Bir bu eksikti! Panikatak, depresyon türlüsünden fobilerimiz derken bir mükemmeliyetçilik noksandı, çok şükür o da oldu…
Evinizde, ilişkilerinizde, iş yerinizde, okulda en iyi olmaya çalışırken ne kadar yıprandığımızın farkında mısınız? Modern dünyada hayat bir yarış, başarı her alanda yegane hedefken, stres,depresyon ve anksiyete yaşayan insanların sayısı giderek artıyor. Hal böyle olunca rahatsızlık sayımız da gün geçtikçe fazlalaşıyor. Şimdilerde ise, ‘mükemmeliyetçilik’ gündemde…
Uzman psikolog Pelin Atasoy’a göre bu, çağımızın rahatsızlığı ve giderek daha çok insan, ‘mükemmeliyetçilik’ten muzdarip olacak.
Mükemmeliyetçiliğe hastalık dedemiz tam olarak doğru olmaz. Mükemmeliyetçilik bir kişilik özelliği olarak tanımlanabilir. Kişinin hayatını oldukça zorlaştıran, törpülenmesi gereken bir özellik. Mükemmeliyetçilik belki de her zaman vardı, ancak adı konmamıştı. Bir süredir var olan ekonomik ve sosyal ortamın bireye yüklediği beklentilerle, kişinin var olmasının/kabul görmesinin dış etkenlere daha da çok bağlanmasıyla mükemmeliyetçiliğin tetiklendiğini ve artış gösterdiğini düşünüyorum.
Kendimin, mükemmeliyetçi özellikler taşıdığını ve bu durumun hayatımı çok zorlaştırdığını fark ettiğimde, bu konu üzerinde okumaya ve araştırmaya başladım.
Mükemmeliyeti insan, kendinin ve/veya çevresindekilerin en ufak bir hatasını bile kabul edemeyen, kendini ya da etrafındakileri sürekli olarak eleştiren, kendi doğrularına göre düzeltmeye çalışan , ulaşılması neredeyse imkansız, gerçek dışı hedefler koyan ve doğal olarak bu hedeflere ulaşamadığında da hayal kırıklığı ve öfke yaşayan, süreçten keyif almaktan uzak, sonu odaklı, sürekli olarak beğenilmeme ve sevilmeme kaygısı yaşayan biridir. Tatminkar ilişkiler yaşaması ve işler yapması oldukça zordur. Kendini ve başkalarını acımasızca eleştirir ve mutsuzluk üretir. Mükemmeliyetçi kişi kendi sırtını sıvazlamadığı, kendini ödüllendirmediği için sürekli olarak dışarıdan onaylanma ve olumlu geri bildirim bekler. Alamadığı zamanlarda da yaşadığı hayal kırıklığı yıkıcı olabilir.
Mükemmeliyetçi kişilerin hayatında çok fazla ‘meli’, ‘malı’ vardır. “Kocam eve asla geç gelmemeli”,”Ben hep eğlenceli biri olmalıyım”, “Arkadaşlarım bana böyle davranmamalı”… gibi takıntılı davranışlar gösterebilir. Sürekli organize etme, planlama, derleme, toplama gibi. Sürekli olarak her şeyi kontrolü altında tutmaya çalışır.
Ben dayattığını düşünüyorum. Bizler sosyal varlıklarız. Toplum içinde yaşıyoruz ve toplumun bizlere getirdiği şeylerden etkileniyoruz tabiî ki. Bunun aksi iddia edilemez. Ben gittikçe dışa odaklı yaşamaya başladığımıza inanıyorum. İç dünyamızdan çok dış dünya önem kazanıyor. Performansa dayalı hayatlar yaşanıyor. Başarılı olmak (tanımı herkese göre değişse de), par kazanmak, kişisel tatmin ve mutluluktan bir adım önde gidiyor sanki.
Kabul görmek ve değerli hissetmek için maddi göstergelere daha çok ihtiyaç duymaya başladı insanlar. Estetik ameliyatlarla daha da genç ve güzel/yakışıklı görünmek, iddialı arabalar ve gösterişli kıyafetlerle önemsenme ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Hep daha iyisi var, daha üst modeli, daha güzeli/yakışıklısı, daha pahalısı, dahası var yani. Ama içe baktığımızda büyük bir boşluk görüyoruz, öyle bir duygusal boşluk ki, ‘daha’larla bile dolmuyor, dolması da mümkün değil. tüm bunlar da kişileri tatminsizliğe ve mutsuzluğa doğru götürüyor kanımca.
Mükemmeliyetçilikle baş etmek oldukça zordur. Çünkü öncelikle mükemmel olmadığımızı kabul etmek gerekir; bu da, ciddi bir farkındalık, cesaret ve iç görü geliştirmeyi gerektirir. Mükemmeliyetçilikle tek başımız mücadele etmek çok hırpalayıcı olabilir. Bu nedenle ben kendinde bu özellikleri gören ve tek başına bu konuyu halletmekte zorlanan kişilere psikolojik destek almalarını öneririm. Bunun yanı sıra mükemmeliyetçi kişiler öncelikli olarak, “ya hep ya hiç” şeklindeki düşünce tarzlarının farkına varmalıdır. Alışkın oldukları olumsuz eleştirel düşüncelerinin yerine daha mantıklı düşünceler koymayı denebilirler. Kendilerine, hata yapmaya hakları olduğunu ve hata yapmadan büyümenin ve gelişmenin mümkün olmayacağını hatırlatabilirler. Kişi yaptıkları için değil, kendi olduğu için değerli ve önemli olduğunu kendi kendine hatırlatmaya çalışmalıdır.
Kesinlikle var. zaten yapılan araştırmalar, mükemmeliyetçilikle anksiyete, depresyon ve obsesif-kompulsif bozukluk arasında yüksek korelasyon olduğunu göstermektedir. Mükemmeliyetçi bireyler, en ufak hatanın bile katastrofobik sonuçlar doğurabileceğine inanır ve bundan dolayı aşırı derecede endişe ve kaygı üretirler.
Yukarıdaki sistemin bize dayatması sorusunda da belirttiğim sebeplerden dolayı bu sorunun artacağına inanıyorum.
Mükemmeliyetçi olup olmadığınızı nasıl anlarsınız
• Sürekli olarak denetleme ve onay alma
• Tekrarlama ve düzeltme
• Aşırı planlama, düzenleme ve sıralama
• Karar vermede güçlük çekme
• Erteleme
• Kaçınma
• Başkalarını değiştirmeye çalışma
• Mükemmel olmanın yarar ve zararlarını ayrı ayrı sıralayın: ödediğiniz bedellerin çok daha fazla olduğunu görebilirsiniz
• Ya hep ya hiç şeklinde eleştirel düşünce tarzının farkına varın: kendiniz ya da bir başkası tarafından mükemmel olmayan şeyler yapıldığında, yapılanların iyi olan yanlarını bulmaya çalışın
• Yapabilecekleriniz konusunda gerçekçi olun: gerçekçi hedefler koydukça, mükemmel olmayan sonuçları, korktuğunuz ya da kaygılandığınız olumsuz sonlara varmadığını yavaş yavaş fark edeceksiniz
• Eleştiri karşısında ve kendiniz hakkında daha nesnel olmaya çalışın: eğer biri sizi yaptığınız bir hatadan dolayı eleştirirse, hatanızı anlamaya çalışın ve hata yapma hakkınız olduğunu hatırlayın. Hatasız öğrenme ve gelişmenin de mümkün olmayacağını unutmayın.
Kaynak: Elele, Haziran 2010
Tags: depresyon, fobi, manset, Mükemmeliyetçilik, Panikatak, Pelin Atasoy, psikiyatri, psikoloji, Ruh Sağlığı, Uzman PsikologCategory: Psikoloji, Ruh Sağlığı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder