Bir hanım takipçim bireysel çalışma yapmak istediğini belirtti.Kendisiyle yaptığımız konuşmalarında yaşamış olduğu bazı olaylar sonrasında hayatına hep olumsuzlukları çektiğini ve çok bunaldığını söylüyordu.Bu durumun en büyük nedeninin düşüncelerimiz olduğu konusunda bilgisi vardı. Ancak olaylar üst üste geldiği için ne yapacağını şaşırdığını söylüyordu. Yaşantısına baktığımızda annesini 13 yaşında kaybetmişti. Kendisi 30 yaşlarında yalnız başına yaşayan dışa dönük, sürekli seyahat edeceği işlerde çalışan bir hanımdı. Ablası evlenmiş ve ayrılmıştı. Çalışmıyordu ve şu anda bir kişi ile birlikte yaşıyordu. Babası yalnız yaşıyordu. Aile annenin ölümü sonrasında dağılmıştı. Çocukluğunda babasının mali durumu oldukça iyiydi ancak kumar vb alışkanlıklar nedeniyle mali durum bozulmuştu. Bununla birlikte babanın psikolojik sorunları vardı.Ailedeki her kişi kendi yoluna gitmek için ayrılmıştı. Bu hanımda kendi ayakları üzerinde durmak için kendi yolunu çizmiş güzel paralar kazanacağı işler yapmıştı. Ancak o kazandığı paralar hep bir şekilde harcamış ve maddi sorunlar yaşamıştı. Şu anda da iş yaptığı firma ile maddi anlamda sorunlar yaşıyordu.Şu anda yaşadıkları tüm şeyleri öncelikle kendisinin düşünceleri ile çektiği konusunda emindim. Geçmişte yaşamış olduğu bir şeyden dolayı kendini suçladığı için hayatına hep kendisini cezalandıracak olumsuzluklar çekiyordu. Birçok insanın sıkışmış olduğu iki kavrama sıkışmıştı. Suç ve ceza. İnanç kalıplarımız nedeniyle her suç mutlaka cezalandırılmalıdır. Suçluluk duygusu ceza arar, dolayısıyla kendi yargıcımız, jürimiz ve celladımız oluruz, kendimizi kendi yarattığımız bir hapishaneye mahkum ederiz. Kendimizi cezalandırırız bizi savunmaya gelecek kimse yoktur.
Kendi hayatımızın hakimi de yargıcıda kendimiziz. Ancak farkında olmadığımız şey ise inanç kalıplarımız nedeniyle mükemmel insan olma peşinde koşmamız bizi yapmış olduğumuz olayı sınıflarken kendimize müsamahalı davranmak yerine çok katı olduğumuzdur. Bizim kendimize karşı acımasız olduğumuz kadar kimse bize acımasız davranmamaktadır. Bizi yaratan Allah bile büyük günahların haricindeki her şeyi kalben tövbe edildiğinde affedeceğini kutsal kitabımız Kuran da net olarak açıklamıştır.
Yaratan bizi affederken ilginç bir şekilde bizim en çok zorlandığımız şey kendimizi affedemememizdir. Burada takıldığımız şey öncelikle yaptığımız şeyin suç olup olmadığını net olarak tanımlayıp bu düşüncemizi sorgulamamızdır. Hata olabilir yada istemeden bir şeye sebeb vermiş olabiliriz. Bunu net olarak ayıramamamızdır. İkinci konu ise bu olaydan dolayı kendimizi suçlu olarak gördüğümüzde suçun cezasının net olarak tanımlanmamsıdır. En önemli husus işte budur. Bir insan öldürmenin suçu hukukta yanılmıyorsam 24 yıl civarı. İyi hal vb ile bu daha aşağıya düşüyor. Ve kişi kendisine tanımlanan süreyi yattığında cezasını çekmiş olarak berat ediliyor. Serbest bırakılıyor. Ancak insan oğlu bu suçtan kat be kat daha düşük hatta çok önemsiz bir şeyler nedeniyle sürekli olarak kendisini olumsuz etkileyecek şeyleri hayatına çekerek kendisini ömür boyu cezalandırıyor. Yapmış olduğu bir hatayı kendinse dikte edilmiş düşünce ve inanç kalıbına uymadığını düşünmesi ile kendisini küçümsemesi ve kendisine yapmış olduğu dayatmalarla yıllar boyunca kendisine eziyet etmeye devam ediyor. Bir diğer konu ise başımıza gelen olayın bir kez yada birkaç kez olup bitmiş olmasına rağmen biz o olayı zihnimizde kendimize yüzlerce kez yapmamız. Örneğin bir şiddete yada aşağılanmaya maruz kaldınız. Bu olay fiziken en fazla 5 dakika yada bilemedim 10 dakika olsun. Olay olup bittikten bir süre sonra o olayla ilgili bizim zihnimiz devreye girer ve yüzlerce binlerce senaryo yazar ve her gün o şiddeti ve aşağılamayı kendi kendimize yaparız. Birde insanlar bize acısın ilgi göstersin diye mağduriyet hikayesi olarak anlatırız. Ancak farkında olmadığımız şey o olay olup bitmiştir. Esas şiddeti ve aşağılamayı o olayı zihnimizde sürekli tekrar ederek kendi kendimize biz yapıyoruz. Ve ruh halimizin ve düşüncelerimizin olumsuz olması da hayatımıza daha fazla olumsuzluğu ve acıyı çekmemize neden oluyor.Tecrübelerimin bana söylediği şey eğer hayatımızda sürekli bizi acı veren ve bizi cezalandıran olayları çekiyorsak kesinlikle geçmişimizde bir yerlerde yaşadıklarımız için kendimizi suçladığımızdandır. Bunu sorguladığımda annesinin vefatından önce kendisine aileyi ayakta tutma ve babasını ve ablasını koruma görevini verdiğini söyledi. Hastalığı nedeniyle bu dünyadan ayrılmak üzere olan annesi 13 yaşında olan kızına o kadar ağır yük yüklemişti ki o yaştaki bir çocuğun bunun ne anlama geldiğini bilmesi mümkün değildi. Oda annesini kırmamak için kabul etmişti. Kendisi 13 yaşında olan kendisinden büyük ablası ve madde bağımlısı bir babaya sahip olan kızın bir aileyi ayakta tutması tabii ki mümkün olamazdı. Ve öylede olmuştu. Herkesin kendi özgür iradesi vardı ve herkes kendi hayatını yaşamak istiyordu. Bu hanım kızımızda diğer kişileri kontrol altına alıp aileyi ayakta tutmaya çalışıyordu. Tabii ki kimse dinlemiyordu. Sonuçta ablası sorunlu bir erkekle evlenmiş ve babası da madde bağımlısı olmuş bir durumdayken 17 yaş civarında evden ayrılmış çalışmaya başlayıp kendi ayaklarına üzerinde durmaya çalışmıştı. Evden ayrılmıştı ancak ablasının evlilik sorunlarıyla uğraşmak durumunda kalmış Devamında ablası ayrılmış ve bir adamla yaşamaya başlamıştı. Tabi bu süreçte karşılıklı kavga dövüş ve birbirlerini suçlamalar hayatlarının bir parçası olmuş. Babaları madde bağımlılığından hastaneye yatmış tedavi masrafları vb konularda maddi zorluklar yaşanmış. Ablası bir iş bulup çalışmak yerine kendine bakan birisi ile birlikte yaşadığı bir hayatı seçmişti.En çok kabul edemediği şeylerden birisi de buydu. Ablasının düzgün bir hayat yaşamadığını düşünüyordu. Ablasının kendisine bağımlı ve muhtaç olmadan yaşamasını istiyordu ancak bir diğer olmazsa olmaz şartı da ablasının bir işte çalışarak hayatını öyle kazanması gerektiğiydi. Aslında ablası kendisine bağımlı olmadan mutlu bir şekilde hayatını yaşıyordu. Ancak onun hayatını idame etme yöntemi kendisinin koymuş olduğu dayatmaya uygun olmadığı için ablasına öfkeliydi ve ablasını suçluyordu. Diğer taraftan ablasına maddi olarak yardım yapacak gücüde yoktu. Yaptığı tek şey ablasına yoğun bir öfke ve kızgınlık duyması ve ablası ile sürekli didişmesiydi. Konuşmamızda bunu kendisine göstermeye çalıştım. Nasıl yaşayacağını seçmek tamamen ablasının seçimiydi. Sonuçta ablası bir şekilde hayatını devam ettiriyordu. Önemli olan kendisinin hayatını idame ettirebilmesiydi. Çünkü annesinin kendinse vermiş olduğu ağır yük nedeniyle aklı fikri babasının ve ablasının hayatlarını zihninde yarattığı hikâyeye uygun olarak kontrol etme peşindeydi. Ablasının ve babasının hayatını yaşamaya çalışıyordu. Onları kontrol edemediği için ise yoğun suçluluk duyuyor acı çekiyordu. Kendi hayatını ise kimse yaşamadığı için oradan oraya savrulup duruyordu. Evde yaşanan problemler nedeniyle evden ayrılıp kendisine bir hayat kurmuştu. Ancak arka planda annesinin kendinse yüklediği görev nedeniyle evi terk ettiği için ablasını ve babasını korumadığı için kendini suçlu hissediyordu. Başarısız olmuştu. Annesine ihanet etmişti tabiî ki bu durum onun içini kemiriyordu. Ablası ve babası sorun yaşarken sahip olduğu düzgün hayatı kabullenemiyordu. Ve hayatına da bundan dolayı kendisini cezalandıracak olayları çekiyordu. Çalıştığı işlerde parasal kayıplar yaşıyor, parasını alamıyordu. Farkında olmadan kendisini cezalandırıyordu. Öncelikle yapılması gereken şeyin annesinden almış görevi annesine iade etmesi olduğu belliydi. Bunun için kısa bir çalışma yaptık. Geçmişe annesinin ona ailesi ile görev verdiği zamana gittik ve annesinin kendisine vermiş olduğu bu görevi yapamayacağını söylemesini istedim. Zorda olsa annesine kendisine vermiş olduğu o görevi yapamayacağını söyleyerek iade etti. Bu çalışma onu biraz rahatlatmıştı. Ama ablası ile hala sorunları devam ediyordu. Bu arada iş ile ilgili sorunları da vardı. Psikolojisi bir süre düzeliyor sonra yeniden çıkmaza giriyordu. Annesinin ona yüklemiş olduğu görev dışında yaşamında başka sorunların olduğu da belliydi. Annesine, babasına ve ablasına karşı öfke çalışmaları yapmasını önerdim. O çalışmaları yapıyordu. Ancak öfkesi dinmiyordu. Kabullenemediği ve kendisini suçladığı bir şeyler vardı. Bunun için regresyon çalışması yapmanın uygun olacağını düşündüm ve uygun bir zaman için telefonla randevulaştık. Çalışmaya başladığımızda o rahatsız olduğu konuları anlatmaya başladı. Sorun ablasının yanına taşınmak zorunda olması, ancak ablası ile aralarındaki sürtüşmelerden dolayı ablasının bu olayı başına kakacağını ve bencillikle suçlayacağından korkuyordu. Bencillikle suçlamak bende bu duyguyu başlangıç alıp önce duyguya odaklanma telkinlerini söyledim devamında bu duyguyu yaşadığı olaylara gönderdim. Kendisine babası ile bu duyguyu ne zaman yaşadığını sordum, gittiği yer babasına olan suçlamasıydı. Babasını annesini döverek başında tümör oluşturması ile suçluyordu. Devamında annesini suçladığı yere gitmesini annesinin mezarında annesini yaptıkları için suçluyordu. En son ablasını nerede suçladın dediğimde babası hastanedeyken babasının hastane masraflarını ödeme konusunda ablasıyla kavga ediyordu. İlk olarak ablası ile ilgili konuyu çözmek istedim. Babasının hastane masraflarının yarısını kendisinin karşıladığını diğer yarısını ise ablasının karşılamasını istediğini ablasının u nedenle öfkelenip kendisini bencillikle suçladığını söyledi. Orada ablasına olan öfkesini boşaltmasını istedim. Ablasına söylenmesi gereken şeyleri söyleyip. Orada ablasını olduğu gibi kabul etmesini sağladım. Devamında annesi ile ilgili konulara geçtik. Kısa bir geçmişe göndermede kendini sokakta oynarken gördü. 7-8 yaşları civarındaydı. O sırada kardeşi sokakta bisiklete binerken düşmüştü. Annesi evden dışarı çıkıp neden kardeşine bakmadın diyerek öfkeyle bunu kovalamaya başlamış oda son hızla kaçarken birileri yakalayıp annesine teslim ediyorlardı. Annesin onu kolundan tutup eve sokmuş mutfakta birkaç kez vurduktan sonra boğazına bıçak dayarken gördü. Ona ne hissettiğini sordum. Çok korktuğunu söyledi. Korkudan ağlıyordu. Önce suçlanma korkusunu çalıştırdım.Ben suçlanma korkumu kabul ediyorum.Ben suçlanma korkumu sevgiye dönüştürüyorum.Ben suçlanma korkumu seviyorumDevamında ölüm korkusunu çalışmasını söyledim.Ben ölüm korkumu kabul ediyorum.Ben ölüm korkumu sevgiye dönüştürüyorum.Devamında yeniden ne hissediyorsun diye sordum. Çaresizlik dedi. Bende çaresizlik korkusunu çalıştırdım.Ben çaresizlik korkumu kabul ediyorum.Ben çaresizlik korkumu sevgiye dönüştürüyorum.Ben çaresizlik korkumu seviyorum.Devamında hissettiklerine bak dedim. Biraz rahatlamıştı. Devamında oradaki küçük kızın güçlü olduğunu düşün ve annenin elinden bıçağı al dedim. Devamında da annene iki tokat at dedim. Bunu yapınca bir rahatlama hissetti. Üzerindeki tüm ağırlık sanki kalkmıştı. Devamında annesine öfkesini boşalttırdıktan sonra babası ile ilgili konulara geçtim. Babası ile nerede sorun yaşadığımı sorduğumda annesiyle olduğu gibi babasıyla da ilk aklına gelen yerden farklı bir yere gitmişti. Babası ile annesi kavga ediyorlardı. Babasının çok fazla parası vardı. Babası paraları annesine saklasın diye vermişti. Babası para istiyordu annesi de kumar oynayacak diye vermek istemiyorlardı. Annesi evde saklı parayı vermek istemediği için dayak yiyordu. Aslında bu durum neden çok fazla para kazanıp devamında elinde tutmak yerine harcadığının göstergesiydi. Elde para tutmak tehlikeliydi. Devamında o sahne ile ilgili biraz oynamak istedim. Önce annesine yardım edip babasını dövmesini istedim. Sonra babasının ne söylediğine bakmasını söyledim. Babası kızgındı konuşmuyordu. Devamında babası ile birlikte annesine vurmasını söyledim. Annesi ağlıyordu. Üzgündü. Babasının paraları çarçur etmesinden korkuyordu. Evdeki kavgalar sürekli oluyordu ve evde huzur yoktu. Babasına olan öfkesini boşaltmasını istedim. Devamında ona anne ve babasına yaşadıkları her ne ise bu yaşadıklarını onların düşünceleri nedeniyle çektiklerini bu nedenle onlarla ilgili tüm sorumlulukları kendilerine bıraktığını söylemesini istedim. Bunları söylettikten sonra anne ve babasının bir birlerline sarıldığını imgelemesini söyledim. Anne ve babası birbirlerine sarıldıktan sonra kendisinin de onların yanına gidip onlara sarılmasını istedim. Şimdiye kadar alamadığı sevgi akışını aldığını hissetmesini istedim. Devamında anne ve babasına veda ederek onları yaşadıkları her şeyle baş başa bırakıp o yerden ayrılmasını istedim. Evden çıktıktan sonra beyaz bir koridordan geçtiğini söyledi devam etmesini söyledim. Devamında bulutların üzerinde olduğunu ve sonunda şu anda bulunduğu kendi evine ulaştığını söyledi. Üzerinde bir ağırlık kalkmış bir rahatlama vardı. Ailesinde yaşadıkları olaylar nedeniyle özellikle annesinin küçük yaşta yüklediği o görevi başaramamanın büyük bir huzursuzluğu vardı. Ne ablasını kontrol edebilmiş neden babasını kontrol edebilmişti. Ancak onların kurtarıcısı rolü yüzünden bunalmıştı. Onların yaşamları nedeniyle onları kontrol edemeyince omuzlarına yüklenen yükü bırakmak yerine oda evden ayrılmıştı. Evden kaçış onun için çözüm olamamıştı. Annesinin ona yüklediği görev nedeniyle ablası ve babası için zihninde oluşturduğu hikâye ve başarısızlık onu içten içe sıkıştırdığı için kendini suçlu hissetmiş ve hayatına cezalandırmayı çekmişti. Parasal anlamda sorunları hayatına çekerek kendini cezalandırıyordu. Farkında olmadığı şey ise cezasının sınırları yoktu. Kendini bir ömür boyu bu nedenle cezalandırabilirdi.Birçoğumuzun yaşadığı şeyi oda yaşamıştı. Çocukluğunda anne ve babasının kavgaları