31 Ağustos 2013 Cumartesi
Reiki ile Yaşam
30 Ağustos 2013 Cuma
KUANTUM DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE HAYALLERİNİZİ GERÇEKLEŞTİRİN.
Çok istiyorsunuz, düşünüyorsunuz,
hayal ediyorsunuz, olumlamalar yapıyorsunuz
ve
Hayatınızda aynı şeyleri tekrar tekrar yaşıyor musunuz?
Hala yaşamınız istediğiniz gibi gitmiyor mu?
Daha iyisini hak ettiğinize inanıyor ve istekleriniz gerçekleşmezken, neden bazı insanların bu kadar şanslı olduklarını düşünüyor musunuz?
O ZAMAN ;
”KUANTUM DÜŞÜNCE SİSTEMİ İLE İSTEDİĞİNİZ HAYATI YAŞAMAK ELİNİZDE”
SEMİNERİMİZE DAVETLİSİNİZ….
KATILIM SAYIMIZ SINIRLIDIR.
İLETİŞİM VE REZERVASYON İÇİN 0 532 375 92 49 NO’LU TELEFONDAN BİZE ULAŞABİLİRSİNİZ.
http://www.facebook.com/l.php?u=http%3A%2F%2Fwww.aktifkocluk.com&h=uAQHAbbmW&s=1
info@aktifkocluk.com
27 Ağustos 2013 Salı
”NEREDEN BAŞLASAM, NASIL ANLATSAM ?” WORKSHOP
NEREDEN BAŞLASAM, NASIL ANLATSAM?
”Usta Konuşmacıların Sahne Sırları”
”En az iki kişinin bulunduğu her ortam bir topluluk, bir topluluk önünde yaptığımız
her konuşma bir sunum, sunum yaptığımız her alan bir sahnedir.”
…
Neden ”Nereden Başlasam, Nasıl Anlatsam”?
Çünkü bir gün:
Bir fikri ya da projeyi kabul ettirmek, bir ürünü ya da hizmeti satmak
birilerini bir şeylere ikna etmek; her şeyden öte, iletişim konusunda
yetkinleşmek gereği duyabiliriz.
NNLP uzmanı, eğitim tasarımcısı ve oyuncu M. Şemseddin Terlan,
topluluk önünde etkili iletişim kurmak ve sunum becerilerini
geliştirmek isteyen herkesin katılabileceği bir workshop
gerçekleştiriyor.
”Nereden Başlasam, Nasıl Anlatsam?”,
dünyaca ünlü konuşma ustalarının, izleyenleri kendilerine hayran
bırakan etkileyici sahne performansları ve onları başarıya götüren
ortak özellikler baz alınarak hazırlandı.
Eğer konuşmalarınızla hatırlanmak, konusunda aranan bir isim ve
marka olmak istiyorsanız, sizi ”Nereden Başlasam, Nasıl Anlatsam?”
workshopuna bekliyoruz.
Kimler için ”Nereden Başlasam, Nasıl Anlatsam”?
Emlakçılık, hukuk, politika, reklamcılık, spor, eğitim, danışmanlık,
terapi, medya, koçluk, İK, satış, pazarlama, sosyal sorumluluk
alanlarında çalışanlar ve de kendini iletişim sanatı alanında
geliştirmek isteyen herkes katılabilir.
Bilgiyi ve beceriyi kaynaştıran ”Nereden Başlasam, Nasıl Anlatsam?”,
üç günlük bir atölye çalışmasıdır.
İçerik:
1. Gün: Giriş, temel kavramlar, genel ilkeler, selamlama,
sinerji yaratma, psikokomedya, metafor kullanma, animasyon.
2. Gün: Konuya geçiş, dikkat yönetimi, 4 Mat Tekniği,
hipnotik iletişim, sahnenin kullanılması, bedenin duruşu ve
kullanılması, ortamın ve araçların kullanılması.
3.Gün: Sahnede zamanlama, sahne imajı, performans çalışması,
soru ve cevap, kapanış.
DEYATLI BİLGİ VE REZARVASYON İÇİN 0 532 375 92 49 ‘dan ulaşabilirsiniz.
25 Ağustos 2013 Pazar
KENDİNİ TANI- 3 D YÖNETİMİ EĞİTİMİ BAŞLIYOR
EĞİTİMLE GELEN KAZANIMLAR:
Kendini tanıyarak amaç ve hedef belirleyebilmek Yaşam değerlerini keşfetmek Özdeğer -Özgüven ve Özsaygıyı arttırmak Doğru ve hızlı kararlar alabilmek Hayır diyebilmek ve benlik sınırları koruyabilmek İletişim becerilerini geliştirmek Olumlu düşünce, tutum davranışı hayata geçirebilmek Öfke kontrolünü sağlayabilmek Duyguları yönetebilmek ve geçmişi affetmek Tepkisel davranıştan etkisel davranış modeline geçebilmekEĞİTİM İÇERİĞİ
A) KENDİNİ TANI ( KİŞİSEL GELİŞİM VE FARKINDALIK EĞİTİMİ )
1) Ben kimim?
Hedeflerinizi belirleyin
Johari Penceresi ile kendini tanımak
Hedefe ulaşmanın önündeki engeller
Değerlerin keşfi
2) Kendin Olmak
”Kendin olmak” ne demek?
Farkındalık nedir?
Öğrenme düzeyleri
İnsanın dört yapısı
İhtiyaçlar piramidi
Ben’liği tanıma
Özsaygı
Karar analiz tablosu ( Swot analizi)
Disney karar verme stratejisi
Benlik sınırlarını koruyabilmek
Hayır diyebilmek
Sınırlar koyabilmek
İçsel kaynaklarla tanışma
3) Kendini gerçekleştir
3 D YÖNETİMİ
Düşünce yönetimi
3 D Yönetimi modeli
Zihin nasıl işler?
Zihne nasıl format atılır?
Zihnin yapısı
Zihin programlama ( NLP)
Bilinçaltı otomatik programlamalar
Olumlu zihin tutumu tekniği ( OZT )
Duygu yönetimi
Duygusal bedeni sadeleştirme
Duygular ne işe yarar?
Hayatımızdaki iki önemli duygu
Duygularla motivasyon yönetimi
Temel duygu kümeleri ile çalışma
Duygu yönetim teknikleri
Duyguları Yükseltme
Duygusal özgürleşme ile geçmişi bırakmak ( Affetme)
Çapa atma tekniği
Davranış yönetimi
Tepkisel davranışı etkisele çevirmek
NLP ‘inin başarı modeli
Zihinde yeni davranışı üretmek
Etkisel davranışa geçmek
Hedefe ulaşmak
EĞİTİM SÜRESİ: 48 saat
23 Ağustos 2013 Cuma
KUANTUM DÜŞÜNCE EĞİTİMİ
Düşünüyorsunuz,
Olumlamalar yapıyorsunuz ve hayatınızda aynı şeyleri tekrar tekrar
yaşıyor musunuz?
Hala yaşamınız istediğiniz gibi
… gitmiyor mu?
OLMAYANIN NEDEN OLMADIĞINI
MERAK EDİYOR MUSUNUZ?
Bu programda hiç duymadıklarınızı duyacaksınız!BİLMEDİĞİNİZ SIR KALMAYACAK!•Düşünce gücümüzle iyilikleri çağırıp, kötülükleri uzaklaştırabilir miyiz?
•Kuantum da inanmak önemli midir?
•Yüzeysel veya anlık düşüncelerimizin gerçekleşme payı nedir?
•Düşünce gücümüz elimizdeki sihirli değnek midir?
•Bu gücümüzü nasıl kullanacağız?
•Olumsuz olarak aklımızdan geçen düşünceler de gerçekleşir mi?
•Hayatınızı olumsuzlaştıran düşünceleri nasıl olumluya çevirirsiniz?
•Bağımlılıklarınızdan nasıl kurtulursunuz?
•İstediğiniz hayatı ve kimliği nasıl oluşturursunuz?
•Hayatınızda bolluk-bereket-sağlık ve huzuru nasıl sağlarsınız?
•Sınırlayıcı engelleyici düşünce kalıplarını fark ederek bunların yerine güçlendirici inançları nasıl koyarsınız?
•Negatif çekirdek inancınızı nasıl temizlersiniz?
TARİH : 8 Kasım 2012- Çarşamba ( Eğitim başlangıç tarihi)
SÜRE : 72 SAAT
KATILIMCI SAYISI 10 KİŞİ İLE SINIRLIDIR.
AKŞAM VE GÜNDÜZ OLMAK ÜZERE İKİ EĞİTİM SINIFI AÇILACAKTIR.
Detaylı bilgi için iletişime geçebilirsiniz.
22 Ağustos 2013 Perşembe
NLP İLE İLETİŞİM USTALIĞI – WORKSHOP
Nlp ile İletişim Ustalığı workshop eğitimimiz 8 haftadan oluşmaktadır.
Her haftaki programımız interaktif bir şekilde 2 saat sürecek.
8 haftalık program sona erdiğinde eşiniz, çocuklarınız, iş arkadaşlarınız
ve çevrenizdeki insanlar ile sağlıklı iletişim kurmaya başlayacaksınız.
Onları daha net anlayabilecek, size güvenip, sizi dinlemelerini
sağlayabileceksiniz. Bununla birlikte bazı dil kalıplarını da
öğreneceğinizden, karşınızdaki kişileri ikna etmeniz kolaylaşacak.
Bu öğrendiklerinizi hayatınızda değer verdiğiniz kişiler üzerinde
uygulayarak, onlarla sağlıklı ilişkiler içinde olabileceksiniz.
EĞİTMEN : TUĞCAN ÖZEN ( Yaşam Koçu- NLP uzmanı)
EĞİTİM ÜCRETİ :
İlk hafta 30 TL
Diğer haftalar : 40 TL
Sekiz haftalık workshop eğitimi 250TL+KDV
EĞİTİMİMİZ OLUŞTURULACAK GRUPLARA GÖRE;
22 MART CUMA 19:00-21:00
23 MART CUMARTESİ 17:00-19:00 OLARAK DÜZENLENECEKTİR.
UYGUN OLAN GRUBU BİZE ULAŞARAK KAYIT YAPTIRABİLİRSİNİZ.
İLGİNİZE TEŞEKKÜR EDERİZ.
KATILIM SAYIMIZ SINIRLIDIR.
REZERVASYON İÇİN ; 0 532 375 92 49 No’lu telefondan bize ulaşabilirsiniz.
info@aktifkocluk.com
http://www.aktifkocluk.com/
1. Hafta:
1- Nlp nedir?
2- Öğrendiğimiz şeyler hafızaya nasıl kaydedilir?
3- Bağlamlar nasıl oluşur?
4- Bilinç ve Bilinçaltı nedir ve nasıl işler?
5- Kişilik nasıl oluşur ve nasıl karar alırız?
6- İllüzyon Korkularımız nasıl oluşur?
7- Çekirdek inançlarımız neler?
8- Değerlerimizi belirleyen kriterler neler?
2.Hafta:
1- İletişim nedir?
2- İletişim sorunları
3- Sözlü ve sözsüz iletişim
4- Sağlıklı iletişim için atmamız gereken adımlar
5- Dilin Yapısı ve Dil Bilim
6- Yeniden Çerçeveleme
3.Hafta
1- Dünya Modellerimiz
2- Farkındalık
3- Varsayım ve Yargılama
3- İletişimde Uyum
4.Hafta
1- İletişimde Dinlemenin Önemi
2- İletişimde soru sormanın gücü
5. Hafta
1- Dilin Kullanımı ve verdiğimiz mesajlar nasıl olmalı
2- Metafor Oluşturma
3- Çocuklarla sağlıklı iletişim kurma yöntemleri
4- Konuşan kişinin anlaşıldığını anlaması için gerekli yöntemler neler?
6. Hafta
1- Meta Modeller
2- Temsil Sistemleri
7. Hafta
Meta Programlar
8. Hafta
1- Kişilik Tipleri
2- İkna Yöntemleri
19 Ağustos 2013 Pazartesi
Kuantum Koçluk İle Zihine Yeniden Format Atmak Mümkün
Hayat bize her gün hatta her an yeni bir şeyler öğretir. Yaşadığımız her deneyimin içinde almamız gereken ve bizi ilerleten bir öğreti yatar. Bu öğretiyi göremediğimizde, yaşam, dersini bize aktarmak için tekerrüre devam eder .Bu olaylar her zaman negatif olmak zorunda değildir ama biz çoğunlukla acı, nefret, üzüntü, korku gibi negatif duyguları yaşadığımızda öğrenmeye geçeriz.
Acı bizi değişime zorlar. Nasıl sürekli aşkı yaşıyor olmak ve bu duygunun vücudumuzda yarattığı coşkuya kalp ritmi dayanmaz ise korkunun da sürekli yaşanıyor olması bizi yorar. Bu durumda zihnimiz bizi korumak adına otomatik savunma mekanizmalarından birini seçer.Bu seçimler farklı olabilir.
Zihin ya yaşananları yok gibi sayar bilinçaltına iter, yaşananları unuturuz yada yaşadığımız olaylarla ilgili sorumlukları başkalarına devrederiz ve kabul etmeyiz. İki durumda da bilinçli zihnimiz rahatlamış gibi görünse de aslında bilinçsiz zihnimiz bunun kaydını tutmaktadır. Ve bu deneyimin ve bize yaşattığı duygu bilinçaltında bozu plak gibi çalmaya devam eder.
Zaman zaman yaşanan bir olay, bu güncel olmayan bilgiyi ortaya çıkarır.Ve biz hiç beklenmedik bir durum karşısında anlamsız bir tepki vererek kendimizi korumaya çalışırız.Üstelik bunu da neden yaptığımızı bilmeden.Çevremizdeki kişilerde bu davranışlarımıza tam bir anlam veremedikleri için bizim verdiğimiz tepkiyi kişisel algılarlar ve böylece çatışmalar başlar.
İletişimdeki en büyük engellerden biri de zihnimizde farklı zamanlarda yüklenmiş bu programların karşımızdaki kişinin yüklenmiş programına uyumu yakalayamamasıdır.Bu anlamda zihnimizdeki bu düşünceler bloklar(etiketleme) oluşturarak bizi koruma amacıyla her zaman ortaya çıkabilir.Bilinçaltımızın sadece iyi niyetle bizi savunmak için geliştirdiği bu programın yapısı bir süre sonra hayatımızda istediklerimize ulaşmayı da etkiler. Ve biz artık tekrar tekrar aynı olayları neden yaşadığımızı anlayamaz halde, sadece söylenerek, içerleyerek, haksızlığa uğradığımızı düşünerek ve bir şeylere kızarak hayatımızı hep negatif bir döngüyle yönlendirir dururuz.
Beyin gerçekten programlanmış bir bilgisayar gibi çalıştığı için; hayatımızla ilgili farklı sonuçları almak istiyorsak öncelikle bu programların ( negatif inançlar) silinmesi işlemini gerçekleştirmek ve bu silinen programın yerine de yeni olumlu programı (olumlu düşünce modelini) yerleştirmek gerekir. İşte kuantum koçluk hizmetinin gerçekleştirdiği de tam olarak budur.
Sevgiyle kalın…
18 Ağustos 2013 Pazar
YAŞAM CESURLARI SEVER
Çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç oğlu, orta ikideyken öğretmeni onlardan, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istediği konusunda bir kompozisyon yazmasını ister.
Çocuk, bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan yedi sayfalık bir kompozisyon yazar. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlatır. Hatta hayalindeki iki yüz dönümlük çiftliğin krokisini de çizer. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterir. Ertesi gün hocasına sunduğu yedi sayfalık ödev, tam kalbinin sesidir. İki gün sonra ödevi geri aldığında, kağıdın üzerine kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir “sıfır” ve ” dersten sonra beni gör” uyarısını görür.
“Neden sıfır aldım ?” diye merakla sorar hocasına.
” Bu ödev, senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal ” der hocası.
” Paran yok. Gezgin bir aileden geliyorsun. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da almalısın. Bunu başarman imkansız” der ve ekler: ” Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.”
Çocuk evine döner. Uzun uzun düşünür. Babasına danışır. “Bak oğlum,” der babası, “bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu, senin için oldukça önemli bir seçim.”
Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürür hocasına;
” Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin …Ben de hayallerimi.’’ Der.
O orta iki öğrencisi, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev ise şöminenin üzerinde asılı…
En son ne zaman yapmak isteyip de yapmadığınız şeyler, dışarıdan engellendiği için harekete geçmediniz?
İnsanlar özgüven sahibi olamadıklarından yakınır. Gerçekte özgüven eksikliğinin altında yetersizlik duygusu yatar. Çoğu kişi çocukluğundan itibaren ya kıyaslanma, ya da sürekli korkutularak motive edilmeye çalışıldığı için takdir edilmez. Kişi takdir edilmediğinde kendi gücünün veya potansiyelinin farkında varamayacağı için, içten içte O da kendi yetersizliğine inanır.
‘’Ne kadar beceriksizim’’.
’’Benim kafam matematiğe basmaz’’.
’’Tek başıma alış veriş yapamam’’….gibi bir çok olumsuz yükleme ile kişi kendini suçlar durur. Ve bir kez daha ne kadar yetersiz olduğunu kendine kanıtlar.
Bu yüzden bir şey yapmak için harekete geçtiğimizde iki sabotajcı bizi durdurmaya çalışır. Bunlardan birincisi başarısızlık korkusu, ikincisi rahatlık alanından çıkarak sorumluluk almak istememektir. Her ikisinin altında da kişi bir şeyi yapamadığında kendini yetersiz hissedecek, çevresinin takdir ve onayını alamadığı için kendini daha da kötü hissedecektir. Bununla beraber her ne kadar korkular insanı durdursa da sonuca ulaşılamayan her hayal, isteyip de yapamadığımız her eylem bizim özgüvenimizi daha da düşürecektir. Kişi buna rağmen harekete geçmemeyi yine de tercih edebilir. Çünkü kişi başarısızlık duygusunu yaşamamak ve yüzleşip kendine olan saygısını kaybetmektense, hiç bir şey yapmamayı tercih eder. Ve harekete geçmemek içinde, yapmak istediği şeyin neden olmayacağı ile ilgilide kendini inandıracak geçerli sebepleri bulur ve buna inanır.Bazen de dışarıda birilerini suçlar yada kurban rolünü oynayarak kendine olan güvenini kaybetmemeye çalışır.Bu kısır döngü böyle devam eder durur.
Kendine inanan ve güvenen kişiler ise hedeflerine mutlaka ulaşırlar. Çünkü bu kişiler cesur insanlardır. Cesur insan korkmayan değil korkularına rağmen yola çıkan, kendi yeterliliği ve değerliliğinin farkında olan insandır.
Herhangi bir konuda harekete geçebilme cesareti gösteren insan ‘’Yapabilme ‘’ inancını da içinde taşır.
‘’Ben bu sınavı başarabilirim’’
‘’Kendi kendime yetebilirim’’
‘’İlişkilerimi düzenleyebilir ve sağlıklı ilişkiler kurabilirim.’’
Ben avukat, ressam, müzisyen, öğretmen, iyi bir anne, baba olabilirim.’’
……………………………..yapabilirim dediğiniz her şey için harekete geçmeye de istekli olursunuz.
Kişi yapabildiğini gördükçe kendine olan güvenini de, kendine olan saygısını da güçlendirir. Böylece kendine inanan ve güvenen insan olarak kendini daha çok sever ve takdir eder. Bu da kişin öz değerini güçlendirir. Öz saygısı gelişmiş insan, özgüveni yüksek ve kendiyle barışık insandır.
Özsaygı için harekete geçmek ve yapabilmek gereklidir. Şimdi isterseniz bu güne kadar isteyip de eyleme geçmediğiniz bir konuyla ilgili size soracağım birkaç koçluk sorusuyla harekete geçebilmek için farkındalık oluşturalım.
Şu anda en çok neyi yapmak, gerçekleştirmek ve hayatınızda neyi değiştirmek istersiniz?
Eğer hala harekete geçmiyorsanız sizi durduran nedir?
Sizi engelleyen şeyle ilgili ne düşünüyor? Ne hissediyorsunuz?
Bu gerçek mi? Yoksa varsayım mı?
Sizi engelleyen bu inancı değiştirmek için neye inanmalısınız?
Bununla ilgili hangi yeterliliğe sahipsiniz?
Hangi konularda donanımınızı arttırmalısınız?
Bu adımı atmaya ne zaman başlayacaksınız?
Peki ilk adımınız ne olmalı?
Ve şimdi sizce harekete geçmek ve hayallerinize ulaşmak için başka neye ihtiyacınız var? Bu soruların cevapları ile hedeflerinize ulaşabilir,sizi neyin engellediğini bulabilirsiniz.
Hoşça kalın,
Hayatı coşkuyla yaşayın.
16 Ağustos 2013 Cuma
SEVGİYLE HER ŞEY O KADAR GÜZEL Kİ !
Bir zamanlar çocuktuk ve çok mutluyduk.
Hele ki bayramlarda…Bizim için yeni elbiseler,çeşit çeşit şekerler,harçlık ,bol bol el öpmeler ve birlik beraberlik demekti…
Şimdi geçmişe baktığımızda o güzel anılar her ne kadar bizi unutsa da, biz tekrar hatırlayalım..
Bu bayramı hepsinden MUTLU KILALIM..
Sevdikleriniz ve sevenlerinizle…
14 Ağustos 2013 Çarşamba
KUANTUM DÜŞÜNCE İLE İSTEDİĞİNİZ YAŞAMI YAŞAYIN
Hayatımızı tanımlayan düşüncelerimizdir. Pozitif veya negatif her türlü düşünce ise inançlarımızı yani hayatı nasıl yaşayacağımızla ilgili kararlarımızı oluşturur. Değişim isteniyorsa bizi engelleyen negatif inançların (negatif çekirdek inanç) değiştirilmesi ve olumlu düşünce yapısına geçişi sağlanmalıdır. Hayatınızda süregelen aynı döngüler varsa ve istemediğiniz kişi, olay, durumları kendinize çekiyorsanız zihninize format atma zamanı gelmiş demektir. Bu amaçla; 4 Nisan perşembe günü seminerimize katılanlar arasında yapacağımız bir çekilişle negatif çekirdek inanç temizlik çalışması yüzde elli indirimli uygulama fırsatı sunuyoruz. Rezervasyon için 0 532 375 92 49 no’lu telefondan bize ulaşabilirsiniz. TEMİZ ZİHİN =MUTLU YAŞAM…:)
https://www.facebook.com/events/347565285343455/
12 Ağustos 2013 Pazartesi
KOÇLUK İLE LİDER YÖNETİCİLİK EĞİTİMİ TANITIM SEMİNERİ
FARKI YARATMAK VE FARKLI YÖNETMEK BAŞARININ ANAHTARIDIR!
Yeni Vizyon Yöneticilik ile başarıya giden yolda değişimi yakalamak
isteyen sizlerle birlikte olmak istiyoruz…….SİZİN İÇİN DE,
Personelinizin yeteneklerini ortaya çıkarmak ve doğru işe yerleştirmek
Çalışanlarınızı harekete geçirerek motivasyonu sürekli kılmak
Kendinize bağlı ve güvenilir çalışanlarla uzun süre çalışmak
Yenilikleri yaratmak ve güçlü takımlarla geleceği yönetmek ÖNEMLİYSE,
Seminerimize gelin ve başarılı yöneticilerin neleri farklı yaptıklarını
gözlemleyin, dünyanın en önemli yöneticileri arasında yerinizi alın!
TARİH:13.02.2013
SAAT:19:00
SEMİNERİMİZ ÜCRETSİZDİR.
KATILIM SAYIMIZ SINIRLIDIR.
EĞİTİM SÜRESİ : 80 SAAT
DETAYLI BİLGİ İÇİN 0 532 375 92 49 NOLU TELEFON YADA info@aktifkolcuk.com ADRESİNDEN ULAŞABİLİRSİNİZ.
KOÇ YÖNETİCİ VE YÖNETİCİ KOÇLUĞU EĞİTİM İÇERİĞİ
1. Koçluk Nedir ?
Koçluk Ne Değildir ?Koçların SorumluluğuKoçluk OrtamıKoçluk Sistem Döngüsü2.Koç yönetici kimdir ?
Koç Yönetici Kimdir ?Koç Yöneticinin Çalışan Verimliliği Üzerine EtkisiYöneticilikte koçluk yaklaşımının önemi İşletme Başarısının Dört AyağıKoç Yöneticinin ÖnemiKurumsal VerimlilikVerimlilikte Artışİş Dünyasında Koçluk İle İlgili Bazı Araştırma SonuçlarıKoç yöneticinin klasik yöntem yaklaşımından farkıBakmak mı Görmek mi ?
Katalizör YöneticiYetenek ve PerformansKoç Yönetici Neyi Farklı Yapar ?Koç yöneticinin sahip olması gereken becerilerA. Pozitif Ego ile hareket edebilmek
B. Yargısız olmak ve uyumu yakalamak
C. Pozitif düşünce ve olumlu düşünebilme becerisi
D. İçsel liderlik sahibi olmak
TEMEL KOÇLUK BECERİLERİNİ KAZANMAKA. Bağ kurmak
B. Uyumu yakalamak
Temsil SistemleriKişilik Tiplerini TanımaSağ – Sol beyinC. Aktif dinleme
D. Güçlü sorularla cevap almak
E. Geri bildirim vermek
F. Yaşam çarkı ile değerlendirme
G. Amaç ve hedef oluşturmak
H. Koçlukta temel uygulama modeli ile anlık çözümler yakalamak
A. Duygusal zeka
B.İletişim süreci
C.Etkin iletişim paradigması
D.İletişimde “SEN” ve “BEN” dili
KİŞİSEL YÖNETİM VE İŞ YÖNETİMİ BECERİLERİ1. KİŞİSEL YÖNETİM BECERİLERİ
A. Organize olma / Kadro oluşturma
B. Planlama ve bütçelemeC. İstikrarı ve düzeni korumaD. Takımı ve insanları yönetmeE. Vizyoner bakış/ Yön belirlemeF. Değişimi destekleme /risk almaG. Kontrol etme ve problem çözmeH. Mentörlük ve ilham verme2.İŞ YÖNETİM BECERİLERİ
İletişim becerileriKarar alma – Problem çözme Zaman yönetimi Motivasyon ve moral Sorumluluk alma / verme/ Delegasyon Kişisel gelişim İş ve özel hayat dengesi Amaç ve hedef oluşturma Takım olmak10 Ağustos 2013 Cumartesi
MUTLU BİRLİKTELİKLER YAŞAMAK SİZİN ELİNİZDE!
Hepimiz ilişkilerimizde, evliliklerimizde hep mutlu olmak isteriz. Dahası, mutluluğumuzun daim olmasını bekleriz. Buraya kadar her şey tamam… Bunun nasıl sağlanacağına dair kulaktan dolma birçok kalıp duyuyoruz. Aslında bunun belli bir formülü ya da denklemi yok!
Yani mutlu birliktelik /evlilik = sevgi + şefkat + sadakat + aşk + cinsellik + anlayış + özveri + empati + ………… gibi artık hepimizin ezberlediği bu kalıpların çok daha ötesinde bir olgu…
Bu öğretilmiş formüller iyi, güzel, hoş da önemli olan tüm bunları bilmek değil, bu bilgileri içselleştirmek ve hayata geçirebilmek. Örneğin sigara içmenin sağlığa ne kadar zararlı olduğunu hepimiz çok iyi biliriz. Ama bunu bilmemize rağmen sigara içiyorsak bu bilgiyi bilmemiz anlamını yitirir.
O halde hemen bugün, hatta şimdi önereceğim uygulamaları (en azından bir ya da ikisini) eyleme dönüştürelim. Hepsini bir güne sığdırmaya çalışmayın. Vakit çok, eylem çok…
İşte eylemler;
Her şeyden önce karşınızdaki insandan hiçbir şey beklemeyin. Evet, yanlış duymadınız. Beklentiler insanı yorar, üzer bazen de derin hayal kırıklıkları yaratır. Sadece sevginizi koşulsuz verin ve arkanıza göz ucuyla dahi bakmayın. Siz “seni seviyorum” , “seni özledim” dediniz ya da büyük bir heyecanla ona bir sürpriz yaptınız. Ama o cevap vermedi ya da sürprizinize hiç tepki vermedi. Üzülmeyin, bunu dert etmeyin. Karşılık beklemediğinizi gördüğünde bakın neler olacak hayatınızda. Ne kadar az beklenti, o kadar çok mutluluk…
Şu anda karşı taraftan beklediğiniz her neyse hemen onu yapın. Örneğin aramasını istiyorsanız siz arayın, size hoş bir sürpriz yapmasını istiyorsanız siz onu mutlu edecek bir sürpriz yapın. Bir düşünün bakalım şu an onu ne mutlu ederdi? Ve hemen harekete geçin. Aklınızda olsun birini mutlu etmek, mutlu olmanın temelidir. (Beklentiyi ortadan kaldırmak için ilk eylem)
Karşınızdaki insanın beğenmediğiniz yönlerini değiştirmek ya da değişmesini beklemek yerine, işe kendinizi değiştirerek başlayın. Çünkü bir başkasında beğenmediğimiz her ne ise aynı şey aslında sizde de vardır. Bu değişmez bir gerçek. O halde değişim sizinle başlar. Siz değiştiğinizde tüm dünya değişir. Hadi değişmeye başlayın o halde.
Kısıtlamaya çalışmak yerine güvenin ve özgür bırakın. Çünkü kısıtlamak, kıskanmak, güvenmemek “öz” ün değil, egonun yarattığı bir duygudur. Güvendiğinizde ve özgür bıraktığınızda eğer başka bir yerde ve başka biriyle mutlu oluyorsa onu engellemeye çalışmamalısınız. Sevmek aynı zamanda karşınızdaki insanın mutlu olma hakkına saygı duymak ve buna izin vermektir.
Hoşunuza gitmeyen bir davranışla karşılaştığınızda kızmak, bağırmak, hemen tepki göstermek yerine onu anlamaya çalışın. Davranışının arkasında bunu hangi duyguyla yaptığını fark ettiğinizde tepki göstermek yerine bir süre sonra gülümseyerek onu anlamaya başladığınızı göreceksiniz.
Birbirinizin “yaşam alan”larına saygı ve anlayış gösterin. Bunu açıklamak yerine Sevgili Halil Cibran’ın o muhteşem anlatımını sizlerle paylaşmak istiyorum;
“Siz birliktelik için doğmuşsunuz. Ölüm meleğinin beyaz kanatları sizi ayırana kadar ayrılmayacaksınız. Tanrı’nın sessiz tanıklığında bile beraber olacaksınız, ama birlikteliğinizde mesafeler bırakın; bırakın ki, cennetin rüzgarları aranızda dans edebilsin… Birbirinizi sevin ama aşk tutsaklığı istemeyin. Bırakın aşk, ruhunuzun kıyılarına vuran dalgalar gibi olsun… Birbirinizin bardağını doldurun ama aynı bardaktan içmeyin; ekmeğinizden verin birbirinize ama aynı somundan ısırmayın. Birlikte şarkı söyleyin; lakin birbirinizi yalnız bırakmayı da bilin, sazın telleri de yalnızdır ve armoni içinde aynı melodiyi seslendirir. Birbirinize kalbinizi verin ama karşılıklı kilitleyip saklamak için değil! Sadece hayatın eli o kalbi saklar! Birlikte durun, ama yapışmayın, tapınakların sütunları da bitişik değildir! Ve unutmayın; meşe ile çınar birbirlerinin gölgesinde büyümezler”.
SEVGİ VE AŞK’LA…
http://www.womenist.net/tr/p-10158/Ask_ve_iliskiler/mutlu_birliktelikler_yasamak_sizin_elinizde__.html
Categories: Yazılarımız Tags: beyin, biliçaltı, çekim yasası, dönüşüm, kişisel gelişim, kuantum, kuantum evlilik, kuantum fiziği8 Ağustos 2013 Perşembe
ACCESS BARS İLE DEPRESYONA NASIL VEDA EDİLİR ?
ACCESS BARS İLE DEPRESYONA NASIL VEDA EDİLİR ?
Geçenlerde bir danışanım annesini seansa getirdi. Öfkeli ve çaresiz bir şekilde “annemi size bırakıyorum, ne yapıyorsanız yapın lütfen, artık hiçbirimiz tahammül edemiyoruz ona” dedi. Ben de sakince olanı biteni anlatmasını istedim.
“ Annem uzun zamandır depresyonda, kimseyle konuşmuyor, yemiyor, içmiyor, hiçbirimizin yüzüne bakmıyor, sadece kendi kendine sürekli ölmek istediğini mırıldanıp duruyordu. Onu böyle görmeye dayanamıyorduk. Durum epey vahimdi anlayacağınız. 2 hafta önce Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yatırdık. 10 gün hastanede tedavi gördükten sonra doktorlar bazı antidepresanlar verdiler ve sonrasında annem taburcu oldu. Değişen hiçbirşey olmadığı gibi, ilaçlar annemi daha da hayattan kopartmaya başlamıştı. Lütfen annemi iyileştirin” dedi.
Kadıncağız koltukta başı sürekli önde “ben ölmek istiyorum,beni bırakın” diyerek bir öne bir arkaya doğru sallanıyordu.
İçimden bir ses danışanıma, Kuantum tekniklerinden önce “ACCESS BARS” enerji uygulamamı söylüyordu. Herzamanki gibi iç sesimi dinledim ve çalışmayı uyguladım.
Access Bars’ı uyguladıktan sonra danışanım ilk defa başını kaldırıp gözlerime baktı, kısık bir sesle ve hafifçe tebessüm ederek “bana ne yaptınız bilmiyorum ama çok tuhaf, şu an iyi hissediyorum kendimi”dedi. Tabi çok mutlu olmuştum .
Ama en güzel haber ertesi gün oğlundan geldi, telefonda ; “Biliyor musunuz annem uzun zamandır ilk defa sabah bizimle kahvaltı yaptı, üstelik herbirimizin gözlerinin içine bakarak ve neşeli bir şekilde sohbet etti. Ölmek istiyorum cümlesindense eser yok. Şükürler olsun…”dedi.
Tabi, pozitif dönüşümüne tanık olduğum her insan gibi bu dönüşüm de beni tarifsiz mutlu etmişti.
Sonrasında belirli periyotlarda Access bars’a devam ettik. Birkaç seanstan sonra danışanım antidepresanlarını bıraktı.
Burada önemli olan şu ki ; asıl şifacı her zaman şifayı almak isteyendir.
TANRI’NIN ŞİFASI HEPİMİZİN ÜZERİNDE OLSUN…
6 Ağustos 2013 Salı
“SEVGİ” İLE ÖZGÜRLEŞİN…
Konuyu ikili ilişkiler açısından “kuantum düşünce sistemi”ne göre irdeleyelim. Hepimizin etrafında çıplak gözle göremediğimiz elektromanyetik dalgalar var. Ve bu dalgalar, duygu ve düşüncemiz ne ise o doğrultuda titreşim gönderir ve yayarlar. Yani “temel duygu tonu”nuz korku ise hep sizi korkutan kişi, durum ve olayları hayatınıza çekersiniz. Ya da tam tersi “sevgi enerjisi” yayıyorsanız hiç şüphesiz sevdiğiniz ve sevildiğinizi hissettiğiniz kişi ve durumları hayatınızda yaratırsınız.
Ama gelin görün ki bu iki enerji başta müthiş bir güçle birbirlerini çektikten sonra, aniden yine aynı güçle itmeye başlar. Yani hayatı korkularla, güvensizliklerle geçmiş olan ve bu nedenle hayata ve insanlara güvenmeyen biri, yüreği koşulsuz sevgiyle dolu, korkularından arınmış, içsel dinginliği yakalamış birine aşık olabiliyor. Başta bu çekim iki tarafı inanılmaz etkileyebiliyor. ”İşte hayatımın aşkı”diye içinizden haykırırsınız ya bazen… Ancak kısa bir süre sonra bu duygular yerini birden kopuşlara bırakabiliyor. Yani “sevgi” ve “korku” bir arada barınamıyorlar belki de…
Eğer bu şekilde başlayan ve sonlanan bir ilişkiniz varsa, şu anda ya da geçmişte, üzülmeyin, öfkelenmeyin, bunu dert etmeyin,”Nerede hata yapıyorum? ” demeyin ve en önemlisi de kendinizi ya da karşınızdaki insanı suçlamayın. Çünkü artık cevabı biliyorsunuz. Eğer siz hala Tanrı’ya, evrene, hayata, insanlara güvenmiyor ve hayattan korkuyorsanız bunu değiştirmeniz kolay… Siz yeter ki isteyin… Korkularınıza sebep olan, bilinçaltınızda kayıtlı ve farkında olmadığınız kodlamaları, kayıtları fark edip değiştirdiğinizde kısa zamanda siz de sevgi enerjisi yaymaya başlayacaksınız. Ve sadece bu enerjinizi değiştirmekle kalmayacak, aynı zamanda da aynı güzel enerjileri hayatınıza çekebileceksiniz.
Öte yandan, korkularıyla yaşamaya devam etmek isteyen insanların bu seçimlerine de saygı duymak gerekir. Çünkü tekamül yolculuğunda bu duyguyu hala deneyimlemek isteyen insanların özgür seçimlerine müdahale edilmemeli…
O halde; korkularla kuşatılmış bir yaşam mı, koşulsuz sevgilerle dolu özgür bir yaşam mı?
Seçim her zamanki gibi sizin…
Koşulsuz sevgiyle…
5 Ağustos 2013 Pazartesi
“TANRI KART”INIZIN FARKINA VARIN!
Gözlerinizi birkaç dakikalığına kapattığınızda, evrenin ve evrende var olan her şeyin kusursuz bir şekilde yaratıldığını hissedebilirsiniz. Tabi, bu yaratım içinde en ihtişamlısı şüphesiz ki insanoğlu. Çünkü bizler Tanrı’nın yeryüzündeki halifeleriyiz. Yani düşünsenize Tanrı’yı yeryüzünde temsil ediyoruz. Bu ne kadar özel ve muhteşem bir duygu…
Ama gelin görün ki bazen bunu unutarak yaşamımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Kendimizi sıradanlaştırıyoruz. Ya da yaradılışımızda var olan bu gücün farkına varamayıp, bunu dışsal nesne, durum ya da kişilerden sağlamaya çalışıyoruz.
Kimi, sahip olduğunu zannettiği (aslında hiç kimse, hiçbir şeye sahip değildir, aldığımız nefesi bile hemen geri veriyoruz!) maddi değerlere, kimi mevki sahibi ya da tanınmış birilerine, kimi anne, babasına ya da ailede güçlü olduğunu düşündüğü birine, kimi şan, şöhret gibi her an tükenebilen, yok olabilen dışsal ve yapay güçlere dayanarak, kendinde eksikliğini hissettiği gücü tamamlamaya çalışır.Evet, belki elimizdeki bu “sahte kart”larla yaşamımızı bir yere kadar keyifle idame ettirebiliriz. Ama Tanrı, sahip olduğumuz potansiyeli bize fark ettirmek için bir gün elimizde avucumuzda güvendiğimiz, sırtımızı dayadığımız ne varsa alır ve öylece kalakalırız! Yaşam, bunun sonsuz örnekleriyle dolu…
Gerçekten ne kadar güçlü olduğumuzun, Tanrı tarafından ne kadar korunduğumuzun farkında olduğumuzda ve buna sonsuz güvendiğimizde, hayatta hangi durum ya da kişi bize zarar verebilir, ya da bizi ne korkutabilir?
Bir düşünün, hepimizin cebinde “Tanrı Kart’ı” var. Ve bu kartla istediğimiz her kapıyı açabilir, tüm istediklerimizi, kalbimizden geçenleri gerçekleştirebiliriz. Hem de başka hiçbir dışsal desteğe ihtiyaç duymadan…
Geçenlerde doğum günümü kutlamak için arkadaşlarımla birlikte boğazda tanınmış bir gece kulübüne gittik. Normal şartlarda rezervasyonla girilebilen bir mekan olduğu halde özellikle rezervasyon yaptırmadık. Mekanın kapısına geldiğimizde bir bayan koruma görevlisi bana bakıp, rezervasyonumuzun ya da “VIP Kart”ımızın olup olmadığını sordu nazikçe. Ben de işaret parmağımı gökyüzüne doğrulttum ve ona gülümseyerek; “bizim “Tanrı Kart”ımız var” dedim. Bir anda ağzımdan öylece çıkıvermişti bu cümle. Birkaç saniye ben ve güvenlik görevlisi bayan birbirimize bakakaldık, gülümseme ve tuhaf bir şaşkınlıkla. İçeri girdiğimizde ise hafta sonu olmasına rağmen ve normalde rezervasyonlu olması gereken “VIP” masalardan sadece birinin boş olduğunu fark ettik ve masaya geçtik! İçerdeki personel de bu duruma şaşırmıştı çünkü yerleri olmadığını zannettikleri için birçok VIP masa talep eden müşterilerini kabul edememişlerdi!
İtiraf etmeliyim ki başta ben de şaşırmıştım bu cümleyi sarf ettiğime. Ama sonrasında düşündüğümde, bu durum, Tanrı’ya içsel olarak ne kadar güvendiğimi bir kere daha test etme fırsatını vermişti bana…
Öğretilerini büyük bir hayranlıkla ve keyifle yaşamımda uyguladığım Hz.Mevlana’nın bu örneği, anlatmak istediğimi harika bir özetle aktarıyor aslında…
Hz. Mevlânâ bir gün eve gelir, oğlunu üzgün görür. Sebebini sorar.
Oğlu: “Hiç…” der.
Hz. Mevlânâ dışarı çıkar.
Kapıda asılı bir kurt postu vardır, onu alır üstüne giyer. Ellerini havaya doğru açıp ulamaya başlar.
Oğlu babasının bu haline bakıp güler.
Hz. Mevlânâ:
“Evladım, gördün mü?” der.
“Dünya dertleri de işte böyledir. Kurt, aslında korkutucu bir hayvandır. Ama sen o postun arkasında babanın olduğunu bildiğin için korkmadın ve güldün. İşte bütün dertlerin arkasında da Tanrı’nın olduğunu bil ve O’na güven.” der…
“Limitsiz Tanrı Kart”ınızı fark edin ve onu kullanmaya başlayın…
Sevgiyle…
http://www.womenist.net/tr/p-10758/yasam/tanri_kart.html
3 Ağustos 2013 Cumartesi
FEMİNEN KADIN OLMA SANATI
Özellikle son yıllarda gerek kadın danışanlarımla yaptığım seanslarda gerekse sokakta, alışverişte, birçok mekanda yaptığım gözlemlerim sonucunda; genel olarak kadınların eril özelliklerini daha fazla, dişil özelliklerini ise daha az kullandıklarını fark ettim.
Her kadında ve her erkekte eril ve dişil nitelikler vardır. Bu nitelikler elbette herkese göre farklılıklar gösterir. Ve herbir niteliği kullandığımız zamanlar da değişiklik gösterir.
Örneğin; kadın yada erkek olalım, biriyle kavga ettiğimizde hakkımızı aramak üzere harekete geçtiğimizde, sokakta birine bağırdığımızda eril enerjimizi kullanırız. Ancak bir bitkiyi, hayvanı ya da birini severken, birilerine yardım ve iyilik yaparken, hasta yakınımızın başucunda oturup onun bakımını üstlenip ihtiyaçlarını karşılarken, sokakta gördüğümüz kimsesiz bir çocuğun başını okşayıp ona gülümserken dişil yanımızı kullanırız.
Son birkaç yıldır eril-dişil yani daha bilindik tabiriyle ying&yang enerjimizi dengelemekte zorlanmaya başlasak da 2012 enerjisiyle bu durum kendiliğinden yavaş yavaş hizalanmaya başladı.
İşte Sevgili Hanımlar; dişil enerjinizin dengelenme sürecinde size katkıda bulunacak aynı zamanda da bu enerjinizi aktive edecek ve kolaylıkla yapabileceğiniz etkili içsel ve dışsal eylemler;
Öncelikle içsel olarak bu enerjiyi oluşturabilmek önemli. Kadın olarak yaratıldığınız için Tanrı’ya sürekli bir şükür halinde olun.
Her sabah yatağınızdan kalktığınızda 3-5 dakika kadar gözlerinizi kapatıp “dişil enerjimi kabul ediyorum ve kullanmayı seçiyorum” cümlesini sesli bir şekilde, aralıklarla ve hissederek tekrarlayabilirsiniz. (Gece yatmadan hemen önce aynı çalışmayı, yine aynı şekilde yapabilirsiniz. )
Bir diğer eylem de “yardım almak”tan geçiyor. Yani ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda ailenizden, arkadaşlarınızdan, sokaktaki herhangi birinden ve özellikle de erkeklerden yardım isteyin.”Ben her şeyi tek başıma yapabilirim, kimseye ihtiyacım yok” demek, dişil enerjinizi kullanmıyor olmanız demektir.
Bunu örneklerle açalım; örneğin taksi şoförünün ya da bir başkasının kapınızı açmasına, bir erkeğin sigaranızı yakmasına, eşinizin evdeki tamirat, tadilat, alışveriş, fatura ödemeleri gibi sorumlulukları üstlenmesine ya da gittiğiniz mekanlarda yanınızdaki erkeğin hesabı ödemesine izin verin.
Ne kadar bilgi sahibi olursanız olun etrafınızdaki insanlara ve özellikle erkeklere fikir danışın, ”bu konuda fikrine, bilgine, deneyimlerine ya da görüşlerine ihtiyacım var”demek ve onları dikkatlice dinlemek en etkili eylemlerden biri…
Hep konuşma odaklı olmak yerine karşınızdaki insanları etkin bir şekilde dinlemek yine dişil bir eylemdir.
Her işinizi koşuşturarak, hızlıca ve bir an önce bitirmeye çalışmak yerine sakince tamamlamaya çalışın. Sükunet ve sabır dişil niteliklerdir.
Gelelim dışsal eylemlere; özellikle ev hanımları sabah erken saatlerden itibaren ev işleriyle ya da çocuklarıyla ilgilenmeye başladıklarından genellikle kendilerine vakit ayıramadıklarından söz ederler. Ancak hoş, basit, sade bir elbise giyinmek, çok hafif de olsa makyaj yapmak, dağınık saçlara güzelce şekil vermek ve güne bu şekilde başlayıp akşam eşinizi yine aynı şekilde bakımlı karşılamak harika bir başlangıç olur…
Özellikle sürekli pantolon giyinen çalışan kadınlar ise etek veya elbise, hafif topuklu bir ayakkabı, makyaj ve küçük bir aksesuarla dahi inanılmaz şekilde dişi görünebilirler.
Yani kısacası gardırobunuzda elbise, etek, topuklu ayakkabı, seksi iç giyim ve makyaj malzemelerine daha çok yer verin ve bunları kullanmayı alışkanlık haline getirin.
Tabi en önemli olan husus şu ki; bu eylemler bir yada iki kere yapıldığında değil, yaşam tarzı haline getirildiğinde daha çok etkili olurlar.
TANRI İYİ Kİ BİZ KADINLARI YARATTI…
SEVGİ VE AŞK’LA…
http://www.womenist.net/tr/p-10581/Ask_ve_iliskiler/feminen_kadin_olma_sanati.html
1 Ağustos 2013 Perşembe
İSTEKLERİNİZ İŞTE BÖYLE GERÇEKLEŞEBİLİR !
Hani bazen duyarsınız ya, ya da bazen farkında olmadan kendinize söylersiniz …”Off yine istediğim olmadı” , ”Tanrım neden istediklerimi bir türlü bana vermiyorsun?” ”Elimden gelen her şeyi yapmama rağmen neden istediğim sonuçları elde edemiyorum?” …
Bazen geriye dönüp bakmayı seviyorum, hayatta istediğim ve hedeflediğim hemen her şeyi gerçekleştirdiğimi görmek için. Sonra bu duygunun verdiği o muhteşem içsel güçle ruhumu doldurunca da kendime hemen yeni hedefler koyup gerçekleştirmek üzere kolları sıvamaya başlıyorum, büyük bir keyifle.
Ama bu şu anlama gelmiyor tabii ki ; ‘şimdi isteyeyim, hemen ya da yarın olsun…
Öncelikle gerçekten ne istediğinizi bilmeniz gerekiyor. Yani bir şeyi istemeden önce onu neden istediğinizi ve gerçekten isteyip istemediğinizi bilmeniz gerekiyor. Kendiniz için mi yoksa başkalarının gözünde pozitif izlenim yaratıp imajınızı daha görünür, gösterişli hale getirebilmek için mi istiyorsunuz? Yani kısacası “öz”ünüz mü “ego”nuz mu bu isteğin asıl sahibi?
Bilinçaltınızda istediğiniz şeyin gerçekleşmesini engelleyen negatif inanç kalıpları varsa bunları farkedip dönüştürmeniz gerekir. Yani bir şeyi bilinç düzeyinde istediğinizi zannederken, bilinçaltınızda onu istemeyen bir yanınız olabilir. Bu durum, aynı anda hem gaza hem de frene basmak gibidir. Yani bu tezat düşüncelerle sadece olduğunuz yerde patinaj çekersiniz. Örneğin, kariyerinizde daha çok başarılı olmak ve daha çok para kazanmak istiyorsunuz, bu bilinçli yanınız…”Çok para kazanırsam bunu nasıl idare ederim?” ya da “ya birgün kariyerimi, kazandıklarımı kaybedersem?” gibi düşünceler de bilinçaltınızdaki düşünceleri temsil ediyor. Ya da bir yandan evlenmeyi çok isteyip diğer yandan evliliğin özgürlüğü kısıtlayıcı veya aşırı sorumluluk getirdiğini düşünmek gibi…
En önemlisi istediklerinizi eyleme dönüştürme aşaması. Yani “ben oturayım evren bana istediğimi verir” mantığı kesinlikle geçerli değil. Hedefinize ulaşmak için harekete geçmeniz, çalışmanız ve elinizden geleni yapmanız gerekiyor… Bu aşamada önemli olan planlı ve adım adım eylemler yapmak.
Ve tabii son aşama da tevekkül etmek yani sabretmek aşaması. Bu süreç her istek için ayrı ayrı işliyor bana göre. Yani tüm bu saydığım aşamaları gerçekleştirdikten sonra geriye sadece Tanrı’ya sonsuz güvenip beklemek gerekiyor.
Ama Şems’in söylediği gibi sabretmekten bahsediyorum;
“Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir.
Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.” Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.”
Ne güzel özet anlatımdır bu;
Tanrı 3 şekilde çalışır;
Evet der ve istediğinizi verir.
Hayır der ve istediğinizden daha iyisini verir.
Bekle der ve en iyisini verir.
SEVGİ VE AŞK’LA…
http://www.womenist.net/tr/p-10468/yasam/istekleriniz_iste_boyle_gerceklesebilir.html
Categories: Yazılarımız