Bizler yıllarca, birçok şeyden korkmaya programlanmış birer robot gibi büyütüldük. Büyüklerimiz yapmamızı istemedikleri her şeyi, korkutarak durdurma yolunu bulmuşlardı. Kendiniz gibi bir çocuk yaratmak. Benim anlatmak isteğim konu da işte tam olarak bu. Eğer ki çocuğunuz varsa; aşağıda okuyacaklarınızı önyargısız olarak okumanızı, eğer ki henüz bir meleğiniz yoksa kendi çocukluğunuzu gözden geçirerek okumanızı rica ediyorum. Siz çocuğunuzu ne kadar bağımsız bir birey olarak yetiştirebiliyorsunuz? Ya da siz ne kadar bağımsız bir birey olarak yetiştirildiniz! Ve en önemli soru; SİZ ÇOCUĞUNUZU, YETİŞTİRİLİŞ TARZINIZA GÖRE Mİ YETİŞTİRMEYİ PLANLIYORSUNUZ? Bizler yıllarca, birçok şeyden korkmaya programlanmış birer robot gibi büyütüldük. Büyüklerimiz yapmamızı istemedikleri her şeyi, korkutarak durdurma yolunu bulmuşlardı. İşte nesilden nesle devam eden bu davranış biçimi öğretilmişlik bakımından bilinçli ama sonunun ne olacağı düşünülmediği için de bilinçsizce yapılan otokontrol yöntemidir. İplerin ebeveynin elinde olduğunu kanıtlamak ya da anı kurtarmak amacıyla ortalığa savrulmuş olan ama ileride de büyük sorunlar yaratan, yine ebeveynlerimize ait olan korku otokontrolleri… İşte ana başlıklarıyla; hayat kalitemizi düşürüp, bizi biz olmaktan çıkaran korkularımız: Sevgi üstüne yapılan korkutmalarHani çoğumuzun dilindedir ya da mutlaka anne ve babamızdan duymuşuzdur; "Çocuğum yemeğini ye yoksa seni sevmem", ya da "Uslu durmazsan senin yerine komşunun çocuğunu severim", ya da "Sen beni dinlemiyorsun, ben de artık seni sevmeyeceğim"... Ne hazindir ki, çocukken sevgiyi kaybetmekten korkmaya ve sevgiyi hak etmek gerekliliğine inanamaya programlanan çocuk, ileri de bunu bir hayat biçimi olarak kabul edip; hırslı, kıskanç, şüpheci bir insan olup çıkıyor. Hayata ve insanlara olan güvenini kaybettiği gibi; kendisine olan güvenini de yitiriyor. Ve yine hayata ve insanlara hep şüpheli gözlerle bakıp, hep aldatılabileceğini düşünüp, sürekli gardını almış, tetikte bekleyerek ilerlemeye çalışıyor. Hep aşırı uçlarda yaşamayı bir tercih olarak seçiyor. Ya pasif, kırılgan, hakkını savunmayı bir kenara bırakın kendi adına cümleler bile kuramayan bir birey oluyor ya da istediği şeyleri elde etmek için anlam veremediği bir hırsla savaşıp duran, kaybetmeyi hazmedemeyen, daima kendini kanıtlamak zorunda hisseden bir birey oluyor. Ne yazık ki; iki sonuç da insanı mutlu eden, hayat kalitesini yüksek tutan kıstaslar değil. Sayacaklarım arasında en tehlikeli silah; işte budur. SEVGİ ÜZERİNE YAPILAN KORKUTMALAR. Bizler, daha çocuklarımıza sevgiyi doyasıya yaşama hakkını tanımadan, onlara sevginin bir alışveriş unsuru olduğunu öğretip, verdiğin kadarını alabilirsin felsefesini aşılıyoruz. Ama unuttuğumuz ya da atladığımız bir şey var ki; karşılık beklemeden verdikçe çoğalan tek şey SEVGİDİR.
Allah üzerine yapılan korkutmalar
Her şeyin altında yatan olduğu gibi bunun altında da aslında sevgiyle yapılan korkutma var. Ama içeriği biraz farklı, çünkü burada, sevmemiz gereken bir şeyden korkmayı öğreniyoruz. Çünkü daha çocuklarımıza Allah ı anlatmadan, O’nu, bir korku unsuru olarak tanıtıyoruz. Size bu konuyu daha anlaşılır kılmak adına bizzat yaşadığım ve açıkçası oldukça ürktüğüm bir konuyu anlatmak istiyorum. Oğlumla beraber evimizin hemen yanındaki çocuk parkına gittiğimiz de, oldukça bitap haldeki bir köpek yavrusunun kaydırağın üzerinde bitkin bir halde yattığını gördük. Oğlumun da bu durum, hemen dikkatini çekti ve ona yaklaşıp sevmek istediğinde ne yazık ki köpek korktu ve kaçtı.
Oğlum bu duruma üzüldü ama oyun oynama aşkı ağır bastığı için, kaydırağın tepesine çıkmaktan kendini alamadı ve tam kaymak üzereyken, orada oynayan bir çocuk oğlumu durdurdu ve kaymaması gerektiğini söyledi. Neden olduğunu sorduğumda da bana; “Orada köpek yattı, köpeğin olduğu yerden kaymak günahtır, Allah oğlunu çarpar” dedi. Bir an dehşete düştüm ve bunu nereden bildiğini sordum, bana annesinin söylediğini, Allah ı kızdırmamamız gerektiğini yoksa yüzümüzün eciş bücüş olabileceğini ve bunları da, bizim değil de kendisinin biliyor olmasının verdiği bir gururla, uzun uzun anlattı. O anlattı ben daha çok dehşete düştüm. Ve ben ne kadar, tersini anlatmaya çalışsam da beni dinlemeyeceğini fark ettim ve her şeyini oluruna bıraktım. Çünkü bu şahit olduğum ilk olay değildi.
Bizler, Allah'ı o kadar uzak ve korkulması gereken bir varlık olarak aşılıyoruz ki çocuklarımıza, neyi seveceklerini ve korkutuldukları şeyi sevip sevemeyecekleri konusunda büyük karmaşmalar yaşıyorlar. Bu nedenle de Allah’ a ne hissedeceğini bilmeyen, sonunda da isyankâr bir nesil yaratıyoruz. Bizlere, başımıza gelen her olayın Allah’ın takdiri olduğu öğretiliyor. İyi bir insan olursak, ebeveynlerimizin dediklerine göre hareket edersek Allah tarafından ödüllendirileceğimiz aksi takdirde cezalardan ceza beğenmemiz gerektiğine inandırılıyoruz. Neden çocuklarımıza Allah’ın güzelliklerini anlatmadan önce, cezalandırıcı, korkulası bir varlık olarak tanıtıyoruz! Neden sevmemiz gereken bir şeyden korkmamayı değil de; korktuğumuz şeyi aslında sevmediğimizi anlatmıyoruz! Korku, sevgiyle asla eşdeğer değildir.Gelecek üzerine yapılan korkutmalar
“Derslerinde başarılı ol yoksa ileride sürünürsün, iyi bir tahsil yapıp şu mesleği seç yoksa aç kalırsın”… Nasıl bu sözler size de tanıdık geldi mi! O kadar çok gelecek korkusu aşılıyoruz ki çocuklarımıza, onlara sormak ya da araştırmak dahi aklımıza gelmiyor; “ÇOCUĞUM HANGİ MESLEĞİ SEÇERSEN MUTLU OLURSUN YA DA HANGİ YETENEĞİNİ GELİŞTİRİP BUNU MESLEĞİN OLARAK SEÇMEK İSTERSİN” diye. Şu anda bulunduğu mevkiden hiç de mutlu olmayan ama sırf aç kalmamak için ( ailelerine göre) istemeye istemeye işyerine gidip, çalışmak için çabalayan, ruh sağlığı bozuk, o kadar çok insan var ki! Belki siz de, bunlardan birisiniz. Gelecekten korkmamız gerektiği ve bizim isteklerimizin hiç de önemli olmadığı öğretildi bizlere. Sevmeden yapılan bir işin, severek yapılan bir işten daha başarı kazandıracağı nereden geldi insanların aklına bilemiyorum ama sevilerek yapılan bir mesleğin sağladığı başarının daha tatmin edici ve kalıcı olduğunun anlaşılmasını diliyorum. Nesillerdir, çocuklarımızın üzerine bir beden küçük ve üstelik de hiç tarzları olmayan bir kıyafeti, durmadan ite kaka giydirmeye çalışıyoruz. Üstlerine olmayınca da, ya orasından ya burasın patlayıveriyor. Sonucunda da; ne giydiğinden, ne de giydikten sonraki görüntüsünden hoşnut olan, durmadan gelecek korkusuyla, hayatın tüm güzelliklerini kaçıran; mutsuz, huzursuz, öfkeli bir birey yaratıyoruz. Terk edilme ve yalnız kalma üzerine korkular“Tamam, gelmiyor musun benimle, kal o zaman burada, ben giderim seni de almam yanıma, görürsün gününü, tek başına. Karanlıkta öcüler gelir, yer seni”, “ sen iyice yaramaz oldun, sen benim çocuğum olma artık, ben Ahmet i çocuğum yapacağım, sen de git sokak da yat, seni istemiyorum ” bu iki cümlenin de söylendiği çocuğun yüz ifadesine şahit oldum. Ve bir daha da şahit olmamayı diledim. Çünkü hiç bu kadar korku dolu gözler görmemiştim hayatımda. O an kendimi, o çocukların yerine koydum ve kendimi hiç bu kadar; çaresiz, savunmasız ve ezik hissetmediğimi gördüm. Bir çocuğun hayal gücüyle oynamak çok kolaydır. Çünkü bunu yaratan ve çocuğa sunan sizsiniz. Oyunun kurallarını bilen ve öğreten de sizsiniz. Siz ne kadar yalnızlık aşılarsanız çocuğa; çocuk da büyüdüğün de bir o kadar; çevresinde insanları tutmak için; kendini önemsemeyen silik bir kişilik olacaktır. Hiçbir zaman kendine ait fikirler üretemeyen, kim ne derse boyun eğen, isteklerini yapamayan, kendine ait değer yargıları bile bulunmayan hatta kendisi için değil sürekli başkaları için yaşayan bir birey olacaktır. Kısaca ana başlıklarıyla korkuları anlatmaya çalıştım. Daha anlatamadığım birçokları var daha, inanın. Belki bu konuyla ilgili en az iki yazı daha çıkarılabilecek kadar ileri gidilebilir. Ama eğer ki amaç bir adım atmaksa ve dur diyebilme gücünü hissedebilmekse içinizde; şunları lütfen unutmayın;Çocuk büyütürken korkutma yöntemini kullanmak, ASLA AMA ASLA sağlıklı bir yöntem değildir. Sevilen bir şeyden korkulmaz ya da korktuğumuz şeyi aslında bizler sevmiyoruz…
Çocuklarımıza aşıladıklarımız aslında kendi korkularımız. Bunları bir koz olarak görüyoruz ve onların hayatlarına en büyük müdahaleleri yapıyoruz. Onlara “O” olma hakkını tanımıyoruz.
Ve en vahim olanı da aslında; bize öğretilenleri biz de kendi çocuklarımıza öğretiyoruz ve buna DUR demiyoruz. Çünkü korkutmak kolayımıza geliyor. Dilerim siz, “siz” olmayı seçip, çocuklarınıza da “o” olma hakkını vermeyi seçenlerden olursunuz.
Yazar: Burcu Akar
Kaynak: http://www.indigodergisi.com/burcu_21.htm
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Etiketler
acı
affetme
Affetmek
aile
akıl
Alglamada
Anlatm
Aramak
ARINMA
Aroma
Astroloji
Astrolojik
Aynalar
Bahar
başkaları
Bayram
beden
Beden dili
Bedensiz
BEREKET
beyin
Beyinde
Beyni
Beynin
Beyniniz
bilgi
bilim
bilimsel
bilinci
Bilincine
bilinçaltı
Bilmek
birey
Bitkisel
bolluk
BOLUK
Burak
cümle
çekim
dalga
damla
Davet
Deerlerimizin
degerli
Deniz
Depresyonun
DERSLER
Detoks
Dikkat
Dilek
Disgrafi
Disleksi
düşünce
Egoist
egzersiz
EGZERSZ
ekmek
eleştiri. öfke
emsimizi
enerji
Enerjilerinin
Epifiz
Eruhunuzu
evlilik
evren
fayda
FAYDALANMAK
FAYDALARI
Felsefe
fizik
fiziksel
Fregoli
frekans
garip
GCJoseph
Gcyle
geçmiş
Gelecek
geliim
gerçek
GERDE
gerilim
Gidecek
Gizemli
gizli
güven
güzel
harika
Hasta
hastalık
Hastalklar
Hayal
Hayallerinizin
hayat
Hayata
HAYIRLI
Hikaye
Hiperaktivite
Hipnozu
hissederim
Holografik
Hologram
Hoşgörü
hoşgörüsüzlük
huzur
huzurlu
Illuminati
ilâc
ileti
İletişim
inanç
insan
insanlar
Kabala
Kadim
kaos
Karanlk
kavga
kelime
Kelimeler
Klasik
korku
Korkular
KORUMA
Korunma
Kristaller
kuantum
Kuantum Fiziği
kurallar
Kyamet
liste
LKLERMZ
madde
Makbul
MEKTUP
Melek
Merak
Mevlana
Mevlanann
Mezar
Mftolunun
Moloküler
mucize
Mucizeleri
MUTSUZ
NAMASTE
Nazar
Nefret
neşe
Niyet
ODAKLANMA
Okuma
Okyanus
olacaksn
olumlama
olumlamas
olumlu
olumsuz
para
paralel
Paranormal
Patolojik
Peeling
Peinden
pozitif
POZTF
Pratik
PRATK
PROGRAMLAMA
Psikoloji
psikolojik
Quantum Düşünce
Rahat
RAHATSIZLIIMIZ
refah
Reformist
Romantik
ruh
Ruhsal
sağlık
Sanat
seniz
sevgi
sıkıntı
sistem
Sonsuz
sorumsuzluk
sorun
sorunlar
Stres
Sufizm
suyun
şifa
şükretme
tabiat
tedavi
Tehlikeli
teori
Terapi
tesadüf
toplum
Uymasn
üzüntü
zaman
Zarar
zeka
zellikleri
zenginlik
zerine
zihinsel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder