en güzel desteği; kendimiz olarak, İNSAN olma yolunda yürüyerek vermemiz. Öyle elele tutuşup toplu meditasyon yapmanın faydaları da vardır elbet, ama kendinizle yüzleşmenin, kendinize karşı dürüst olmanın, eksiklerinizle hatalarınızla yanlışlarınızla kendinizi kucaklayabilmenizin etkileri çok daha mühim. Dünya gezegeni üzerindeki toprağa ne kadar çok aydınlanmış insan temas ediyorsa, bu geçiş o kadar kolaylaşır. Ayrıca İNSAN olmak kadar keyifli bir duygu yok. (beşer-insancık-insan-İnsan-İNSAN diye yaparsam sıralamamı fikriniz olur belki neden özellikle İNSANı kullandığıma dair .)”

Tüccar tipi bakış tarzı, 2012 ve bu tip tarihleri, tüm enstrümanları kullanır. Önemli bir göksel olayın insanlığı olumlu yönde etkileyeceğini beklemek elbette mümkündür. Dileyen aksini de düşünebilir. İyi, doğru ve güzele gidiş için hızlandırıcı bir faktör olarak, bilinçlendirici bir kuvvet olarak da düşünülebilir. 21 Aralık 2012’de kıyamet bekleyenler hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Tarihler bitmez, değiştirmek istediğimiz ne ise önce biz değişmezsek, hiçbir şey değişmez.

2012 ile ilgili sağlam bilimsel veri fazla yoktur. Birkaç bilim adamı ve astronomun tezleri ve araştırmaları mevcuttur. Bu konumlanmanın nasıl bir etki yapacağı ya da yapmayacağı net bir şekilde açıklanamaz. Döngü gerçektir, Schumann rezonansı değişimi vardır. Foton kuşağı hakkında rivayetler muhteliftir. Etkiye açık olup gelişmek için 26000 yıl beklemenin anlamı yoktur. Değişim için tek bir zaman dilimi vardır: Şimdi. Makronun mikroya etki edeceği kadim bilgisine göre her büyük değişimle birlikte insanlık ruhsal olarak da bir değişim yaşar. Mayaların beklediği de değişimdir. Değişim ve dönüşüm evrenin temel kuralıdır.

O tarih senin bu tarih benim beklemektense içinde niyet, yüreğinde cesaret ve kararlılık olanlar özleri yola çıkmaya hazırsa, fikirden eyleme geçen düşünce ve eylem insanı olabiliyorlarsa değişimin zamanı şuandır, dönüşen birey olacaktır ve bu insanlığın gelişimine de bir tuğla koyacaktır.

Kendini tanıyıp yaşamının dizginlerini eline alan insan gibi insan yazgısını da değiştirebilir.

”Kader size dağıtılan kartlar gibidir. Özgür irade ise onları nasıl oynadığınızdır. Bu iki nokta arasındaki karşılıklı etkileşme ise sizin insan olarak ne olduğunuzu tayin eder.” der Jawaharlal Nehru. Hür bir aklın önderliğinde sezgilere de danışarak birey yaşamının kontrolünü kendi ellerine almaya hazır olur. Çok şey öğrenilecek bu dönemde gerçek insanın daha büyük bir bakış açısına sahip olma isteği artarak devam edecektir.

Kimilerine göre 21 Aralık 2012 aydınlanma sürecinin başlangıcı, yeni bir kapının eşiğinden geçiştir. Sınırları aşmak ya da kendimizin yine kendimize koyduğu yapay sınırları geçip hür olmak için bir vesile olarak da görülebilir. “Neptün, Sembolündeki mızrağın ucundaki okların sonsuzluğa yöneldiği düşünüldüğü için, sınırları aşmayı temsil eder. Realite ötesini ya da bizce görülmeyen ama var olan realiteleri, zaman ve mekân dışı olmayı ifade eder. Ezoterik anlamda her şeyin göründüğü halini değil, gerçekten olduğu şeklini kavrayışın ifadesidir.” Ona yükleyeceğimiz anlam biraz da kişinin kendi eksiği ya da arayışı çerçevesindedir. Her kim ne ile tamamlanacaksa 2012 tarihi ona bunu ifade edebilir. Zamandan ve mekândan bağımsız olarak düşünebilmek, “Bir”e,”O”’na, Yaradan’a aracısız olarak bağlanabilmek, özden öze sevgi köprüleri inşa edebilmek için sadece bir vesiledir.

Dünyanın yok oluşu, güneşin artacak olan olumsuz etkisi, u.f.o. beklentileri, yeniçağ akımlarının eskiyi ambalajlayıp yeni bir söylemmiş gibi sunmaları, yakın geçebilecek bir gezegenin etkisi, göktaşı çarpma ihtimali, foton kuşağından beklenen uçuk ötesi etkiler hepsi ani keskin birer değişimi işaret eder. Kimisinin görünen gelecekte etkili olma ihtimali var iken kimisinin ise yoktur. 2012’de fiziksel bir kıyamet, yok oluş yaşanacağına olan beklenti boşa çıkacaktır. Ancak bu kadar üzerinde yoğunlaşılan bir zamanın, bireyin yaşamı üzerinde etkisi eğer o izin verirse olabilir. Değişim ve dönüşüm kapılarını ardına kadar açmış, ruhen hazır gerçek insana o ne zaman isterse yoldaş olur. Kişi ne zaman hazır olursa onun içsel üstadı o zaman belirir.

2012 her gerçek insanın önce kendine çeki düzen vermesi için aynayı kendine tutmasının gerekliliğini anlayana hatırlatacaktır. Yaşamlarında özgür seçimlerini artık daha da dikkatli yapmaları ve bilinçli adımlar atmaları için de bir hatırlatmadır. Hayat okulundan gerekli dersleri almayı ihmal etmeyen insan gibi insanlar eski bavullarını yeni dönemlere de taşımazlar. Ders almayanlar sürekli artan ve ağırlaşan yükleri ile kamburları çıkarak görmezden geldikleri dersleri defaten daha da acı bir şekilde yaşarlar. İnsan gibi insanlar başlangıçsızlıktan sonsuzluğa yolculuklarında ve hiç bitmeyecek olan arayışlarında; yaşamlarında gerekli dersleri alıp uzun yolculuklarına eski yüklerini sürekli taşımak zorunda kalmazlar. Her deneyimden gerekli dersi çıkarmayıp, o dersten ayrılan kişi, daha sonra daha feci bir biçimde o ders ile yüz yüze kalır. Değişimin zamanı şuandır, kıyamet; değişim, dönüşüm ve uyanıştır. Bir “Abra Kadabra” ile önünden akıp geçen seyircisi olunan hayatın öznesi olmaktır. Kıyamet ile “ayağa kalk ve dik dur” denir, sorumluluklarını üstlen, yaşamının kıymetini bil ve ona göre yaşa, nereden geldiğini, nereye gittiğini araştır, bilgini erdemle yoğurup akıl ve hikmet sahibi ol; ruhunu, benliğini yücelt, kendin ol ve özünü tanı. Önce sen “ol”mak yoluna gir, merdivenleri tırman, yolunu paylaş. Seçim bireye aittir, yola koyulanın yolu da mutlaka açıktır…

Rozikrusyenler şöyle söylerler: “İnsanlığın girmekte olduğu kova burcu çağı, bilginin egemenliğini görecektir”.

Kaynakça:

http://tr.wikipedia.org/wiki/Foton_ku%C5%9Fa%C4%9F%C4%B1

Maya Takvimi; 21 Aralık 2012 Maya Takviminin Bitiş Tarihi

Virginia Essene; "Galaktik İnsan"

http://bluepoint.egenet.net

http://sufizmveinsan.com/arastirma/fotonkusagi.html

http://mayalar.net/

http://www.derki.com/tarihteki/item/671-tarih-22-aralik-2012

Tarih: 22 Aralık 2012; Hasan Sonsuz Çeliktaş

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=146979

http://indigodergisi.com/arsiv/didem_foton_11.htm

http://www.derki.com/tarihteki/item/308-2012-marduk-ve-caglarin-donusumu

http://www.derki.com/tarihteki/item/23-21-aralik-2012-son-mu-yoksa-yeni-bir-baslangic-mi

http://www.derki.com/astrolojik/item/2098-oner-doserle-2012-buyuk-uyanis?tmpl=component&;print=1

ELDEM, Burak, “2012: Marduk’la Randevu”

21 Aralık 2012 FOTON KUŞAĞI ETKİSİ ve NİBİRU; İndigo Dergisi; Haber: Didem Çivici
http://tr.wikipedia.org/wiki/Foton http://www.sanctusgermanus.net/curre...ton%20Belt.htm, http://www.burlingtonnews.net/photonbelt.html,

Yazar : Arif Baştürk; Foton Kuşağı ve 21 Aralık 2012

http://www.fotonkusagi.net

http://gizemcozucu.wordpress.com/2011/07/02/foton-kusagi-nedir-dunya-uzerindeki-etkileri-21-aralik-2012/

http://www.bildirgec.org/yazi/2012-foton-kusagi-ve-super

hürriyet.com.tr; Tempo Dergisi haberi

http://www.crystalinks.com/photonbelt.html

2012: Son mu, Yoksa Değişim mi? Burak Eldem

The Wise Sayı 1; http://www.derki.com/tarihteki/item/2733-2012-son-mu-yoksa-degisim-mi

Büyük Uyanış: 2012 Öncesi ve Sonrası Öner Döşer

http://www.derki.com/astrolojik/item/2734-buyuk-uyanis-2012-oncesi-ve-sonrasi

http://www.derki.com/astrolojik/item/2735-21-aralik-2012-galaktik-dizilim  (The Wise Sayı 1)

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/92199.asp?0m=B11K


kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Etiketler

acı affetme Affetmek aile akıl Alglamada Anlatm Aramak ARINMA Aroma Astroloji Astrolojik Aynalar Bahar başkaları Bayram beden Beden dili Bedensiz BEREKET beyin Beyinde Beyni Beynin Beyniniz bilgi bilim bilimsel bilinci Bilincine bilinçaltı Bilmek birey Bitkisel bolluk BOLUK Burak cümle çekim dalga damla Davet Deerlerimizin degerli Deniz Depresyonun DERSLER Detoks Dikkat Dilek Disgrafi Disleksi düşünce Egoist egzersiz EGZERSZ ekmek eleştiri. öfke emsimizi enerji Enerjilerinin Epifiz Eruhunuzu evlilik evren fayda FAYDALANMAK FAYDALARI Felsefe fizik fiziksel Fregoli frekans garip GCJoseph Gcyle geçmiş Gelecek geliim gerçek GERDE gerilim Gidecek Gizemli gizli güven güzel harika Hasta hastalık Hastalklar Hayal Hayallerinizin hayat Hayata HAYIRLI Hikaye Hiperaktivite Hipnozu hissederim Holografik Hologram Hoşgörü hoşgörüsüzlük huzur huzurlu Illuminati ilâc ileti İletişim inanç insan insanlar Kabala Kadim kaos Karanlk kavga kelime Kelimeler Klasik korku Korkular KORUMA Korunma Kristaller kuantum Kuantum Fiziği kurallar Kyamet liste LKLERMZ madde Makbul MEKTUP Melek Merak Mevlana Mevlanann Mezar Mftolunun Moloküler mucize Mucizeleri MUTSUZ NAMASTE Nazar Nefret neşe Niyet ODAKLANMA Okuma Okyanus olacaksn olumlama olumlamas olumlu olumsuz para paralel Paranormal Patolojik Peeling Peinden pozitif POZTF Pratik PRATK PROGRAMLAMA Psikoloji psikolojik Quantum Düşünce Rahat RAHATSIZLIIMIZ refah Reformist Romantik ruh Ruhsal sağlık Sanat seniz sevgi sıkıntı sistem Sonsuz sorumsuzluk sorun sorunlar Stres Sufizm suyun şifa şükretme tabiat tedavi Tehlikeli teori Terapi tesadüf toplum Uymasn üzüntü zaman Zarar zeka zellikleri zenginlik zerine zihinsel