Mu uygarlığının, Atlantis dışındaki en önemli kolonilerinden biri Maya Uygarlığıdır (1). Amerika kıtasındaki Maya kolonisi, Mu ve Atlantis'in varlıkları hakkındaki pekçok bulgunun kaynağını teşkil etmesi açısından önemlidir. Mu'nun ilk kolonilerinden birisi olduğu sanılan Mayalar'ın ve onların devamı niteliğinde olan Aztek ve İnka'ların, imparatorlarına "Güneşin Oğlu" demeleri, tapınımlarının birer güneş kültü olması tesadüf değildir.
Ayrıca, Mısır ve Maya piramitlerinin benzerliği, her iki ülkede bunların törenler için kullanılması ve yeniden doğuş inancının yozlaşmış bir biçimi olan mumyalama işleminin aynılığı, bu iki uygarlığın aynı kökten geldiklerinin ispatıdır. Peru’da güneşe, “Raymi” adı verilmektedir ki, bu deyim ile Ra-Mu’nun benzeşmeleri ortadadır. Aztekler, kendi isimlerinin “Aztlan”dan geldiğini söylemişlerdir. Onların dilinde “Az” su, “tlan” da, ülke anlamına gelmekte ve ikisinin bileşimi, bir adayı tarif etmektedir. Bu anlatımdan, Maya imparatorluğunun halklarının genellikle Mu kökenli olmalarına karşın, Azteklerin, tufan sonrası bu kıtaya gelen Atlantisliler olabileceği anlaşılmaktadır (2).
Halen British Museum’da bulunan Maya yazıtı “Codex Troanus”da, Mu uygarlığının, kitabın yazıldığı tarihten 8060 yıl önce, Zac ayının 13’ünde, 64 milyon nüfusu ile birlikte okyanusa battığı ifade edilmektedir. Bu ifadeden Codexin, MÖ. 2 binlerde yazıldığı anlaşılmaktadır ki, bilimsel olarak da bu doğrulanmıştır. Codex’te, Mu’dan “anavatan” olarak bahsedilmektedir. Maya dilinde “Ma” kelimesi, ‘Ülke’ ya da ‘yeryüzü’ anlamına gelmektedir. Eski bir Havai efsanesinde de, “Anavatanımız, krallar, okyanusun dibinde yatıyor” denilmektedir. Maya kutsal kitabı Popul Vuh’ta (Bir Buket Yaprak), tufan sırasında gökten yapışkan maddeler, ateş ve kül yağdığı, suların kabardığı ve karaların denize göçtüğü yazmaktadır (3).
Amerikalı arkeolog ve yazar Augustus Le Plongeon, Maya uygarlığına ait Xochicalho Piramidinin duvarlarındaki yazıların, Atlantis’in batışını anlattığını iddia etmiştir. Ancak Le Plongeon, 19. yüzyılda yaptığı araştırmalarda Pasifikte batan bir diğer kıta olan Mu’dan haberdar olmaması nedeniyle, batan kıtanın adını yanlış yorumlamıştır. Le Plongeon’a göre, bu kıtaya Mayalar “Mu”, Yunanlılar ise “Atlantis” demektedirler. Çevirisi Le Plongeon’a ait bu kitabenin anlatımının, Platon’un aktardığı bilgilerle uyumlu olduğu belirtilmektedir. Yerliler bu yazıta, Akab-dzip (Kara Yazı) adını vermektedir. Bu yazıya göre Tufan, Zac ayının 13. Chuen (Cuma) günü meydana gelmiş, Atlantis’teki 64 milyon insan bir gecede sulara gömülmüş ve suların yüksekliği, en yüksek dağlara kadar ulaşmıştır. Bu anlatımdan, her iki kıtanın aynı tarihlerde battığı anlamı da çıkarılabilir. Le Plongeon’a göre, tufan öncesinde Maya ülkesinde ondalık sistem kullanılmaktayken, “Mu Ülkesinin” batmasından sonra, tüm matematik sistemi 13 sayısı baz alınarak, değiştirilmiştir. Ayrıca, 13 sayısının uğursuzluğu inancının altında da, büyük tufan yatmaktadır (4).
Mayalar için, Yüce Yaratıcının gözle görülebilir tek temsilcisi, mükemmel bir daire olan ve herşeye hayat veren güneştir. Tüm tapınımları güneşe yöneliktir. Güneş, Yüce Ruhun görünen tezahürüdür. Mayalar tarafından, herşeyi var eden Yüce Ruha “Ku” adı verilmiştir. O, “Lahun”dur. Yani, Bir’deki Bütün, her şeyi içeren Bir’dir. Herşey, Ku’nun yüce iradesi ile, Uol’la yaratılmıştır ve eylem, mükemmel bir daire olan kozmik yumurta ile sembolize edilmiştir. Uol, gözle görülür evreni yaratmak için işe, kendisini bir yumurtada kopyalayarak başlamıştır. Bu yumurta artık, hasıl olmuş, vücut bulmuş olarak, Meneh adıyla anılır ve sembolü de, ağızıyla kuyruğunu tutan, böylece mükemmel bir daire meydana getiren yılandır. Bu sembole, Chicken’deki bir tapınağın ön yüzünde rastlanmaktadır. Yerlilerin “Kana” yani, Tanrının evi diye adlandırdıkları bu yapının kapı girişinin üzerinde, Yaratıcının kozmik yumurtası Meneh sembolize edilmiştir. Mısırlıların Yüce İnşaatçı olarak tanımladıkları ve babası Kneph’in ağızından bir yumurta olarak çıkan yaratıcı tanrıları Ptah’ın diğer bir ismi de Meneh’tir.
Hint Brahma öğretisine göre de, Yüce Ruh, tüm evreni kozmik bir yumurtadan ortaya çıkarmıştır. Manava-Dhrama-Sastra kitabında, “Kendi maddesel öz cevherinden evrenin ortaya çıkmasını tasarlayan Yüce Ruh, önce suları meydana getirdi ve oraya üretken bir tohum yükledi. Bu tohum, bin ışıklı bir yıldız gibi ışıldayan bir yumurta oldu. Yüce Varlık, tüm varlıkların atası olan Brahma formunda, bu yumurtada kopyalanmıştı” denilmektedir. Brahmanist inanca göre, tüm varlıklar, böylece ortaya çıkan Brahma ile, tabiatın dişil güçlerinin kişiselleştirilmesi olan Maya’nın birleşmesi sonucu meydana gelmiştir. Brahmanların güneş duasının, “O, tanrıların topyekun kuvveti, göğü, yeri ışıltılı ağıyla kaplar. O, herşeyin ruhudur. Sen kendinden var olansın. Sen en harika ışınsın. Işığını bana da bağışla” şeklinde olmasından, bu inancın kökeninde de Yüce Varlığın sembolü Güneş inancı yatmakta olduğu anlaşılmaktadır (5).
Yucatan'da bulunan ve bir adı da "kutsal sırlar mabedi" olan Uxmal mabedi, burasının, tıpkı Mısır'daki benzerleri gibi inisiasyon törenleri için kullanıldığını göstermektedir. Mabedin içinde, adayların sınandığı ateş odasının bulunması, tufandan sonra yapılan bu mabedin, Mu dini uygulamalarının ilkel bir devamının gerçekleştirildiği mekan olduğunu ortaya koymaktadır.
Mayalar, dikilitaşlar ve onların geliştirilmiş modeli olan piramitleri, görünmeyen Tanrının yasalarının sembolü olarak görüyorlardı. Yapıtlarında kullanılan üçgen kemerler için de aynı kutsallık söz konusuydu. Maya inancında üçgen, Tanrının erkek ve dişil vasıfları ile, bunların bileşiminden doğan evreni sembolize etmektedir. Ufuk Dairesini, sonsuz evrenin amblemi olarak kabul ettiler. Yüce Tanrı kavramını da, daire içine yerleştirilebilecek en kusursuz ve basit şekil olan eşkenar üçgen ile sembolleştirdiler. Yukarı bakan üçgen ateşi, aşağı bakan üçgen suyu tumsil ediyordu. Bunların birleşmesiyle, tüm varlıklar meydana gelmişti. İçiçe geçmiş ters üçgenler, yaratıcı Tanrının bir diğer suretiydi. Kaldeliler de yaratıcıyı, eşkenar üçgenle tanımlamışlardı. Işık saçan bir üçgen içinde Tanrının herşeyi gören gözü, Kaldelilerin kozmik diyagramını oluşturuyordu. Kalti, Maya dilinde, çitle çevrilmiş alan demektir. Kalde kelimesinin kökeninin de, yerleşim birimlerinin etrafının çitlerle ya da duvarlarla çevrilmesinden geldiği düşünülebilir (6).
Maya rahipleri, öğretileriyle ilgili sırları, mabetlerinin gizli bölmelerinde saklar, bu sırları sadece kendi çocuklarına ya da seçilmiş bazı prenslere emanet ederlerdi. Aynı sistem Mısır ve Babil’de de görülmektedir. Maya başrahibinin unvanı, Manek Maya ya da Hakmak idi ve Kamil İnsan anlamına geliyordu. Babil kelimesinin etimolojisi “Ba” ve “Bel” bileşik kelimelerine dayanmaktadır. Kadim Maya dilinde bu kelimeler, Yol ve Ata anlamına gelmektedir ve bileşimi, ‘Uzaktan gelen atalarımızın şehri” olarak tanımlanabilir. Kalde başrahiplerinin unvanları, “Rabmak”tır. Bu kelimenin anlamı da, tıpkı Mayalıların Hakmak’ı gibi, Kamil İnsan demektir (7). “Hak” ve “Rab”, Yüce Tanrının isimleri olarak semavi dinlerde varlığını sürdürmektedir.
“Göksel Baba” tapınımı, dinlerdeki ortak olgulardan birisidir. Hint Vedalarında, Göksel Babanın adı “Dyaus Pitar”, Eski Yunanda, sonradan Zeus olarak değişen “Zue Pater”, Roma’da, “Jupitar”, aynı anlamı taşımaktadır (8). Naacal tabletlerinde de, Tanrıdan “Gökteki Babamız” diye bahsedilmektedir. Nitekim, öğretisini bu kadim dini esas alarak yayan İsa da Tanrıdan, “Gökteki Babamız” olarak bahsetmektedir. Churchward, İsa’nın öğretisi ile, Osiris’in öğretisinin kelimesi kelimesine aynı olduğunu, her ikisinin de Mu’nun kutsal metinlerinden faydalanmış olduklarını ifade etmektedir.
Brahman rahipleri, “Neferit” adı verilen kutsal tabletlere göre dinlerini oluşturduklarını ve bu tabletlerin yazıldığı “Hanferit” dilinin, dünyanın en eski dili olduğunu söylemektedirler. İngiliz araştırmacı W. Robertson, 1794’te kaleme aldığı Hint tarihi çalışmasında, Brahmanların bu dili ve dini Nagalardan öğrendiklerini yazmaktadır (9). Nagaların, Mu İmparatorluğunun Hindistan kolu olduğu, Churchward tarafından kaydedilmektedir. Naacal öğretileri, yine Hindistan vasıtasıyla, Yukarı Mısır’a ve Mezopotamya’ya ulaşmıştır. Her iki uygarlığın kurucuları Nagalardır. Curchward’a göre, Musa’nın taş tabletleri de, Mu dili ve yazısıyla kaleme alınmış Naga metinlerinin kopyasıdır. Churchward, Musa’nın öğretisi ile ilgili olarak, “Musa’nın dinsel yasalarını, Toth’un öğrettiği şekliyle, saf Osiris dinine dayandırdığına şüphe yoktur. Ölüm sonrası ruhun hesap verdiği Osiris Mabedinde, ruha, fiziksel yaşamı ile ilgili sorulan, 42 soruyu sembolize eden tanrı figürü bulunmaktadır. Musa, bu 42 soruyu 10 emire çevirerek, halkının anlayacağı hale getirmiştir. Musa’nın en büyük farkı, bu emirlerin ölülere değil, hayattakilere uygulanmasının sağlanmasıdır. On emirin ihtiva ettikleri, Mu’nun kutsal metinlerinde de yer almaktadır. Tek farkı, onların soru tarzında olmasıdır” demektedir (10).
Naga öğretileriyle Osiris dini, aynı kökene dayanmaktadır. Mısır’ın birleşmesi sonucu her iki din birbirine karışmış ve tek bir öğretiye doğru evrilmiştir. Musa’nın yazıları, kısmen Naga, kısmen de Mısır dilinde kaleme alınmıştır. Babil sürgünü sırasında Ezra, Babil’de kullanılan Naga dilini öğrenmiştir ancak Mısır’ın kutsal hiyeroglif yazımının gerçek anlamlarını kavrayamaması nedeniyle, Tevrat’ın yazımı sırasında birçok hata ortaya çıkmıştır.
kaynak
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Etiketler
ARINMA
Affetmek
Alglamada
Anlatm
Aramak
Aroma
Astroloji
Astrolojik
Aynalar
BEREKET
BOLUK
Bahar
Bayram
Beden dili
Bedensiz
Beyinde
Beyni
Beynin
Beyniniz
Bilincine
Bilmek
Bitkisel
Burak
DERSLER
Davet
Deerlerimizin
Deniz
Depresyonun
Detoks
Dikkat
Dilek
Disgrafi
Disleksi
EGZERSZ
Egoist
Enerjilerinin
Epifiz
Eruhunuzu
FAYDALANMAK
FAYDALARI
Felsefe
Fregoli
GCJoseph
GERDE
Gcyle
Gelecek
Gidecek
Gizemli
HAYIRLI
Hasta
Hastalklar
Hayal
Hayallerinizin
Hayata
Hikaye
Hiperaktivite
Hipnozu
Holografik
Hologram
Hoşgörü
Illuminati
KORUMA
Kabala
Kadim
Karanlk
Kelimeler
Klasik
Korkular
Korunma
Kristaller
Kuantum Fiziği
Kyamet
LKLERMZ
MEKTUP
MUTSUZ
Makbul
Melek
Merak
Mevlana
Mevlanann
Mezar
Mftolunun
Moloküler
Mucizeleri
NAMASTE
Nazar
Nefret
Niyet
ODAKLANMA
Okuma
Okyanus
POZTF
PRATK
PROGRAMLAMA
Paranormal
Patolojik
Peeling
Peinden
Pratik
Psikoloji
Quantum Düşünce
RAHATSIZLIIMIZ
Rahat
Reformist
Romantik
Ruhsal
Sanat
Sonsuz
Stres
Sufizm
Tehlikeli
Terapi
Uymasn
Zarar
acı
affetme
aile
akıl
başkaları
beden
beyin
bilgi
bilim
bilimsel
bilinci
bilinçaltı
birey
bolluk
cümle
dalga
damla
degerli
düşünce
egzersiz
ekmek
eleştiri. öfke
emsimizi
enerji
evlilik
evren
fayda
fizik
fiziksel
frekans
garip
geliim
gerilim
gerçek
geçmiş
gizli
güven
güzel
harika
hastalık
hayat
hissederim
hoşgörüsüzlük
huzur
huzurlu
ileti
ilâc
inanç
insan
insanlar
kaos
kavga
kelime
korku
kuantum
kurallar
liste
madde
mucize
neşe
olacaksn
olumlama
olumlamas
olumlu
olumsuz
para
paralel
pozitif
psikolojik
refah
ruh
sağlık
seniz
sevgi
sistem
sorumsuzluk
sorun
sorunlar
suyun
sıkıntı
tabiat
tedavi
teori
tesadüf
toplum
zaman
zeka
zellikleri
zenginlik
zerine
zihinsel
çekim
üzüntü
İletişim
şifa
şükretme
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder