Ertuğrul Özkök: "Kıskançlık, ölümle şehvet, cehennemle cennet arasındaki en tehlikeli sınırdır."
“Kıskançlık birçok insanın yaşamını etkileyen rahatsız edici duygulardan birisidir. Kıskançlıkla birlikte çoğu zaman öfke, değersizlik, mutsuzluk, yalnızlık ve çaresizlik gibi duygular da yaşanır. Bu duygulara değersizlik ve özgüvensizlik ile ilgili düşünceler eşlik eder.”
“Kıskançlık hem sahip olduğunu yitirebileceği, hem de başkalarının sahip olduğuna kendisinin de sahip olması gerektiği düşünüldüğünde hissedilebilen bir duygudur.” Bir kimse bir üstünlük gösterdiğinde veya sevilen birisinin, başkası ile ilgilendiği kanısına varıldığında takınılan olumsuz tutum, hasetçiliktir.
Konumuz karı kocanın, sevenlerin birbirini kıskanma şovları değildir. Yarışma hastalığıdır. "Sende var, bende niye yok"
olarak düşünen zihniyetin kapıldığı illettir esas mevzu. Kopya yaşamlardır. Görüp isteme, başkasının hayatına sarkma, kendi zevkini ve kendi hayatını değil başkalarının hayatını ve zevklerini kopyalamaktır. Kıskanarak delice istemek hem maddi hem de manevi açlıktan ileri gelir. Madde açlığı para, makam, şan, şöhret, eşya, mülk yarışı şeklindeyken, manevi sarkıntılık ise huzur, sevgi, mutluluğu kıskanmak gibi olabilir. Bu lanete kendini kaptıran sürü insanı içten içe bir kurt gibi gerek kendini gerekse yakın çevresini kemirir durur. Sürekli istekleri ile ilgili boş boş konuşur. Akıl mevcut olmadığı için görür ve ister, maymun iştahlıdır ve inanılmaz açtır. “Kendisini yetersiz ve değersiz gören ya da değerlilik duyguları dış etkilerden çok kolay etkilenen kişilerin çoğunlukla kıskanç oldukları görülmektedir.”
“Kıskançlık yaşayan kişiler özgüvenlerini ve özsaygılarını korumakta zorlanırlar. Kıskançlık yaşayan kişiler yaşandığını düşündükleri rekabette yarışı kaybedeceklerini düşünerek kendilerini değersiz, önemsenmeyen, sayılmayan ve sevilmeyen bir insan gibi hissederler.”
Descartes: "Kıskançlık, sahip olduklarını koruma isteğinden kaynaklanan bir tür korkudur." diyor. Kimilerine göre ise “özgüven eksikliği duyan eksik insanların gösterdiği davranışlardır ve aşağılık kompleksinden ibarettir”.
“Kıskançlık kişinin kendisine ve çevresine zarar verme aşamasına geldiğinde bir problem haline dönüşmektedir.”
diyor psikolog Müge Emeksiz.“Psikiyatr Dr. Kemal Sayar'a göre kıskançlık, daha çok özgüven eksikliğinden kaynaklanan bir duygu durumudur. İnsanlar, özgüvenlerinde düşme olduğu zaman, kendisini yetersiz hissetmeye başlar ve bunun sonucunda elinde olanı kaybetme korkusuna düşer.”
Kendinden emin olmayan, kendi olumlu ve olumsuz yanlarını göremeyen veya görmek istemeyen, kendine sorduğu yüzleşme sorularını yanıtlayamayan, olgunluğa ulaşmamış kişi, herkesi kıskanmakla ve herkesle delicesine yarışmakla yaşamını heba eder. “Kıskançlık; incinmiş ruhların sadizmidir.”
Sonun başlangıcıdır.
“Kıskançlık sadece eylemde değil, konuşmalarda bile hissedilen, farkına varılabilen bir duygudur. İnsanın sahip olduğu şeylere karşı, az veya çok zaafının olduğu bir gerçektir. Şayet bu durum onu boğuyorsa, bu hal beşeriyet çukuruna düşmedir. Akıllı insanın yapacağı şey, ilk hamlede kendisini tarumar eden bu duygudan kendini kurtararak, aklın ışığında insanca yaşamaktır.”
Kıskançlık ve ileri düzeyi olan haset bu duygulara can veren kemirgeni yer bitirir. Sevgi, paylaşma kıskanılır, "Sende var, bende niçin yok", “Ben de, ben de…”, “Benim neyim eksik”
söylemleri herkesi ve her şeyi kıskanan, ne görürse isteyen, kopya yaşamlar süren maymun iştahlı güruhun temel söylemidir. Evrensel, bilinçli, gerçek insana beyhude yaşayan sayısal yığıntı kümesinin göze sokarak yaptığı değersizlikler maalesef rahatsızlık verir.
“Dozunda kıskançlık normaldir, sevginin ve bağlılığın bir göstergesidir.”
avam yaklaşımı veya “seven insan kıskanır” klişesi hatta ekolü bu ömür törpüsü rezalete uydurulan kılıflardır. Kem gözlerle asla dolmayacak içindeki derin karanlık boşluğu gördüğünü istemekle dolduracağını umar. Sevgiyi bir ortamda görünce gözü seğirir, onu kazanmak için yeni bir başlangıç yapmaz sadece ister. Hiçbir şey için çabalamaz, duruma göre tutum takınmaz, gelişmez, değişmez, yenilenemez ama ister ve durmadan ister. Lanetlenmiş gibi durmaksızın her şeyi ama her şeyi ister. Sevgiyi görür kıskanır, mal-mülk onun cebinden çalınıp alınmış gibi kıskanır, bir hayırlı olsun diyemez, boğazı düğümlenir. Açlık, doymak bilmezlik, yarışma hastalığı, tamahkârlık, sürekli daha fazlası için yanıp tutuşma kem gözlerden dışarıya yansır. Sevgi kumkuması, masum görünüşlü insanımsıların ortaya koyduğu davranış biçimleri o denli çirkin olur ki; bundan iğrenir ve o var olmayan ancak mekânda yer kaplayan kütle sahipleri görülmeye bile tahammül edilmez.
Bu ruhunu yaşarken teslim etmiş şahsiyetler yaşamı sadece kendilerine değil yakınlarına da zehir ederler. Onların içlerindeki kurt onları yiyip bitirirken yakın çevre de bu acınasılardan ciddi manada etkilenir. Ortak özellikleri sürekli, hiç durmaksızın dedikodu yapmaları ve ortamda olmayan kıskandıkları kişileri iğrenç sohbetlerinde anmalarıdır. Bu şahsiyetlerin ruhları kanserdir.
Kızılderili kabilelerinin dilinde karşılığı olmadığı söylenegelir. Mesele bir açıdan da tatmin meselesidir. Doymak bilmez açlık ve tamahkârlık kıskançlığı da beraberinde getirir. Eşi annesinden kıskanmak, arkadaşın arkadaşı kıskanması, aldığını, yaşam stilini kıskanmak kendine hâkim olamayan insan görünümlü insanımsının yaşam biçimidir. Onlar enseye yapışan kenedirler ve çevrelerinin, ailelerinin ve yakınlarının mutluluklarını emerek beslenirler.
Çok güçlü ve yıkıcı bir duygudur, ilk cinayetin sebebi olarak da gösterilir. Konfüçyüs tarafından bir yenilgi olarak tasvir edilen duygudur. Prof. Dr. M. Kerem Doksat:
“Aşırıya kaçan ve kişinin işlevselliğini, ilişkilerini bozan her türlü kıskançlık marazidir, yani hastalıklıdır.” diyor.
Kıskançlığın bir adım ötesi hasettir ki bu kıskanılanın sahip olduğunu yitirmesini istemek ve hatta bunun için harekete bile geçmektir. Haris, zekâ özürlü, yakıp yıkıcının hedefi mutluluğu yıkmaktır. Dedikodu, yalan kıskançlıkta zirve yapan insanımsının yapısıdır. O, kendi karanlık dünyasında hep diğerine göre daha şahsızdır. Duygusal yoksunlukları ve eksiklikleri onu eziklik söyleminin öncüsü yapar.
Kıskançlık ve haset damarlarında dolaşan yitik varlık kendi hakkında sitayişle konuşmaya da bayılır. Ezik yığın yani kafasız sürü abartır, yarışır, sohbetlerde işine gelmeyen konularda şişer ve kızarır. Bu toksik duygu onun söylemini, düşüncesini ve eylemini yönlendirir. Bir fare gibi kendini ve çevresini kemirir. Hasede gark edip yerleştiği bünyeyi yer bitirir. Kendini kontrol etmek, sorgulamak ve kendine hâkim olmak onların sözlüklerinde yer almaz.
Bir görüşe göre: “Ebeveyn tarafından çocukluğunda yeterince ilgi ve sevgi görmeyen, aşağılanan, insan yerine konmayan, fikri sorulmayan çocuk, kendine güvensiz bir kişilik yapısına sahip olmaktadır. Kıskançlığın en büyük nedenlerinden biri bu aşağılık duygusudur.”
“Bu doğal bir duygudur, koyuver gitsin, kasma, kendini tutma, yaşa içinden geldiği gibi”
tipinde birkaç tahtası eksik ekolden gelenler burada da sazı mutlaka ele alacaktır. “Koyuver gitsin” ekolü her konuda disiplinsizliğin, laçkalığın, rezilliğin ve karaktersizliğin savunucu bir neferidir.
Kıskançlıktan çatlayan kem gözün yaşamı ile ilgili hayatına çekmek istediği ne varsa gerçekleşmez ve tam olarak neden korkuluyorsa o mutlaka ama mutlaka gerçekleşir. Kıskançlığın yakıp kül ettiği ruhlar, “ben de ben de, benim neyim eksik”
diye inleyerek yaşamlarını heba ederken maddenin sahibi olmadığını sadece yanında olduğunu bilen insan gibi insan bu güruhu yakın menziline sokmaz ve bu kemirgen duygunun da kendine hâkim olmaması için ömür boyu bilinçli bir şekilde savaş verir. İnsan ve insanımsının yani havass ve avamın yolları ve seçimleri öyle farklıdır ki güruh bundan da rahatsız olur. “Yaa boş ver abartma ya, rahat ol, idealist olma, her şeyi kontrol edemezsin, hissettiğin gibi yaşa, sal gitsin”cinin kepaze yaşam yolculuğunun hiçbir durağında insan gibi insana rastlamak mümkün değildir.
Yolcu, kendi özgün yolunda özgür iradesi ile kendisi yürür; o kalıplara sığmaz onları yıkar. O, engel koymaz, engelleri kaldırır. Yolculuk bireyseldir. O düşünür, kendini yine kendinden daha iyi kimsenin bilemeyeceğini bilir. Yolcu bir başkasınca ya da bir toplulukça yetiştirilmez; o, kendi kendisini yetiştirir. Sürü insanı ise yetiştirilir, tornadan çıkmış gibidir. Sürünün birbirinden farkı yoktur. Kıskançlık gibi erdemsizlikleri dahi normal görüp çevreye pazarlayan amaçsız silik yaşamların ahmakça mutlu kahramanıdır. Kalıplara girer, sorgulamaz, duygu ve düşüncelerinin hâkimi değil, onlara koşulsuz şartsız teslim olmuş bunu bile değer diye pazarlayan topluluktur. İnsan gibi insan, kendi yolunda yürürken ezkaza yaşamına bir mecburiyetten girmiş insanımsının sirayet etme çabası karşında mesafesini koruyarak sürü insanını belli bir çapın içine asla sokmayacaktır. Sürü insanının en temel özelliği sürüsel yaşamına bir koyun daha katmak iken, insan gibi insanın amacı ise koyunları uzaktan gözlemleyerek özgürce kendi kişisel menkıbesini gerçekleştirir. Yaşam macerasında bir konu mankeni değil, kahramanın kendisidir…
Hz. Muhammed: “Kendinizi kıskançlıktan uzak tutunuz; çünkü ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi, iyi davranışları yer bitirir.”
Kaynakça:
http://www.sufizmveinsan.com/cuma/kiskanclik.html
http://www.hurriyet.com.tr/saglik/8381764.asp
http://www.tdk.gov.tr
http://www.hurriyet.com.tr/saglik/6558383.asp?gid=161
http://www.psikologunuz.com/kiskancliktv.htm
http://psikoloji-psikiyatri.com/kiskanclik.html ; Prof. Dr. Erol Özmen
kaynak
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Etiketler
ARINMA
Affetmek
Alglamada
Anlatm
Aramak
Aroma
Astroloji
Astrolojik
Aynalar
BEREKET
BOLUK
Bahar
Bayram
Beden dili
Bedensiz
Beyinde
Beyni
Beynin
Beyniniz
Bilincine
Bilmek
Bitkisel
Burak
DERSLER
Davet
Deerlerimizin
Deniz
Depresyonun
Detoks
Dikkat
Dilek
Disgrafi
Disleksi
EGZERSZ
Egoist
Enerjilerinin
Epifiz
Eruhunuzu
FAYDALANMAK
FAYDALARI
Felsefe
Fregoli
GCJoseph
GERDE
Gcyle
Gelecek
Gidecek
Gizemli
HAYIRLI
Hasta
Hastalklar
Hayal
Hayallerinizin
Hayata
Hikaye
Hiperaktivite
Hipnozu
Holografik
Hologram
Hoşgörü
Illuminati
KORUMA
Kabala
Kadim
Karanlk
Kelimeler
Klasik
Korkular
Korunma
Kristaller
Kuantum Fiziği
Kyamet
LKLERMZ
MEKTUP
MUTSUZ
Makbul
Melek
Merak
Mevlana
Mevlanann
Mezar
Mftolunun
Moloküler
Mucizeleri
NAMASTE
Nazar
Nefret
Niyet
ODAKLANMA
Okuma
Okyanus
POZTF
PRATK
PROGRAMLAMA
Paranormal
Patolojik
Peeling
Peinden
Pratik
Psikoloji
Quantum Düşünce
RAHATSIZLIIMIZ
Rahat
Reformist
Romantik
Ruhsal
Sanat
Sonsuz
Stres
Sufizm
Tehlikeli
Terapi
Uymasn
Zarar
acı
affetme
aile
akıl
başkaları
beden
beyin
bilgi
bilim
bilimsel
bilinci
bilinçaltı
birey
bolluk
cümle
dalga
damla
degerli
düşünce
egzersiz
ekmek
eleştiri. öfke
emsimizi
enerji
evlilik
evren
fayda
fizik
fiziksel
frekans
garip
geliim
gerilim
gerçek
geçmiş
gizli
güven
güzel
harika
hastalık
hayat
hissederim
hoşgörüsüzlük
huzur
huzurlu
ileti
ilâc
inanç
insan
insanlar
kaos
kavga
kelime
korku
kuantum
kurallar
liste
madde
mucize
neşe
olacaksn
olumlama
olumlamas
olumlu
olumsuz
para
paralel
pozitif
psikolojik
refah
ruh
sağlık
seniz
sevgi
sistem
sorumsuzluk
sorun
sorunlar
suyun
sıkıntı
tabiat
tedavi
teori
tesadüf
toplum
zaman
zeka
zellikleri
zenginlik
zerine
zihinsel
çekim
üzüntü
İletişim
şifa
şükretme
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder