Güzel dilekler ve umutlarla başladı 2012. Herkesin içinde bir merak, Mayalar’ın hazırladıkları son takvimi yorumlayanların işaret ettiği kıyamet kopacak mı? İnsanlık ve Dünya’nın sonu mu geldi? Elbette hayır. Ancak zor bir yıl olacağını söylemek için, ne müneccim ne de astrolog olmak gerekir.
Yaşadıklarımıza şöyle bir bakmak yeterli:
• Dünyanın dört bir yanında geçmiş hesaplaşmalara dayanan savaş ve çatışma…
• Ölüm sınırlarında gezinen açlık
• Son altmış yılda kirletilen doğal yaşamın geri dönüşümü
• Küresel ısınmaya bağlı, çetin iklim koşullarıyla birlikte gelen kasırga, sel gibi felaketlerin artması; kaybolan canlı türleri ve yeni geliştirilen GDO’lu ve transgenetik tohumların yayılımıyla doğal besin zincirinin bozulması
• Kanser, AIDS gibi hastalıkların artması ve yeni virüs tehditleri
• Sosyal ve kültürel aşınmalar
• Tüm ekonomilerdeki çöküş tehdidi
• On bir yıllık döngülerle gerçekleşen Güneş patlamalarının bu yıl zirve yapacağı ve Dünya’nın manyetik yağmurlara maruz kalacağı
• Elektronik tüm sistemlerin sorun yaşayacağı ve belki de bu patlamaların Dünya’nın manyetik kutup değişimini hızlandıracağı…
Bu ve benzeri söylemler, yedi milyarı geçmiş dünya nüfusunun en az yarısının tüm bunlarda maddi ve manevi katkısının olması, 2012’nin getireceklerinin pek de iç açıcı olmadığının göstergesi.
Yediden yetmişe herkes sihirli değnek ve mucize peşinde. Ancak yıllar boyu birikenleri, bozulan dengeyi bir anda iyileştirecek bir formül yok. Mucizeler dışarıdan ve hep birilerinden bekleniyor. Benden başka her şey değişsin. 2012 böyle bir mucize getirebilir, değişmemekte direnen her şeye “DUR!” diyecek büyük mucizeyi, hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
2012’nin gökyüzüne baktığımızda, geri hareketindeki gezegenler, çoklu etkileşimler, iç içe geçmiş döngüler, Nisan ayıyla başlayan tutulmalar yeryüzünde büyük hareketliliklerin habercisi.
Kişisel aydınlanmalar, bilinç açılımları ve farkındalık gelişimi gibi insanın yükselmesi için gerekli donanımları da getirecek olan 2012, yaşamın her alanında yeni buluş ve keşiflere olanak verecek. Bizlere düşen, geçmişin kadim bilgisiyle yeniyi harmanlamak ve geleceğe hazırlanmak.
Gökyüzündeki iki önemli ışık, bizlere yol gösterecek. Maddeyle eşleşen Güneş ve manayla özdeşleşen Ay… Biri benim egom diğeri benim duygum, ikisinin de tezahürleri insanın özünde. Su burcu olan Yengeç’in yöneticisi Ay, duygulara, bilinçaltına ve bedenimizdeki suya da hükmeder. Yeryüzündeki suları hareketlendirebiliyorsa ki bilim bunu kabul eder, %70 su olan insan vücudunda da bir takım hareketlere neden olur.
Ay’ın evrelerine dikkat edin!
Polonya’da yapılan, çoğu doktorlardan oluşmuş bir bilimsel araştırmaya göre, Ay’ın insan hayatına etkilerini ve nedenlerini kesin olarak saptamak zor olsa da, çekim gücünün hormonları ve bağışıklık sistemini etkilediği belirlenmiş. Ay fazlarının, astım ve gut gibi hastalıkları tetikleyebileceği; trafik kazaları ve cinayetleri arttırabileceği tespit edilmiş. Araştırmacılardan Dr. Zimecki, insan vücudundaki melatonin hormonu ve steroid seviyesinin Ay’dan etkilenebileceğini belirtmiş.
Masallara konu olan vampirler, kurt adamlar dolunayla birlikte anılır. Eskiden beri çiftçiler tohumları ekmek için Yeniay dönemlerini kollarlar. Astroloji’de Yeniay, yeni projelerin doğuşu, yaratıcı girişimlerin başlangıcıyla ilişkilendirilirken, Dolunay, bir tamamlanma sürecidir. Sıvılar gibi duyguların kabardığı, sürmekte olanın kontrolüne olanak veren Dolunay günleri, yeni başlangıçlar için uygun değildir. Aynı zamanda, hormonlar, beden sıvıları ve kanla ilgili her şeye dikkat etmek gerekir. Doktor kontrollerinin, ameliyat günlerinin ve kan tahlillerinin dolunay öncesine veya sonrasına alınması gibi mümkünse bir günlük sakınma oynamaları engelleyebilir.
Gezegenlerin sudaki dansı, Ocak ayında Balık burcuna giren Venüs ile başladı. Balık burcunda yolculuğunu sürdürecek Şiron’a, Şubat’ta Balık burcuna giren Neptün eşlik ederken, Merkür ve Venüs yıl boyunca tüm su burçlarını ziyaret edecek. Mars Ağustos’ta ve Satürn Ekim’de Akrep’e girecek. Her ay, Ay’da tüm su burçlarını ziyaret ediyor. Tüm bu geçişler suya dikkat çekerken, suyla gelecek değişimi gösteriyor. Bu nedenle bir su burcu olun olmayın, 2012 sizin için su yılı olsun. Suyla ilişkinizi arttırın, olduğundan daha çok suyu hayatınıza ekleyin, daha çok su için, daha çok duş alın, onu kotlayın.
__________________
Yazar: Ümit Çilingiroğlu
http://indigodergisi.com/77/astroloji-subat-2012-1.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder