29 Ağustos 2012 Çarşamba

Alo Melek Hattı

Bu alemde yalnız değiliz ve gördüğümüz, görmediğimiz pek çok yaratılmış varlıkla bir arada yaşayıp gidiyoruz. Dolayısıyla Meleklerin, koruyucu varlıkların, rehberlerin, üstatların, pirlerin varlığını inkar etmiyor, hatta başımız sıkıştıkça onlar aracılığı ile yaratıcıdan yardım istiyoruz.

Buraya kadar her şey tamam…

Ama uygulamada biraz garip şeyler yapıyoruz galiba.

Mesela geçenlerde Melekler konusunda eğitime katıldığını söyleyen birisi, otoparkta yer bulamadığı zaman, otopark meleğini çağırdığını ve yer bulması için onu görevlendirdiğini söyledi. Bende o noktada film koptu zannımca. Gözümün önünde canlanan otopark görevlisi üniforması içindeki melek görüntüsü yeterince saçmayken, arkadaş devam etti:

- Müthiş bir şey bu. Her konuda melekleri kullanabiliyorsun. Çocuğum uyumadığı zaman da onu uyutmakla görevlendirdiğim meleği yardıma çağırıyorum.

- !!!

Görsel bir kadınım ben. Hemen kafamda bunun için de bir görüntü canlandı haliyle:

Kanatlarını açmış bir melek yatağa oturmuş, ufaklığı ayağında sallıyor filan… Tüm bunlar şaka mı der gibi baktım kızın yüzüne, ama vermeye devam ettiği örneklerden anlaşılan oydu ki, şaka yapar gibi bir hali yoktu.

Çocuk uyutmak, otoparkta yer bulmak eylemlerini gerçekleştirmeleri için zekasını, becerisini kullanmadan otomatiğe bağlanmış gibi Melekleri “kullanan” ve “görevlendiren” insanoğlunun durumunun vehameti karşısında “Allah Akıl Fikir versin” Meleği varsa çağırmak istiyorum, hemen.

Zaman zaman çıkış yolu göremediğinde, çaresiz kaldığında “Yetiş ya Hızır” diyen annemi hatırladım sonra. Hızır, normal şartlarda tüm işini kendi gören, başı sıkışmadıkça onu gerekli gereksiz rahatsız edip her işe koşturmayan annemi, böyle durumlarda asla geri çevirmez, mucize sayılacak çözümlerin hayatına çekilmesi için küçük, sihirli ve Tanrısal dokunuşlar için aracılık ederdi.

Annemden gelen alışkanlıkla ben de aynı şekilde önce tüm yolları dener, ondan sonra içten bir niyetle “Yetiş Ya Hızır” derdim. Ama itiraf edeyim, yine annemden geçen genler neticesi, kendisini sıklıkla “kullanıp” “görevlendirdiğim” görülüp duyulmuş şey değildir. İnanmayan, Tanrısal planda tutulan, “Alo Melek Hattı” kayıtlarına bakabilir.

Ne oldu, her dakika yardıma çağırdığınız varlıklar her işinize koştururken iyi de, hattı ne kadar meşgul ettiğinizin kayıtlarının tutulma olasılığını okuyunca mı şaşırdınız? Her şeyin kaydı tutuluyor orası kesin. Asıl tüm bu hizmetler için bir bedel ödenmesi gündeme gelirse bir gün, o fena işte. Mesela, kota aşımı uygulaması varsa üst planda, ya da aldığımız hizmet kadar manevi fatura çıkacaksa hayat sonunda, ben ve annem yırttık, sizi bilemem. :)

Tanrının bize Melekler aracılığı ile içten, saf, özgür irade yasasını delmeyen, bütün hayrına, hayat planımızla çelişmeyen, kendi yükümlülüklerimizi yerine getirdikten sonra niyet ettiğimiz veya yardım dilediğimiz konularda destek olduğunu kabul ediyorum. Ama niyetimizin, duamızın yukarıda saydığım ön koşulları sağladığından emin olmamız şartıyla.

Birkaç ay önce, Bakırköy’ün göbeğinde, tüm yolların çözümsüz kaldığı, çaresiz hissettiğim bir anda, faturamı yükseltmeyi göze alarak ben de yardım istedim Tanrı’dan.

- Tanrım, bu konuda desteklendiğimi hissetmeye ihtiyacım var, bana bir işaret gönder lütfen.

O sırada, çaresiz ve morali bozuk her insanın yapacağı gibi, başım önde yürüdüğümden, yerde ışık vurdukça mavi rengi daha da belirginleşen bir tüy gördüm. Tipik bir sol beyni gereksiz fazla mesai yapan şahsiyet olarak, tüyü yerden temkinle alırken, bir yandan da gözlerimle etrafı taradım. Hayır, çevrede hiç pet-shop yoktu. Havadan da tropik bir kuş sürüsü geçmiyordu. “Tamam Tanrım.” dedim, kuşkuya, acabaya yer yok, ikna oldum.

Kuş tüylerini çok severim ve yerde gördükçe toplarım onları. Evimin içinde de sık sık bulurum. Gerçi evde bulduklarım her daim önce yüreğimi hoplatır, çünkü evimizi paylaştığımız iki avcı kedimizden biri acaba kuş mu yakaladı düşüncesi geçer aklımdan. Ancak, onlar genelde, beyaz, gri veya siyah olurlar. Dolayısı ile, bu tüy bulma faaliyetini, mavi tüy fenomeni ile karşılaşıncaya kadar pek meleklerle ilişkilendirmemiştim açıkçası.

Takip eden hafta, bu defa başka bir konuda yine işaret beklerken buldum kendimi. Niyetimi içimden dillendirdim ve Nişantaşı’nın ortasında karlı bir havada yine güzel bir tüy buldum. Beyazdı ama. Emin olamamanın verdiği iç huzursuzluğu ile yeni bir işaret beklemeye başladım. Beyoğluna varmıştık arkadaşımla, Saint Antoint Kilisesinde dua ettik ve çıkışta bir mağazanın vitrininde rengarenk tüylerden yapılmış kamış kalemlere takıldı gözümüz. Peki dedim yazdım bunu aklımın bir köşesine ama hala emin olamadım. Tesadüf diye bir şey yoktur felsefesini benimsemiş olan ben, kendimle çelişircesine o gün inat, kuşku karışımı bir ruh hali içindeydim anlaşılan.

İlerlemeye devam ettik ve Galata Mevlevihanesi’ne girdik. Dua edip çıktığımızda tam karşımızdaki müzik mağazasında, bir gitarın üstüne monte edilmiş bembeyaz tüylerden yapılmış melek kanatlarını gördük. Arkadaşıma döndüm ve “Galiba bir kanıt daha istersem, gökten başıma bir martı atacak Tanrım ve görünüşe göre bunu hak etme yolunda emin adımlarla ilerliyorum! Vallahi ikna oldum, billahi ikna oldum ben.”

İnşallah bir gün iknasız da “olurum” Tanrım. Amin.

Teşekkürler Tanrım.

Umarım bir niyet için seni bu kadar meşgul etmemi, 43 yıllık hayatım boyunca “Alo Melek” hattını idareli kullanmam ve iyi halimi göz önünde bulundurarak hoşgörürsün ;)

Not: Mavi Tüy her daim cüzdanımda. Ona baktıkça pek çok işi kendi başımıza halledebilecek zeka ve becerinin bize bahşedilmiş olduğunu, ama çözümsüz hissettiğimizde de yalnız olmadığımızı hatırlıyorum.


kaynak

Devamını Oku »

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Gök gürlemesine birde bu gözle bakın!

Gök gürlemesi düne kadar normal karşıladığım üzerinde çok fazla düşünmediğim bir doğa olayıydı benim için, ta ki dün Kuran da şu cümleyle karşılaşana kadar!


"Gök gürlemesi O'na hamd ederek tesbih eder......" 
Rad suresi 13


Bundan böyle GÖKler gürlediğinde başka türlü bakacağım ve bu farkındalıkla duyacağım o ilk gök sesini sabırsızlıkla bekliyorum!


Suphanallah, Elhamdülillah, ALLAHU EKBER!

kaynak

Devamını Oku »

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Bana ait olan bana gelecek! ★

Huzur içinde ellerimi kavuşturuyor ve bekliyorum.
Rüzgara gel-gite ya da denize aldırmıyorum.
Artık zamana ya da kadere isyan etmiyorum.
Bana ait olan bana gelecek çünkü!..

Shakespeare


kaynak

Devamını Oku »

24 Ağustos 2012 Cuma

HER GÜN YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR!..

Ümit kesmek de neyin nesi?
Her karanlığın ardından Güneş belirmedi mi?
Dün yaşadıklarımız yaşandı ve bitti






Her yeni gün, yeni bir mucizenin işaretçisi...




kaynak
Devamını Oku »

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Dilek ritüeli

Çoook eskiden -taa lise yıllarındayken-yaptığımız bir şey geldi aklıma sabah sabah :)
Cuma günü Dilek tutar ve 4 yol ağzı bir yola {kavşağa} gider orada yanımızdan yöremizden gelen seslere kulak kabartırdık, ilk gördüğümüz- duyduğumuz sesli yada sözlü bir mesajı dileğimiz hakkında bir ipucu olarak değerlendirirdik! :)





Duyduğumuz cümle ; Olumlu ise dileğimiz hakkımızda hayırlı ve olacak, olumsuz ise hayırlı değil yada olmayacak gibi.
Sizin var mı böyle dilek ritüelleriniz? Hadi paylaşsanıza :)

kaynak
Devamını Oku »

19 Ağustos 2012 Pazar

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Nedir?

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), 7 yaşından önce başlayan, en az 6 ay görülmesi gereken, akademik ve sosyal işlevlerde bozulmaya yol açan, gelişime uygun olmayan yetersiz dikkat süresi, yaşa uygun olmayan aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ya da her ikisiyle tanımlanan bir bozukluktur. Okul, ev ve iş gibi iki ve ya daha fazla ortamda semptomların görülmesi gerekir. DSM IV’e göre, dikkatsizlik, aşırı hareketlilik-dürtüsellik ya da her ikisiyle ilgili bir çok semptom belirlenerek tanı konmaktadır. DSM IV’de DEHB‘in üç alt tipinden söz edilmektedir:

Dikkatsizliğin ön planda olduğu tip,Aşırı hareketlilik ve dürtüselliğin ön planda olduğu tip,Her üçünün bir arada olduğu bileşik tip

Dikkat Eksikliği ve Hiperakitivite Bozukluğu (DEHB)-Bileşik Tip: DEHB-bileşik tipte temel bulguların üçü de aynı anda bulunur. Bileşik tipte yaş göz önüne alındığında, yaşadığı gelişim döneminin özelliklerine göre aşırı sayılacak şekilde hareketlilik vardır. Düşünmeden davranma, sırasını bekleyememe, her şeyi elleyip kurcalama, çok konuşma, artmış cinsel uğraşlar gibi dürtüsellik belirtileri nedeni ile sık sık sosyal ortamlarda sorunlar yaşarlar. Dikkatlerini bir konuya vermekte ve sürdürmekte güçlük çekerler, küçük iç ya da dış uyaranlarla dikkat çabucak dağılır ve bu nedenle özellikle eğitim hayatında güçlükler yaşarlar. Bileşik tip sıklıkla erişkin yaşamda da sürer. Her iki cinsiyette en sık görülen alt tiptir.


Dikkat Eksikliği ve Hiperakitivite Bozukluğu (DEHB)- Dikkatsizliği Önde Olduğu Tip: DEHB-dikkat eksikliğinin önde olduğu tipte, DSM-IV’ün dikkat eksikliği tanı ölçütleri vardır, ancak hiperaktivite ve dürtüsellik ölçütleri tam olarak karşılanmaz. Bu çocuklarda dikkatin sağlanması ve sürdürülmesi ile ilgili sorunlar vardır. Aile ilişkileri ve sosyal ilişkilerde bazı sorunlar olabilir ancak temel sorun okulda yaşanır. Öğretmenleri, bu çocukları geç kalma alışkanlıkları olan, sistemli olamayan, ödevlerini tamamlamakta zorluk çeken, rüyada gibi olan ve unutkan olarak tanımlamaktadırlar. Dikkat sorunu farklı derecelerde performans kaybı, motivasyon eksikliği ve anlama güçlüğüne neden olabilir. Sonuç, kendi zekalarının altında başarıdır. Kızlarda erkeklere göre daha sık görülür.


Dikkat Eksikliği ve Hiperakitivite Bozukluğu (DEHB)- Aşırı Hareketliliğin Önde Olduğu Tip: DEHB-aşırı hareketliliğin önde olduğu tip olan çocuklar dikkat eksikliği tanı ölçütlerini karşılamazlar. Genellikle dikkat eksikliği alt tipinden daha erken yaşta tanı konur. DEHB’i olan bir çocuğun, tanı koymak için yapılan ilk muayenesi sırasında hareketlilik gözlenmeyebilir; sadece okul ve evdeki durum sorgulanarak durum ortaya konur. Okul öncesi çocuklarda ilk muayene sırasında hiperaktivite daha sık gözlenir. Yaş arttıkça motor aktivite azalabilir ve erişkinlikte, yerini duygusal huzursuzluğa bırakır. Engellenme eşikleri diğer tiplerden daha düşüktür. Erkeklerde kızlara göre daha sıktır.

hiperaktivite tedavisi,hiperaktivite nedir,ilaç tedavisi

Bu Yazıyı Beğendiyseniz,Arkadaşlarınızla Paylaşabilirsiniz !

kaynak

Devamını Oku »

17 Ağustos 2012 Cuma

Makbul oruç

Oruç, sadece midenin boş kalması demek değildir. Bunun yanında dilin dedikodudan, gıybetten; kulağın kötü söz dinlemekten; beynin boş düşüncelerden korunması; hâsılı bütün organların kötü işlerden sakınması lâzımdır ki oruç insan ruhundaki etkisini yapsın. Yoksa sadece aç kalmak, bir mânâ ifade etmez. Allah’ın Elçisi (s.a.v.): “Zûr sözü (yani yalan, gıybet, dedikodu gibi günah sözleri) ve bunları yapmaktan vazgeçmedikten sonra bir kimsenin yemesini, içmesini terk etmesine Allah’ın ihtiyacı yoktur!” (Buhârî) buyurmuştur. Oruç ayında bu gibi kötü eylem ve duyguları atmalıyız ki Allah’ın coşan rahmetine ve feyzine dalalım. “Nice oruç tutan var ki orucundan kendisine kalan, sadece açlık ve susuzluktur.” 
(Beyhakî (et-Tarğîb: 2/148))


Süleyman Ateş
Ramazan Sohbetleri -Milliyet




kaynak

Devamını Oku »

16 Ağustos 2012 Perşembe

Üzülürsün!..



Cahil ile dost olma: İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün.

Saygısızla dost olma: Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün.

Aç gözlü ile dost olma: İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün,

Görgüsüzle dost olma: Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez; üzülürsün.

Kibirliyle dost olma: Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez; üzülürsün.

Ukalayla dost olma: Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.

Namertle dost olma: Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez; üzülürsün.

- İlim bil, irfan bil, söz bil.
- İkram bil, kural bil, doyum bil.
- Usul bil, adap bil, sınır bil.
- Yol bil, yordam bil.
- Hal bil, ahval bil, gönül bil.
- Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma.
- Mert ol, yürekli ol.
- Kimsenin umudunu kırma.

Sen seni bil; ömrünce bu yeter sana.

[ Şeyh Edebali ]




kaynak

Devamını Oku »

14 Ağustos 2012 Salı

Zaman...


”Öyle bir banka düşleyin ki, her sabah hesabınıza 86.400lira yatıyor olsun, hiç karşılıksız.
Ve tek bir şartla. Her aksam harcamayı başaramayıp hesapta bıraktığınız para, bir kalemde sorgusuz sualsiz siliniyor. Ertesi güne hesabınızdan bir kuruş aktarılmıyor.
Ne yaparsınız?
Gün boyunca dirhemine kadar çeker, kullanırsınız tabii.
Hepimizin böyle bir bankası var aslında..Zaman..
Her sabah hesabınıza 86.400 saniye yatırır.Her aksam iyi bir amaca yöneltmediğiniz harcamalarınızı kayıp hanenize yazar..Kalanı hesabınıza eklemez.Fazlası olmaz..
Her gün yeni bir hesap açar..Her gece, kullanılmayanı yakar..Kayıp sadece size aittir.
Geriye dönüşü yoktur..Yarına mahsuben işlem yapmaz.
Yani sadece SIMDI vardır ve yalnızca bugünün hesabını kullanabilirsiniz..
Yatırımınızı sağlık, başarı ve mutluluk gibi alanlarda azami kari sağlayacak şekilde planlayın.
Saat hiç ödün vermez.
Günü kullanın.
Bir yılın değerini, anlamak mı istiyorsunuz? Sınıfta kalmış bir öğrenciye sorun.
Bir ayın kıymetini, erken doğum yapan bir prematüre bebek annesinden öğrenin.
Bir haftanın önemini, size en iyi bir haftalık derginin genel yayın yönetmeni anlatır.
Bir günün değerini, anlamak istiyorsanız, çoluğu çocuğu açlıktan kıvranan bir ücretliye sorun.
Bir saatin kıymetini, ölçmek istiyorsanız, buluşmayı bekleyen iki aşığa danışın.
Bir dakikanın önemini, o dakika yüzünden treni kaçırandan daha fazla kim bilebilir?
Bir saniyenin değerini,an farkıyla bir kazadan kurtulana sorun..
Bir saniyenin binde biri, kim için mi önemlidir? Olimpiyat Oyunları’ndan gümüş madalyayla dönen atlete sorun bakalım..Sahip olduğunuz her anı değerlendirin.
Eğer o ani özel biriyle paylaşıyorsanız ya da o, zamanınızı paylaşacak kadar özelse, daha fazla değerlendirin.
Ve hiç aklınızdan çıkarmayın..
Zaman beklemez kimseyi.
Dün gömüldü tarihe.
Yarin?..Bilemezsin ki!.
Bugün “ARMAGAN” size!..”

kaynak

Devamını Oku »

12 Ağustos 2012 Pazar

Peeling!

Aşağıdaki peeling tariflerini taa önceki blogtayken yıllar önce kaydetmişim ama nerden almıştım hiiç hatırlamıyorum. Belki içlerinden bi kaç tarif işinize yarar diye paylaşmak istedim. Bu arada peeling cildi ölü hücrelerden ve ufak kırışıklıklardan cildi temizleme ve arındırma işlemidir. Cilt bakımında çok önem verdiğim bir uygulamadır.. Haftada en az bir kere mutlaka peeling yaparım. Aşağıdaki peelingler tamamen ev koşullarında hazırlanabilecek ve kolay bulanabilecek malzemelerle yapılan peeling tarifleri.1. Yüz peelingi için en ideal zaman uyku öncesidir. Yüzünüzü alıştığınız şekilde temizleyin, peelingi yüzünüze uygulayın ve 1-2 dakika dairesel hareketlerle hafif masaj yapın. İşlem bittikten sonra yüzünüzü ılık suyla yıkayın. Peeling sonrası besleyici krem (yada maske) sürün ve cildinizi dinlenmeye bırakın.2. Peeling sonrası cilt taze ve yumuşak olmalıdır. Oluşan kızarıklıklar kısa bir süre sonra geçerler. Eğer peeling sonrası kızarıklıklar birkaç dakika içinde geçmezse, cildinizde yanma ve kaşıntı hissederseniz bu, ürünün cildinize uygun olmadığını bildirir. Bu durumda başka bir peeling yöntemi (daha hafif, daha uyumlu maddelerle) denemelisiniz.3. El ve ayak peelinglerini manikür - pedikür sırasında, vücut peelinglerini duş veya banyodan sonra kullanmanız uygun olacaktır. Peeling sonrası cildinize süt veya krem uygulayın.4. Peeling yöntemini haftada en fazla 1-2 defa denemelisiniz. Aksi takdirde cildinizin kendini koruması fonksiyonunu zayıflatmış olursunuz. Bu özellikle kuru ciltler için çok önemlidir.5. Hassas veya sivilceli ciltlerde dikkatli olmalısınız. Peelingleri dikkatli ve haftada en fazla 1 kez kullanın.6. Peelinglere ucuz ve etkili alternatif banyo lifi veya masaj eldiveni olabilir. Uzun olmaları sayesinde sırtınız gibi, vücudunuzun normalde ulaşamayacağınız kısımlarına ulaşabilirsiniz. Yalnız dikkatli olup cildi harap etmemek lazım.7. Göz çevresinde peeling ürünü kullanılmaz.Kışın derimiz bakımsız kalır, kaşınız, kızarır ve kurur. Yapmamız gereken cildimizi temizleyip,ölü hücrelerden arındırmak ve nemlendirmek. Bunun için de ev koşullarında kendi bakımımızı yapabiliriz.Yoğurt Peelingi – 3 yemek kaşığı tuz ve 3 yemek kaşığı yoğurdu karıştırın, vücudunuza sürün, sonra ılık suyla yıkayın ve vücudunuza bal sürün. 5 dakika bekletip balı da yıkayın.Lor Peelingi – 3 yemek kaşığı pirinç unu, 3 yemek kaşığı tuzsuz lor, 2 tatlı kaşığı zeytinyağı. Hepsini iyice karıştırın. Vücudunuza ve yüzünüze sürün. 15 dakika bekletip yıkayın.Selülit probleminiz varsa aşağıdaki scrub reçetesi işinize yarayabilir.Selülit Scrub: ¼ fincan taze öğütülmüş kahve çekirdeği, ¾ fincan şeker (varsa esmer olanı), 1 fincan badem yağı. Kaba kahve ve şekeri koyun, badem yağını da ekleyip iyice karıştırın, problemli bölgeye uygulayın. Bu scrubı yara bulunan deride kullanmak sakıncalıdır.(Not: Selülitle ilgili daha fazla reçeteye Selülit Formülleri isimli yazıdan ulaşabilirsiniz.)Yoğurt Peelingi -2-: Yarım bardak yoğurt, 100 gram tuz. Malzemeleri karıştırın, vücudunuza uygulayın. Sivilceli ve iltihaplı deriye uygulanmamalıdır. 10-15 dakika bekleyin. Daha sonra ılık suyla ıslatılmış sünger yardımıyla yıkayın.Kahve Peelingi: 2 tatlı kaşığı kahve telvesi, 2 damla bitki yağı (paçuli uygun olabilir), 1 tatlı kaşığı yoğurt veya tatlı badem yağı. Hepsini iyice karıştırın. Duşun altına girin. Banyo süngerine duş jeli ve üzerine hazırladığımız karışımdan ekleyin. Vücudunuza yaklaşık 5 dakika boyunca uygulayın. Daha sonra soğuk suyla yıkayın. Sonuç: ipeksi ten ve harika bir koku. Yalnız dikkatli olun, güneşe çıkmadan önce turunçgil yağı kullanmayın, cildiniz farklı reaksiyon verebilir.Lucy Liu Peelingi: Güzel film yıldızı Luci Liu’nun peeling tarifini uygulayabilirsiniz: Mısır unu ve kaynar suyu karıştırın. Duş sırasında vücudunuza masaj yaparak uygulayın. Ilık suyla yıkayın. Daha derin bir temizleme işlemi için mısır unu yerine deniz tuzu, su yerine zeytinyağı kullanın. Etkili bir peeling ürünü elde etmiş olursunuz. Japon Peelingi: Pirinç unu ve sıcak suyu karıştırıp krem yapın, kalın bir tabaka olarak yüzünüze sürün, 10 dakika sonra yüzünüze dairesel hareketlerle masaj yaparak, ılık suyla yıkayın.Ceviz Peelingi: (Hassas Ciltler İçin) 2 yemek kaşığı ceviz içi, yarım yumurta sarısı, 2 kaşık tereyağı. Cevizi un haline gelene kadar ezin, tereyağı ve yumurta sarısını ekleyin, karıştırın. Yüzünüze dairesel masaj yaparak uygulayın.Meyve peelingi: Peeling olarak kullanmak için kivi ideal bir meyvedir. İçerdiği enzimler sayesinde ciltteki ölü hücreleri arındırır.Fıstık Peelingi: (Yağlı Ciltler İçin) 2 yemek kaşığı fıstık, 2 tatlı kaşığı limon suyu, 2 tatlı kaşığı nar suyu. Fıstıkların kabuklarını temizleyin, un haline gelene kadar ezin. Limon ve nar suyu ekleyin, iyice karıştırıp yüzünüze uygulayın.Canlandırıcı Peeling: Havucu rendeleyin, yarım tatlı kaşığı yulaf unu ekleyin, iyice karıştırın. Yüzünüze uygulayın.20-25 dakika bekletin, ılık suyla yıkayın.Bal Peelingi: 2 yemek kaşığı arı balını sıcak su banyosunda eritin (benmari usulü), bir az soğutup, yarım limonun suyunu ve 1 yemek kaşığı buğday kepeğini ekleyin, ılık karışımı yüzünüze uygulayın, yarım saat bekletin, ılık suyla iyice yıkayın.Lor Peelingi: 1 tatlı kaşığı pirinç unu, 2 tepeleme yemek kaşığı lor, yarım tatlı kaşığı zeytinyağı. Hepsini karıştırıp, yüzünüze uygulayın. 15 dakika bekletin.Yumurta Peelingi: 1 yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı yoğurt, yarım tatlı kaşığı dövülüp un haline getirilmiş yumurta kabuğu. Hepsini karıştırın, maske olarak uygulayın. 20 dakika sonra çıkarıp besleyici krem sürün.Kahve Peelingi: Kahve telvesini temizlenmiş yüze sürün. Kurumaya bırakın. Dairesel hareketlerle masaj yaparak çıkarın. Daha sonra yüzünüzü önce sıcak, sonra soğuk suyla yıkayın.Şeker Peelingi: (Yağlı Ciltler İçin) Yüzünüzü bebek sabunuyla sabunlayın. Sonra toz şekeri dairesel hareketlerle yüzünüze sürün. 15 dakika kurumaya bırakın. Sonra yıkayın.Turp Peelingi: 1 yemek kaşığı tuz, 1 yemek kaşığı turp rendesi, 1 yemek kaşığı bitkisel yağ, 3 damla nane yağı. Hepsini iyice karıştırın, tuzlanmaması için bekletmeden hemen yüzünüze uygulayın.Hassas Ciltler için Peeling: Bitki yağı (lavanta, nane, gül, papatya birini seçin), yulaf unu (veya kepeği) ve jojoba yağı. Yulaf ununu az miktarda sıcak suda eritin, üzerine jojoba yağını ve bitki yağını ekleyin, karıştırın. Yüzünüze sürün, 10 dakika bekleyin. Sonra masaj yaparak ılık suyla yıkayın.Sivilceli Ciltler için Peeling: elma, üzüm, kivi, lahana. Hepsinin suyunu çıkarın, temizlenmiş yüzünüze sürün ve 10 dakika bekleyin. Yıkayın ve sonra nemlendirici sürün.Elinizin derisi kuruysa taze salatalık sürüp bekleyin ve sonra yağlı besleyici krem sürün. Yoğurt veya bal maskesi de kullanabilirsiniz, 5-10 dakika bekletip yıkayın.Ballı Yumurtalı Maske: yumurta sarısı, 1 yemek kaşığı bal, 1 tatlı kaşığı yulaf ezmesi. hepsini karıştırın, elinize sürüp 20 dakika bekleyin. Ilık suyla yıkayıp krem sürün.Patatesli Maske: 3 patatesi haşlayın, rendeleyip süt ekleyin, püre yapın, 2 tatlı kaşığı salatalık veya limon suyu ekleyin. Karıştırıp elinize sürün. Soğuyunca ılık suyla yıkayın. Sonra soğuk suyla tekrar yıkayıp krem sürün.Fazla zamanınız oksa, elinize yoğurt sürün, 2-3 dakika bekletin.

kaynak

Devamını Oku »

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Yükselen Burcunuzu Tanıyın

Yükselen burç nedir?

Yükselen burç bizim hayata baktığımız “penceremiz”dir. Adeta gözümüzdür, hayatı oradan görürüz.

Bir başka deyimle, üzerimize giydiğimiz kıyafettir o.

O bizim güvenli elbisemizdir, kimi zaman kalkanımız.

Yükselen burcumuz bizim “dış” kişiliğimizdir sözün özü.

Bu kişilik genellikle öz kişiliğimize uygun, onunla uyumlu olur. Tabii öz kişiliğimiz ve dış/savunma kişiliğimiz arasında direkt, akıcı ve sağlıklı bir ilişki varsa..

Buna uyan güzel bir söz vardır, Mevlana’nın: “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol!”

Özetle, çocukluktan itibaren, kimi zaman kendimizi olaylara, insanlara, travmalara karşı korumak amacıyla kimi zaman sosyal hayatta kendimizi var etmek, göstermek amacıyla kendimize uygun bulduğumuz dış kişilik özelliklerini-huylar, davranışlar vs- Yükselen burcumuzun özelliklerinden alırız.

Bazı okurlardan şu şekilde bir soru almaktayım: “İnsan 30 yaşından sonra Yükselen burcun kişiliğinde olurmuş, doğru mudur bu?”

Yükselen yani dış kişiliğimizin özelliklerini, davranışlarını, huylarını fazlaca sergilediğimiz doğrudur ama tamamen Yükselen burcun karakterine büründüğümüz doğru değildir.

Ancak, kimi insanın gerçekten öz kişiliğini pek yansıtmadığına şahit oluruz. İşte buna, sürekli kendini savunma davranışlarına alıştırmış, bunun dozunu kaçırmış, öz kişiliğini yani öz benliğini, kendini ortaya çıkarmayı başaramamış ya da çıkarmamayı uygun görmüş kişilerde rastlarız.

Tabii ki Yükselen yani “dış kişiliğimiz”e her ne kadar savunma/maske kişiliğimiz desem de, o da bizim bir parçamızdır aslında. Ancak bu daha çok sosyal bir varlık olarak, çevreye bakarak kendimize uygun gördüğümüz ve edindiğimiz kişilik-davranış özelliklerimizdir.

Evet, insana bir dış kimlik de lazımdır hatta sağlıklıdır olması, ama bunu abartmayalım ve kendi öz benliğimize de sahip çıkalım derim.

Yükselen burcumuz ayrıca bizim fiziksel özelliklerini de aldığımız, tipimizi, görüntümüzü etkileyen bir burçtur.

Gelelim Yükselen burcumuzun bizi hayat içinde nasıl yönlendirdiğine…

Yükselen burcun yönetici yıldızı haritanın yöneticisidir der Klasik Astroloji..

Evet, bu doğrudur bir yerde..

Ne bakımdan doğrudur?

Şöyle kıyaslama yapayım daha net anlatabilmek için; öz burcumuz hayat amacımızdır, var olma sebebimiz, dolayısıyla öz burcumuzu temsil eden Güneş ve öz burcumuzun doğal yönetici yıldızı olan gezegen bizim hayat amacımızı işaret eder.

Yükselen burcumuz ve onun doğal yönetici yıldızı ise işte bu amacı destekleyen, besleyen, buna ulaşmamız için bizi motive eden şeylere işaret eder.

Özetle; hedefleri, yönelimleri Yükselen burçtan amaçlarımızı Öz burcumuzdan alırız.

Yükselen burcumuz bize öz burcumuzun işaret ettiği hayat amacına adeta sahne kuran bir organiztör gibidir.

Hayat sahnemizi, hayat arenamızı kurarken ve içinde yaşarkenYükselen burç ve onun yönetici yıldızının itkilerinden güç alırız.

Bir örnekle, konuyu noktalamak ve Yükselen Burçların tek tek özelliklerine geçmek isterim.

Örn; Öz burcu Boğa olan birinin amacı mutlu yaşamak, hayatında güzelliğin, üretkenliğin hakim olmasıdır. İnsanları mutlu etmeyi, sevgi, sıcaklık vermeyi ve onların maddi-manevi güvenliğini sağlamayı amaçlar.

Yönetici yıldızı Venüs’ten dolayı barışcıldır, sevecen, yapıcı ve hoşgörülüdür.

Haritada, öz burç temsilcisi Güneş ve öz burcun doğal yönetici yıldızı Venüs nerdeyse, amaçlarını, kendini var etmeye çalıştığı alanlardır.

Peki, bu amaçlarını nasıl bir sahne, nasıl bir çatı, nasıl bir hayat arenasında gerçekleştirmeye çalışıyordur? Bunun için Yükselen burç ve onun yöneticisine bakıyoruz.

Diyelim Yükselen burcu İkizler olsun kişinin. O zaman hayat sahnesinde, çevresinde bol bol iletişim unsurları, iletişime dayalı teknolojik aletler vardır.

Belki hayat sahnesi yabancıların olduğu bir ortamdır, örn, tercümanlık dolayısıyla elçiliklere gider gelir belki. Belki bir yabancı firma ile ortak çalışan şirketin iletişimden sorumlu kişisidir. Belki hayat sahnesi yurt dışıdır. Ya da sanatla uğraşan biriyse Venüsyen biri olarak, edebiyat yapılan, edebiyat konuşulan alanlarda yaşar.

Gelelim yükselen burçların özelliklerine...


kaynak

Devamını Oku »

9 Ağustos 2012 Perşembe

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Tedavisi

Anne-Baba Eğitimi:  Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ebeveynler için geliştirilmiş geniş kapsamlı bir eğitim programına ihtiyaç vardır. Bu programda çocuğun davranışlarını nasıl kontrol edebilecekleri, nasıl etkili bir ebeveyn olabilecekleri öğretilirse, o kadar çocuğun ve ebeveynin stresi azalır ve olumsuz stres döngüsü kırılarak daha olumlu bir döngüye çevrilir.

Anne-baba eğitimi ile çocuğun uyumunun sağlanması ve sosyal ilişkilerinin iyileşmesi sağlanabilir. Kullanılan teknikler tek başına uygulanacağı gibi, ilaç tedavisi ile birlikte daha etkin olabilmektedir.

Sosyal Beceri Eğitimi:  Akademik problemler ve davranış problemleri Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu olan çocuğun ailesiyle, çevresiyle ve sınıfıyla olan kişilerarası ilişkilerinde sorun yaşamasına neden olur. DEHB’li bireylere sosyal becerileri öğretmek de çok güç olabilmektedir . Sosyal Beceri Eğim programları çocuğun bir gruba girmesini, karşılıklı etkileşim becerilerini geliştirmesini, sorun çözme ve öfke kontrolü becerilerini kazanmasını sağlamaya yardımcı olur. Bir gruba ait olmak, grupta kurallar ve sınırların olması çocuğa dış dünyaya ait davranışları öğretebilir. Bu gruplar çocuğun sportif faaliyetlerde bulunabileceği gruplar da olabilir. Çünkü DEHB’li çocuğun zaman zaman enerjisini boşaltmaya ihtiyacı vardır. Ancak Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu yaşayan çocuğun bu kuralları öğrenmesi zaman alabilir. Yine de çocukların sevdikleri yapabilecekleri bir sporla ilgilenmeleri yararlı olacaktır.

DEHB olan çocukların kendilerini daha iyi hissetmeleri, becerilerini daha uygun yollarla geliştirebilmeleri için sosyal faaliyetler, oyunlar, hobiler ve diğer etkinlikler spor gibi önemlidir. DEHB olan çocuklar için en uygun etkinlik ya da spor türü onların ilgi alanı, becerileri ve kişilik özelliklerine göre belirlenmelidir.

Bireysel Terapi:  Diğer tedavilerin yanı sıra DEHB’in tedavisinde bireysel terapilerde kullanılmaktadır. İlaç tedavilerine ek olarak DEHB’li çocukların tedavisinde DEHB’e eşlik eden agresyon, anksiyete, depresyon, toplumdan uzaklaşma, öğrenme sorunları ile baş etmede çoklu terapi yöntemlerinin de kullanılması gerektiği belirtilmiştir.

Bilişsel Davranışçı Terapi: Bilişsel Davranışçı Terapi karşı gelme davranışını ve akademik problemleri azaltmada ailenin yönetim eğitimiyle birlikte DEHB’li çocuklara kendi kendini yönetme becerilerini ve kendi kendini eğitmeyi öğretmeyi amaçlamaktadır. Bilişsel Davranışçı Terapi ev ödevi sorunlarında evde ve okulda DEHB belirtilerini azaltmada etkili olmaktadır. Ayrıca yine evde ve okulda davranış sorunlarını azaltmaktadır.

Bu Yazıyı Beğendiyseniz,Arkadaşlarınızla Paylaşabilirsiniz !

kaynak

Devamını Oku »

7 Ağustos 2012 Salı

Altın Post, Jason ve Argonotlar

“İnsanlar ne kadar az düşünürlerse, o kadar fazla konuşurlar.” Montesquieu
Altın Post Yunan mitolojisinde zenginliği ve iktidarı sembolize eden postun adıdır. Argonotlar bu postu ele geçirmek için Kolkhis ülkesine gitmişler (Günümüzde Gürcistan'ın Karadeniz kıyısındaki bir bölgesi) ve uzun bir mücadele sonucunda postu almayı başarmışlardır. Jason (İason) da Yunan mitolojisinde altın postu arayan Argonotların önderidir.





Argo ve Argonaut'lar hakkında Azra Erhat'ın “mitoloji sözlüğü”nde şu şekilde bahsedilmektedir:
“Adı 'hızlı' anlamına gelen argo gemisi Karadeniz'in Kolkhis ülkesinde altın post'u aramaya giden kahramanlar için yapılmış elli beş kürekli bir gemidir. Onu yapan ustanın adı da Argos’dur. Bazı Argonautlar: Jason, Argos(gemi ustası), Tiphys(dümenci), Orpheus(ozan), İdmon(bilici), Amphiaraos(bilici), Mopsos(bilici), Herakles...”
Jason'un kral babası amcası tarafından Jason henüz küçük bir çocukken öldürülür. Jason büyüyüp genç bir adam olduğunda krallığı amcasından geri almak istemektedir. Bunun içinse uzak bir diyarda bulunan altın postu ele geçirmesi gerekmektedir. Zeus’a kurban edilen koçun altından olan postu Ares’e adanmış bir korulukta saklanmaktadır.
Yunan mitolojisinde, Güneş tanrısı Helious’un oğlu olan Kolkhis kralı Aiet’nin (Aietes) “Altın Post”a sahip olduğu anlatılır. Yunanistan’da Jason (İason)’un başkanlığında kahramanlar bir araya gelirler ve “Altın Post”u ele geçirmek için Kolkhis'e gitmeye karar verirler. Argonotlar, “Argo” adlı bir gemi yaparlar ve yola çıkarlar. Uzun ve çok zor bir yolculuktan sonra Aiet’in güçlü ve zengin krallığına varırlar. “Kral, Yunanlı kahramanları saygıyla karşılar ve gelmelerinin nedenini öğrenir. Aiet, Jason’un şartlarını yerine getirmesi halinde “Altın Post”u Yunanlılara vermeye karar verir. İason önce ateş püskürten öküzlere boyun eğdirecek, başlarına boyunduruk geçirecek ve büyük bir tarlayı sürecektir. Sonra İason’un ejderhayı öldürmesi ve onun dişlerini toprağa ekmesi gerekir. Bu dişlerden savaşçılar çıkmaktadır. İason’un bu savaşçılarla savaşması ve onları yenmesi gerekir. Yunanlılar ancak bundan sonra “Altın Post”u alabileceklerdir.”
“Kralın kızı, ilk görüşte Jason’a âşık olmuş ve ona yardım etmeye karar vermiştir. Medea bir büyücüdür. Onun yardımıyla Jason kralın şartlarını kolayca yerine getirir ve Aiet’den “Altın Post”u ister. Kral, Yunanlılara kimin yardım ettiğini hemen anlar ve “Altın Post”u vermeyeceğini açıklar. Bunun üzerine Jason, postu ele geçirmeye karar verir. Ne var ki Medea’nın yardımı olmadan bunu gerçekleştirmesi olanaksızdır. Kralın kızı, postu bekleyen korkunç ejderhayı uyutur ve Yunanlılar “Altın Post”u ele geçirmeyi başarırlar. Hızla gemilerine binerler ve ülkeleri Yunanistan’a doğru yola çıkarlar. Medea da İason’la birlikte gider. Aiet, postun götürüldüğünü ve kızının kaçtığını öğrenir öğrenmez, hemen ordusunu toplar ve Yunanlıların peşine salar, ama askerler “Altın Post”u geri almayı başaramazlar.”
Mitolojide “altın post” Phriksos ile Helle’yi sırtında Yunanistan’dan Karadeniz’e taşımış olan kanatlı koçun altın postur. Babaları kral olan çocukları üvey anneleri kurban etmeye karar verir. Tam bu sırada gökten inen altın postlu koç çocukları Kafkaslara kaçırır. Argonath ayrıca “Yüzüklerin Efendisi” isimli eserde de Anduin nehri üzerindeki devasa İsildur ve Anarion heykelleridir. Gondor'un kuzey sınırını oluşturur. Argonath, "iki asil taş" demektir.
“Altın post” onur ve saygınlık ifade eden bir simgedir. Kendini arayış, kahramanın yolculuğu farklı mitolojik hikâyelerde işlenir. Hikâyenin şekli, yüzeysel anlatımı ile halkı hedeflerken içeriğe bakanlar farklı çıkarımlara ulaşabileceklerdir. Onurlu, erdemli, adil, cesur, dürüst, sadece kendini düşünmeyen örnek kahramanlar yolculuklarını yapar ve kendi ejderlerini kendileri kontrol ederler. Önce kendi kendilerine hâkim olmayı öğrenip, kitleleri peşlerine takarlar. Yolculuk ise her daim sürer gider…
“Dünya büyük adamların düzeyinde yaşayamaz” George Frazer
Kaynaklar:
Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü
http://tr.wikipedia.org/wiki/Altın_Post
http://bluepoint.gen.tr/myth/iason.html
http://mitoloji.info/yunan-mitolojisi/altin-post.nedir
kaynak
Devamını Oku »

2 Ağustos 2012 Perşembe

Öğrenme Güçlüğünün Nedenleri

1.Beyin Hasarı: Hamilelik, doğum ya da doğum sonrası ilk aylarda bazı risk faktörlerinin merkezi sinir sistemini olumsuz etkilemektedir. Risk faktörleri ciddi derecede etkili olduğunda bebeğin ölümüne neden olabileceği gibi, orta derecede beyin hasarı serebral palsi, epilepsi ya da zihinsel özre yol açabilmektedir. Hafif düzeyde hasarın ise öğrenme güçlükleri ve gelişimsel sapmaya neden olabileceği ileri sürülmektedir.


2.Genetik Etmenler: Öğrenme güçlüğü tanısı alan çocukların aile üyelerinde prevalansın genel popülasyona göre
yüksek olması ve ikiz çalışmaları hastalığın genetik etiyolojisini desteklemektedir. Bazı araştırmacılar, öğrenme güçlüğü olan çocuk ve gençlerin %25-60’ında sorunun genetik olduğunu bildirmişlerdir. Birinci derecede biyolojik akrabalardan
kardeşlerde benzer sorunlar gözlendiği gibi ana baba ya da diğer akrabalar geçmişte benzer zorlukları yaşadıklarını belirtmişlerdir


3.Nörolojik Fonksiyonlardaki Bozukluk:  Son yıllarda etiyolojiye yönelik araştırmalarda işin içine nörolojik muayene ve EEG’nin girmesiyle nörolojik bir kavram özelliği de kazanmıştır. Bazı araştırmalar, öğrenme bozukluğunun birden çok alandaki işlevsel bozukluğa bağlı olduğunu ileri sürmekte ve öğrenme sürecini açıklamak için dört aşamanın varlığından söz etmektedir. Bu aşamalarda meydana gelen bozuklukların, öğrenme bozukluğuna neden olduğu varsayılmaktadır.

Giriş (input) aşaması, gelen bilgilerin, uyarıların duyu organlarından beyine girmesi, algılanmasıdır. Bu aşamadaki bozukluklar görsel, işitsel, mekânsal, dokunsal algı bozukluklarına yol açabilir. Harfler ters dönmüş (b-d, 6-9, u-n gibi) algılanabilir. Tüm sözcük ters çevrilebilir (çok yerine koç, ev yerine ve gibi). İşitsel algı sorununda birey, benzer sesleri karıştırır (f-v, b-m gibi), yönergeleri dinlemekte güçlük yaşar ve söylenenin bir kısmının algılanmadığı işitsel kopukluk durumu görülebilir. Sağ-sol karıştırma, mekânda pozisyon algılama güçlüğüne bağlı ip atlayamama, top oynayamama gibi sorunlar sık görülmektedir.İşlem (entegrasyon) aşaması, gelen bilgilerin kaydedilmesi, organize edilmesi, anlaşılması ve işleme konulup  yorumlanmasıdır. Bu aşamada sıraya koyma, soyutlama ve organizasyon gerçekleşir. Öğrenme bozukluğunda bunlardan birinde ya da tümünde bozukluk söz konusudur. Günlerin, ayların, alfabedeki harflerin sırasının karıştırılması tipiktirBellek (depolama) aşamasında, anlaşılan bilgi tekrar kullanılmak üzere depo edilir. Öğrenme bozukluğunda daha çok kısa süreli bellek bozukluğu görülür.  Kısa süreli işitsel-görsel bellek bozuklukları genellikle birlikte ortaya çıkar.Çıkış (output) aşaması beynin bilgiyi mesaj olarak hücrelere, kaslara dil ya da motor etkinlik alanlarına gönderme sürecidir. Öğrenme güçlüğü olan birey, dil alanında kendini ifade ederken, okurken, motor alanda yazı yazarken, ip atlarken, bisiklete binerken güçlük yaşar.

4.Hemisfer Arası İletişim Sorunları: Sol serebral dil fonksiyonlarında bozukluk disleksiye yol açabilir. Ancak sağ hemisfer fonksiyonları da (mekân oryantasyonu, imajinasyon, tanıma, sağ-sol ayırt etme, zaman kavramı, sıralama, müzik, sözel olmayan iletişim becerileri) okuma-yazma öğrenmede aynı ölçüde önemlidir.


5.Fonolojik İşlevlerdeki Bozukluk: Fonem (ses) dil sisteminin en küçük ve en temel parçasıdır. Bir kelimeyi tanıyıp, anlamak için beynin fonolojik modülünün kelimeyi fonemlerine ayırması gerekir (Örnek: k… u … ş… kuş). Konuşma  dilinde bu süreç otomatik olarak gerçekleşir. Konuşma da okuma da fonolojik sürece bağlıdır. Fakat aralarında önemli bir fark vardır. Konuşma doğaldır, okuma ise öğrenilir. Okuma, alfabedeki görsel sembolleri (harf) karşılığı olan seslere çevirmektir. Dislektikler, fonolojik modüldeki sorun nedeniyle sembolü (harf) sese dönüştürmede güçlük çekerler.


6.Algısal Bozuklular:  Öğrenme güçlüğünde duyu organları, algısal ve sinirsel duyu yolları sağlamdır fakat bu
çocuklar uyaranları algılamada, tanımada ve uygun tepkide bulunmada güçlük çekerler. Bu algısal alanlar şunlardır:

GörselİşitselDokunsalKinestetikMekânsal

Görsel algı bozukluğu olan çocuk gördüğü şeyin şeklini ve pozisyonunu algılamada güçlük çekebilir. Harfleri ters veya dönmüş olarak algılayabilir (a yerine e, E yerine 3, 6 yerine 9 gibi). Harflerden b, d, p birbirleriyle karıştırılabilir. Tüm sözcük ters çevrilebilir. Bu sorun çocuk okuma-yazmaya geçemediğinde fark edilir. Bazı çocuklarda ise şekil-zemin sorunu olabilir. Bu bir bütünün önemli olan parçasına odaklaşabilmekte zorluk çekmektir. Okuma bu beceriyle ilişkilidir. Okuma, sözcüklere odaklaşmayı, soldan sağa satır izlemeyi gerektirir. Bu alanda zorluğu olan çocuklar; okumada satır atlama, aynı satırı tekrar okuma, sözcük atlama hataları yaparlar.


Uzaklık ve derinlik algılamada bozukluk olabilir. Böyle bir çocuk derinliği kestiremez, eşyalara çarpar, sandalyeden düşebilir. Ayrıca görsel algı sorunu olan çocukların açık alanda oynarken mekânda pozisyonlarını algılamada, sağ-sol ayırt etmede güçlükleri bulunmaktadır. Böyle çocuklar için top yakalamak, ip atlamak, yap-boz yerleştirmek, çekiç
kullanmak olanaksız olabilir.


Görsel algı gibi işitsel algılamada da bozukluklar olabilir. Benzer sesleri karıştırma (soba yerine sopa) görülür. Bazıları işitsel olarak figür-zemin ayırt etmede güçlük çekerler. Örneğin TV izlerken seslenildiğinde bakmaz, söylenilenleri dinlemiyor gibi görünürler. Bazısında işitsel kopukluk olabilir ve söylenenin bir kısmını kaçırır, algılayamaz. Diğer
duyusal alanlarda da sorun olabilir. Örneğin dokunsal algılama sorunu olan çocuk, avuç içine ya da sırtına yazılan sayını kaç olduğunu anlayamayabilir.


7. A Tipik Asimetrisi: Öğrenme güçlüğünün nedenlerine yönelik çalışmalarda sağ/sol beyin fonksiyonları, dominans, laterelalleşme ilişkileri de araştırılmaktadır. Sağ hemisferi aşırı gelişen ve solak olan kişilerin bu bölgelerde lokalize becerileri çok geliştiği için öğrenme güçlüklerine rağmen üstün yetenekler gösterdikleri de iddia edilmektedir. Öğrenme güçlüğü olan birçok ünlü ve yetenekli insanın sayılması bu varsayımı bir ölçüde desteklese de üstün yetenekli olmanın ve öğrenme güçlüğünün sağ hemisfer hipertrofisine mi yoksa sol hemisfer yetersizliğine mi bağlı olduğu bugünkü koşullarda bir varsayımdan öteye gidememektedir.


8. Metakognitif Gecikme: Bazı araştırmacılar, öğrenme güçlüğü olan çocukların kognitif becerilerinde bir olgunlaşma
gecikmesi olduğunu ileri sürerler. Bu nedenle belirtiler erken dönemde kendini belli etmeye başlar. Bu görüşe göre, öğrenme güçlüğü kavramıyla uğraşırken bilişsel (cognitive) süreçlere odaklanmak daha uygun bir yaklaşım olabilir.

Bu Yazıyı Beğendiyseniz,Arkadaşlarınızla Paylaşabilirsiniz !

kaynak

Devamını Oku »

1 Ağustos 2012 Çarşamba

Çocuklarla Ücretsiz Öngörüşme

Fenomen Psikolojik Danışmanlık Merkezi olarak hem bizleri tanımanız hem de çocuklar için  psikolojik danışmanlık sürecinde çocuğunuzu nasıl bir süreç beklediğini görmeniz için sizi merkezimize bekliyoruz.



Haftaiçi hergün Psikolog Gizem Günay sizlerle görüşüyor. Psikolog Gizem GÜNAY çocuğunuzun problemini değerlendirip neler yapılabileceği konusunda sizi yönlendirmektedir.


Öngörüşmeler 20 dakika sürmektedir ve bu görüşmelerde herhangi bir psikolojik müdahale yapılmamaktadır. Öngörüşmelerde sorun tespiti yapılıp bu konuda neler yapılabileceği görüşülmektedir.

Bu Yazıyı Beğendiyseniz,Arkadaşlarınızla Paylaşabilirsiniz !

kaynak

Devamını Oku »

Etiketler

acı affetme Affetmek aile akıl Alglamada Anlatm Aramak ARINMA Aroma Astroloji Astrolojik Aynalar Bahar başkaları Bayram beden Beden dili Bedensiz BEREKET beyin Beyinde Beyni Beynin Beyniniz bilgi bilim bilimsel bilinci Bilincine bilinçaltı Bilmek birey Bitkisel bolluk BOLUK Burak cümle çekim dalga damla Davet Deerlerimizin degerli Deniz Depresyonun DERSLER Detoks Dikkat Dilek Disgrafi Disleksi düşünce Egoist egzersiz EGZERSZ ekmek eleştiri. öfke emsimizi enerji Enerjilerinin Epifiz Eruhunuzu evlilik evren fayda FAYDALANMAK FAYDALARI Felsefe fizik fiziksel Fregoli frekans garip GCJoseph Gcyle geçmiş Gelecek geliim gerçek GERDE gerilim Gidecek Gizemli gizli güven güzel harika Hasta hastalık Hastalklar Hayal Hayallerinizin hayat Hayata HAYIRLI Hikaye Hiperaktivite Hipnozu hissederim Holografik Hologram Hoşgörü hoşgörüsüzlük huzur huzurlu Illuminati ilâc ileti İletişim inanç insan insanlar Kabala Kadim kaos Karanlk kavga kelime Kelimeler Klasik korku Korkular KORUMA Korunma Kristaller kuantum Kuantum Fiziği kurallar Kyamet liste LKLERMZ madde Makbul MEKTUP Melek Merak Mevlana Mevlanann Mezar Mftolunun Moloküler mucize Mucizeleri MUTSUZ NAMASTE Nazar Nefret neşe Niyet ODAKLANMA Okuma Okyanus olacaksn olumlama olumlamas olumlu olumsuz para paralel Paranormal Patolojik Peeling Peinden pozitif POZTF Pratik PRATK PROGRAMLAMA Psikoloji psikolojik Quantum Düşünce Rahat RAHATSIZLIIMIZ refah Reformist Romantik ruh Ruhsal sağlık Sanat seniz sevgi sıkıntı sistem Sonsuz sorumsuzluk sorun sorunlar Stres Sufizm suyun şifa şükretme tabiat tedavi Tehlikeli teori Terapi tesadüf toplum Uymasn üzüntü zaman Zarar zeka zellikleri zenginlik zerine zihinsel