nedeniyle oluşan huzursuzluk devamında tüm aileyi parçalamıştı. Aslında babası şu anda bir şekilde hayatına devam ediyordu. Ablası da bir şekilde hayatını devam ediyordu. Esas sorun şu anda kendisinin hayatıydı. Ablasının yaşamının kendi zihninde yarattığı düzgün yaşama uygun olmadığı konusunda öfkeliydi ama diğer taraftan ablası kendisine bağımlı değildi. Kendisinin istediği de buydu. Ablasının sorumluluğundan kurtulmak. Aslında ablası kendi sorumluluğunu almış kendi hayatını kurmuştu bile. Babası da aynı şekilde kendi hayatını yaşıyordu. Kendi hayatını yaşamayan kendisiydi.Ablasının ve babasının hayatını kontrol etme peşinde olduğu için kendi hayatını kimse yaşamıyordu. Ve bu nedenle kendi hayatı sallantıdaydı. İhtiyacı olan en önemli şey kendi hayatını kontrol etmesiydi. Kendini affetmesi, kendini sevmesiydi. Byron Kate sözlerini bir kez daha hatırladım. Hayatta 3 türlü iş vardır. “Kendimizinki, başkalarınınki ve Allahın işi.” Bizim sadece kendi işimiz üzerinde kontrolümüz var diğer iki tanesini kontrol etmeye çalıştığımızda canımız yanar diyordu. İstesek te edemezsiniz diyordu. Çünkü yağmur yağacaksa yağacaktır. Yağdırmakta durdurmakta Allahın işidir. Yağmuru kontrol etme şansımız yok. Yapmamız gereken ıslanmamak için tedbir almaktır. Direnmeye kalkarsan ıslanırsın. Karşınızdaki kişiye kendi istemediği sürece bir şey yaptıramazsınız. Zaman zaman belki kaba kuvvet yada başka şeylerden sizin istediğiniz gibi davrandığını sansanız da fırsatını bulduğu anda vazgeçecektir. Geriye bir tek kendimiz kalıyoruz. Onun en kolayı da düşüncelerimiz değiştirmektir. Düşünceleri değiştirip hayatımızı kolaylaştırmak.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Etiketler
acı
affetme
Affetmek
aile
akıl
Alglamada
Anlatm
Aramak
ARINMA
Aroma
Astroloji
Astrolojik
Aynalar
Bahar
başkaları
Bayram
beden
Beden dili
Bedensiz
BEREKET
beyin
Beyinde
Beyni
Beynin
Beyniniz
bilgi
bilim
bilimsel
bilinci
Bilincine
bilinçaltı
Bilmek
birey
Bitkisel
bolluk
BOLUK
Burak
cümle
çekim
dalga
damla
Davet
Deerlerimizin
degerli
Deniz
Depresyonun
DERSLER
Detoks
Dikkat
Dilek
Disgrafi
Disleksi
düşünce
Egoist
egzersiz
EGZERSZ
ekmek
eleştiri. öfke
emsimizi
enerji
Enerjilerinin
Epifiz
Eruhunuzu
evlilik
evren
fayda
FAYDALANMAK
FAYDALARI
Felsefe
fizik
fiziksel
Fregoli
frekans
garip
GCJoseph
Gcyle
geçmiş
Gelecek
geliim
gerçek
GERDE
gerilim
Gidecek
Gizemli
gizli
güven
güzel
harika
Hasta
hastalık
Hastalklar
Hayal
Hayallerinizin
hayat
Hayata
HAYIRLI
Hikaye
Hiperaktivite
Hipnozu
hissederim
Holografik
Hologram
Hoşgörü
hoşgörüsüzlük
huzur
huzurlu
Illuminati
ilâc
ileti
İletişim
inanç
insan
insanlar
Kabala
Kadim
kaos
Karanlk
kavga
kelime
Kelimeler
Klasik
korku
Korkular
KORUMA
Korunma
Kristaller
kuantum
Kuantum Fiziği
kurallar
Kyamet
liste
LKLERMZ
madde
Makbul
MEKTUP
Melek
Merak
Mevlana
Mevlanann
Mezar
Mftolunun
Moloküler
mucize
Mucizeleri
MUTSUZ
NAMASTE
Nazar
Nefret
neşe
Niyet
ODAKLANMA
Okuma
Okyanus
olacaksn
olumlama
olumlamas
olumlu
olumsuz
para
paralel
Paranormal
Patolojik
Peeling
Peinden
pozitif
POZTF
Pratik
PRATK
PROGRAMLAMA
Psikoloji
psikolojik
Quantum Düşünce
Rahat
RAHATSIZLIIMIZ
refah
Reformist
Romantik
ruh
Ruhsal
sağlık
Sanat
seniz
sevgi
sıkıntı
sistem
Sonsuz
sorumsuzluk
sorun
sorunlar
Stres
Sufizm
suyun
şifa
şükretme
tabiat
tedavi
Tehlikeli
teori
Terapi
tesadüf
toplum
Uymasn
üzüntü
zaman
Zarar
zeka
zellikleri
zenginlik
zerine
zihinsel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder