31 Aralık 2014 Çarşamba

Başarı Psikolojisi

Amaçlar, hırs ve gayreti beraberinde getirir. Amaçlar, daha sıkı çalışmanızı sağlayan motive edicilerdir. Amaçlar, size işe gitmek ve ne istediğiniz hakkında net olmak için gerekli nedeni verir (sosyal hayat, araba, ev ya da hayat tarzı). Neyi başarmak istediğiniz konusunda net olun, odaklanma başarılı olmanıza yardımcı olacaktır. Amaçlar olmaksızın çok az şey yapabilirsiniz?





Hayal kurma yeteneğimiz, hayal gücümüzü özgün bırakma isteğimizle sınırlıdır.
Başarısızlık korkusu, çoğumuzun kafasına daha erken yaşlarda sokulmuştur, bu nedenle en derin tutkularımızdan söz etmek bizi sinirlendirir.
 Başarı korkusu da yapmaya istekli olduğunuz şeyin önünde başka bir sınırlayıcıdır. Başarılı olanlar, eylemlerin sonuçlarının sorumluluğunu kabul eder. Hatalarının kendi davranışlarının sonucu olduğunu ve başarılarının da kendi davranışlarına bağlanacağını kabul ederler. Başkalarını suçlamazlar.
Eğer etrafınıza negatif insanlar toplarsanız, onların negatifliği size de geçer. Aslında çevrenizdekilerin tutumlarını absorbe edersiniz.
Çevrenize bira içen insanları toplayın, onlarla bira ve alkol hakkında konuşun, hızla aynı yola girersiniz. Çevrenize müzisyenleri toplayın, müzik hakkında konuşun, hızla onlardan biri haline gelirsiniz.
 Yani çevrenizi size uyaracak ve gelişmeye teşvik edecek insanlarla ve kitaplarla doldurun. Öz inanç ve öz güven, belki de çocuklarımıza verebileceğimiz en önemli hediyedir. Özgüvenle yeni fikirleri denemeye ve gerçekleştirmeye istekli oluruz. Kendimiz başka insanların standartlarıyla ölçmeyiz.
Başarı, size kendinizden gelmez. Üzerinde çalışırsınız. Başarı tanımınızın ne olduğuna karar verin. Ona nasıl ulaşacağınızı planlayın.
Zamanınızı etkin biçimde yönetin. Zaman israfı olan faaliyetleri kesin, neyin önemli olduğunu kararlaştırın ve size en fazla fayda sağlayan faaliyetlere yoğunlaşın.
Neyi başaracağınız konusunda netlik ve vizyon, başarı kararlılığımızı pekiştirecektir. Başarınızı ne kadar görselleştirirseniz, daha fazla zafer provası yapabilir, böylece de önümüzdeki görev için daha fazla hazırlanırsınız.
Kaynak
Devamını Oku »

28 Aralık 2014 Pazar

Kendini Gözlemlemek

“Hayat sadece şu anda yaşanır. Şu anı kaybedersek, hayatı da kaybederiz” - Buddha


Günlük hayatınızda yaşadığınız olaylar karşısında kendinizi ve duyumlarınızı ne sıklıkla gözlemliyorsunuz?  Yoksa günleriniz, kendinizi bile unutturan monoton bir tempoda akıp geçiyor mu?


Anı yaşamak denilen şey aslında, biz bir yandan hayatımızı yaşarken, diğer yandan gözlemci tarafımızın hep tetikte ve  aktif olmasıyla ilgili. Eğer gözlemci tarafımız uykudaysa, hayatı da uyku sersemliği gibi anlamadan yaşayıp gidiyoruz. Ama gözlemci tarafımız tetikteyse, her geçen anın ve kendimizin farkında olduğumuz bir hayatı sürüyoruz.


Peki kendimizi nasıl gözlemleyeceğiz?


Kendi farkındalığımı artırma çalışmalarım kapsamında, geçtiğimiz Aralık ayı başında Vipassana meditasyon kursuna katıldım. 10 gün boyunca asil sessizlik içinde yapılan vipassana meditasyonları sayesinde, kendimi ve duyumlarımı gözlemlemeyi öğrendim.


Peki bunun için herkesin böyle bir kampa mı gitmesi gerekiyor? Kampa gitmeden de kendimizi nasıl gözlemleyeceğimizi öğrenemez miyiz? Elbette ki öğrenebiliriz. Vipassana sonuçta sadece bir teknik. Çok yoğun bir meditasyon programı olduğu için, kısa bir süre içinde bazı şeyler çok daha hızlı deneyimlenebiliyor. Ancak bu demek değil ki, tek yol vipassana ve başka bir yol yok.


Vipassana temelde şunu söylüyor: Dışarıda olup biten her şeyin farkına duyumlarımız sayesinde varıyoruz. Yani, dışarıda olup biten her şey önce 6 duyumuz aracılığıyla tanınıyor, sonra beyne gönderilen elektriksel işaretler sayesinde analiz edilerek anlaşılıyor. Daha sonra ise bu bir hisse dönüşüyor. Ve en sonunda da bu hisse göre bir tepki veriyoruz.


Örneğin, dışarıdaki sesleri kulağımız sayesinde duyuyoruz. Kulağımız bu sesleri tanıyor. Daha sonra beyin tarafından analiz edilen bu seslerin ne söylediğini anlıyoruz. Anladığımız bu sözlerin içeriğine göre belli bir duyguyu hissediyoruz. Örneğin, bizimle ilgili olumsuz bir şey söylenmişse kızgınlık hissediyoruz. Ve en sonunda hislerimiz sözel yada bedensel bir tepkiye dönüşüyor. Yada belki de duygumuzu içimize bastırarak tepki veriyoruz.


İşte vipassana tam da bu tepki verme aşamasında devreye giriyor. Otomatikleşmiş şekilde tepki vermek yerine, söz konusu durum karşısında gözlemci olabileceğimizi belirtiyor. Tepkisel (reaction) olmak yerine bilinçli bir şekilde hareket (action) edebileceğimizi ve seçim yapabileceğimizi söylüyor..


Örneğin, bugün tüm gün boyunca blog sayfamın teknik altyapı sorunlarıyla uğraştım. FTP permission problemi, web sayfasının bir türlü servise verilememesi gibi bir sürü problem yaşadım. Web hosting  hizmetini aldığım Ipage’in müşteri hizmetleriyle defalarca görüşmeme rağmen bir türlü çözüm sağlanamadı.  O kadar kızmışım ki, kendimi, kendi kendime söylenirken buldum. Yazmakta olduğum maile baktığımda, karşı tarafı suçlayıcı ifadeler kullandığımı fark ettim. Ve durdum, kendimi gözlemlemeye başladım. Nefes alış verişim hızlanmıştı, kaşlarım çatılmış, omuzlarım ve boynum kasılmıştı. Bedenim son derece gergindi. Bu duyumlar bende öfkeye dönüşmüş ve suçlayıcı ifadeler ile tepki verme eğilimine girmiştim.  Tam da tepki vermek üzereyken kendime gelmiştim. Bir an durdum ve tepki vermemeye karar verdim. Sonuçta yazacağım bu sözlerin çözüme hiçbir faydası olmayacağı gibi, karşı tarafı da kışkırtacak ve çözüm sürecim daha da uzayacaktı. Düzgün bir mail attım ve son durum itibariyle geldiğimiz noktayı ve ihtiyaç duyduğum hizmeti ifade ettim.


Daha sonra da bedenimdeki bu gerginliğimi gevşetme ihtiyacı hissettim. Yerimden kalktım, diğer işlerimi hallettim, kendime bir çay yaptım ve yazı yazmaya koyuldum. Sinirli bir şekilde onlardan cevap beklemek  yerine yapabileceğim en iyi şey, enerjimi olumlu bir yere yönlendirmekti.


Gördüğünüz gibi, kızgınlık, öfke gibi duygular hissettiğimizde, tepkilerimiz bilinçsizce ve otomatik bir şekilde oluşuyor. Öfkemizi tepki vererek boşalttığımızı zannediyoruz. Halbuki ne kadar tepki verirsek o kadar çok karşı tepki aldığımızdan, bu öfke katlanarak artıyor ve nerdeyse günümüzün tamamına ve hatta öfkemizin asıl kaynağıyla ilgisi olmayan alanlara da yayılıyor. Bundan en çok da sevdiklerimiz etkileniyor.


Halbuki, duyularımızı ve duygularımızı bastırmadan gözlemlesek ve tepki vermek yerine bilinçli bir seçim yaparak hareket etsek hem karşı tepkiyi kesip çözüme daha hızlı ulaşacağız hem de enerjimizi sadece bize fayda sağlayacak şekilde yönlendireceğiz.


Gözlemci tarafımı daha uyanık tutmak için yaptığım en basit teknik, nefes alış verişimi izlemek. Bunu siz de uygulamaya çalışın. Göreceksiniz ki, hangi ruh halinde olursanız olun, nefesinize konsantre olup bir süre gözlemlediğinizde, zihniniz her nerede olursa olsun hemen yaşadığınız ana geliyor. İşte o an gözlemci tarafınız aktif hale geçiyor ve duyumlarınızı gözleyebiliyorsunuz. Sonrasında ise otomatik tepki vermek yerine bilinçli bir aksiyon almak son derece kolaylaşıyor.


Gözlemci tarafımız her an tetikte ve aktif olsa, seçimlerimizi hep bilinçli bir şekilde yapardık. Her anın farkında yaşardık. Her anın tadını çıkarırdık. O an gerçekten neye ihtiyaç duyduğumuzu kolaylıkla fark eder, tepki vermek yerine, ihtiyaçlarımızı karşılayacak aksiyonları alırdık. Akşam yatağa yattığımızda ise günümüzün ne kadar verimli geçtiğini düşünür  huzur içinde uykuya dalardık.


Gününüzün hep böyle geçmesini istemez miydiniz? Haydi o zaman, gözlemci tarafımızı uyandıralım ve hiç uyutmayalım!


“Uyan! Düşüncelerine tanık ol. Sen gözlemleyenin ta kendisinin, gözlemlediğin değil..” - Buddha


Yazarımızın biyografisi yakında güncellenecektir...


kaynak

Devamını Oku »

27 Aralık 2014 Cumartesi

Tanrının Parmağı

Kaç gündür sıkıntılıydı. Ne zamandır yapmak istediklerini gerçekleştirebileceği bir fırsat çıkmıştı karşısına. Dışarıdan bakınca herkesin “aman da ne güzel, bu fırsat kaçmaz” dediği türden bir şanstı bu belki ama onun için iş o kadar da basit değildi. Her zaman istediği şeye bir adım kala bu tereddüte neden düştüğüne şaşıyor, masallardaki “kırk katır mı, kırk satır mı” sorusuyla baş başa kalmış gibi çaresizce ne yapacağını düşünüp duruyordu.

Oysa cesarete çağırıyordu hayat onu. İsteğine ulaşabilmesi için riskleri kabullenebilmesi gerektiğini hatırlatılıyordu bir yerlerden. Bazen ince eleyip sık dokuyan olmaktansa kendini yaşamın güvenli kollarına korkusuzca bırakabilmesi ve yüce düzene teslim olabilmesi gerekiyordu insanın.

Bu adımı atmazsa daha kimbilir kaç sene şu an olduğu halde kalacağını düşündü. Ama ya bu cesaret gerektiren adımı atarsa? İşte o zaman isteklerine kavuşabilirdi belki, belki de hiçbir şey değişmezdi ama en azından değişim yolunda bir adım atmış olmanın rahatlığını yaşar; “hiç değilse denedim” diyebilirdi.

Sonu belirsiz bu yolculuğa çıkmalı mı yoksa çıkmamalı mıydı? Ne yaparsa yapsın zihnini kemiren olası olumsuz sonuçları düşünmeyi bırakamıyordu. Sabırsız zihni durmadan çalışıyor, düşündükçe daha fazla daralıyor, daraldıkça daha fazla dibe iniyordu. Bir yanı “hadi durma, ne bekliyorsun” diyerek yüreklendirirken diğer yanı “yapma, pişman olursun” diye temkini elden bıraktırmıyor ve o ana dek attığı adımları tökezletiyordu. İhmal ettiği ne varsa hayatın o alanını çürütüyordu aslında. Korkularla yaşamanın hiç kimseye faydası da yoktu. Hiçbir ilerleme ve çaba kaydetmeden başarıya ulaşmak istemenin çalışmadan ve hatta bilet bile almadan piyangodan büyük ikramiye çıkmasını beklemekle aynı şey olduğunu da biliyordu.

Göklerin bilgeliğine inanan bir arkadaşı yukarıya bakmasını isterdi ondan hep. Ve “yukarısı nasılsa aşağısı da öyledir” derdi. Bir de her zaman zor yolu seçmesini önerirdi çünkü ancak bu sayede kısır döngülerden kurtulabilirdi insan. Yaşam, konfor alanı denen ve içinde her şeyin alışıldık olduğu döngüden çıktığı an başlayacaktı asıl. Bu döngünün de zorlukları vardı ama alışıldık zorluklar olduğu için kimseyi korkutmaya gücü yetmeyen minik sevimli hayaletler gibiydi bunlar.

“Çemberin dışındaki dünyada kimbilir ne canavarlar, ne hortlaklar vardır” diye düşünmekten aynı çıkmaz sokakta bir ileri bir geri gitmekten farklı bir şey değildi yaptığı zaten. Belki de bilge arkadaşını dinlemeli, şarkıdaki gibi “kendin içindeyken, kafan dışındaysa” çemberini artık bir yerinden kopartmalıydı. Belki de vaktiydi artık!

O günlerde yukarıda koskoca bir parmak sonsuz olasılıklar denizinin ne denli engin olduğunu işaret ediyordu. Yol işaretlerini takip eder gibi gökyüzünün işaretlerini de takip etmek gerekiyordu. Zaten işaretleri bil ya da bilme yol bir şekilde gitmesi gereken yere gidiyordu ama parkurların zorluk derecesi değişiyordu. “Zor yolu seç” dedi bilge arkadaşı.

Derin bir nefes aldı. Sabır, metanet, teslimiyet ve dinginlik diledi Yaradan'dan. Çemberin dışına adım atmaya kararlıydı artık. Kırk gün, kırk gece kutlanmaya değer bu kararı için kendini tebrik etti.

“Yolum açık olsun” dedi kendi kendine. Ertesi sabah uyanır uyanmaz yola koyulmaya, içinden çıkacağı döngüyü bir rüya gibi hatırlamaya kararlıydı. Rüyalar da yol göstermiyor muydu bize?


kaynak

Devamını Oku »

25 Aralık 2014 Perşembe

Reiki esnasında duyumlar

Reiki kullanıcıların için faydalı olabilecek bazı bilgiler vermek istiyorum. Ancak reiki bilmeyenlere bu bilgilerin sadece reiki kullanıcıları için olduğunu, reiki inisiyasyonu ( uyumlaması) almadıysanız sizin için kullanılabilir olmadığını hatırlatmak isterim.

Kendinize veya başkasına enerji verirken ellerinizde veya vücudunuzda hissettiğiniz şeyler normal kabul edilir ve üzerinde yorum yapılmaz. Ancak kişisel olarak bazı duyumların sıklıkla bazı sorunlarda görüldüğüne şahit oldum. Bunlardan bir kaç tanesini sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Üşüme: Kendinize veya başkasına reiki verirken ellerinizde veya vücudunuzda aşırı soğuma ve üşüme hissediyorsanız bu genelde bir enerji blokajına işaret eder. Özellikle bir bölgedeki üşüme hissi o bölgedeki blokajı, genel devam eden üşüme hissi tüm bedeni etkileyen bir enerji bariyerini gösterir. Soğuk bölgeye daha fazla enerji vermek bu durumda çok faydalı olacaktır.

Aşırı sıcaklık: Eğer ellerinizde veya vücudunuzda aşırı sıcaklık hissediyorsanız bu hislerin olduğu bölgede enerjiye ihtiyacın yoğun olduğunu gösterir. Yani kişinin enerjiye ihtiyacı vardır ve bunu kabul ediyordur.

Güçlü manyetik çekim hissi: Ellerinizde güçlü manyetik çekim hissettiğiniz alanların acil ve yoğun birşekilde enerjiye ihtiyacı vardır. Ellerinizdeki duyum bitine kadar bu bölgeye enerji vermenizi öneririm.

Enerji İtişi: Eğer birisine reiki verirken ellerinizi bir şey itiyormuş gibi bir his yaşarsanız bu bölgede yaşam enerjisinin akışını engelleyen ve kökü geçmişe dayanan bir enerji sorunu vardır. Ayrıca kişi bilinçsizce enerji almayı reddediyor da olabilir. Bu durumda reiki verirken alıcıya ” Şifa enerjisini sevgiyle kabul ediyorum” şeklinde bir olumlama yaptırmak ve bu his geçene kadar bu bölge ile çalışmak faydalı olacaktır.

İğnelenme: Bu his kişinin enerjiyi aldığını ancak enerji blokajlarının henüz serbest kalmaya hazır olmadığına işaret edebilir. Bu durumda da sabırla bu bölgede çalışmak gereklidir.

Ağrı: Eğer ellerinizde hafif bir ağrı hissederseniz bu kişide bir enerji temizliği gerçekleşiyor, bir blokaj çözülüyor demektir. Bu bölge ile biraz daha uzun çalışın. Eğer ağrı daha yoğun olursa bu bastırılmış ciddi bir sorunun enerjisinin çözüldüğüne işaret ediyor olabilir.

Normal Akış: Bu kişinin enerjiyi kabul ettiğini ve enerjinin gitmesi gereken yere kolaylıkla aktığını gösterir. Yumuşak bir akış harika bir deneyim ve enerjinin çalıştığını anlamak için çol güzel bir belirtidir.

İhtiyacı olanların faydalanmalarını seçiyorum.

Sevgilerimle.

Berna Özcan Demir

Alıntıdır

Devamını Oku »

23 Aralık 2014 Salı

Haftanın Çalışması

Bu hafta tüm çalışmalarımızda % 20 indirim olduğu için haftanın çalışmasını da indirimli olarak alabilirsiniz. İndirimden faydalanmak için indirim kuponu yazan yere yeni kelimesini yazmanız gereklidir. ( yeni )

http://www.reikiturk.com/market/

İYİ ŞEYLER MIKNATISI AKTİVASYONU – Magnet For Good Things Activation

Bu aktivasyon hayatınıza iyi ve güzel şeyleri çekmeniz için tasarlanmıştır. Auranızda güçlü pozitif etkisi olan bir enerji alanının oluşmasına ve bu şekilde iyi şeyleri hayatınıza daha kolay çekmenize yardım edecektir. Bu sistem bir konu ile çalışmanız ile ilgili değildir, genel olarak iyi şeyleri hayatınıza çekecek ve titreşiminizi yükseltecek bir aktivasyondur. İyi şeyler mıknatısı aktivasyonu pozitif enerjisi çok yüksek bir aktivasyondur ve enerji titreşiminizi hızlı bir şekilde değiştirir.

Faydaları;

Kendinizi daha olumlu ve keyifli bir ruh halinde hissetmenize yardım eder.
İstediğiniz şeyleri elde etmek için yaptığınız olumlama, imgeleme ve enerji çalışmalarının daha başarılı olmasına yardım eder.
Titreşiminizi yükselteceği için herhangi bir çalışma yapmasanız da hayatınıza iyi şeyleri otomatik olarak çekmenize yardım eder.
Pozitif enerjinizi yükseltir ve bu da tüm hayatınızı olumlu etkiler.
Olumlu düşünmenize yardım eder.
Değişen enerjiniz çevrenizdeki insanları ve ilişkilerinizi de olumlu etkileyecektir.

Aktivasyon uzaktan verilecektir ve almak için bir ön şartı yoktur. Reiki bilmeyen kişilerde katılabilirler.
AKTİVASYONU SATIN ALMA VE AKTİVASYON PROSEDÜRÜ

Aktivasyonu satın aldıktan sonra info@reikiturk.com mail adresine mutlaka mail atarak bilgi veriniz. Mailinize tam adınızı ve soyadınızı ve uyumlama günü hangi ilde ve ilçede olduğunuzu da yazınız. Bu bilgiler uyumlama için gereklidir.

Mailiniz üzerine 24 saat içinde size geri dönülecek ve aktivasyon için uygun zaman alternatifleri önerilecektir.

Aktivasyonu satın almak için aşağıdaki bağlantıya tıklayınız;

http://reikiturk.com/market/index.php?route=product/product&product_id=140

TEMEL BİLGİLER
AKTİVASYON NEDİR ?

Dünyada enerji çalışmalarında daha fazla uyumlamalı enerji çalışmaları ağırlıklı olarak yapılmaktadır. Uyumlama yada inisiyasyon, el vermek yani bir yeteneğin bir üstatdan bir öğrenciye nakledilmesi demektir. Uyumlama alan kişi bir enerji frekansına inisiye olarak artık bu sistemi kullanma yeteneğine sahip olmuştur.

Ancak bir de aktivasyon dediğimiz enerji çalışma şekli vardır. Burada kişiye dışardan bir el verme söz konusu değildir, kişinin kendi sahip olduğu, kendi özünde olan bir yetenek, bir frekans yada bir güç aktif hale getirilmektedir. Aktivasyon ile bir yeteneğin, bir gücün bir durumun bir enerjinin uyandırılması söz konusudur. Bir çok enerji sisteminin içinde de aktivasyonlar vardır. Bunlardan bazıları bir sisteme bağlıdır, bazıları ise başlı başına bir çalışmadır. Bunlardan bazıları bilinmekte, bazılarının ise tanıtımı yapılmamakta, ancak üstatları tarafından, hazır olan kişilere verilmektedir. Aktivasyonlara katılmak için reiki bilmeye yada başka bir sistemle çalışıyor olmaya gerek yoktur.

UZAKTAN AKTİVASYON VERİMLİ OLUR MU?

Tüm aktivasyonlar uzaktan çalışmak için son derece uygun ve verimlidir. Hatta bazı aktivasyonlarda uzaktan çalışmak yüz yüze çalışmaktan daha etkilidir bile denilebilir.

AKTİVASYONU NASIL ALACAĞIM VE SONRASINDA NE YAPACAĞIM?

Aktivasyonu satın aldıktan sonra mail ile bize ulaşacaksınız ve aktivasyon işleminiz için uygun zamanı birlikte belirleyeceğiz. Zaman olarak akşam – gece saatlerini tercih edeceğiz ve ortalama 15-20 dakikalık bir zaman dilimi belirleyeceğiz. Bu sürede evinizde yada sessiz bir ortamda bulunmanız ve size söylendiği şekilde aktivasyon kabul etmeniz gerekecek. Aktivasyon esnasında bilgisayar yada telefona ihtiyacınız olmayacak. Sadece rahat ve sessiz bir ortamda 15-20 dakika kadar uzanacaksınız. Aktivasyonunuz tamamlanınca mail ile çalışma notlarınızı alacaksınız. Notlarınız aldığınız aktivasyonun kullanımını içeren bilgilerdir.

Bilgi: Aktivasyon tıbbi bir öneri, teşhis yada tedavi içermez. Sağlık sorunlarınızda doktorunuza başvurunuz. 

Alıntıdır

Devamını Oku »

21 Aralık 2014 Pazar

Türkiye ve Dünya’nın Yakın Geleceği Üzerine Astrolojik Analiz

Ekim ayı iki önemli tutulmaya sahne olacak;1)      8 Ekimde 15 derece Koçta Ay tutulması.2)      24 Ekimde 0 derece Akrep burcunda Güneş tutulması.

Ay tutulması sırasında, 15 derece Ay Koçta iken, Güneş 15 derece Terazide olacak. Ay ile Uranüs kavuşum açısında olurken, Venüs de Güneş ile kavuşumda. 

Akrep Güneş tutulması sırasında, 0 derece ile Güneş, Ay ve Venüs tam (partil) kavuşum açısında olacak.Her iki tutulma da ülkemizi yakından ilgilendiriyor çünkü tutuldukları burçlar ülkemizin doğum haritasındaki yıldızlarla yakın açısal ilişkide.Bu arada bilmeyen için söyleyim; Türkiye’nin burcu Akrep, Yükseleni Yengeç.Tutulma zamanlarında, Marsın 6.evde olması önemli.6.ev çalışanlar, sağlık, işçi örgütleri, asker, polis ve bürokrasiyle ilgi evdir.Mars Yayda 6.evde iken, Meclisten “tezkere” kararı çıkarıldı. 11.ev Meclisi temsil eden ev ve Koç burcu yönetiyor 11.evi, Koçun yöneticisi Marsın 6.evde olması da, asker ve orduyu vs ilgilendiren yasal bir kararın çıkmasını tetiklemiş görünüyor.6.ev ayrıca 7.eve yakındır, dış ülkeler, sınır ülkeleri, sınır, açık düşmanlar evine. Yani, sınırımızda savaş kararı alındı resmen!Yay burcundaki Marsın, retro Merkürün pozisyonu, sınırda savaşın kısa süreceğini söylemekte. Ancak bu savaşla biter mi iş, orası belli değil.Öte yandan, Merkürün yeniden Terazi burcuna dönecek olması ve retro harekette olması, savaş planlarının önceden yapıldığını, senaryonun önceden planlandığını göstermekte.7-8 Ekim sınırda savaşın en şiddetli zamanları olabilir. Hatta savaşla ilgili en büyük senaryonun devreye konduğu zaman o günler diyebilirim.ABD’nin doğum haritası üzerinden 8 Ekim tutulmasına baktığımda, ABD planlarını çoktan yapmış ve tetiğe 7-8 Ekimde basacak gibi.7-8 Ekimde ateşleyeceği savaş planı var.. Göreceğiz hep beraber bu günlerde ABD’nin gerçek niyetini..!Ay tutulması ABD’nin savaş kararıyla gerçek niyetini ortaya çıkaracaktır. Savaşmakla niyetinin İŞİD’i bitirmek mi, yoksa İŞİD bahane Suriye’ye ve dolaylı olarak İran’a saldırmak şahane mi belli olacak..Ay tutulmaları “içten gelen veya perde arkasında yaşanan duyguları” ve “gerçek saklı niyetleri” su yüzüne çıkarır.  ABD’nin de niyeti ortaya çıkacak bu tutulma etkisiyle.Tabii beraberinde Türkiye’nin de gerçek niyetini su yüzüne çıkaracaktır.Yani ay tutulması dünyanın ve halkın “neyle, nasıl bir senaryoyla karşı karşıya bırakıldığını” gösterecek..8 Ekim tutulma zamanında Ateş grubunda büyük bir üçgen oluşacak, Ay, Uranüs, Mars, Jüpiter arasında. Bu da planların rahat işleyeceğini, engelsiz bir şekilde eyleme döküleceğini gösterir.Öte yandan, Türkiye için kritik bir risk var gibi görünüyor. 23-26 Ekim ve 6-8 Kasım civarı, ülkeye sızan, ülke içinde Reyhanlı benzeri bombalı bir olay olması konusunda dikkatli olmak gerekir derim.Yakın geleceğe başka astrolojik teknikler ışığında bakalım şimdi…2014 Ekim-2015 Ekim arasında Türkiye Profeksiyon’a göre 8.evini yaşayacak.8.ev “her türlü krizler, ekonomik kriz, sosyal ve yaşamsal konularda krizler, gizli düşmanlıklar, vergi, sigorta, hazine vs” evidir. Ayrıca entrikalar, suikastler, kayıplar ve ölüm konusunu içerir.Bu sene iyi bir seneye girmiyoruz maalesef.8.ev ve profeksiyon haritasını, doğum haritası ve transit yıldızlar ışığında incelediğimde ortaya çıkan olasılıklar;Ekonomi ile ilgili çalkantılar, ekonomik kriz, vergiler konusunda problemler, gerek halkın vergi veya devlete borçları ülkeyi ilgilendiren önemli konu haline gelebilecek. Ayrıca devletin iç-dış borcu konusunda krizler yaşanabilecek. Ekonominin çalkanacağı ve ekonomik krizlerin yaşanacağı zamanlar özetle.Zaten transit Satürn 25 Aralıkta Yay burcuna girdikten sonra, ülkeyi ekonomik kriz bekler demiştim, daha önceki astrolojik makalemde ve twiterde yazdığım tahminler arasında. Şimdi, profeksiyon haritasında 8.evi yaşayacağımızı da görünce, bu tahminim daha güçlendiğini görmekteyim. Umarım yanılırım diyorum ama görünen o ki, durum pek parlak değil.8.ev kayıplar getirmek riskine sahip bir evdir. Doğal afetler veya halk protestoları gibi eylemler sırasında insanların ölmesi, halkı üzen ölümlerin gerçekleşmesi riski vardır.Aralık ve Ocakta suikast olayına karşı dikkat etmek gerekir derim.24 Ekim güneş tutulması, 2014-15 profeksiyon haritasında 8.ev Kovanın yükselmesi, vs hepsini bir araya getirdiğimde, ülke önemli bir kişinin kaybını yaşayabilir diye görmekteyim. Bu iktidar, yönetim veya siyasetin önemli kulvarında bulunan biri olabilir.Ülke içinde terörist faaliyetler konusunda, Kasım ve Aralık önemli. Ayrıca Şubat ve Mart önemli.Doğal afetler konusunda, özellikle deprem konusunda dikkat edilmesi gereken zamanlar, bu ay yani Ekim, Kasım 2014, 2015 Şubat, Mart, Temmuz ve Ağustos önemli görünüyor.Özellikle deprem konusunda dikkat edilmesi gereken zaman dilimi olarak, bu ay Ekim, Şubat ve Mart ve Ağustos öne çıkıyor.   Ekim ayı çok önemli ve zor bir ay görünüyor. Adeta tüm yıla damgasını vuracak olaylara gebe görünüyor.Uyarmıştım ülkeyi savaş riski konusunda 2009’dan beri yazdığım astrolojik makalelerimde, şimdi savaş riski geldi çattı resmen.2014 Türkiye yıllık güneş dönüş haritasında, Oğlaktaki Mars, Ay ve Plütonun pozisyonu hiç parlak değil, savaş demek resmen sınırda.Aynı zamanda 2014-15 yıllık haritada gördüğüm bir şey daha var, polis devleti resmen eyleme dökülüyor, somutlaşıyor adeta.Halkın üzerindeki baskının iyice artacağı bir yıl olacak. Halk resmen sıkılmış portakala dönecek adeta.Öte yandan, 2015 yıllık haritasına baktığımda, bu sefer siyasiler için parlak olmayan zamanlar başlıyor. Aslında siyasiler için de 2014 de pek parlak değil… Ama somut olarak bunun görüldüğü zamanlar 2015’e denk gelecek.Ülkede iktidarı çalkalandıracak önemli yıldız transitleri var önümüzdeki 1 yıl içinde. İktidarın kalıcı olduğunu düşünmüyorum. 2014-15 yıldızları bu iktidarı değiştirir. Bu aydan, Ekimden itibaren bu bakımdan olayların somut olarak giderek tetikleneceğini tahmin ediyorum.Ben açıkcası Ekim ve Kasımda iktidarı ilgilendiren önemli bir olay bekliyorum. İktidarı ilgilendiren ve çalkalandıran..Erdoğan’a gelirsek… Onu ilgilendiriyor 2014-2015 yıldızları ilk başta zaten.. Bu sene Ekim, Kasım, Ocak, Şubat ve Ağustos onun için önemli ve kritik dönüm noktaları görünüyor.Ekim sonları ve 6-10 Kasım arası, 25 Aralık civarı, Ocak ikinci yarısı sağlığıyla ilgili gelişmelere ve yönetimiyle ilgili krizlere maruz kalabilir.Halk isyanı çıkar mı, yani, 2.bir Gezi olayı çıkar mı, diye baktığımda, çıkabilir diye görüyorum. Bu bakımdan, 2014-15 profeksiyon haritasında, özellikle Şubat-Mart-Nisan ve Haziran öne çıkıyor. Ancak daha öncesinde, bu ayki 24 Ekim Güneş tutulması da bir halk isyanı patlatma enerjisine sahip görünüyor. Bu ay halk patlarsa şaşırmam.Aralıkta üniversiteler hareketlenebilir, sokağa dökülebilir.24 Ekimdeki Güneş tutulmasında, Venüs önemli bir açıda, ünlü ve sevilen bir kadının sağlığı üzebilir halkı. Hayati riski olabilir, inş iyileşir.Bu arada, Venüs kadınlar ve kız çocuklarını da ilgilendiren bir yıldız. Belki de, kız çocuklarının türbanla okula gönderilmesi olayı patlak verecek ekimde.. Halk sessiz kalıyor görünüyor ama birden patlayabilir de.Öte yandan, baktığımda, 24 Ekim tutulmasına ve 2014-15 prof. haritasına, Venüs ülke haritasında ayrıca, başlangıç-bitişleri temsil eden evi yönetiyor, ayrıca, ülke güvenliğini, vatanı yöneten yıldız. Bu bakımdan baktığımda, ülkede halkın sevdiği bir siyasetçinin hayati riskine de işaret edebilir. Yani bir kadın değil, belli kesimce sevilen bir siyasetçiye de işaret etmekte aynı zamanda. Ve profeksiyon haritasının Akrep şironu natal Akrep Venüsle partil kavuşumda, bu bir sağlık konusu olsa gerek diyor. Önemli bir siyasetçinin sağlığı risk altında olabilir..Aklıma eski siyasetçilerden Demirel geliyor, bir de mevcut siyasetçi Erdoğan geliyor.Öte yandan, Erdoğan’ın sağlığı ve yönetiminin 25 Aralıktan sonraki transit Satürn Yaydan itibaren sert etkileneceğini tahmin ediyorum. Ve 2015 ikinci yarıda transit Jüpiter Başakın dönüm noktası olduğu tahmin ediyorum.Bir de Evren var.. Yengeç burcu olarak, 26 Ekimden sonraki Oğlak Mars transitinden sert etkilenebilir.Parlak şeyler yazamadım çünkü zor bir yıldayız. Öte yandan, 24 Ekimdeki Güneş tutulması “bir dönemi kapatan” olayların tetiklendiği zamana işaret etmekte. Koca bir dönemin sayfası kapanıyor.. Yeni sayfa açılacak… Bunun için, yıldızlar harıl harıl ülkeyi sert ve somut olayların içine çekiyor. Sözün bittiği eylemin devrede olduğu zamanlar. Son kozlar oynanıyor adeta… Haydi hayırlısı..Bu arada, 8 Ekimdeki Ay tutulması Rusya Devlet başkanını da öne çıkaracak görünüyor… Putin önemli bir aktör olarak damgasını vurarak, şaşırtabilir dünyayı…Halk için ülkemiz için dünya için hayırlı gelişmeler olsun dileklerimle.

Hacettepe Üni. İngiliz Dil Bilimi Mezunu. Uzun yıllar İngilizce öğretmenliği yaptı, bu arada 20 yılı aşkındır Astroloji çalıştı, yerli yabancı kaynaklardan. Astroloji aşkı bitmeyince, bu konuda kendini hazır hissedince, öğretmenliği bırakıp Astrolog oldu. Son 5 yıldır Astrolog olarak çalışmalarına devam etmekte. 


kaynak

Devamını Oku »

18 Aralık 2014 Perşembe

8 Ekim Koç Burcu Ay Tutulum Etkileri; el- ADL

8 Ekim 2014 Tarihinde, TSİ 13.54’te Terazi /Koç Aksında, Koç Burcunun 15° sinde bir AY TUTULMASI gerçekleşecektir. 15 Nisan 2014’te Terazi Burcunda gerçekleşen Ay Tutulması ile başlayan Tutulum serisi,  4 Nisan 2015 ve 27 Eylül 2015’te gerçekleşecek Ay tutulmaları ile Koç/Terazi aksındaki serisini kapatacaktır. Öncü Burçlarda aktifleşen gerilimli Ay halleri, o bir anda karşımıza çıkıveren, dönüm noktamız dediğimiz bitiş ve sonlanmaları etkinleştiren tutulum serisi, yerini Değişkenlere bırakacak.

Şu 2014 senesi dünya çapında nasıl da gümbürtüyle başladı öyle ve hala da devam etmekte, bireysel olaraktan yine hemen hemen her hanenin içinde, tatlı-acı, kolay- zor, bir su akıntısına kapılmış gibi, sürüklene sürüklene sona, sonuca doğru gittiğimiz, ne çok şey oldu ve olmakta… Hani şaşalı başlangıçlar yaptık, dramatik bitişlere imzalar attık, bitişlerin ve başlangıçların bazılarında edilgendik, biz başlatmadık, ama içindeydik hedefteydik, ikinci rol bizimdi, Asya ile İlyas idik, adımlar attık, kararlar aldık ve uyguladık ya, hani bazılarımız kurcalaya kurcalaya bozdu, felsefe ürete ürete, iki üç de şuna hele bir de ben ekleyim abarsın iyice, kabarsın iyice haline getirdik, kimimiz sarıldık sımsıkı aldığımız kararlara, hakkını verdik, tecrübeliydik, aceleye getirmedik, arkamızı bi dinledik, önümüzü bi görmeye başladık… Değişken tabiatta olacak ay tutulumları ile Balık özellikle, Şiron ve Neptün etkileşimiyle, Pluto ve Uranüs’ten yakayı paçayı kurtarmış olmanın huzuruyla, 2014 Nisan başlangıçlı, 2015 Eylül sonu itibariyle, 2016 Mart ayına geldiğimizde, şu yaşadığımız günlerin, içinde bulunduğumuz olayların, aldığımız karara göre yaptığımız bitiş ve başlangıçların sonuçlarını görmeye başlayacağız hem bireysel hem de global olarak. Hayırlısı be gülüm : )

Ay Koç Burcunda tutuluyor, Uranüs’ün hemencecik yanında,  gökyüzünde eril, vahşi, başlatıcı, kocaman bir yangın, ateş üçgeni, bir ucunda Yay Mars, diğer ucunda Aslan Jüpiter. Yay Mars, inancını- dini ve vicdani sorumluluklarını, manevi değerlerini, erdemlerini, ahlaki yapını, bilgini, görgünü açığa çıkartan vesileleri yüklenmiş, aslan Jüpiter, liderliğini, otoriteni, dikte ettiğin, baskı uyguladığın, hırs yaptığın kazanma peşinde nelerden vazgeçtiğin sonucunda ne bulduğun, koç ay-Uranüs sabırsızlığın, dik kafalılığın, plansız adımların, ezip geçtiğin kır çiçekleri, görmezden geldiğin, burun büktüğün, bana bişey olmaz hacı yeeea dediğin, amma zaman çarkı dönüpte ektiklerini biçmeye başlayınca eyvah bu ürün niye kötü çıktı diye vaveyla ettiğin zamanlara flashbacklenivermiş.  Hepimiz için geçerlidir, Terazi Güneş ve Venüs, Oğlak Pluto ile kare zor bir açı altında, Koç Uranüs /Ay ile T-Kareyi oluşturmuş, ne kadar da gergin şu açı kalıbı, Pluto eskini dönüştürmeni istiyor, Uranüs eskini at çöpe yenisini al diyor, alışkanlığın var, yılların hatırı var, hani bir heyecan hani bir bıkmışlık olsa da, hani yapayım artık desende o düşüncene geleni, diğer yanda Pluto dönüş ama hatandan ders aldın ise, vicdan rahat ise diyor, Venüs-Güneş Terazi, Oğlak Pluto Öncü kare etki, ikili ilişkilerimizi savaş meydanına sürüklemeye çalışıyor, Merkür gerilerken sağlıklı karar almak zorlaşmışken, hani şu tutulumda yapılacak işler pek hayra alamet olmasa gerek. Yangını felaket olacak, sönmüş bir ateşi harlamak gibi bir etki söz konusu, hava-ateş ve toprak unsurları, Uranüs ateşte, Pluto toprakta, tutulum ateş ve hava unsurunda, ilişkilerimizde, gündemimizde mevcut olan olaylarda, sakin kalmak, susmak, tartışmalardan kaçınmak yerinde olsa gerek. Hem bak bişi diyim mi sana, ya hu sus sen sus, kabağın bir sahibi var, bırak o konuşturur zamanı : ) acelen ne bekle firuze:) diyalog insanla yapılır, diyalog akıl melekesi yerinde olan, sağduyu sahibi insanla yapılır, tartışmaya girmenin, haktı hukuktu demenin gereği yok, sen havale et sahibine, sen zamanı gelir unutursun, atlarsın da sahibin unutmaz. el-ADL O! (acayip şahidim bu ara, sukutun kar olduğu ve sukutun, sabrın, havale etmenin yapılabilecek en asil ve en akıllı iş olduğunun.)

Şu teknik açıklamayı da yapayım, öyle devam edelim, şurada bir parantez açıverelim;

(Büyük üçgen açılar her ne kadar olumlu dense de ezbere laflardır, tekniğinde özünde, malefik etkili yıldızların, (tabiat unsuruna göre) hayr getirdiği pek kayıtlara geçmediğinden, bu üçgen için, yok mucize, yok şu, yok şifa diyemeyiz sanırım, Büyük Su Üçgeni istisna hamd u sena olsun, aldık payımıza düşeni sükr ile…  Körlere kılavuzluk yapılır ama çoğu zaman bakan körlere de kılavuzluk elzem. Yani “üne bakma kızım, altından çıkan una bak, o unla ne yapıldığına, sofraya konan ekmeğin ağza verdiği tada bak” velhasıl sonuna bak. Büyük ateş üçgeni var gökyüzünde bir bahane olsun kalkayım yakıp geçeyim ortalığı olmasa gerek bu, Merkür de retroda iken, Pluto ay ve Uranüs’ü karelemişken, aslan Jüpiter’ine kör bakış atmışken, düğüm plutoda iken hayatına yepyeni krizler getirmenin manası olmasa gerek. Toprak-Pluto, ateşe topraklama yapıyor Allahtan,  lakin senin BEN güdüne ulaşır mı bu bilemem, sigortaların atabilir amman ha! Anla işte gerisini,  bu yıldızlara güvenilmez,  mükâfata bahane olduğu kadar, imtihanına da bahane!)

Mevcut olanı şuan için korumak, en az 2 ay en fazla 6 ay kadar beklemek akıl kârı olsa gerek. Kendime diyorum, kendimle konuşur gibi yazdığımdan : ) Koç-Aslan-Yay-Oğlak-Yengeç etkisinde olanlar, yükselen Yengeç ve Yengecin 2.dekantında dünyaya gelenler, (1-10 Temmuz arası özellikle) geri kalanını tek tek yazmayacağım, bu burçlarda kişisel yıldızlara yükselen noktasına sahip olanlar siz burayı es geçmeyin, 2-6 ay sonuna kadar bekleyin, bu gelen etki valla billa kötü balım bi bekle hele, sabır senin için zor biliyorum, ama zahmetsiz nimet yok bi dur bakalım sen bi tevekkül et. Yollar çıkılmak için amma şuanki ayakkabı seni yarı yolda kor, vesileyse bu ilim, aklını çalıştıran bir kavime açıklıyor ise bu ilim kendini, bu delide 25.senesine doğru gidiyor ise gel bi dinle : ) elbet vesile olacağımız biri okuyacaktır :)  ( yine de, eşe dosta dedim, sana demedim: )

Tutulumun Başrolünde olan, batıl tarafından bakınca aman ne güzel ne iyi denilen Uranüs ile Satürn arasındaki fark için de bir parantez açalım, kaçalım artık:)

Satürn sana sınırları öğretir, terbiye verir, kudret ve azamet sahibi olan Tek olan Yaradanını hatırlatır, öyle ya, öyle bir geçersin ki o Satürn’ün felek çemberinden, hanyayı da Konya’yı da öğrenirsin, öğretmenidir ya hani Zuhal katı, insanız yoktan anlamayız, varın kıymetini bilmeyiz, tek dünyalı zan’neder de kendimizi, ölüm ve ötesi yok gibi hareket eder, yazık ki kendimize ederiz, ne çok endişe biriktirir, gelecek için, dün için, yaşanılan gün için ne çok telaşe kapılırız da öyle, kendimize ne çok zulm oluruz, Satürn sana ölümü hatırlatır, hiç olduğunu hatırlatır, sen kimsin ki der, sen nesin ki der, sen bunu diyemesen de çoğu zaman, sana bir güzel hatırlatır. Peki ya Satürn’den sonraki felek katında kurulan Uranüs ne der? Sınır yok, dur yok, durak yok, düzen yok, ölüm yok, gelecek hep gelecek amma şuanda yasadığın dünyevi gelecek der, vur-kır-böl-parçala- yak-dağıt- ben istedim oldu, ben yaptım oldu, sana ne der, sana bunları dedirtir, alt yapında sağlam değilse, hani bi parça mayanda bozulma olmuş ise, kökten ve özden uzaklaşmış ve maalesef sana hatırlatıcılık yapan dostlarında etrafında yok ise, nasip olmuş vesilen olmuş da Hakk katından, kulağını tıkamış, yav he he deyip geçivermişsen o deli kullarına, Uranüs seni olumsuz tarafında, iki dünyan için de heder eder.

Şimdi vakit relaks Ya Hû vaktidir, al kahveni eline, aç moda kitaplarını: )  ya da Kur’an-ı, karışma şimdi sağa sola, bulaşma sakın fitneye, fitnelere, Hakkın işler, zecr tokatı göstere göstere gelmekte, ecelinden ötesi yok keza, sukut et önündeki işine bak, tefekkür ile seyreyle sadece… Sen yolcusun, kalıcı değilsin bu hanede, her insanın işi artısıyla eksisiyle kendi hanesine, boşver be balım endişeyi, n’olcak bu memleketin, bu dünyanın hali demeyi, sen kendi heybene bak, ahirete hazırlığın ne âlemde, en güzelinden ne yapabilirsin heybene eklenecek, kimin duasını almalı, hangi duanın karşılığı bekliyor seni, kimin rızasını almak arındırır seni, ha işte bunlara bak.  Ne dedim yine ben! Kendime diyorum, iyi ki yazabiliyorum, çatlardım zira!

Velhâsıl kelâm; Global olarak bir şey yazmak istemiyorum bunu önceden söylemiştim, Google’da aratırsın eski köşe yazılarımı, ha bak orada zaten hepiciği yazmakta, nedir durum, ne geldi ne gitti, ne gelebilir, potansiyel olarak neler öngörülmüş de, neler olmuş hah işte oralarda yazmakta. Kendi aklınla tefekkür edersin, okursun anladığını alırsın, anlamadığından nasibin yoktur, geçersin, sonra işine dönersin. Ay Bacayı Çoktan Dolanmış, oturup burada ivil ivil şu oldu bu oldu şu geldi bu gitti demeye gerek yok! Ay daha çıkmadan ortaya, henüz baca inşâ edilmeden yazılmış çizilmiş zaten herbir şey: ) Bireysel olaraktan, büyük başlangıç ve büyük bitişler bu tutulumun izahatı. Senin bilincine göre sonrası, bir şey biter, oh be dersin, zira kurtulmak için pek çok dua etmişsindir, çıkamamış da işin içinden, “Ya Rab yok işte senden başka kimsem yok işte, hangi kapıya gideyim, kime sığınayım, bir yol, bir çıkış Ya Rab! “ Ahh hangimiz etmedi ki, bu duayı hangimiz! Bu bitiş salahiyetin olur, yine elindedir de hor kullanırsın, kıymet bilmezsin, incir çekirdeğini doldurmaz aslında o tartıştığın ve kafanı taktığın konular, bakarsın kaybediyorsun bakarsın gidiyor, bakarsın devran terse dönüyor, bitiyor biten gidiyor giden, bu da bir bitiş şeklidir, bu da sana nimettir bir dahakine elinde olanın değerini anlarsın. Yine başlangıçlar vardır, uzun süren bir evlilik bitmiştir, yeni bir aşk, yeni bir yuva kurmanın başlangıcındasındır, yine bir iş bitmiş, yeni bir işe başlamanın arifesindesindir, beklenilen yanıt gelmiştir, yine bir proje vardır hani bi zaman hayalde olan aha bak şimdi ona başlayabilirsin, bu başlangıç bu proje, ömür boyu seninle katlana katlana yürür ve öldükten sonra güzel ve hayırla yâd edilirsin. Ay tutulumları da böyle işliyor işte, BÜYÜK BAŞLANGIÇ VE BÜYÜK BİTİŞLER… Ha biten için de, başlayan için de, ne ise olan, ne ise gelen, tadı yok ise fazla kurcalama onu, yaşaman gerekiyor tutulumla başladı o gelen şey her ne ise, tevekkül et, olanla devam et bi hele… Tadı varsa da şükretmeyi, layık kalmayı unutma! Eskiyi hatırla, bitişlerin ve başlangıçların sahibini UNUTMA!

AH! Son bir Not: edenin ettiğinin yanına kar kalmadığı, öyle çok uzun zamanları beklemene gerek olmayan, el-ADL isminin zamanlarındayız. Sıratta, mizanda işte apaçık kurulmuş yeryüzünde, burada!


kaynak

Devamını Oku »

17 Aralık 2014 Çarşamba

24 Eylül Terazi Yenİ Ay Etkileri, İlişkiler vs. Çelişkiler

"Korkuyorum - aynı şeyleri yeniden yaşamak istemiyorum" dedin: 

Önceden başkaları ile birlikte yaşadıkların vardı tabii ki anılarında: onlar, şimdi, yaşamaya girişme durumunda olduğun "yeni"ye, sanki, bulaşan, "eski"lerdi.

Oysa ilişki, ne kadar uzun sürmüş olursa olsun, sanki hep "yepyeni" olmak zorundadır: Yeniliğini yitirip bir kez eskilerin yinelenmesi haline girerse, hiçbir şeye de yaramaz duruma düşer". 

24 Eylül 2014 tarihinde, TSİ 09.13'de Terazi Burcunun 01° 08'sında, yine YENİ bir Ay'ın doğumuna şahitlik edeceğiz. Her 14-15 günde bir (yeni ay-dolunay), bir öncesinin kattığı ile geleni karıştırıp birlikte büyüyor, gelişiyor, yenileniyor, eskiyor, halden hale geçiyoruz. Daha bir gün evvel aklımızda olmayanın başımıza gelişine, alnımıza yapışmasına, elimize bulaşmasına, adına hayat dediğimiz rüyamıza karışmasına, şahit ola ola, BİR noktanın içinde yürüyoruz birlikte.

Yeni Ay dönemleri her ne kadar yeni başlangıçları, yeni kararları akla getirse de, bunlar durduk yerde hadi yeni ay, hadi yeni şeyler olacak, güzel şeyler olacak, obba her şey güllük gülistanlık, her iş tıkırında, her şey yolunda değildir elbet,  eski ile vedalaşmadan, hesaplaşmadan, kapatmadan sayfayı, yeni bir sayfaya geçilmiyor, yeni ay fazı bitişleri daha çok ilgilendiriyor, başlangıç için bir de bitiş olması, sonrasında ise alınan bir kararın, yürürlüğe konulacak bir planın, yeni bazı oluşumların olması gerekiyor. Değerlendirme yaparken bunları göz ardı etmemeli sanırım.  Geçmişi olmayanın geleceği, eskisi olmayanın yenisi olmaz değil mi?

Terazi (Mizan) himayesindeki yaşam sahnesinde (7.EV), Venüs'e (Zühre) atfedilmiş konularda bir hareketlilik olacaktır. Terazi Burcunun ilk dekanında dünyaya gelen ve bu noktada kişisel yıldızlara (gezegen) sahip olanları daha yakından ilgilendirebilir. Geri kalan burç sakinleri için ise, yaşamlarına göre bu dönem bahane teşkil edip, olaylar mayalanmış ise, onlar için de yeni bir sayfanın ön habercisi olabilir.

Her türden İlişkilerimiz, sosyal yaşantımıza dâhil olan, toplumda sahip olduğumuz yerimiz, adımız, gördüğümüz saygı ya da aldığımız yergilerimiz, ortaklık içeren çalışmalarımız, evlilik gibi hassas bir konu üzerinde gelişecek kararlarımız, huzur, denge, uyum, paylaşım gibi kavramlarla olan artı ve eksilerimiz, vicdanen gönlümüzün terazisinde bizi rahatsız edip, gel-gitli hale getiren, aha bunu ben yapmıştım, şöyle yapmıştım, bak şimdi cezamı çekiyorum, ben ekmiştim bunu, aha bak şimdi biçiyorum, ya da tersi birilerinin gözüne bunların görünmesi, göstermemiz gibi hallerin içinde olabiliriz. Yeni Ay Terazide ise bunlarda Terazi katından insanın yaşamına ulaşan bahaneler işte. Geçen Başak yeni ayında, iş, çalışma, sağlık, kişisel becerilerimiz, kişisel bakım, insan ve çevre temizliği, yeteneklerimiz, vesveselerimiz, endişelerimiz, yetersizliklerimiz gibi konularda çoğumuz test edildik değil mi? Hani Pir-ü pak edebildiğimiz kadar, hani kafamıza dank ede ede hani her birimiz kendi çapında bazı değişimlere girdi değil mi?

İnsan sosyal bir varlık, bazen inziva lüzumlu görülse de, insanın kendini tanıması, bilmesi yine diğer insanların aynasından bakarak elde edilen bir sonuç. İlişkiler hayatımızda önemli bir yerdedir, acı tatlı tecrübelere ilişkilerimiz sayesinde ulaşırız, insan insanla sınanır derler ya hani işte tam öyle, sınarız, sınanırız, deneriz, denerler üzerimizde, iyi –kötü kendimiz, çevremiz ve yaşadığımız dünya hayatına ilişkin ne varsa ilişkilerimizle bir fikir sahibi oluruz.

Ve ortaklık; bencillik süzgecinden geçtikten sonra kurulan yuvalar, yapılan anlaşmalar, ortak çalışmalar, gelecek için alınan ortak karar ve ortak yatırımlar, rüya da olsa, gerçeğin gölgesi bir dünya yaşamı var, gereksinimleri var, güvenliği var, bunlarla ilgili ben değil, biz diyerek bizim diyerek yapılan işler alınan metalar var, iki insanın üretimi olan çocuklar var evlilik içinde, alınan mülkiyetler var, kurulmuş ortak biz düzen var. İşte DENGE-UYUM-KARŞILIKLI SAYGI ve FEDAKÂRLIK noktası var. Terazi Yeni Ay dönemi, bu tür evlilik akdi olan, ortak iş hayatı olanlar için, geçmiş ay fazlarındaki insanların tutumuna göre, bir ödül de getirebilir, ortak bir mülkiyet gibi, birlikte BİZ diyerek gelecek için düşünülmüş hayal görünen bir şeyin vücut bulması gibi, uzun zaman evlilik gibi birlikte yaşamış insanlar adına, hadi resmileştirelim gibi ki yıldızlar öyle kötü bakış yapmamış birbirine gayet ılıman ortam, ya da sabırsızlık var, dengesizlik var, bencillik aşırıya geçmiş, birilerinin sabrı da artık tükenmiş ise evlilik – ortaklık içeren konularda Yeni Ay bitişlerinde habercisi olabilir ki olmuştur da belki, şimdi ben ne yaptım, neden yaptım, niçin sabretmedim, niçin diklendim, niçin iletişimden kaçtım, niçin BİZ olduğumuz gereğini atladım gibilerinden gönlün terazisinde bir vicdan sızısı da getirebilir. Aman ne bileyim ben, öyle işte : )

Kitap hazırlıyoruz, vakti bol harcamayalım, yarının garantisi yok, hemen özet yapalım, kaçalım:)

Bu yeni Ay bol bol ilişkilerimize ait, ya da ilişkileştiremediklerimize (bu nasıl bir kelimedir YA RAB :) ait KONULARDA GÜNDEM OLUŞTURACAKTIR. Ortak mallar, ortak kararlar, ortak gelecek hazırlığı ya da ortak alınan bir karar ile ayrılık safhası… Dengesi kaçmış, artık son noktaya gelmiş her şey daha bir büyüyecektir dilde ve gözde. Boşanma, ortaklık feshi, boşanmada sorunlar vs. çapımıza çapsızlığımıza göre işte. Tutup da annemle babam arasında değil herhalde :) yarası olan için, yarası olmayana ne  ) bu Yeni Ay da yaraya bahane :)

"Dostluklarımız sürmez -sürdüremeyiz bir türlü dostluklarımızı; en çok önem verdiğimiz yanlarımız da olsalar.

Bir kopuş noktası gelir hep - bir nokta gelir, bakarız, zaten değişmiş ilişki; öteki, ötekiler, yabancıdan da beter olmuşlar bizim için...Garip ya işte: bizim de, ötekilerin de, ilişki nedenlerimiz öylece dururken; biz de, ötekiler de, başka ilişkilere kapılıp gitmişizdir - o şuna, bu ona kapılırken de, belki kimse istemeden, ve kimse bilmeden, çözülüp gitmiştir ilişki..." O.Aruoba

Biraz Terazi Tabiatından bahsedelim; nezaket, ölçü, saygınlık, huzur, uyum, denge, hayatın sanatsal yönleri, daha estetik daha zarif,  sevdiklerimiz için yaptığımız incelikler, ince düşünceler, hani şu nakıslıktan uzakta, jestler, oluşturduğumuz huzurlu konforlu mutlu eden, kalbi ve bedeni rahatsız etmeyen, gözleri yormayan hani cennet misali dediğimiz ortamlar, Terazi Tabiatı bu tabiattan bi parça bir yıldızdan bir noktadan, Ay'ından, Güneş'inden almış ise kişi, Venüsyen denilen tabiata haiz durumlar Terazi burcundan iner kaynak kaynak yeryüzüne, Bu ay ve şimdi doğan Yeni Ay bir nefes al diyor olmalı mekanikleştin iyice bi soluklan hele diyor olmalı, biz dediğin bize dahil ettiğin insanlar var yanında, kırıcı isen dilini törpüle, yıkıcı isen elini hafiflet, ekşi isen yüzünü tatlandır diyor biraz sanırım, ha yapıyorsun anlayan yok mu, rölantiye geç, nötr ol biraz, kıymet bildir biz dediğin kişilere bunları doğal olarak verdiğinden kıymet bilmiyorlar, hani ucuz olan şey, en kalitesi de olsa önyargı ya da başka şey, rağbet edilmez de, illa bilmem ne adına!!! Gider insan marka diye, reklam diye en pahalısını alır, hani görür ya sonra!!! Biraz marka ol, ağır ol, sessize al kendini, biraz lady/dük neyim ol, havan olsun ama kibire bulaşmadan abartmadan dozunda ve dengede diyor olmalı : ) tabii terazide stelyumu olan, terazi sayılabilir Elif'e de bu mesaj gidiyor, yılbır yılbır suyun üzerinde : )

Şimdi bakalım bir gökyüzü sakinlerinin birbiriyle kurduğu bakış açısına, konaklarına, iç ve dış hallerine;

Baktığımızda Yeni Ay ile ciddi etkileşimde olan bir şey yok, hani pek çok hareket var da tabloda, öyle uzata uzata yazılacak pek de önemli bir şey yok: ) Yay Mars, Terazi Yeni Ay'ı ile uzaktan bir sekstil, Ateş-Hava etkileşimli girişkenlik, ani ataklar, tatlı gerginlikler, elektrikli, tehlikeli sularda bi cesaretle yakınlaşmalar vs. olabilir belki birkaç gün, kişinin nefsine pardon keyfine göre!!! Bu yıldızlar hareketleri imtihana da mükâfata da gebe, sen nasıl kullanırsan, değerlendirirsen öyle, yoklar herkesi yoklamasına, âlimini de zalimini de, senin tecrübelerinden çıkardığın derslerine göre işleyeceksin biliyorsun bunu zaten, değil mi?.

Balıkta seyreden kolektif Neptün ile Yeni Ay arasındaki birleşmeyen kör açı kalıbı, Düzenleme gereğinin aciliyetini ortaya koyan açı kalıbı, bu yeni Ay'ın tek önemli görünümü olsa gerek. Yeni Ay, Biz temasında doğuyor, 7.eve varıncaya dek ben idim, benim kişiliğim, prensibim, malım, param, kardeşim, yolculuğum, düşüncem, iletişimim, yuvam, annem-babam, geleneklerim, benim zevklerim, benim aşkım, benim çocuğum, benim işim, benim yeteneğim, benim sağlığım, benim sahip olduklarım, benim çalışma ortamım, benim günlük mücadelelerim derken bakmışız ki bir de, biri daha var, O diğeri ile Biz oluvermişiz, olmuşuz olmasına da, ne kadar Biz olmuşuz, şimdi Bizim çocuğumuz, bizim işimiz, bizim geleceğimiz, bizim sağlığımız, bizim sahip olduklarımız, bizim sevgimiz, saygımız, birbirimize kattıklarımız ve birbirimizle olan karşılıklı duygusal ve maddesel alışverişlerimiz, denge oluşturan ya da kaçıran davranışlarımız, huzurumuz-huzursuzluklarımız, biz olarak toplumun bize bakışı bizim topluma biz olarak yaklaşımımız vs. Bu konular usumuzda pikap gibi dönüp dururken, Neptün'ün yaptığı acil düzen ihtiyacı görünümü, BİZ olma yolunda belirsizlikler var ise netliğe,  bencillik var ise bizliğe, ( bi kelime daha ürettim; " bizliğe" bu nasıl bi kelime Ya Rab :) fedakârlık haddi aştı ise, bir tarafın hep üzerinde ise yük, paylaşmaya, bi dur hele demeye,  sağlıklı bir iletişim sağlayıp sevecen bir üslup ile ama ciddiyetle durumun acil izahına, çözümüne davet ediyor olmalı. İlişkilere ait üç aşağı beş yukarı evli-bekâr-yalnız hepimizin bir hayali, düşüncelerinde oluşturduğu bir düzen var elbet,  bu görünümle, sanırım hayallerinin testine de hazır olmalısın.

"Yaşamını bir şey beklemeden yaşayacaksın.

Ne çok şey beklediğini biliyorsun;

gene, bekleyeceksin onları (elinde değil bu);

ama beklentilerinin ne ifade ettiklerini,

ne anlama geldiklerini -beklediğin, beklediklerin de, birgün tutup gelirlerse, onların da ne ifade edeceklerini, ne anlama geleceklerini- bilerek yaşayacaksın." O.Aruoba

Satürn ötesi gezegenler, bireyselden ziyade dünya içinde var olan insanoğlunun ortaya sunduğu fikir akımlarıyla ilgili, hani moda, trend olan konular, dünya meselesi olan konular, yeni her türden akımlar bu gezegenlerin seyirleri ile inmekte yeryüzüne, Pluto/Uranüs karesi hala devam, dünya gündeminden belli zaten, her yer kan, her yer yıkık, viran,  her yer çürümüş. Neptün-Şiron, Balıkta, hala açık olan rahmet ve tevbe kapısı, bir yerlerde doğan güneş, dünyayı ayakta tutan, hala güzel şeyler yapabilen insanların çabasıyla, kıyıda köşede fazla gündeme gelmese de, çalılıkların içinde, ellerine bata bata çalılar, gül yetiştirmeye devam eden bahçıvanlar ve bahçeleri… İyide kötünün, zorlukta kolaylığın, çirkinlikte güzelliğin ve dünyanın dengesi için sapmadan sağa sola, uymadan akımlara, bu dünya için geçer akçe olmasa da pek, umurlarında da değil pek, öteler için yatırım yapan nice güzel insan…

Velhâsılı kelâm; Evet Ay fazları ve diğer gök sakinlerinin bizlerin düşüncesinde ve hayatında oluşacak, ( kısmen ama), Hakkın emri ile indirdiği bu bahaneler, bu sebepler,  bizlerin Tedbirli olması için yaratılmış sonsuz bir ilimin cüzleridir. Önümüzdeki günlerde, bir ay, bir de güneş tutulması var, Güneş ve Ay tutulması önümüzde bu kadar yakınken, bu ay fazları hayatımızda kısmen etkin iken, Tedbirine yönelik hareketle aklımızı kullanarak, kimseye ve kendimize zarar vermeden, olana da olmayana da şükr ile ölüm kalıma dökmeden şu rüyayı güzelce sonlandırıp, insana en çok yakışan, Eşref-i mahlûk-Ahsen-i takvim ASALETİYLE bir an evvel uyanmaya bakalım. İlişiklerimiz mi test aşamasında, asilce olsun her şey,  bitti ise asil, başlayacaksa asil, sallantıda ise asilce tertemizce yapalım işlerimizi  n(acz)ane…

Allah-u Teâla kuluna en büyük nimetlerden, (bence) başta gelen, AKIL'ı bahşetmiş, ikincisi ise yine bana göre "Merhamet", Akıl insanın en büyük sermayesi, zekâ ile karıştırma o aklın ıslah edilmesi gereken(imtihanı) şubesi, Akıllı insan kendine ve çevresine zarar vermeyen, kendisiyle ve çevresiyle uyum içinde yaşayan, tek dünyalı olmadığının bilinciyle, hem bu dünya hem de gerçek dünyası için çalışan, ikisini dengede götürmeyi başarabilen, düşse de, başına nice hal gelse de her defasında ayağa kalkıp, yeniden yeniden bismillah deyip başlayan, ümitsizliğe asla kapılmayan, olduğu kadar demesini bilip, olmayanın da, çabasını verdikten sonra, kader olduğuna iman edip, teslimiyetle rıza gösteren insandır. Tedbirini elden bırakmayan,  dünya zeminin kaygan olduğunu bilip, ona göre ayakkabısını seçen insandır.  Takdirin Hüda' ya ait oluğunu, hayrın ve şerrin yaratıcısı olduğunu ve nihayetinde;

"Olur ki; hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki; sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." Bakara Suresi, 216,

akıllı insan; bu ayet-i kerimenin sözde değil, ta özde, özünden iman ederek, ferahlatan gücüyle yeniden, yeniden nasibinde o anda elinde olan, elinden gelen İŞLERİNE dönüp, yorulup, yeniden Rabbine yönelip, yolcu olduğu bilinciyle, yolculuğuna devam eden insandır.


kaynak

Devamını Oku »

15 Aralık 2014 Pazartesi

Burcuna göre Çocuğunuzun Mesleği Ne Olabilir?

KOÇ

Koç çocukları yerinde duramaz, hareketli ve kendine güvenlidir. Cesaret gerektiren işlere yatkındır. Sorunlara anında karar verir ve hemen eyleme geçer. Koç çocukları genellikle hareketli, hırslı ve cesur olmayı gerektiren mesleklere yönlendirilebilir: sporun her türü, özellikle yarış sporları veya futbol gibi adrenalin ve kas gücü gerektiren sporlar, hakem, yaşam koçu, mühendislik, askerlik, polislik, avukatlık, sunuculuk, muhabirlik, yöneticilik, teknoloji, pazarlama, halkla ilişkiler, reklam ve satış. Direkt, iddialı, gözünü hedefe diken ve cesur yanıyla sıkı pazarlık yapan, bol müşteri kazanan şirket sahibi veya yöneticisi olur. Kimileri sanatı seçer, özellikle sahne sanatlarına yeteneklidir. Bir müzik grubunda solist veya şef olur. Oyuncu grubu ise, grubun başrol oyuncusu veya yönetmeni olmak ister. 

BOĞA

Boğa çocukları sakin, içe dönük, bazen inatçı ve öfkeli olmakla beraber, damarına basılmadığı takdirde uyumludur. Sanata yatkındır. Ayrıca sosyal derslerde başarılı olabilir. Genellikle yatkın olduğu meslekler: mimarlık, ziraat, tarım, emlak işleri, öğretmenlik, turizm, aşçılık, giyim sanayi. İmkânı elverirse, kendi işinin patronu olmayı tercih eder. Patron olmasa bile, işine karışılmadığı, yetkili veya bağımsız olduğu bir görevde olmak ister. Boğalardan çok sanatçı çıkar. Sanatın her türlüsüne yatkın olabilir. Aralarından çok şarkıcı veya besteci çıkar. Kimi de sinema ve perde de yıldız olur. Bankacılar arasından Boğa burcu  çoktur çünkü para ve yatırım işlerine yatkın olur. Gıda alanını tercih edenlerse marketçilik veya restoran işletmeciliğini veya aşçılığı tercih edebilir. 

İKİZLER

İkizler konuşkan, çok meraklı ve sosyaldir. Kiminin el becerisi kiminin konuşma ve yazma becerileri yüksektir. Matematik kafası vardır. Yabancı dile yatkındır. Kıvrak zekâlıdır. İkizlerin seçtiği meslekler: iletişim ve medya alanının her türlüsü, teknoloji, satış, reklam, öğretmenlik, yazarlık, müzik, bestekârlık, ulaşım-nakliye, turizm rehberliği, ticaret, esnaflık, ekonomi ve iktisat. Tıp ve bilimin diğer dallarını seçen çoktur aralarında. Genellikle hepsi de iyi bir konuşmacı olur. Derste en konuşkan, en çok soru soran öğrenciler İkizlerden çıkar. Ama iş dinlemeye gelince, sabırları yoktur. En çok gazeteci İkizlerden çıkar. Çünkü yazmak, soru sormak, haber bulmak ve birinin ağzından baklayı çıkarmakta usta olurlar. 

YENGEÇ 

Yengeçler içe dönük, duygusal, sevdiği şeylere bağlı ve sosyal konulara yatkın çocuklardır. Sahiplenici yanıyla arkadaşlarına ablalık/abilik yapmayı sever veya kimi de kendine şefkat gösterecek, annelik-babalık yapacak birilerini arar. Yengeç çocukları genellikle topluma yönelik, şifa ve bakım gerektiren, doktorluk, hemşirelik, çocuk bakıcılığı, ebe gibi meslekleri seçer. Belediye Başkanlığı, siyaset, askerlik, halkla ilişkiler uygundur. Yengeçler arasından bankacılığı seçen de çoktur, biriktirmeye, ellerindeki maddi değerleri büyütmeye ve korumaya yatkındırlar çünkü. Yaratıcılığı gelişkin olanlar, sanatı seçer. Büyülü ve sevgi dolu yapısıyla insanları etkiler ve insanların kalbine girer. Kimi de zanaatkarlığı seçer. Özellikle atalardan kendine geçen el becerisine yönelik işi devam ettirmek isteyebilir. Terzilik yapabilir. Ya da aşçı olur.   

ASLAN 

Aslanlar kendine güvenli, dışa dönük, yetenekli, sosyal ve hırslı çocuklardır. Ancak bazı Aslan çocuklarında tembellik ve kolaycılık yanı olabilir, buna meyilli çocukları şimdiden sevdiği alanlarda sorumluluk almaya teşvik etmek gerekir. Aslanlar genellikle şu meslekleri seçer: organizasyon gerektiren ve sosyal olan her türlü iş, yöneticilik, müdürlük, tiyatro ve sinema gibi sahne sanatları, moda ve her türlü tasarım alanı, girişimcilik, iş adamlığı/kadınlığı, şirketler zinciri, menejerlik, sporun bazı bölümleri, özellikle takım sporu ve siyaset. Turizm, seyahat alanı da onlara uygundur. Çocuklar ve gençlere yönelik eğitim alanında iyi bir öğretmen, koç ve başarılı bir müdür olur. Sahnede veya perdede güneş gibi parlarlar. 

BAŞAK

Başaklar titiz, içe dönük, çalışkan, sorumluluklarını bilen, zeki çocuklardır. El becerilerine yatkındır. Bir gruba, bir göreve bağlı olmaya, kendini adamaya yatkındır ayrıca. Çevresindeki sorunlara, aksiliklere karşı fazla duyarlı olur, sinirleri çabuk bozulur ve çabuk asabileşebilir. Kendine güvenleri de düşer. Onların desteklenmesi, olumlu ifadelerle teşvik edilmesi lazım. Teknik konulara karşı beceriklidirler ve matematik kafası gelişmiş olurlar. Başaklar şu meslekleri seçer: öğretmenlik, özellikle meslek, teknik, kimya, matematik gibi bilim dersleri veya yabancı dil öğretmenliği, devlet memurluğu, muhasebe, maliye, teknoloji üzerine ajanlık, medya, psikoloji. Doktorluk, eczacılık, laborantlık gibi tıp alanını seçen çok olur ayrıca. Moda ve tekstil alanını seçen de olur.  Yazmaya meraklıdır, iyi yazar çıkar aralarından.  

TERAZİ 

Teraziler dışa dönük, naif, zarif, sosyal yanı kuvvetli, herkesle anlaşmayı isteyen, kavgadan kaçan, neşeli ve konuşkan çocuklardır. Derslerde münazaralara, sanatsal ve sosyal etkinliklere katılmayı çok sever. Kiminde bilimsel alana ilgi ve beceri vardır. Terazilerin yatkın olduğu meslekler: avukatlık, hakimlik, menajerlik, halkla ilişkiler, turizm ve otelcilik, danışmanlık. Güzel sanatlara ve sanatın çeşitli alanına karşı yeteneklidir. Kuyumculuk, simsarlık işi ve antikacılık da uygundur onlara. Estetik ile yapı becerisinin birleştiği mimarlık alanı da onlara uygundur. Aralarından psikolog ve yazar çıkar.  

AKREP

Akrepler hırslı, dayanıklı, savaşçı yanı kuvvetli, duygusal ve kanlı canlı çocuklardır. Ancak kimi ketum ve içe kapalıdır. Bir şeyin derinine inmeyi seven, sezgisi yüksek, şüpheci ve araştıran kişiler olurlar giderek. Hareket, dayanıklılık gerektiren veya bir sorunu çözmeye, bir şeyi dönüştürmeye veya şifalandırmaya odaklı alanlara karşı beceriklidirler. Akrepler genellikle şu meslekleri seçer: askerlik, polislik, itfaiye, inşaat veya fizik mühendisliği, siyaset, dedektiflik, ajanlık, sigorta, finans işleri. Madencilik, petrol araştırma veya işletme işlerinde çalışan çoktur. Şifa ve tıp alanını seçen çoktur, aralarından çok cerrah, tıbbi araştırma yapan bilim adamı çıkar. Spiritüel işlere yatkındır, bio-enerji uzmanı, medyum olabilir kimi. 

YAY

Yaylar neşeli, hareketli, sosyal, aktif, oturmayı sevmeyen, zeki, çok yönlü, hevesli ve meraklı çocuklardır. İnandığı şeylere karşı aşırı savunmacılık ve hatta fanatiklik geliştirebilir ileride. Yabancı dillere ve kültürlere merak ve ilgi duyar. Gezmeyi, spor yapmaya bayılır. Yayların seçtiği meslekler: seyahat acentacılığı, turizm rehberliği, hosteslik, pazarlama, basın-yayıncılık, matbaa işleri, kitabevi sahibi, öğretim görevlisi, dekan, rektör. Medya alanına yatkın olan çok çıkar aralarından, genel yayın yönetmenliği, editörlük, gazetecilik, dergi işleri ve reklam yazarlığı yapan çoktur. Ayrıca hukukçu da çıkar. Din adamı veya filozof olur kimi de. Geleceği görme, kehanet yeteneği olanlar kahin veya Astrolog olur. 

OĞLAK

Oğlaklar içe dönük, disiplinli, sorumluluk sahibi, çalışkan ve hırslı çocuklardır. Akıllı ve kafalıdır. Kendilerine güvenleri eksiktir. Ailesi ve öğretmenleri tarafından desteklenmeye htiyacı vardır. Şımartılmayı istemez. Oğlaklar genellikle şu meslekleri seçer. Avukatlık, hakim veya yargıçlık,  devlet memurluğu, devlet veya özel büyük şirketlerde yöneticilik, kendi işinde patron, köklü aile şirketleri kurmak, siyaset. Yapı ve organizasyon yeteneği yüksek olanlar inşaat, maden mühendisliği, mimarlık alanını seçebilir. Disiplin ve fiziksel güce meraklı olanları asker ve polis olur. Kimi spor alanlarını seçer. 

KOVA 

Kovalar akıllı, tarafsız, herkesten farklı, dışa dönük ve sosyal çocuklardır. Sorumluluk duygusu ve organizasyon yeteneği gelişmiştir. Hırslıdır. Bilime, soyut konulara meraklıdır. Kovaların genelde seçtikleri meslekler: öğretmenlik,  araştırmacı yazar, profesör, bilim adamı, rektör, dekan, ekip yönetmeni, rejisör, takım koçu, bürokraside üst düzey yetkili, müdür, belediye veya kamusal alana yönelik mimarlık, çevre mühendisliği gibi işler, danışmanlık, havacılık. Teknoloji işleri, radyo, TV, elektronik işleri de onlara uygundur. Elçilik, uluslararası işler ve Hukuk alanını tercih edenler de olur.  Astrolojinin ve Astronominin birinci derecede burcudur. Dolayısıyla aralarından Astronomi, uzay bilimleri veyahut Astrolog olan çıkar. 

BALIK 

Balıklar hayal dünyası geniş, merhametli, duygusal, sevecen, içe dönük ve yumuşak başlı çocuklardır. Alıngandır ve kendine güvenleri biraz zayıftır çoğunun. Onun için pozitif bir şekilde desteklenmesi, teşvik edilmesi lazımdır. Tembel olmaya meyleden kimi Balık çocuklarına ise sabır ve sevgi ile ve aşırı zorlamadan, sorumluluk duygusu yüklenmelidir. Balıklar büyüdüklerinde şu meslekleri seçer: medya ve TV’nin özellikle sunuculuk, dergicilik, sanat yönetmenliği, reklam editörlüğü ve pazarlama. Deniz ticareti, balıkçılık da uygundur. Yemek becerisi yüksek olan aşçı olur. Ayrıca astrolog da çıkar. 


kaynak

Devamını Oku »

12 Aralık 2014 Cuma

İzlenebilecek En İyi Psikolojik Filmler

Çoğumuz, muhtemelen Rainman filmine dek “otizm” kavramına yabancıydık. İşte, muhteşem ikili Dustin Hoffman ve Tom Cruise’un, gerçekten harika bir ikili performans gösterdiği, birbiriyle tamamen zıt karakterli iki kardeşi canlandırdığı “Yağmur Adam”, artık bir klasik olarak kabul ediliyor çoğu sinema otoritesi tarafından… Filmde Los Angeles’ta maddiyate dayalı bir hayat süren fırlama Charlie ile değişik bir hastalığa sahip Raymond’un dramatik ama aynı zamanda komik de olabilen serüvenleri anlatılıyor. psikolojik film tavsiyeleri, psikolojik film listesi, psikolojik film önerileri, film, psikoloji, psikoloji filmler

Serseri Charlie, yıllardır uzak kaldığı babasının ölümü üzerine 3 milyon dolarlık mirastan yararlanacağını düşünerek hayaller kurar. Oysa kendisine sadece 1949 model bir Buick bırakan babası, servetin tamamını Charlie’nin daha önce varlığından haberdar olmadığı ağabeyi Raymond’a bırakmıştır. Önemli bir ayrıntı ise, Raymond’un bakıma muhtaç, otistik bir dahi olmasıdır! Maddiyatçı Charlie mirasın en azından bir kısmından vazgeçmek niyetinde değildir. Bunun için Raymond’u kaldığı klinikten kaçırıp ülke çapında bir seyahate çıkarır. Yol boyunca ağabeyinin yaşamı zorlaştıran alışkanlıklarıyla çileden çıksa da otistik adamın matematik ve hafızalama konusundaki insanüstü yeteneği karşısında bol bol hayrete düşer. Nihayetinde Las Vegas’taki kumarhanelerde bu az bulunan kabiliyetten yararlanarak hile yapmaya bile çalışır. Yol boyunca Charlie, sadece Raymond’u değil, geçmişinin bir parçasını ve belki de kendini keşfetme fırsatı da bulacaktır. Dört adet Oscar heykelciği yönetmen Barry Levinson’a, senarist Ronald Bass’a, başroldeki Dustin Hoffman’a ve elbette Yağmur Adam filminin kendisine layık görülmüştü. Tom Cruise ise ödül töreninden eli boş dönmüştü…

Diğer filmlere ve fragmanlarına aşağıdaki sıra numaralarından ileri yaparak okuyabilirsiniz.


Kaynak

Devamını Oku »

10 Aralık 2014 Çarşamba

Farkındalık Nedir?

Zihniniz geçmiş ve gelecek arasında gidip gelirken şu anla meşgul olamazsınız. Oturduğunuz ya da yürüdüğünüz yerde bulunmazsınız. Konuştuğunuz kişiyi dinleyemezsiniz. Şu an yaptığınız her şey geçmişe bağlıdır ya da geleceği, yani bir sonraki hareketinizi planlıyorsunuzdur. Belki zihninizde kendinizi geçmişteki bir deneyiminizin sonuçlarından korumaya, belki de eylemleriniz ve saygınlığınız için bir savunmaya bulmaya çabalıyorsunuz. Belki başkalarının hakkınızda ne düşüneceğinden endişeleniyorsunuz, belki de o an bir hata yaparak başkalarından bir adım öne geçmekten ya da çok gerilerde kalmaktan korkuyorsunuz. Belki geleceğinizi planlayarak zenginliğe, sevgiye, samimiyete ve/veya ait olma hissine duyduğunuz açlığı tatmin etmeye çalışıyorsunuz. Belki de duygularınız sizi anlatacağınız daha fazla hikayenin içine çekiyor. Zihniniz bulunduğunuz yerde değil.Göğüs gerdiğiniz acıların bir sonucu olarak günlük farkındalığı yakalamak çok zordur. Kendimizi “Görüntü net” derken buluruz. Bu söylediğimiz kötü şeylerin olduğu ya da sıkıntılı olayların içinde kaldığımız zamanlardakine kıyasla görüşümüz daha iyi durumda demektir.Farkındalık her eylemimizi daha gerçekleştirdiğimiz anda net bir şekilde görmemizi sağlar.Vietnamlı Zen üstadı Thich Nhat Hanh’ınki gibi farkındalık geleneklerinde farkındalık geliştirmemize yardımcı olan kısa dua dizeleri vardır. Tüm dizeler her gün gerçekleştirdiğimiz sıradan eylemlerle bağlantılıdır. Dünyadaki farkındalıkla gerçekleştirdiğimiz daha önemli eylemlerimiz bu basit yöntemle başlar: Gördüğümüzde görürüz; yürüdüğümüzde yürürüz; dinlediğimizde dinleriz; konuştuğumuzda konuşuruz – bu eylemlerde bulunduğumuz esnada, başka hiçbir şey yapmayız.Gülümsüyorum bu sabah uyanırkenSöz veriyorum bu saatleri farkındalıkla yaşayacağımaVe bütün canlılara şefkat ve sevgi dolu gözlerle bakacağıma.Bu dört dizelik dua Thich Nhat Hanh’ın Zen farkındalık geleneğine aittir. Günlük hayatta aşağıda bulunan daha uzun dua dizileri de Zen farkındalık geleneğinde kullanılır.
Nefes alıyorum, vücudum gevşiyor.Nefes veriyorum, gülümsüyorum.Bunun harika bir an olduğunu biliyorum.Nefes alıyorum, tüm vücudumun farkındayım.Nefes veriyorum, tüm vücudumun farkındayım.Nefes alıyorum, kendimi bir çiçek olarak görüyorum.Nefes veriyorum, kendimi taze hissediyorum.Nefes alıyorum, kendimi bir dağ olarak görüyorum.Nefes veriyorum, kendimi sağlam hissediyorum.Nefes alıyorum, kendimi duru bir su gibi hissediyorum.Nefes veriyorum, her şeyi olduğu gibi yansıtıyorum.Nefes alıyorum, kendimi boşluk olarak görüyorum.Nefes veriyorum, özgür olduğumu hissediyorum.Nefes alıyorum, nefes aldığımı biliyorum.Nefes veriyorum, nefes verdiğimi biliyorum.Nefes alıyorum, nefes aldığımı biliyorum.Nefes veriyorum, nefes verdiğimi biliyorum.Nefes alıyorum, nefes aldığımı biliyorum.Nefes veriyorum, nefes verdiğimi biliyorum.Nefes almak, beni sakinleştiriyor.Nefes vermek beni rahatlatıyor.Verdiğim nefesle kendimi bırakıyorum.Bunun harika bir an olduğunu biliyorum.Hisler rüzgarlı bir gökyüzündeki bulutlar gibi geçip gidiyor.Farkındalıkla alıp verdiğim nefesim benim güven kaynağım.

Kaynak

Devamını Oku »

7 Aralık 2014 Pazar

Cahil İnsan Cesur Olur Teorisinin İspatı

İki psikiyatri uzmanı, 10 yıl kadar önce bir teori ortaya atmış şöyle ki;

“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır.”

Ve bunun üzerine bir araştırma başlatıldı. Fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşıldı:

· Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
· Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimin-dedir.
· Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
· Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına varmaya başlarlar.

Cornell Üniversitesi’ndeki öğrenciler arasında bir test yapıldı ve klasik “Nasıl geçti?” sorusuna öğrencilerden yanıtlar istendi…

Soruların yüzde 10’una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” müthişti. Onların “testin yüzde 60’ına doğru yanıt verdiklerini” düşündükleri; hatta “iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları” ortaya çıktı.

Soruların yüzde 90’ından fazlasını doğru yanıtlayan-lar ise “en alçakgönüllü” deneklerdi; soruların yüzde 70' ine doğru yanıt verdiklerini düşünüyorlardı.

Tüm bu sonuçlar bir araya getirildi ve Dunning-Kruger Sendromu’nun metni yazıldı:

“İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!

‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.

Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü’ davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler… Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler… Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar…”

N’olur fazla mütevazi olmayın!…

“Siz de çevrenize şöyle bir bakın” diyeceğim ama eminim bu satırları okurken bile aklınızdan bir dolu yüz, bir dolu isim geçti…

Bence Dunning ile Kruger’in, bu çalışmalarıyla 2000’de, Nobel yerine Harvard Üniversitesi’nin Ig Nobel’ini alma nedeni “cahil olmamalarıydı”.

Gönlümün nobelini bu ikiliye vererek yazımı Bertrand Russel’in bir sözüyle bitiriyorum:

“Dünyanın sorunu, akıllılar hep kuşku içindeyken aptalların küstahça kendilerinden emin olmalarıdır.”


Kaynak

Devamını Oku »

5 Aralık 2014 Cuma

Venüs 30 Eylül 23 Ekim arası Terazi burcunda.

Aşk ilişkiler,evlilik ortaklıklar,sanat  estetik ve kişisel bakım,hak hukuk adalet eşitlik ve diplomasi konularında daha verimli bir dönem başlıyor.

Venüs yöneticiliğini yaptığı terazi burcunda kendi doğasını daha rahat sergileyecektir,Aşk enerjisi yükselecek.Terazi koç ikizler kova aslan ve yaylar aşk ve ilişkilerden yana bu dönem en şanslı burçlarımız.

7-12 ekim arası plütonla uranüsün sert açıları aktifleşiyor.Öncü burçlar koç yengeç terazi ve oğlaklar bu sert açının etkisinden olumsuz yönde etkilenebilirler.Ay tutulması 8 ekimde koç burcunda gerçekleşiyor.İlişkilerde ciddi stres oluşturabilir bu tutulma.Öncü burçlar ilişkiler konusunda ciddi sınavlar verebilirler bu dönem.Merkür gerilemesi ilişkileri geçmişten bu güne sorgulama yarar zarar hesaplamaya sevk edebilir,paylaşım eşitlik ve hak hukuk gözeten yani biz enerjisi altındaki ilişkiler daha çok güçlenip yoluna devam ederken,baskı zorlama stres yaratan ben enerjisi altındaki ilişkiler sona erebilir bu tarihlerde.

14-19 tarihleri aşk ve ilişkilerde,sanat ve estetikte,seyahat ve eğitimde olumlu gelişmelerin ayrıca işbirlikteliklerinde güzel süpriz karşılaşmaların yaşanacağı tarihlerimiz.Hukukla ilgili konularında en çok gündemde olacağı günlerde olacağız.

Koçlar,aşk ilişkiler evlilik ve ortaklık konularında şanslı bir dönemde olacaklar,venüs karşıt burçları terazideki seyri boyunca daha çok dikkat çekecekler.

Boğalar,çalışma ve günlük hayatlarında daha rahat ilerleyecekleri,sanat estetik kişisel bakım konularına daha çok önem verecekleri bir dönemde olacaklar.

İkizler,aşk ilişkiler ve çocuklarla ilgili konularda şanslı bir dönemde olacaklar,Romantizmin tadını çıkaracakları ve yaratıcılıklarınında çok yüksek olacağı güzel bir sürece girdiler.

Yengeçler,ev aile alım satım dekarasyon yada değişim konularında şanslı bir döneme girdiler,sevdikleriyle aile ortamlarında daha keyifli vakitler geçirme şanslarıda yükselecek.

Aslanlar,yakın çevre ilişkilerinin güçleneceği bir döneme girdiler,yakın seyahatler gündeme gelebilir,merküründe retro olması yazmak isteyen aslanlar için şans veriyor.İletişim konularında ve kendilerini ifade biçimleriyle çok dikkat çekecek aslanlar bu dönem.

Başaklar,maddi kazançlarında ve başkalarından beklentileri konularında şanslı bir döneme girdiler,kişisel bakım güzelleşmek için harcamalar yapacaklarıda bir dönemdeler.Görsel sanatsal ve bayanlara yönelik işlerden kazan fırsatlarıda çıkabilir.

Teraziler,hayatlarının her alanında güzel gelişmeler yaşayacakları,aşk maddi kazançlar konularında da şanşlarının yüksek olacağı,dış görünüm ve kişisel bakımlarına daha çok önem verecekleri,dikkat çekecekleri bir dönemdeler.

Akrepler,ruhsal dinginlik ve sezgisel hislerinin yükseleceği,ruyalarının rehberlik edeceği,platonik yada gizli hayranlıklarının ortaya çıkacağı ve haklarında dedikodu spekülasyonlarada açık bir dönemdeler,özellikle 10 -23 ekim arası.Sağlıklarına da önem vermeleri gereken bir süreçteler,dost ve düşmanlarını iyi analiz etmeleride hayırlarına bu dönem.

Yaylar,venüs terazide yaylara yeni kişiler,yeni arkadaşlar edinme şansı verecek,grup takım çalışmalarının içinde yer alacakları,maddi kazançlarda elde edecekleri bir dönemdeler.

Oğlaklar,iş ve kariyer konularında yükselme,çalışma ortamlarında rahatlama getirecek venüs oğlaklara,sanat estetik konularında da şansları yüksek olacak 23 ekime kadar.

Kovalar,venüs sosyal alanlarını hareketlendirecek kovaların,seyahatler eğitim yabancı kültürlerle iş ve aşk fırsatları da sunacak.Süpriz güzel karşılaşmalar iş aşk hemde maddi konularda şans getirecek kovalara.

Balıklar,ortak kazançlar,eş yada başkalarıyla yaptıkları işlerden maddi rahatlama getirecek balıklara venüs,sağlık konularındada varsa şifa bulacakları bir dönemde olacaklar.

Aşk’ın doğasını en özgür biçimde yansıtacağı bir dönem,ne diyelim Aşk ol’sun sevgilerimle.


Kaynak

Devamını Oku »

3 Aralık 2014 Çarşamba

İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

İngiltere’nin en ünlü uzmanlarından biri olan Barry Woolf zor insanların başlıca kişilik yapılarını belirtiyor. İşte Barry Woolf’a göre 10 zor insan tipleri ve özellikleri.


1. Zorba:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

En önemsiz ayrıntılardaki bir aksama durumunda bile bağırıp çağırır.

2. Oyunbozan:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

İş yerinde sorunları çözümüne hiçbir katkıda bulunmaz, ancak işler ters gidince, “Ben demedim mi?” der.

3. Dönek:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

Ortaya çıkan sorunlarda hiçbir hatasının olmadığını iddia eder ve suçu başkalarının üstüne yıkmaya çalışır.

4. İnatçı:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

Yöneticilerin tüm uyarılarına rağmen işleri kendi bildiği gibi yapmaya devam eder.

5. Mızmız:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

Olayın üstüne gidip çözüm üretecek yerde sızlanmayı ve yakınmayı tercih eder.

6. Dedikoducu:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

İş yerinde asıllı asılsız söylenti yayar.

7. Titrek:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

Aşırı sinirlidir. Durmadan parmaklarını çıtlatır, tırnaklarını yer ve telaşlanmaktan asıl işlerini yapacak zaman bulamaz. Bunlar karar vermekten sürekli kaçınır.

8. Yarına:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

Üstlendikleri işi bir türlü sonuçlandırmaz ve normal zamanında bitiremez.

9. Primadonna:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

Kadın olmanın dezavantajlarından ustalıkla kaçınırken, avantajlarına büyük bir rahatlıkla sahip çıkar.

10. Geveze:


1x1.trans İş Hayatında Zor İnsanların 10 Kişilik Yapısı

Çalının etrafında dolaşmayı sever. Çok konuştuğu halde nedense can alıcı konuya temas etmez ve sadede gelmez.

Kaynak

Devamını Oku »

2 Aralık 2014 Salı

Okuduğum Kitap

Şu anda elimde Pam Grout’un ” Sen Yeter ki İste” isimli kitabı var ve kitabı bitirmek üzereyim. Kitapta özellikle verdiği 9 kolay deneyi çok sevdim. İlk deneyde sonsuz olasılık alanının size kendisini ispat etmesi için 48 saatlik bir çalışma yapıyorsunuz. Çalışmada evrenden veya olasılık alandan açık bir işaret, bir iyilik veya hediye istiyor ve bu sürede açıkca göndermesini istiyorsunuz. İkinci deneyde ise dünyanın size görmek istediklerinizi yansıttığına şahit olmak için bir çalışma yapıyorsunuz. Kitaptaki tüm deneyleri yazmam mümkün değil ancak benim uygulamalı olması çok hoşuma gitti ve blogumdan önermeye karar verdim. İlk 2 deneyi uyguladım ve ikisinden de harika sonuçlar aldım bu arada : )

Alıntıdır

Devamını Oku »

30 Kasım 2014 Pazar

İhvân-ı Sâfa Risaleleri: İslamiyet’in Kayıp Felsefe ve Bilimler Ansiklopedisi

Günümüzden bin yıl önce gizemli bir grup tarafından yazılmış bilgi dolu bir ansiklopedi. İçerdiği bilgilerden o kadar korkulmuş ki yakılıp yokedilmeye çalışılmış. Peki nedir bu kayıp kitabın önemi ve özelliği?

Rasail-i Ikhwan/ İkhvanus Safa ya da İkhvan al Safa Risaleleri gibi isimleri bulunan ve günümüzde İhvan-i Safa Risaleleri olarak bilinen eser, adını kendisini yazıp okutan ve düzenli bir şekilde çoğaltıp dağıtan bir kardeşlik topluluğundan almaktadır. Bazı kaynaklar bu yazmaların 961-986 yılları arasında, dönemin bilginleri tarafından hazırlandığını iddia etse de aslında bu risaleler gizemli bir kardeşlik örgütü diyebileceğimiz bir felsefe cemiyeti tarafından hazırlanmıştır.

Kimdir bu gizli kardeşler topluluğu?  

İhvân-ı Safâ, İslâm dünyasında onuncu yüzyılda ortaya çıkmış; dinî, ahlâkî, felsefî, siyasî hedefleri olan ve bu hedeflerini gerçekleştirebilmek için de kardeşlik, dostluk, yardımlaşma ve dayanışmayı ilke edinen bir grubun adıdır. Bu grup yanlış bilgiler ve batıl düşüncelerle kirletilmiş olan dini, felsefe aracılığıyla temizlemeyi de düstur edinmiştir.  Bu amacı gerçekleştirebilmek için de İhvan (yani Kardeşler), geniş tabanlı bir kültürel altyapı oluşturmak ve bu altyapıya dayanan bir bakış açısı geliştirmek için çalışmışlardır. Ayrıca grup herhangi bir mezhep tutkusundan uzak kalarak, doğru olduğunu düşündükleri her türlü düşünceyi, kaynağı ne olursa olsun alıp yararlanmayı ilke edinmiştir.


Adeta gizemli bir felsefe derneği şeklinde faaliyetlerini sürdüren topluluğun merkezi Basra’ydı. Topluluğa ise ancak şahsi tanıdıklar ve güvene dayalı temaslar aracılığıyla girilebiliyordu. Risalelerde topluluk üyelerinin isimlerinin zikredilmiyor, çalışmaların gizliliğine önem veriliyor ve toplantıların yapıldığı evlere üyeleri dışında kimse kabul edilmiyordu. Topluluk, Abbasi Devleti’nin son dönemlerine doğru oluşan gerilimli ve karışık ortamda felsefi ve ilmi çalışmalar yapmayı; dini ahlaki gayretlerle birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışmayı öne çıkarmayı; İslam toplumunu fikri bakımdan yeniden yapılandırmayı hedefleyen bir felsefe cemiyetiydi. 

İhvan-ı Safa’nın tarihteki en büyük önemi, faaliyetleri yazıya dökülen ilk gizli düşünce topluluğu olmasında yatar. Bu cemiyet doktrinlerini İhvan-ı Safa Risaleleri adlı ansiklopedik eserlerinde özetlemiştir. Ayrıca Risaleler içinde bir bölümde cemiyeti oluşturanların nitelikleri açık bir şekilde belirtilmektedir: erdemli, dost, nasihat eden, tefekkür ehli, kalp gözüyle bakan, aklın nuruyla gören, nefsini gaflet ve cehalet uykusundan uyandıran, ilimlerin güzellikleriyle mutlu ve huzurlu yaşayan, melekût alemine yükselmeye muvaffak olan, nefislerini arındırmış, ebedi nimetlere hak kazanmış insanların meclisi. Risalelerin, dinden kozmolojiye, psikolojiden metafiziğe, astronomiden matematiğe kadar ansiklopedik bir içerik ortaya koyduğu düşünülürse; bu eserin konusunda uzman kişiler tarafından yazıldığı ortaya çıkar.  Bununla birlikte risaleler o dönemde var olan bilgilerin bir sentezini yaparak, din ile felsefeyi uzlaştırma çabası içerisinde olmuştur.

Peki neler içeriyordu bu Risaleler ve neden yakılması emredilmişti? 

Risaleler’de dini motifler ve İslam filozoflarının, özellikle de Farabi’nin görüşlerinin ağırlıklı olarak yer aldığı görülmektedir. Bu dönemde zirvede olan İslam ilimlerinin bir özeti içerikte sunulur. Yazıldığı yüzyıldaki hayatın her alanını yansıtan Risaleler; yüzyılın İslam aklı, Antik yunan felsefesi, Hint hikmeti, Fars ve Arap edebiyatının ve diğer din ve kültürleri farkında olarak hepsini bir potada harmanlamıştır.  Uzlaştırıcı bir içeriğe sahip olan Risaleler; matematikte Pisagor, mantıkta Aristo, metafizikte Eflatun, ahlakta Sokrat, din felsefesinde Farabi’ye bağlı kalmıştır. Risalelerde özellikle Pisagorculuk ve Yeni Platonculuğun etkisi bariz bir şekilde dikkati çekmektedir.

Yazıya geçirilmiş ilk İslam felsefe ansiklopedisi niteliğindeki bu yapıtta, Pisagorun eserin en önemli özelliği ise, gayet açık seçik yazılması ve anlaşılması halk tarafından zor olabilecek düşünceleri bile, etkili şekilde basitleştirerek vermesindedir. Nitekim o güne kadar yalnız yüksek tabakanın malı olan Aristo felsefesi, İhvân-ı Safâ aracılığıyla halk tabakalarının felsefesi haline dönüşmüştür.

İhvan-ı Safa için bilgi saflaşmaydı; ilme uygun olarak yaşamak da saf olarak yaşamaktı. Yine İhvan’a göre teorik ve pratik bütün ilimlerin başlıca iki amacı vardır: Bunlardan ilki beden sağlığını gerçekleştirmek ve insanın bedenen sağlıklı yaşamasını sağlamak, ikincisiyse ruh sağlığını gerçekleştirmek ve ruhun ölümden sonraki hayatta da mutluluğunu temin etmektir. Bundan dolayıdır ki, İhvan’a göre bütün zahirî bilimler beden sağlığını, batınî bilimler ise ruh sağlığını gerçekleştirmeye çalışır.  İhvan bu anlayışı doğrultusunda, görünen ve görünmeyen (zâhir ve bâtın) diye ikiye ayırdığı bu alemde, önce görüneni tanımaya çalışır. Dolayısıyla, insanın kendini bilmesi, Risaleler’de metafizik bilginin ve Tanrıyı bilmenin ön şartı olarak görülür.

Arapça dilinde yazılmış ve 52 parçadan oluşan Risaleler fizik, matematik, botanik (bitki), doğa, coğrafya, müzik, mantık, astroloji, sayısal ve felsefi-metafizik bilimleri içermekteydi. Eserde 14 risale matematik, mantık ve yüksek eğitim sorunlarını; 17 risale psikoloji dahil doğa ve felsefeyi, 11 risale de ilahiyat, tasavvuf, mistik ve astroloji ve sihri kapsıyordu. Risalelerde, üç dinin bütün tecrübesi iç içedir, üstelik Zerdüşt düşüncesi ile Hinduizm’den de katkılar vardır. Risalelerin içeriğinin de günümüz lise ve yüksek eğitim programına benzer bir yapıda olduğu gözlenmektedir.

X. yüzyılın akli ve fikri hayatının resmini önümüze koyan risaleler, felsefenin tüm alt disiplinlerini bir kitapta toplayan ilk eserdir. Risaleler bu açıdan toplumu ilmi ve felsefi yönden eğitme amacıyla yapılmış radikal bir girişimin ilk yazılı eseri olma özelliğini taşımaktadır.

Risalelerin ilk yakılışı ne zamandır?

Bağdat Halifesi Müstencid, MS 1150 yılında bu eserin özel ve genel kütüphanelerdeki tüm kopyalarının toplatılıp yakılması emrini verir. (Aynı Halife İbn-i Sina’nın eserlerinin de yakılmasını emretmiştir.)  Buna rağmen eser birçok ülkeye yayılmış, tercüme edilmiş ve yok olmamıştır. Eser, İslam Dünyası’nın hemen her bölgesine ulaşmıştır.

Mezopotamya’da elden ele yayılan bu eser birkaç alim sayesinde Endülüs’e de ulaşır. Araştırmacılara göre daha önceleri astronomi ve matematiğe önem veren Endülüslüler risalelerden sonra felsefeye daha çok önem vermeye başlamışlardır. Ayrıca eserin zamanının ve gelecek kuşakların Sufileri ve düşünürleri üzerinde de etkisi büyük olmuştur Eser, Gazali’den (1058-1111) Ibn Arabi’ye (1165-1240), Ibni Sina’dan ve Molla Sadra’ya (1571-1640) kadar döneminin ve sonrasının pek çok alimi tarafından okunmuştur. Risaleler İbni Arabi’nin tasavvuf felsefesine renk katmış ve onu etkilemiştir.  Bu noktada bu eşsiz eser ortaya koyduğu fikirleri dolayısıyla İslâm’da tasavvufun gelişmesini de etkilemiştir.

Kaynaklar:

Sayıların Gizemi ve Tasavvufun Dinamikleri-İhvan-ı Safa Modeli (Kitap); Doç. Dr. Bayram Ali Çetinkaya

Dünyanın İlk Ansiklopedik Yapıtı(Makale); Dr. İsmail Kaygusuz

Işık Doğudan gelir(Kitap); Cemil Meriç

İhvan-ı Safa’nın X. Yüzyıl İslam Dünyasının Felsefe ve Bilim Düzeyinde Işık Tutan Bir Sözlük Denemesi(Akademik Makale); Enver Uysal

İhvan-ı Safa Düşüncesinde Temel Tasavvufi Kavramlar ve Düşünceler; Doç. Dr. Bayram Ali Çetinkaya


Yazarımızın biyografisi yakında güncellenecektir...


kaynak

Devamını Oku »

28 Kasım 2014 Cuma

Ay Çocuk (İkinci Kitap - Bölüm 5)

Evrenin ulu mimarı.

Kitabın kapağını kapatıp dua etmeye başladı,

‘ Bu kitap gölgeler ülkesine yerleşmiştir.

Seçilenden başkası içini göremez.

Eğer hava nefes ise, ateş tutkudur.

Kötülükler onu engellemesin, bu benim dileğim.

Eğer dünya hayatsa, su duygulardır.

Bu kitap sihirli güçlerle doludur.

Tanrı onu korusun, kötülüklerden sakınsın,

Ve bu sayede güç ve büyü kuvvetlensin.

Akıllı olmayan hiç kimse sayfaları göremesin,

Ve içindeki bilgi yüzyıllarca süregelsin.

Bu kitap benimdir, hiçbir korku içermez.

İçindeki bilgiler, kan, gözyaşı ve terle elde edilmiştir.

Büyü benim tutkum, ruhum benim rehberim.

Tanrıça bu kitabı kutsal ışıkla kutsadı.

Sadece onun çocukları onu doğru okuyabilir.

Sadece onlar gerçeği görebilir.

Bu benim dileğim, dileğimin olmasını sağla.

Amen.’

Gölgeler kitabı, onun kutsal kitabıydı. Tamamen ondan bir şeydi tıpkı yarattığı deste gibi. En sevdiği çiçeklerin kurutulmuş halleri, çizdiği resimler ve ona önemli görünen bilgileri yazdığı bir defter. Bir envanter. Kitaba yeni bir yazı eklediği her sefer yaptığı gibi beyaz bir mum ve tütsü yaktı. Karga’ nın sözlerini hatırladı, ‘ Atalarımızın Mavi Kitabı’ nda kayıtlı olduğu üzere, gerçek büyü, istek yoluyla zihin durumlarının değiştirilmesi sanatı ve bilimidir. Büyü, hayali gerçeğe dönüştürme sanatıdır.’

Bileğindeki siyah küçük kesenin içinden çıkardığı mantara baktı. Burnuna yaklaştırarak kokladı ve yuttu. Karga; sıklıkla, mantarların büyümek için sadece en büyülü toprağı seçtiklerini söylerdi.

Eli tekrar siyah keseye uzandı ve içinden bir önceki gece Cenobia’ nın ona verdiği baykuş tüyünü çıkarıp okşadı. Günlerden pazardı, kilisedeki ayine gitmek üzere evden çıktı.

********

Giriş ilahisi sırasında içeri giren Cenobia ile göz göze geldiler. Cenobia parlayan gözlerle ona doğru yürüdü ve hemen arka sırasındaki boş yere oturdu.

Peder Cristiano sunağı öptüğünde Morgana, arkasında oturan Tanrı çocuğun nefesini ensesinde hissetti.

Peder haç işareti yaparak, ‘ Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına.’ dedi.

Cemaatten, ‘ Amen.’ diye tek sesli bir koroyu andıran cevap yükseldiğinde Morgana’ nın kafası hala arkasında oturan ve verdiği her nefesle birlikte iç gıdıklayan bir duyguyla ürpermesine sebep olan Cenobia’ daydı.

Peder Cristiano, ‘ Mesih İsa’ nın lütfu, Tanrı’ nın sevgisi ve birlik sağlayan Kutsal Ruh’ un kudreti daima sizinle beraber olsun.’ diye seslendi.

Sürü; ‘ Ve sizin ruhunuzla.’ diye cevap verdi.

Peder, kalabalığa gülümseyerek, ‘ Tanrı sizinle olsun.’ dedi.

Kalabalık yine, ‘ Ve sizin ruhunuzla.’ diye cevap verdi.

‘ Tanrı ve efendimiz Mesih İsa sizlere barış ve kurtuluş bağışlasın.’

Morgana buz gibi gözlerle, sorgusuz sualsiz her şeyi olduğu gibi kabul gören insanlara baktı. Şu veba denen illet tüm dünyayı dolaşarak hepsini silip süpürse dünya büyük bir yükten kurtulurdu.

Kilisede toplanan kalabalık, kuru gürültüden başka bir şey değildi. Korkaktılar, korkaklığı içinde sinsi ve tehlikeliydiler. Küçücük bir provakasyonla kalplerindeki şeytani korku devreye giriyor ve yönlendirilmeye tümüyle açık hale geliyorlardı. Zamanında İsa‘ yı çarmıha germekten çekinmeyenler, yine onlar gibi oyuna gelenlerdi.Bu zorba kalabalık hakkındaki düşüncelerini ve hislerini günah olarak adlandırmıyordu.

Morgana, fikirsiz ve her yöne çekilebilen bu cahil maşalarla aynı havayı solumaya bile karşıydı ama ne çare.. Eğer kasabada huzur içinde yaşamayı amaçlıyorsa pazar günleri kiliseye gitmek boynunun borcuydu. Ayak tabanlarından yukarı doğru bedenini yalayarak yükselen öfke dalgası boğazına bir yumruk gibi oturdu.

Peder Cristiano, müminleri tövbe etmeye davet etti, ‘ Kurtuluşumuzun gizemini kutlamadan önce günahkar olduğumuzu hatırlayalım ve pişmanlık duyarak Tanrı’ dan af dileyelim.’

‘ Ah sevgili peder, insanın asıl kurtuluşunun dini yasaklara ve yaptırımlara aldırmadan kendi özgür düşüncesini rahatlıkla ifade edebilmek olduğunu gerçekten bilmiyor olabilir misin? Ben bir günahkar olduğuma inanmıyorum. Batıl inançlar karşısında sessiz kalmak, onları kabullenmiş görünmek kalbimi sızlatıyor, midemin kasılmasına neden oluyor. Sevgili peder Cristiano, eğer ben bir din adamı olsaydım beni dinlemeye gelen kalabalığa asıl bunlardan söz ederdim.’ diye düşündü.

‘ Her şeye kadir Tanrı’ ya ve size kardeşlerim, düşüncelerim ve sözlerimle, eylemlerim ve ihmallerimle çok günah işlediğimi itiraf ediyorum.’ diyen, pedere dikildi gözleri. Söylediklerinde samimi görünüyordu, belli ki sözlerine kendi de inanmıştı ama iç rahatlatmak yerine korku yayıyordu. Morgana, kalbinde bir yerlerde bir bilginin gerçek mi yoksa yalan mı olduğuna dair hassas bir radara sahip olduğuna inanırdı.

‘ Gerçekten günah işledim.’ dedi peder, ‘ Bu nedenle bakire Meryem Ana’ ya,’

Morgana, mihrabın bir metre üzerindeki altın varaklı vitray üzerine işlenmiş Meryem Ana çalışmasına baktığında Tanrıça’ nın zorla devrilerek yıkılmış kalıntıları arasından, bakire Meryem görüntüsüyle vücut buluşuna şükran duydu. O, oradaydı. Hala var ve hep var olacaktı.

‘ Meleklere, bütün Azizlere ve size, kardeşlerim, yalvarıyorum, benim için Tanrı’ mıza dua ediniz.’

Daha fazla katlanamayacaktı. Ona göre bu adamın yaptığı dilencilikten başka bir şey değildi. Sadaka dilenir gibi dua dilenmek, görevi Tanrı adına insanları aydınlatmak olan birine yakışmıyordu. Karga ona her zaman, bir büyücünün sorumlu olması gereken tek şeyin kendi vicdanı olduğunu söylerdi.

Yavaşça oturduğu yerden kalktı ve Cenobia ile göz göze gelmekten kaçınarak kiliseden çıktı.

*******

Zoi en önden fırlamıştı dışarı. Kedi Mia’ yı kucaklayıp, iri taşların üzerine basarak nehrin karşısına geçti. Az ilerideki tepenin üzerinde, dev bir maymunu andıran koca kayanın yanından çağıldayarak akan kaynak suyu, ormanın içinden geçen nehirle birleşiyordu. Kaya, nehirden on metre kadar yüksekte bir yere tünemişti.Bu uzun zamandır aklını çelen bir düşünceydi. Koca kayanın üzerinde, bir gün batımı seyretmekti niyeti. Karga tüyüyle tutturduğu saçlarını açtı ve elleriyle havalandırdı. Saçını tekrar toplayıp kıvırarak, yaptığı topuzun tepesinden tüyü geçirdi. Güneş, şifalı ellerini son ana kadar ondan çekmemeye karar vermişti sanki. Elinin tersiyle ensesinde toplanan ter damlalarını sildi. Önde Zoi, yanı başında kedi, sağlam adımlarla tepeye doğru kıvrılarak çıkan patika yolu tırmanmaya başladılar. Yaklaştıkça daha dikkatle baktı. Şekli bir tuhaftı. Elini çenesine dayayarak çömelmiş büyük bir maymunu andırıyordu. 

Tepeye vardıklarında, kayaya doğru usulca yaklaştı ve yumuşak bir dokunuşla maymun görünümündeki taşın başını sevdi.

Kaya hiç ses etmedi.

Yerleşiverdi üzerine sanki kayar gibi.... Kaya bir şey demedi.

Gün batımıydı. Gökyüzü pembeye boyanmıştı. Ortalıkta yolunu şaşırmış bir kara kanatlı bataklık kırlangıcının dışında kimsecikler yoktu. Kuş, ‘ Kik, kik,’ diye öttü, bir süre cevap bekledikten sonra bu kez, ‘ Kit, kik.’ diye seslendi.

Morgana, gözlerini kapayıp, sırtını dikleştirdi ve derin bir nefes alarak bekledi.

Güneş onun tüm hücrelerine dokunsun istedi.

Kor ateşle arınmaktı dileği.

Arkasındaki çalılıklardan gelen yabancı sesle kulakları dikilen Zoi hırladı. Kedi Mia, sırtını kamburlaştırarak tısladı. Sakince nefesini bırakıp arkasını döndüğünde sık çalıların arasından çıkan Cenobia ve Chica’ yı gördü.

Cenobia’ nın yüzü geniş bir gülümsemeyle aydınlandı. Morgana onun çekici ağzının içinde sıralanan porselen beyazlığındaki güzel dişlerin büyüsüne kapılırken; Cenobia, ‘ Şansa bak Chica! Onu gökte ararken yerde bulduk!’ dedi.

Zoi kuyruk sallayarak Chica’ nın yanına gitti. Chica, dört ayak üstünde dimdik ve ciddi bir ifadeyle, çevresinde heyecanla kuyruk sallayarak dönen Zoi’ yi seyretti. Ara sıra sallanan , yukarı doğru tatlı bir daire biçiminde kıvrılmış kuyruğu, oyun oynamaya başlayıp başlamama konusunda kararsız olduğunu belli ediyordu. Derken kararını vererek patilerini çıtır çıtır yere vurdu. Ani bir hareketle poposunu havada bırakarak ön bacaklarıyla yere eğildi. Zoi, bir an durdu.. ve sonra aniden hareketlenerek deliler gibi koşmaya başladı. Chica havlayarak onun peşi sıra gitti. İki köpek daireler çizerek koşma oyununa koyulduğunda, kedi Mia, yavaşça Morgana’ nın kucağından atlayarak kayanın tepesinden yere indi. Ava çıkmaya karar vermişti. Çalıların arasında nabzı heyecanla çarpan hızlı bir şey olduğundan emindi çünkü burnunun iki yanındaki tüyler onu gıdıklayacak kadar hızlı titreşiyordu. Pusuya yatan bir yılan kadar sessiz adımlarla çalılara yöneldi.

Gri saçlarını bir karga tüyü yardımıyla topuz yapmıştı. Rastgele tutturulmuş tüy, gün batımının altında kadının saçlarının arasından seçiliyordu.

Üzerinde kocaman cepli, turkuaz renginde askılı bir elbise vardı. Omuzlarına renkli şalını atmıştı. Cenobia onun yumuşak tenin kokusunu tadabilmek için havayı kokladı.

Yaseminlerden yayılan esans ortalığı sarmıştı.

Morgana, ‘ Neden içini çektin?’ diye sordu.

‘ İç çekmedim. Havayı kokladım.‘

Adamın sesindeki alaycı ton Morgana’ nın hoşuna gitti. Yükses sesle güldü.

‘ Ne diye güldün şimdi?’ diyen Cenobia, onun ne kadar güzel kahkaha attığını düşünmeden edemedi.

Kayanın kafasındaydı Morgana’ nın avuç içleri.. Sıcacıktı maymunun tepesi..

Günün son ışıkları çekilirken, güneş ufukta kalmak için direniyor gibiydi. Turuncu, kırmızı, sarı, pembe... tam o an hepsi gökyüzündeydi.

Morgana, camdan birer gri bilyeyi andıran parlak gözlerle ona baktığında, Cenobia kadının  onun içini görmek için yanıp tutuştuğunu hissetti. 

‘ Bu büyüleyici....’

Cenobia kadının çekimine biraz daha kapıldı, ‘ Ne o büyüleyici olan?’

Morgana, ciddi bir ifadeyle, ‘ Gün batımı.’ dedi. Dönüp ufukta yok olan güneşe bakarak manzarayı adeta içti, ‘ Buraya gün batımını izlemeye geldim.’

‘ Ah,’ dedi Cenobia, ‘ Sizi misafir etmekten keyif duyarım.’

Morgana, eşi görülmedik derecede kendinden emin tavırlara sahip tuhaf adamı süzdü. Cenobia eğilerek reverans yaptı, ‘ Senora şu an benim arazimin sınırları içindesiniz. Üzerinde oturduğunuz kaya ise evimin çatısı.’

Morgana neredeyse bir göz kırpımlık süre içinde kayanın üzerinden sıçrayarak yere atladı. Maymun kayanın ön yüzü, aşağıda boylu boyunca akan nehirle birleşen çağlayanı ve orman yolunun kendi arazisine doğru giden geniş bir bölümünü görüyordu. Hatta dikkatli baktığında, buradan evini bile seçebilirdi. Kayanın arkasındaki geniş toprak açıklığın bitiminde, bodur çalılar ve ormanın devamı vardı.

Cenobia ona doğru yürürken Morgana’ nın yüreği ışığa çekilen bir pervanenin kanat çırpışlarıyla eş zamanlı atıyordu. Ne yapacağını bilemeyerek kafasındaki tüye uzanıp saçlarını çözdü. Gri dalgalar omuzlarına doğru serbest kaldığında tüyü Cenobia’ ya doğru uzatıp, ‘ Bu senin.’ dedi.

Cenobia tüyü almak için avucuna dokunduğunda, kadının elinin içinden onun parmak uçlarına doğru akan yoğun bir ısı hissetti. İnsanların ne işitmek istediğini gayet iyi bilen biriydi. Her ne kadar bunu büyücülüğe bağlasa da bu onun çoğu insandan zeki olmasından kaynaklanıyordu, nihai büyü de buydu zaten.

Tüyü aldı ve Morgana’ ya elini uzattı, ‘ Size evimi gezdirmeyi çok isterim.’

Göz bebeklerinden sakin bir gücün parıltısı yayılıyordu.

Nazikçe Morgana’ yı kayanın arkasına doğru çekti. Taşın ardında geniş bir oyuk vardı. Eğilerek içeri girdiklerinde Morgana gözlerine inanamadı. Harika bir evdi burası. Kimsenin bilmediği ve görmediği kurtarılmış bir bölge. Kuytu, her ihtiyaca cevap veren küçük bir mağarayı ve maymun kayanın yanından fışkırarak yeryüzüyle buluşan bir kaynak suyunu içinde barındıran harika bir arazi. Morgana, büyülenmiş gözlerle genişçe bir odayı andıran ine göz gezdirdi. İçinde mumlar, postlar, bir balta, tüfek, birkaç çeşit bıçak, biraz kitap, bir galon şarap, kurutulmuş etler ve kemiklerle dolu alçak tavanlı ve toprak döşemeli oda, kaosu düzene tercih etmesine sebep olabilecek kadar cezbediciydi.

‘ Az zamanda, çok iş.’ dedi Cenobia, ‘ Tam yirmi gün önce geldim.’

‘ Burayı yirmi günde mi bu hale dönüştürdün?’ dedi Morgana, bir an doğru ifadeyi bulamamanın verdiği sıkıntıyla kaşlarını çattı.

‘ Ben bir istisnayım senora.’

Dışarı çıktıklarında güneş batmıştı. Masmavi fonun üzerine işlenmiş ince bir gümüş tanesini andıran akşam yıldızı, ufukta bir rozet gibi ışıldıyordu. Kedi Mia, ağzındaki küçük kemirgenle birlikte çalıların arasından, toprak açıklığa doğru sıyrıldı.

Cenobia, kayanın tepesine çıkarak elini Morgana’ya uzattı. Morgana kendi kendine tırmanmayı tercih etti. Yapabiliyordu tamam, bir erkeğe ihtiyacı yoktu.

Onlar kayanın üzerinde otururken Ay yükseldi göğe.. Merakla bekliyordu sanki, ardından ne gelecek diye.

Morgana, ‘ Ne düşünüyorsun?’ diye sordu.

Cenobia, yükselen Ay‘ la aynı hizada parıldayan akşam yıldızı gibi ışıldayan gözlerle kadına baktı, ‘ Bugün kiliseden neden öyle ani bir şekilde ayrıldığını..’

Morgana, bir an konuşmaya nereden başlayacağını bilemedi, adamın kafasını kendi dünya görüşüyle bulandırmak şu an tercihleri arasında değildi. İstediği tek şey, onunla birlikte nefes alıp vermekti. Bu yüzden cevap vermedi. Buğulu gözlerle gökyüzünde yükselen aya baktı ve içinden yine teşekkür etti.. Bu gece de burada, bu gökte onun gözleriyle buluştuğu için.

‘ Ben..’ dedi, ‘ Onlara benziyor olabilirim.. ama onlardan değilim.’ Sözler ağzından döküldüğünde buna çoktan pişman olmuştu ama Cenobia başını sallayarak onayladı,

‘ Sen de bir istisnasın.’

‘ İstisnalar kaideyi bozmaz.’

‘ Bana göre tek bir istisna bile... tüm kaideleri bozar.’

Bu doğruydu. Cenobia’ nın dediği şey Morgana’ nın vücudundaki tüm hücrelerin sanki bir kaydıraktan kayıyormuş hissiyle titreşmesine neden oldu.

Bir anlık sessizlikten sonra Cenobia, ‘ Bence hepimiz biriz. Birer istisna.  Tek bir yaratıcının pek çok farklı yüzü olduğumuzdan habersiz halde uyku duvarının ötesindeki ince sınırda yol alan uyur gezerler ordusu......’ diye fısıldadı. Morgana onu dudaklarından öpmek istiyordu.

Cenobia, pederin sözünü ettiği günah denen şeylerden birinin, mor üzüm tanelerini andıran bu tatlı dudaklar olduğunu düşündüğünde, karşısındaki güzel yüzü ellerinin arasına alarak yasak meyvenin tadına bakmak istedi. Şu an, sabah yıldızının doğumuna kadar bu kadını öpme arzusuna kapılmayı bir günahkar olmaya eş tutan kilisenin yargısını bile mutlulukla kabul edebilecek haldeydi.

Morgana, arada iki karış mesafe bırakarak yanına uzandı.Ellerini ensesinde kavuşturmuştu. Cenobia şimdilik bu kadarına razıydı. Ay’ ı seyreden güzel sureti öpmemek için kendini zor tuttu. Söyleyeceği herhangi bir şeyin, boylu boyunca kayaya uzanmış, yıldızları seyreden bu kadına bahşedilen güçle kıyaslandığında bir değeri yoktu.

Yeryüzünün, gökyüzünün yaratılmış ve yaradılış döngüsü devam eden Evrenin Ulu Mimarı adına! Bu adam gerçekten büyülüydü.. Etrafından yayılan ışık maviydi.. Mavi renk ruh demekti.

Tanrı çocuk Dionysos, az sonra ine girip, kurutulmuş et, ekmek ve şarap getirdi.

Morgana, Cenobia’ nın uzattığı şarabı aldı ve onun kadehine dokundurdu. Bir yudum aldıktan sonra yavaşça yutkundu. Alt dudağını ıslatmış olan şarabı hafifçe yalayarak gülümsedi.

Günaha davet. Bu kadın sakin bir kedi gibiydi, onu öpmek fikri Cenobia’ yı delirtebilirdi. Gri olmasına rağmen birer lal taşı gibi parlıyordu gözleri.

Ay ışının altında öylesine porselen bir bebek gibi görünüyordu ki, Cenobia’ nın onun birkaç gün önce bir adamı büyü gücüyle taşa dönüşümünü sağlayan, bir de üstüne temiz bir dirsek ve sağlam bir tekmeyle arazisinden postalayan kadınla aynı kişi olup olmadığına dair şüpheye düşmesi an meselesiydi.

Bu onun küçük sırrıydı. Morgana bundan söz etmediği sürece açığa vurmayacaktı bu sırrı.

Cenobia’ nın ışık kalkanının tonları sarıya dönüştüğünde Morgana onun bir şeyler düşünüyor olduğunu anladı. Kalkandaki derin mavi huzmeli rengin üzerine baskın bir parlak sarı çökmüştü. Parlak bir sarının, parlak düşüncelere işaret ediyor oluşunun verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldı..

Cenobia, onun cadı avı ve kiliseye karşı çıkanların yakılması hakkında ne düşündüğünü merak etti. Bunu sorduğunda, Morgana, ‘ Bu büyük bir vicdansızlık.’ dedi, ‘ Ayrıca doğadan ne kadar çok korktuklarının en sağlam kanıtı.’

‘ Neden böyle düşünüyorsun?’

‘ Çünkü şifalı bitkilerle mucizeler yaratan kadınları bile yakıyorlar.’

‘ Bunun sebebini biliyor musun?’

‘ Tanrıça’ nın nefesinden beslenen bir dünya anlayışından, yargılayıcı Tanrı dünyasına doğru dönüşüyoruz da ondan.’

‘ Bu kötü bir şey mi sence?’

Morgana gülerek, ‘ Çok fazla soru soruyorsun.’ dedi.

Cenobia, boşalan kadehlere birer kadeh şarap daha koydu. ‘ Her ne kadar üzerimize serilmiş bir karanlık gibi görünüyor olsa da, bana göre gelişiyoruz.’

Morgana, adamın parlak sarı ışığının, duru beyaz bir renge dönüşmesini hayranlıkla seyretti. Bu denge demekti, son derece sağlıklı bir renkti. Adam haklıydı. Bardağa dolu tarafından bakıyordu. Cenobia doğru söylüyordu. ‘ Gerçek denge her zaman tezatların varlığıyla sağlanır,’ diyen Karga’ nın sözlerini hatırladı, ‘ Çoğu kişinin sandığı gibi birleşmeleriyle değil.’

Chica ile Zoi koşturarak yanlarına geldiler. Yorulmuş oldukları her hallerinden belli olan iki köpek kuyruk sallayarak kayanın yanında ağır ağır turladılar. Kedi Mia, mutlu mutlu yalanmakla meşguldü. Mideye indirdiği kemirgenden geriye yalnızca kürkü kalmıştı.

Morgana,  Chica’ nın kalın tüylerle kaplı ensesini okşayarak sordu, ‘Chica ile Zoi nasıl oldu da kavgaya girişti?’

‘ Kasabaya indiğim ilk geceydi. Buraya arazimi satmak için gelmiştim. Arsaya ertesi sabah çıkmaya karar verip gece kalacak bir yer bulma umuduyla meyhane demeye bin şahit isteyen barakaya girdim. İçeride parayla köpek dövüşü yapılıyordu. Senin Zoi, zavallı siyah bir köpeği haşat edip yendi. Kulağıma çalındığına göre son sekiz haftanın galibiymiş.’

Morgana inanmaz gözlerle az önceki koşturmanın verdiği mayhoşlukla yere serilip uyuklamaya başlayan Zoi’ ye baktı.

‘ Her şey çok ani gelişti. Chica’ yı gören sarhoşlardan biri, Zoi’ yi kışkırtmasaydı birbirlerine girmeyeceklerdi. Sanırım bu Zoi’ nin senden önceki sahibiydi.’

Morgana, ‘ Pislik herif.’ diye lanet okudu. Kendini dünyanın hakimi görerek ondan farklı olan diğer canlıları böyle insanlık dışı eğlencelerde kullananlara karşı dinmez bir öfke taşıyordu.

‘ Senin Zoi, cennemden çıkmış kara bir zebani gibi gözü dönmüş halde Chica’ nın üzerine atlayınca engel olamadım. Tekrar bahis dönmeye başladığında, kalabalığın gürültüsü benim kavgayı engelleme çabamı yuttu.

‘ Zoi, çenesi çok güçlü bir köpek olabilir ama Chica, rakibinin açık noktasını bulacak kadar zeki biridir.’

‘ Sonra ne oldu?’

‘ Tahminim doğru çıktı. Yere fırlayan bir kese para Zoi’ nin bir anlığına dikkatinin dağılıp çenesinin gevşemesine neden oldu. Chica can acısıyla arka arkaya kuvvetli vuruşlarla dişlerini geçirip onun ayağını kırdı ve galip oldu. Zoi’ nin sahibi, köpeğini orada bırakıp tüydü. Chica’ da büyük bir hasar olmadığına kanaat getirdikten sonra, paraları da toplayarak oradan uzaklaştım.

Giderken, sonradan adının Gregorio olduğunu öğrendiğim uyanığın bana seslendiğini duydum.’

Gregorio ismini söylemesiyle Morgana pür dikkat kesildi, ‘ Chica’ yı kendisine satıp satmayacağımı sordu. Muhtemelen dövüşlerde kullanıp para vurmak için.’

‘ Sezgilerimde asla yanılmam,’ dedi Morgana, ‘ Keşke onu daha fazla korkutsaymışım.’

‘ Yüce Tanrım!’ diye düşündü Cenobia, ‘ Daha ne kadar korkutabilirdin ki?’ ; bunun yerine, ‘ Gregorio’ yu tanıyor musun?’ diye sordu.

‘ Yan komşum. Tahammül edilmez arkadaşı Leopoldo ile benim yan arazimdeki evde oturuyor. Zoi’ yi bana onlar getirdi. Köpeğin dişi olduğunu anlayınca onu beslemeye değer bulmayacak kadar kaba biri. Cesur ama ne yazık ki bağnaz bir aptal.’

Morgana ayağa kalktı ve eğilerek kayayı okşadı. ‘ Artık gitmeliyim. ’ 

‘ Galonun dibini görmeyecek miyiz?’

Morgana tatlı akşam esintisini andıran bir kahkaha attığında, Cenobia onun güzel kahkahasını her an duymayı arzuladı. 

 Morgana, ayaklanması için Zoi’ ye ince bir ıslık çaldı.

Cenobia, ‘ Seni eve bırakabilirim.’

‘ Kendim gidebilirim.’

Cenobia eğilerek selam verdi, ‘ Ne zaman isterseniz Dionysos’ un şarabından içip, yeni yaratıcı fikirler, ani gelen ilham dolu aydınlanmalar adına sohbet etmek için hizmetinizdeyim senora.’

Gözlerinin içi parlıyordu.

Morgana onun ışık kalkanına nüfus eden kırmızı rengi gördüğünde, bunun iki anlamı olduğunu düşündü. Öfke, ya da tutku. İkinci seçenek akla daha yakın olduğu için ve biraz da bastırmaya çalıştığı heyecanla baş edemeyeceğini anladığı için hareketlenme ihtiyacı hissetti.

‘ İyi geceler..’

‘ Seni bir daha ne zaman göreceğim?’

Morgana, ‘ Tekrar karşılaştığımızda.’ diyerek avucuna kondurduğu ufak buseyi Cenobia’ ya üfledi.

Adam, Zoi’ yi takip eden kedi Mia’ nın peşi sıra tepeden aşağı yürüyen kadının ardından bakarken onun doğallığına ve çekim alanına kapılmamanın imkansızlığına hayret etti. O Athena’ nın vücut bulmuş haliydi. Omuzunda bir baykuşu eksikti. Cenobia’ nın aklına tekrar onu ilk gördüğü an geldi. Tanrıça bu kadına güçlerinden vermişti. Evrenin ve yaratılan tüm evrenlerin Ulu Mimarı adına!

Cenobia, onu şimdiden özlemişti.

BÖLÜM SONU.


kaynak

Devamını Oku »

Etiketler

acı affetme Affetmek aile akıl Alglamada Anlatm Aramak ARINMA Aroma Astroloji Astrolojik Aynalar Bahar başkaları Bayram beden Beden dili Bedensiz BEREKET beyin Beyinde Beyni Beynin Beyniniz bilgi bilim bilimsel bilinci Bilincine bilinçaltı Bilmek birey Bitkisel bolluk BOLUK Burak cümle çekim dalga damla Davet Deerlerimizin degerli Deniz Depresyonun DERSLER Detoks Dikkat Dilek Disgrafi Disleksi düşünce Egoist egzersiz EGZERSZ ekmek eleştiri. öfke emsimizi enerji Enerjilerinin Epifiz Eruhunuzu evlilik evren fayda FAYDALANMAK FAYDALARI Felsefe fizik fiziksel Fregoli frekans garip GCJoseph Gcyle geçmiş Gelecek geliim gerçek GERDE gerilim Gidecek Gizemli gizli güven güzel harika Hasta hastalık Hastalklar Hayal Hayallerinizin hayat Hayata HAYIRLI Hikaye Hiperaktivite Hipnozu hissederim Holografik Hologram Hoşgörü hoşgörüsüzlük huzur huzurlu Illuminati ilâc ileti İletişim inanç insan insanlar Kabala Kadim kaos Karanlk kavga kelime Kelimeler Klasik korku Korkular KORUMA Korunma Kristaller kuantum Kuantum Fiziği kurallar Kyamet liste LKLERMZ madde Makbul MEKTUP Melek Merak Mevlana Mevlanann Mezar Mftolunun Moloküler mucize Mucizeleri MUTSUZ NAMASTE Nazar Nefret neşe Niyet ODAKLANMA Okuma Okyanus olacaksn olumlama olumlamas olumlu olumsuz para paralel Paranormal Patolojik Peeling Peinden pozitif POZTF Pratik PRATK PROGRAMLAMA Psikoloji psikolojik Quantum Düşünce Rahat RAHATSIZLIIMIZ refah Reformist Romantik ruh Ruhsal sağlık Sanat seniz sevgi sıkıntı sistem Sonsuz sorumsuzluk sorun sorunlar Stres Sufizm suyun şifa şükretme tabiat tedavi Tehlikeli teori Terapi tesadüf toplum Uymasn üzüntü zaman Zarar zeka zellikleri zenginlik zerine zihinsel