29 Haziran 2015 Pazartesi

Mütevazılık Algısı ve Pozitif Değişim

Vaka çalışmalarının birçoğunda, danışanın kendisinin olumsuz yönlerine bolca değindiğini görebiliyoruz. “Ben aç boğazım”, “Ben balık hafızalıyım”, “Hep şansızımdır, kötüler hep beni bulur” gibi tümcelerinin, bireylerin kendilerini tanımlamada kullandıklarını analiz edebiliyoruz. Fakat bireylerin geçmişlerini detaylı sorguladığımızda, aslında yukarıdaki tümcelerin aksini gösteren yüzlerce tecrübelerin zihinde kenara itilmiş vasiyette beklediğini de görmekteyiz.

Buradan çıkardığımız sonuç:

Çoğu birey, kendine haksızlık yapıyor!

Çoğu birey, kendisiyle ilgili, gurur duyabileceği olguları göz ardı ediyor!

Çoğu birey, yaşamında, şükredebileceği olguları görmezden geliyor!

Çoğu birey, kendisinin ve yaşamının olumsuz yanlarını beslemeyi farkında olmadan tercih ediyor!

ÇÜNKÜ,

Toplumsal söylem kodlarımız, maalesef, mütevazılık kavramını yanlış yorumlayarak, bireysel seviyede bireyin aleyhine işleyen zihinsel kodlamaya sebep olmuştur. Birey, başardığı bir işin sonunda, “arkadaşlar harika bir iş çıkardım, hepiniz benimle gurur duyabilirsiniz çünkü ben kendimle gurur duyuyorum” söylemini dillendirme konusunda çekiniyorsa, ilgili grubun veya toplumun kültürel kodlarında bir sorun var demektir.

İnsan zihni, daha önceki yazılarda da belirttiğimiz üzere, fayda/külfet oran algısı doğrultusunda düşünür, karar verir ve harekete geçer. Tüm bunların toplamı ise, nihayetinde bireyin, kimliğini, eğilimlerini ve içinde bulunduğu sosyal gerçeği oluşturur. Bir diğer deyişle, bireyin zihin haritasında oluşan fayda-külfet algısı doğrultusunda, birey kendisinin farklı özelliklerini besler, büyütür ve oluşturur. Elbette, zihin haritasının, olumsuz kodlamalar ile donatılması, bireyin aleyhine işleyen, özelliklerinin beslenmesine neden olur.

Yanlış mütevazılık algısı sonucunda, bireylerin, başardıkları herhangi bir iş sonucunda, kendileri ile gurur duyma eğilimleri köreltilir ve birey başardığı işi güzelliğini hak ettiği derece dillendirmekten çekinir. Bunun yerine “çok da zor değildi, herkes bunu yapar, istediğim gibi olmadı aslında, eh işte idare eder, yaptığımdan pek memnun değilim” gibi tümceler ile birey, kendini ve yaptığı işi tanımlamaya yönelik eğilim sergiler. Buna karşın, birey, yaptığı hataları veya olumsuz algıladığı karakteristik özelliklerini dillendirme yönünde eğilim sergilemesi için gerekli kültürel zemin hazırdır; “balık hafızalıyım, aklımda isimleri tutamıyorum, ezberim kötüdür” gibi ifadeler bolca kullanılır. Bu durum ise zamanla insan beyninin, en temel eğilimlerinden biri olan, algıda seçicilik mekanizmasının, bireyin aleyhine işlemesi ile sonuçlanır.

Örneğin; her zaman unutkanlığınız ile ilgili tecrübelerinize değindiğiniz ve dillendirdiğinizde, her insanda bulunan, unutkanlık özelliğinizi ön plana çıkararak, bu özelliğinizi beslemiş ve büyütmüş oluyorsunuz. Bir zaman sonra, unutkanlık özelliğinizi, kendi benliğiniz ile o denli ilişkilendirmiş oluyorsunuz ki, sizin için kabul edilebilir, mutlak, değiştirilmesi söz konusu olmayan bir olumsuz özellik halini alıyor. İşte bu noktada, gelişmemeyi, bir başka deyişle, kendinize haksızlık etmeyi farkında bile olmadan normalleştirmiş ve öğrenmiş oluyorsunuz.

Birey, başardığı yüzlerce işten ziyade, sadece başaramadıklarına odaklanmaya başlayarak, kendisine yönelik özgüveni ve saygısını yitirir. Bu durum ise, zincirleme tepkiye neden olarak, bireyin gerçekten, motivasyonun düşmesine ve dolayısıyla başarılarının azalmasına sebep olmaktadır.

Söz konusu yanlış mütevazılık algısının bir diğer olumsuz sonucu ise, bireyin başardığı iş ile ilgili algıladığı faydanın olması gerektiğinden daha az olması sonucu, bireyin başarıya yönelik motivasyonunda görülen düşüştür. Başarılan bir işin, zihinde ürettiği fayda algısı görecelidir. Kültürel zemin, söz konusu fayda algısını yoğunlaştırıp, güçlendirebileceği gibi, zayıflatabilir de. Başarılı bir işin sonucunda, bireyin, söz konusu öz başarı ile ilgili duyduğu haz ve gururu dışarıya açık şekilde ifade etmesi ve takdir ile karşılaşması, başarıdan algılanan faydanın daha yüksek olmasına vesile olarak, daha verimli ve etkin çalışmayı tetikleyerek, gelecek başarıların kapısını sonuna kadar açacaktır. Bir diğer deyişle, olumlu özelliklerinize, tamamladığınız işlerinize, bırakabildiğiniz kötü bir alışkanlığınıza odaklanarak, bireysel özgüven, kendinize saygı ve gurur duygularınızı besleyerek büyütebilirsiniz.

BU NEDENLE

Bitirdiğiniz bir ödev, tasarladığınız bir görsel çizim, vesile olduğunuz tamamlanan bir iş, yaptığınız herhangi bir yardım için kendinizle gurur duymalı ve bu haz duygusunu dillendirmek, zihin haritanızın algıda seçicilik fonksiyonunu kendi lehinize çevirmenizi sağlayacaktır. Kendi kendinize bir iş ile ilişkilendirilmiş telkin yöntemini kullanmış olacaksınız.

Zihin haritanızdaki, baskın söylemlerin, olumlu tecrübe ve alışkanlıklarınızdan oluşması, özgüven, kendine saygı gibi duygularınızı güçlendirmekle beraber, herhangi bir işe başlamadan devreye girecek fayda-külfet algısı fayda lehinde gelişerek, iş öncesi ve sürecinde motivasyonun güçlenmesi ve dolayısıyla daha verimli ve daha olası başarı doğrultusunda hareket etmenizi sağlamaktadır.

Kendinizi tanımlamak için kullandığınız cümleler ile aslında o yanınızı besliyorsunuz. Bir diğer deyişle, zihninize, ben buyum veya şuyum demekle, aslında kendi kimlik sıfat ve özelliklerinizi tayin ediyorsunuz.

Şimdi hemen bir düşünün; siz kendinizin hangi yanlarınızı besliyorsunuz?

 Yazar: Psikoakustik Uzmanı  Burak Erdal

WORKSHOP

Son bir ayda yapmış olduğunuz işleri hatırlamaya çalışın. (Alışveriş, Çocuğunuzun veli toplantısına gitmek, iş yerinde bir tanıtım makalesi yazmak, görsel bir tasarım hazırlamak, sigarayı bırakmak, diyet yapmak vb.)

Tamamlamış olduğunuz işlerden 3 tanesini seçiniz ve herhangi bir ortama yazılı şekilde aktarınız. Bu işleri tamamlayabilmek için ne gibi külfete katlandığınızı kafanızda canlandırınız ve yazınız. Bu işleri yapmanın genel faydasının (size, ailenize, arkadaşlarınıza, işyerinize) neler olduğunu düşününüz ve yazınız.

Hazırladığınız 3 farklı yazıyı, bilmesini istediğiniz kişi veya kişilere vererek, söz konusu işleri tamamlamaktan ötürü, kendinizle gurur duyduğunuzu ve bu mutluluğu onunla paylaşmak istediğinizi dillendirin.



Kaynak

Devamını Oku »

27 Haziran 2015 Cumartesi

Akıl Oyunları – Bilinç ve Bilinçaltı

Bilinçaltı ile Bilinç arasındaki ilişki ve bunlar arasındaki güç dengesinin insan davranış ve kimlik tanımlaması üzerindeki etkisi ile ilgili doğrulayıcı bulguların ortaya çıkmasının ardından “bilinci” bir tüzel kişilik olarak değerlendirmeye başlayan psikanalitik yaklaşım, bilincin farklı koşullar altındaki davranış eğilimlerini araştırmaya başladı.

Biinçaltı Diyarının Koruyucu Bekçisi: Bilinç

Genel Prensipler çerçevesinde “bilinç” bilinçaltı diyarının muhafızı şeklinde davranmaktadır.

Bilinçaltı diyarı, tüm yabancılara açık, liberal yapısıyla ünlü, özerk bir bölgedir. Fakat bağlı olduğu üst otoriter yapı –bilinç – bilinçaltı diyarını korumakla yükümlü, ego adlı askeri birliklerden oluşan bir bütündür. Bilinç, yabancıların, bilinçaltı diyarına geçiş yapmasında yüksek kriterleri olan muhafazakar bir yapıya sahiptir.

Her ne kadar bilinçaltı, ego (bilinç) tarafından muhafaza edilse de, bilincin kendisi, bilinçaltında var olan söylem bütünlerinden etkilenmektedir. Bir diğer deyişle, zamanında bilinci aşarak bilinçaltına ulaşmayı başaran tüm yabancıların, ortak oluşturduğu söylem havuzları, bilincin bugünkü yeni yabancı mesajlara karşı duruşunu belirlemektedir. Bilinçaltında var olan söylem şablonları ile zıtlık arz eden, yabancı mesajlarla karşılaşılması durumunda bu mesajlar farklı yöntemlerle sınır dışı edilmeye, veya sınır içi hapishanelere yerleştirme gibi taktikler uygulayarak var olan yapı ve duruşu koruma eğilimini devam ettirmektedir.

Bilinç, varolan sistemin muhafızlarıdır, değişim ve dinamizmi yavaşlatarak veya durdurarak yapıyı herhangi bir riske karşı korumakla yükümlü bir fonksiyon veya zihin katmanıdır.

Elbette her madalyonun bir diğer yüzü vardır. Muhafaza fonksiyonunu yerine getirme uğruna; bilinç farklı savunma mekanızmaları geliştirmektedir. Aşağıda bahsedeceğim bu savaş taktikleri, her ne kadar bireyin kısa vadede ruhsal yapısını korumaya yönelik girişimler olsa da, orta ve uzun vadede bireyin mutluluk ve başarılını baltalayan bir bilinçaltı çöplüğü oluşturmaktadır.

Bilincin Oyunları

Bastırma: Bilincin yüksek tehdit şeklinde algıladığı herhangi bir olguyu, bu olgu ile ilişkili uyaranı veya yaşamında tecrübe ettiği travmatik deneyimleri, bastırma mekanızmasını kullanarak tamamen unutma yolunu tercih etme eğilimi ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, bilinç, ilgili uyarıcıları bilinçaltının öylesine derinliklerine atar ki, birey söz konusu olguyu hatırlayamaz

Vaka 1: 34 yaşındaki bir kadın uçak korkusu (uçma fobisi) yüzünden ailesi ile birlikte Antalyadaki yazlıklarına giderken uçak yerine otobüsü tercih etmek durumunda olduğundan şikayetini dillendirmiştir. Yapılan  hipnotik çalışmalarda, kadının, çocukluğuna giderek, 8 yaşında gördüğü bir uçak kazası sonucu ölen ebeveynleri ile ilgili rüyanın bilinçaltına itildiği gerçeği ile karşılaşılmıştır.

Gerçek dahi olmayan bir rüya tecrübesinin, bilinç tarafından tehdit şeklinde algılanmış ve bastırma mekanızması devreye girmiştir. Bilinç söz konusu rüyayı travmatik tecrübe şeklinde sınıflandırıp, bilinçaltının hapishanesine atmıştır.

Vaka 2: Erkek arkadaşları ile oldukça sosyal olan 26 yaşındaki genç bir erkek, karşı cinsin bulunduğu ortamlarda konuşma zorluğu çekmektedir. Sesi çatallaşmakta, kalbi hızlı çarpmakta, terleme ve genel olarak aşırı heyecan hali yaşamaktan şikayetçi. Söz konusu erkek, bu durumdan dolayı, hoşlandığı kadınlarla iletişim kuramamakta ve soğuk bir birey şeklinde algılanmaktadır. Bu durumun farkındalığında olan erkek, durumun nedenini bilememektedir. Çağrışım yöntemi kullanarak bilinçaltına inilen erkeğin; 7 yaşında tanık olduğu teyzesi ile sevgilisinin evlenme düğün seromonisinde yaşanılan ve ölüm ile sonuçlanan bir dizi negatif olaylardan ve 15 yaşında hoşlandığı bir kızın onu reddetmesinden ne derece etkilendiğini ortaya koymuştur.

“Her reddedilen bireyin fobi ile sonuçlanması söz konusu değildir, zira her bireyin zihin haritası, herhangi bir reddedilmeyi kendine yüksek bir tehdit şeklinde algılamaz. Bu nedenle bastırma mekanızmasını devreye sokmaz”

Bastırma mekanızması, kısa vadede (travmatik durumun gerçekleştiği an) bireyi tehditten korusa dahi, orta ve uzun vadede bireyin yaşamında oumsuz etkileri ortaya çıkabilmektedir.

Fobilerin (sebepsiz korkuların) neredeyse tümü; bastırılmış negatif tecrübelerden meydana gelmektedir.

Reddetme: Bilincin, savunma mekanizması çerçevesinde uyguladığı reddetme stratejisinde, tehdit şeklinde algılanan veya kaygı yaratan bir durumun varlığını reddetmeyi tercih ediyor. Burada dikkat edilmesi gereken unsur; birey her ne kadar herhangi bir olgunun varlığını yok saysa da, bilinçaltı objektifliğini koruyor olgunun gerçekliğinin farkındadır. Bilinç ile bilinçaltı arasındaki bu görüş farkı ise, bireyin, zamanla biriken reddedilmiş gerçekler sonucu ruhsal sıkıntı yaşamasına neden oluyor.

Vaka 1: Kimliğini, iyi notlar alan, çok çalışkan biri şeklinde geliştiren ve bununla övünen bir bireyin; kendisinden hiç beklenmedik şekilde aldığı başarısız sınav notunu yok sayarak, sorunun başka bir noktadan kaynakladığı düşüncesine eğilmesi reddetme stratejisine bir örnektir. Birey, kötü notun ona ait olmadığına, öğretmenin sınav kağıtları karıştırdığına kendisini inandırır. Burada da dikkat edilesi gereken nokta; bilincin reddetme stratejisi doğrultusunda, gerçek olgunun yerini doldurabilecek farklı, az çok meşruluğu olan bir senaryo kurup buna inanması gereğidir.

Vaka 2: Bir anne; 24 yaşındaki oğlunun aşırı dozda uyuştucu alım nedeniyle hastaneye kaldırıldığını telefonda öğrenmekte ve igili olaydaki uyarıcının oğlu olduğunu reddederek hastaneye gitmemiştir. Oğlu hakkında, zihin haritasında, bu olayla bağdaştıramdığı, zıtlık arz eden tanımlaması nedeniyle, gerçekleşen olayı kendi zihin haritası tanımlarına bir tehdit olarak algılayarak durumu reddetme eğilimini göstermiştir. Olaydan 3 yıl geçmiştir ve anne hala gerçekleşen durumu yok saymaktadır.

Yukarıdaki örneklerden de görülebileceği gibi, bilinç, zihin haritasında bulunan söylem şablonları ve varayımları ile aşırı zıtlık arz eden uyarıcılarla karşılaştığı zaman, söz konusu uyarıcılardan gelen mesajları imha etme girişiminde bulunarak, kendisini korumaya çalışmaktadır. Fakat bu durum bireyin uzun vadede ruhsal dengesizlekleri ile sonuçlanabilmektedir.

Vücudumuzun, mikroplarla karşılaştığı anda, vücut ısısını arttırarak (ateşin çıkması) mikropları imha etmeye çalışması bir fonksiyondur. Fakat bu fonksiyonu fazlasıyla yerine getirmeye çalışması, vücudun havale geçirerek daha uzun vadeli kalıcı hasarlara neden olmasını ortaya çıkarmaktadır.

Aynen vücudun koruma mekanızması gibi, bilincin koruma mekanızması da, zaman zaman kendi kendine tehdit oluşturabilmektedir.

Yöneltme: Bilincin bir diğer savunma stratejisi ise dışarıdan gelen kabul edilmesi güç bir söylemin oluşturduğu sinir, kaygı, veya öfke enerjisini başka bir uyarana yönlendirerek boşaltım sistemini devreye sokmasıdır. Bu şekilde kısa vadede kendini korur fakat uzun vadede gerçek dışı yönlendirmeler sonucu sosyal ve özel ilişkilerinde başarısız olarak daha büyük hasarlara yol açar.

Örnek: İş yerindeki bir uyarıcı otoriterin sarfetmiş olduğu kabul edilmesi güç söylemlere karşılık, evdeki eş ve çocuklara meşru bir neden olmadan psikolojik, verbal veya fiziksel şiddet uygulanması.

Yansıtma: Bireyin kendisi ile ilgili bir gerçeğin (içsel gerçeğin) oluşturduğu kaygı nedeniyle, bilincin söz konusu durumu dışarıdan bir uyarana bağlayarak, sorunlu gerçeğin dışarıdakinin sorumluluğunda olduğuna kendini inandırarak, kısa vadeli rahatlama yaşama stratejisidir. İnsanların kendi iç çatışmalarında kullandıkları bir savunma mekanizma çeşididir. Kendisini başkalarında görme şeklinde de adlandırılır. Birey kendisi ile ilgili eksik, yanlış, kusur şeklinde algıladğı özelliklerini başka birisinde görme eğilimine girerek, dışardaki uyarıcıyı sözlü veya fiziksel cezalandırma yoluna girebilir.

Vaka 1 : Adli tıp kurumuna göre; bir çok cinayet vakaları, bilincin kendisi ile ilgili bir algılanan sorunu, başkalarında görmesi sonucu, cinnet geçirmeye kadar giden bir öfke haline dönüşmesi sonucu gerçekleştiğini bildirir. Bu durum genelde bireyin içsel gerçekleri ile toplum normlarının çatıştığı, fakat bireyin içsel gerçeklerini değiştirememesi (kendi gerçeklerinden kaçamaması) sonucu gerçekleşen bir savunma mekanızmasıdır.

Örnek: Eşcinsel birlikteliklerin kabul görmediği bir toplumda, eşcinsel olan bir bireyin, kendi kimliğinin bu parçasını kabullenememesi, aynı zamanda bu kimliğinden kaçamayarak, eşcinsel arzularını ikinci bir kişi ile gerçekleştirmesi sonucu, gerçekleştirilen ilişkiden dolayı kendini cezalandırma eğilimini ikinci kişiye yansıtarak, ikinci kişiye sözlü veya fiziksel şiddet uygulaması şeklinde gerçekleşir.

Vaka 2 : İş yerinde yeterli derecede katma değer üretemeyen bireyin, bu özelliklerinden dolayı işyerindeki diğer uyarıcıları, yeterli derecede performans gösteremediğine dair azarlama, bilincin  yansıtma mekanızması için örnektir.

Yukarıdaki örneklerden görülebileceği gibi, bilinç, muhafaza fonksiyonunu yerine getirebilmek için farklı savunma mekanızmalarını devreye sokmaktadır. Söz konusu akıl oyunları, aslında bilinçaltında yatan söylemlerle hem paralel, hem de onları koruma niteliğinde gerçekleşiyor. Bir diğer deyişle, bireyin bilinçaltı, bilincin koruma kriterlerini belirliyor, bilinç ise bu kriterler doğrultusunda hangi yeni, dışarıdan gelen mesajların uygun olmadığını tehdit seviyesine göre belirleyerek, gerek gördüğü durumlarda imha etme stratejileri geliştiriyor. Bilinç ile bilinçaltı çift taraflı bağımlılık içinde çalışıyorlar.

Bireyin bilinçaltı söylem kalıpları ile dışardaki gerçekler arasında büyük farkların oluşması, tehdit algılarının artmasına ve bilincin daha fazla savunma mekanizması uygulaması anlamına geliyor ki, bu durum bilincin kısa vadeli imha çalışmaları, bilinçaltını her geçen gün daha fazla, gerçek dışı olgularla doldurması ile sonuçlanıyor.

Bilincin muhafaza fonksiynu sonucunda oluşan birikim, çeşitli fobilere, özgüven eksikliği gibi kendini kabullenememe, bastırılmış suçluluk duyguları gibi başarı blokajlarının oluşmasına ve ruhsal dengesizliklerin ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir.

Bu nedenle psikanalitik bilimi; bilinçaltı söylem şablonlarına, bireyin kendisinin hükmetmenin insan yaşam başarısı ve ruhsal sağlığı açısından önemi vurgulanır.

Bilinçaltı teknikleri kullanılarak, bilinç katmanında anlamlandırılamayan  veya çözülemeyen sorunlara, el uzatma ve anlamlandırma fırsatı günümüzün moden psikoloji biliminde ortaya çıkmıştır. Söz konusu bilinçaltı tekniklerinin kullanımı ile, bilinç ve bilinçaltı arasında oluşan farklılıkların, bireyin lehine yönlendirilmesi amacıyla bilinçaltına pozitif alternatif kalıpların ulaştırılmasıyla, tehdit algısının doğal seviyesine indirilmesi ve dolayısıyla bilinç savunma mekanizmasının bireyin kendisine zarar verecek derece artışının önüne geçmek başarı ile hedeflenmiştir.



Kaynak

Devamını Oku »

25 Haziran 2015 Perşembe

Elektronik Ses ve Görüntüler Çocuk Gelişimini Etkiliyor

Miral, dil gecikmesi, yalnızlığı tercih etme gibi nedenlerle daha çok başvuru aldıklarını, başvuru artışındaki öncelikli nedenin de ailelerin bilinçlenmesi olduğunu belirtti.

Çağdaş yaşam koşullarının da olumsuz etkileri olduğunu anlatan Miral, hızlanan hayat temposu nedeniyle bazı ailelerin bebeğin duygusal ihtiyaçlarını zaman zaman göz ardı edebildiğine dikkati çekti.

Televizyon, bilgisayar, mobil telefon gibi teknolojik aletlerin artık yardımcı bakım hizmeti verenler gibi kullanıldığına işaret eden Miral, “Bu eşyalarla bebekler kendilerine zarar vermeden oyalanıyor ama son zamanlarda dil gecikmesi yaşayan çocuk sayısında da artış var” dedi.

Çocuğun öğrenebilmesi için tüm duyularını kullanması gerektiğinin altını çizen Miral, şöyle konuştu:

Bilgisayar görme duyusuna hitap ediyor. Bebeğin gözünün önünden anlamlandıramadığı çok görüntü geçiyor. Öğrenmeyi etkileyen dokunma gibi duyular ise hiç kullanılmıyor. Bu da gelişimin zora girmesine neden oluyor. Çocukların gelişmesi için deneyimlemeye ihtiyacı var. Özellikle de insan ilişkisini deneyimlemesi gerekiyor.

Geç dönemde konuşmanın da akademik yaşamda öğrenme sorununa neden olabileceğini ifade eden Miral, insan beyninin en hızlı geliştiği çağ olan 0-3 yaş arasında dil kullanımının sağlanması gerektiğini vurguladı.

Süha Miral, ilkokulda başarısız olan öğrencilerin geçmişinde konuşma güçlüğü görülebildiğini de söyledi.

Bebek 1,5 yaşına geldiğinde hecelemiyor, 2 yaşına geldiğinde fazla kelime kullanmadan konuşamıyorsa uzmana başvurulması gerektiğini dile getiren Süha Miral, “Anne ile bebek ya da bakım hizmeti veren ile bebek arasındaki ilişki doğduğu andan itibaren büyük önem taşıyor. Konuşma yeteneği kazanması için bebekler 3 yaşından önce televizyon, bilgisayar ve mobil telefon ile tanıştırılmamalı. Ten teması ve göz ilişkisi, küçük anlatımlar konuşma konusunda bebeği cesaretlendirir” diye konuştu.

Birlikte şarkı söyleme etkinliğinin de bebeklerin konuşma yeteneği için büyük önem taşıdığını kaydeden Miral, sözlerini şöyle tamamladı:

Bence çocuğun temel güven duygusunu kazanabilmesi için dünyaya güvenebilmesi ve güvenlikli ve huzurlu bir ortamda yaşaması gerekiyor. Özellikle aile içi şiddet çok etkili olabiliyor. Duygusal, fiziksel veya cinsel şiddet ailenin diğer bireyleri arasında da olsa gelişimi tehlikeye sokar ve ruhsal sorunlar yaşanmasına neden olur. Çocuklarımız sevgi ve saygı ilişkisinin hakim olduğu ortamda büyüme hakkına sahiptir.


Kaynak

Devamını Oku »

22 Haziran 2015 Pazartesi

Karar Sürecinde Farkındalık

Farkındalık eylemi; bireyin kendi düşünce sistemindeki söylemlerin, kendi karar ve davranış şekillerini belirlediğinin farkına varması ve söz konusu zihinsel varsayım havuzlarının mutlak olmaktan ziyade hükmedilebilir, değiştirilebilir birer araçlar olduğunun farkına varması doğrultusunda gerçekleştirdiği zihinsel eylemler bütünüdür.

Yaşamımız boyunca milyarlarca karar vermek durumundayız. Bazı kararlar; yaşamımızı kökten değiştirecek, başarı haritamızı tekrar çizebilecek kapasitedir. Yazımızda bu tip kararları: basitçe “önemli karar süreçleri” şeklinde tabir edeceğiz.

İnsan nasıl karar verir?

İnsan beyninin, karar verme mekanizması, en ilkel yapılardan biri olan “algılanan fayda/külfet oranı” doğrultusunda çalışmaktadır.  Bir diğer deyişle; “Yapacağım işin, mükafatı, yapacağım işin yükünden daha fazla ve alternatif tercihler arasında daha yüksekse onu seçerim” şeklinde bir cümleyi, beynimiz kendi adına konuşabilseydi, duyabilirdik.

Burada önemli olan nokta; ne algılanan faydanın, ne de algılanan külfetin mutlak oluşudur. Bireyden bireye farklılık gösterebileceği gibi, aynı bireyin farklı zamanlarda farklı algısal duruşlara sahip olması doğaldır. Bu farklı algıların, tümünün altında yatan temel unsur, bireyin zihin haritasında yer eden söylemlerin oluşturduğu zihinsel şablonlardır. Söz konusu şablonlar, birer lens görevi görerek, her birimizin dünyaya bakış açısını, bir diğer deyişle algısal duruşunu belirler. Bunun sonucu olarak, farklı bireyler, farklı önceliklere, farklı kararlara, farklı davranış şekillerini benimserler.

Örneğin, bir hamburger yemeğine olan arzu veya istek, farklı bireylerde farklı olacağı için, algılanan faydada farklı olacaktır. Haburger yemeğine karşı fayda algısı daha yüksek birey, fayda algısı daha az olan bireyle, aynı anda açlık hissine kapıldığında, birincisinin, bu yemeği elde etmek için 300 metre ötedeki fastfood restoranına gitme ve ilgili maddi bedeli verme külfetine katlanma olasılığı daha yüksektir.

Yukarıdaki örnekte dikkat edilmesi gereken unsur, tüm diğer algıların her iki kişi içinde sabitlenmiş olmasıdır. Örneğin; edinelecek göreceli faydanın, karşılığında verilecek parasal değerin, iki kişinin algısında aynı olduğu varsayılmıştır. Aksi bir durumda, örneğin; çok zengin, fakat hamburgere karşı fayda algısı az olan bir bireyin, çok daha düşük gelirli, fakat hamburgere karşı fayda algısı yüksek bireye kıyasla, alım yapma olsılığı daha yüksek olabilirdi, ziraa algılanan külfet değeri de bireyden bireye değişmektedir.

Bu nedenle, fayda ve algı değerlendirilirken, her birinin bireysel düzeyde arz ettiği mutlak değerden ziyade, birbirleriyle olan göreceli fark beyin tarafından ele alınır, işlenir, hesaplanır ve karar verilir. Söz konusu karar verme süreci, beyinde mili-saniye gibi çok küçük bir zaman diliminde ve irade üstünde gerçekleşmektedir.

Gerçekten karar vermek İstiyor musun?

“Karar verme arzu derecesini, belirleyen bireysel algısal duruşun ne yönde olduğunun, birey tarafından analiz edilebilir hal kazanması, karar verme sürecindeki farkındalığı sağlamaktadır.”

Önemli karar süreçlerinde bir çok bireyin yaşadığı ortak sorun, karar verememektir. Bu “karar verememenin” altında yatan nedenler, bireyin bilinçaltı dünyasındaki söylem kalıplarında gizlidir.

Örneğin; üniversite son sınıf bir öğrencinin, hangi sektörde veya hangi firmada çalışmak için, başvuru sürecine girişeceğine karar verememesi ve bundan dolayı, yaşadığı stres faktörünün her geçen gün artmasının altında, genelde kendi fayda/külfet algısında, söz konusu zorunlu kararın sonuçlarına dair soru işaretleri yattığı bilinmektedir.

Birey, karar verme aşamasında, karar ile ilgili yeterli bilgiyi toplamadığı için, beynin, olgun bir fayda/külfet oranı oluşturması pek mümkün olmadığı gibi, zihnin soru işaretlerine maruz kalması, bireye manevi sıkıntı veren, stres faktörünü ortaya çıkarmaktadır.

Eğer birey, yeterli bilgi toplamama konusunda ısrar ederse, manevi sıkıntının değeri, zaman baskısı altında artarak, bireyin zorunlu, “tam anlamıyla bilinmeyen bir karar” vermesi ile sonuçlanacaktır. Elbette bu şekilde verilen bir kararın, bireyin başarısının lehine işleyecek bir karar olduğu olasılığı daha düşük olacaktır.

Eğer, birey, karar verme sürecindeki soru işaretlerinin, altında yatan ana nedenin, yeterli derecede bilgi toplamamanın yattığının, farkındalığını elde ederse; bu farkındalık bireyin atacağı adımların yönünü değiştirmekle birlikte, bireyi yavaşlatan veya durduran verimsizliğin ve stresin de önüne geçecektir.

Bir diğer deyişle; birey, kendisinde olan problemin, karar verememek olmadığını, karar verebilmek için yeterli bilgiyi toplamaması olduğuna dair edindiği farkındalık ile, başarı yol haritasını kendi lehine çevirme şansı bulacaktır.

“Karar vermek için yeterli bilgi toplamama, bir çok bireyin, karar verememe sorununun altında yatan ana nedendir. Bilgiyi toplamama problemi ise, zihnin muhafazakar yapısının ortaya çıkardığı, gelişim veya değişimi bir risk faktörü şeklinde algılama eğilimi, ilgili değişimi ortaya çıkartacak kararı olabildiğince yok etme çabalarından sadece bir tanesidir. İradenin, bu gerçeği idrak etmesi, bir diğer deyişle kendi zihninin çalışma prensiplerine dair farkındalık edinmesi, zihnine hükmetmesini ve farkındalık eylemlerini gerçekleştirmesini sağlayarak, yaşamının önemli kararlarının en iyi tartılardan geçirerek vermesine imkan tanımaktadır.”



Kaynak

Devamını Oku »

21 Haziran 2015 Pazar

Bolluk Bilinci Nedir?

Bolluk bilinci, bireyin, maddi ve manevi anlamda daha fazla elde etmesine yönelik, özvarlığının zenginlik ile ne derece uyumlu olduğunun farkındalığına ulaşması ile birlikte, zihin haritasının, maddi ve manevi zenginliğe giden yolda engel teşkil etmesinden ziyade zenginliğe giden yolda en doğru karar ve davranışların, benimsemesine yönelik zihinsel zemini hazırlayan pozisyon veya durumda olması halidir.

NLP ve psikanalitik çalışmalarının bulguları, bize, bireylerin başarılı veya başarısız (zengin veya zengin olmamayı) farkında dahi olmadan, yaşam serüvenlerinde karşılaştıkları tecrübe ve söylemler doğrultusunda öğrendiklerini göstermişlerdir. Evet!. Başarısızlık öğrenilmektedir.

Söz konusu öğrenme süreci, bireyin, ilgili konuyla ilgili, yaşamında edindiği tecrübe, kültürel söylemler sonucunda, bilinçaltı seviyesinde oluşturduğu düşünce kalıpları ile ilişkilendirme yapması çerçevesinde gerçekleşmektedir. Bunun anlamı şudur: maddi zenginliği, çoğumuz istiyor gibi bir izlenmim versek de, gerçekten istemiyor olabiliriz.

Yapılan hipnoz-terapi ve seanslarında, ortaya çıkan istatiksel sonuç şu şekildedir. Bir çok birey, zengin olmaktan, bilinçaltı seviyesinde korkmaktadır, ve aslında yaşamı boyunca karşısına çıkan fırsatları görmezden gelir, görmezden gelemeyeceği zamanlarda ise durumu sabote ederek, başarıya gitme olasılığı olan yolu farkında bile olmadan baltalar.

Bolluk Bilincini Yok Eden Unsurlar

Bireyler, doğdukları günden başlamak üzere, dünya veya toplumsal değer ve söylemleri benimseyerek sosyalleşme prosedüründen geçmektedirler. Bir diğer deyişle, bireyin, saf zihin haritası, dünya kodları ile yeniden şekillenmektedir.  Birey, doğduğu gün, bilinçsiz bir şekilde, özvarlığınla bir bütün olarak varlığını sürdürür. İnsanın özvarlığı ise, korku, özgüvensizlik, kusurdan çok uzaktır. Hiç bir bebek özgüvensiz doğmaz, özgüven eksikliğini edinir.

Aynen özgüven sorunununda olduğu gibi, bolluk bilinci de, özvarlıkla uyumlu halde olmasına rağmen sosyal, kültürel ve bireysel tecrübelerden etkilenerek, olumsuz kodlamalara maruz kalır.

Toplumsal söylemler; zenginliğin kötü bir olgu olduğuna dair işaretler barındırarak, bireyin zenginlik olgusu ile negatif söylemleri, zihin haritasında ilişkiendirmesine sebep olabilmektedir. Özellikle, Türkiye gibi “fabrikatör babası”, isim kalıbının yerleşmiş olduğu bir toplumda zenginlik ile ilişkiendirilen söylem kalıpları pek bolluk bilincinin sürdürülmesi veya oluşmasını motive edici unsur grubu değildir. Başarılı olmuş bir bireyin, arkasından, birey ile ilgili olumsuz sıfatların zikredilmesi, söz konusu olumsuzlukları işiten bireylerin bolluk bilincini aynı şekilde baltalamaktadır. “Olumsuz sıfatların zikredilmesini meşrulaştıran unsur ise, toplumsal söylemlerin kendisidir. Bu tip toplumsal söylem kalıplarını örneklendirebiliriz, fakat burada önemli olan nokta, genel toplumsal söylemlerin bolluk bilincini yok etme kapasitesi gerçeğine vurgu yapmaktır.

Eğer hedef olarak, bolluk, zenginlik olgularının, değeri, toplumsal söylemler doğrultusunda azaltılırsa ki, kolektif toplumlarda sık karşılaşılan bir durumdur, söz konusu hedef için katlanılması gereken külfet de, birey tarafından göreceli olarak bir o kadar yüksek algılanacaktır. Bu durum ise, bireyin yaşamı süresince, zenginliğe veya başarıya gitme olasılığı arz eden bir çok fırsatı değerlendirmemesi ile sonuçlanacaktır.

Bir diğer deyişle, toplumsal zihin haritası, bireysel zihin haritasını, bireyden bireye değişik seviyelerde etkilemektedir.

Bireysel Tecrübeler: Birey, bolluk veya zenginlik olgusu ile olumsuz tecrübelerden doğan çıkarımsal söylemleri, bilinçaltına ekebilmektedir. Örneğin, ebeveynlerinden birisinin, bir başarıya imza atması sonucu, ailede gerçekleşen kavga veya ayrılma durumlarına şahit olmak, bireyin başarı ile aileiçi çatışmayı yoğun bir şekilde zihin haritasında ilişkilendirmesi ile sonuçlanabilmektedir ki, bu durum bireyin bolluk, zenginlik, başarı gibi hedeflere verdiği değeri negatif anlamda etkileyebilmektedir. Bir diğer deyişle, bireyin znginliğe veya başarıya karşı algısal duruşu, bolluk bilincini olumsuz etkileyecek şekilde şekillenmektedir.

Muhafazakar Zihinsel Eğilim: Psikanalitik araştırmaların bulguları, bize, insan beyninin muhafazakar olma eğilimli, cimri bir yapı çerçevesinde çalıştığını göstermiştir. Bunun anlamı ise, beynin, değişime karşı doğal bir direniş içinde olduğu gerçeğidir. Değişim bir risktir! Bu nedenle beyin, değişimi getirecek, karar ve davranış şekillerini, bireyin benisemesini zorlaştırıcı, psikolojik tepki verme sürecine girer. Söz konusu pskikolojik tepki, “iyi hissetmeme”, “sıkıntı” şeklinde kendini gösterir, ve bireyin yaşamında değişiklik yaratacak, karar ve davranışa mesafeli yaklaşmasını neden olur (sağlar). Eğer, daha yüksek refah seviyesi, daha zengin olmak, bolluk elde etmek, öenmli bir başarıya imza atmak; bunların hepsi birer değişimi beraberinde getirmektedir. Eğer bireyin, değişime karşı algısal duruşu, yoğunlukla muhafazakarlık lehinde işliyor ise, gerçekleşecek olan hedef hakkındaki algısal duruş da olumsuz olacaktır. Bunun sonucu ise, söz konusu hedefe giden yolda, motivasyon eksikliği veya süreci sabote etmek olacaktır. Değişim direnci, bireyden bireye değişiklik göstermekle beraber, değişimi daha onaylayıcı bir zihin yapısını elde etmek, bireysel bilinçaltı telkin çaışmaları ile mümkün kılınmaktadır.

Bolluk bilinci, maddi ve manevi, daha fazlasını elde etme hedefi doğrultusunda, uyumlu zihinsel zeminin varlığı ile eş anlamlıdır. Bolluk bilinci, insanın özvarlığının bir parçası olmasına karşın, dünya kodlarının, zihin haritasına olan etkisi nedeni ile, bireyin aleyhine işleyecek şekilde değişmesine neden olabilmektedir. Bir diğer deyişle, insan, bilinçsizce, bolluk bilinci ile doğar, bilinçsizce bolluk bilincinden uzaklaşır ve hedefi bollok bilincini iradesi ile tekrar elde edebilir. Bolluk bilincini, bireyler, zihinsel düşünce kalıplarını değiştirerek edinebilir.

Düşünce kalıplarının değişmesi, zenginlik ve bolluk olgularına karşı, algısal duruşu, algısal duruş ise karar ve davranışları, değişen karar ve davranışlar ise bireyin içinde bulunduğu gerçeği değiştirir.



Kaynak

Devamını Oku »

18 Haziran 2015 Perşembe

Lâ tahzen / Üzülme..

İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme!Rahman: (c.c), “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı?
O halde ne diye üzülürsün ey can?
Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;
Gece gibi kapkaranlık nefsini yak !.. “Derdim var” diyorsun;
Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun.
Sanma ki dert sadece sende var.
Şunu bil ki;

Sendeki derdi nimet sayanlar da var.
Umudunu yıkma; Yusuf'u hatırla.
Dert nerede ise deva oraya gider.
Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider.
Soru nerede ise cevap oraya verilir.
Gemi nerede ise su oradadır.
Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın.
Dünya malı Allah'ın tebessümüdür: ona bak! Ama sarhoş olma...

Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz. .
"Aşık" olmayana anlatsan da "Ben" "Sen" anlamaz.
Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz…
Gönlünde zerre-i miskal şems olmayan;
Yanmaz, yanamaz…Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek.
Kuyu dibinde kaldın diye üzülme!
Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma!
İstediğin Bir şey; Olursa Bir Hayır,
Olmazsa Bin Hayır Ara...Geçmiş ve gelecek insana göredir. Yoksa hakikat âlemi birdir. Bu âlem bir rüyadır. Zanna kapılma ey can! Rüyada elin kesilse de korkma, elin yerindedir. Dünya bir rüya ise, başına gelen felaketler de geçicidir. Neden çok üzülürsün ki? Herşey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vaz geçme:
- Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.
Bu âlemin, bu kâinatın kitabı sensin:
Aç da kendini oku ey can!Kâinatın en uzak köşesi, senin içinde ufak bir nokta…
Ama sen bunun farkında bile değilsin.
Derdin ne olursa olsun korkma!
Yeter ki umudun ALLAH olsun…
Herkes bir şeye güvenirken;
Senin güvencen de ALLAH olsun.
Hiçbir günah, ALLAH'ın yüce merhametinden büyük değildir ama;
Sen yine de günah işlememeye bak!Derdin ne olursa olsun bir abdest al, nefes gibi...
Ve bir seccade ser odanın bir kösesine, otur ve ağla ,
Dilersen hiç konuşma...
O seni ve dertlerini senden daha iyi biliyor unutma.
Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır.
Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.
Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır.
Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin EY CAN!?Bir şey olmuyorsa:
Ya daha iyisi olacağı için,
Ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur.
Şu uçan kuşlara bak! Ne ekerler, ne biçerler...
Onların rızkını düşünen Allah; seni mi ihmal edecek sanırsın!
Yeter ki sen istemeyi bil...Belalar sağanak yağmurlar gibi yağar.
Ancak başını ona tutabilenler aşk kaydına geçerler.
Belâ yolunda muayyen bir menzildir âşık.Her nereden gam kervanı gelse de.
Aşk derdinde olan kişi;
Baş derdinde değildir… Yapılma, yıkılmadadır;
Topluluk, dağınıklıkta;
Düzeltme, kırılmada;
Murat, muratsızlıktadır;
Varlık, yoklukta gizlidir… Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması.
Ne kötüdür zamanın bir an kadar yakın,
Bir asır kadar uzak olması.
Ve bilir misin?
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması..
“Ben”, deyip susması…
“Sen”. deyip ağlamaklı olması…
Eğer sen Hak yolunda yürürsen, senin yolunu açar, kolaylaştırırlar.
Eğer Hakk"ın varlığında yok olursan, seni gerçek varlığa döndürürler.
Benlikten kurtulursan o kadar büyürsün ki âleme sığmazsın.
İşte o zaman seni sana, sensiz gösterirler.Sevginin diğer bir adı da sabırdır:Açlığa sabredersin adı "oruç" olur.
Acıya sabredersin adı "metanet" olur.
İnsanlara sabredersin adı "hoşgörü" olur.
Dileğe sabredersin adı "dua" olur.
Duygulara sabredersin adı "gözyaşı" olur.
Özleme sabredersin adı "hasret" olur.
Sevgiye sabredersin adı "AŞK" olur...Ne istersem ben Mevlâ'dan isterim.
Verirse yüceliğidir. Vermezse İmtihanımdır…
Allah'tan bir şey istersen:
Kapı Açılır, sen Yeterki Vurmayı Bil !...
Ne Zaman dersen bilemem ama,
Açılmaz diye umutsuz olma,
Yeterki O Kapıda Durmayı Bil...!

Kaynak

Devamını Oku »

16 Haziran 2015 Salı

Nihat Hatipoğlu’ndan Sınavlarda Başarılı Olmak İçin Dualar

Sınavlarda Başarılı Olmak İçin Nihat Hatipoğlu’ndan Dualar. 

Nihat Hatipoğlu proğramında sınava girecek çocukları için yapılacak duaları belirtti. Özellikle sınav döneminde psikolojik anlamda kendini bulmak isteyenlerin okuduğu duaya burada yer veriyoruz.

DUA :

“Bismillahirrahmanirrahim.Ya Hayyu,Ya Kayyum,Birahmetike estegisu”
“Allahım! Hayy ve Kayyum isminle ve rahmetinle yardımını talep ediyorum”

DUA:
1. Elem neşrah leke sadrek
2. Ve vada’na ‘anke vizreke
3. Elleziy enkada zahreke
4. Ve refa’na leke zikreke
5. Feinne me’al’usri yüsren
6. İnne me’al’usri yüsren
7. Feiza ferağte fensab
8. Ve ila rabbike ferğab

Anlamı:

1-) Biz senin için (mutlulugun) gögsünü açmadik mi?
2 -) Senden yükünü indirmedik mi?
3 -) O senin sirtini ezen yükü.
4 -) Senin sanini yüceltmedik mi?
5 -) Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylik vardir.
6 -) Evet, zorlukla beraber bir kolaylik vardir.
7 -) O halde bos kaldin mi, yine kalk (baska bir is ve ibadetle) yorul.
8 -) Ancak Rabbine yönel.


Kaynak

Devamını Oku »

14 Haziran 2015 Pazar

Access ® Bars Bireysel Çalışma

Beynimiz büyük bir kapasitör gibi çalışır. Elektrik şarjı tutar. Duygularımızın, düşüncelerimizin ve hislerimizin elektrik yükü vardır. Bunlar belirli noktalarda tutulurlar. Ne zaman bir şeye anlam yüklersek, önemli olduğunu düşünürsek onu beynimizde depolarız. Tıpkı dev bir bilgisayar hard diski gibi.   


Access Bars® çalışması ile o noktalara enerji verip orada oluşmuş manyetik alanı serbest bırakmayı deneyimliyoruz. Bars® uygulaması başımızda yer alan, 32 enerjetik şarj noktasına parmaklarla yumuşacık dokunularak yapılır. Bu noktaların aktive edilmesi ve enerji blokajlarının kaldırılarak, enerjinin bu noktalardan akıp gitmesi sağlanır.
Şifa, zaman, umut, farkındalık, yaratıcılık, güç, yaşlanma, cinsellik, para v.s. ile ilgili düşünceleri, fikirleri, inançları ve kararları depolayan 32 enerjetik elektrik şarj noktalarında tıkanan enerjinin akışı sağlanınca, blokajlar çözülmeye başlar. Bu sanki bilgisayarınızın hard diskinden eski ve işe yaramaz dosyaları silmeye benzer. Böylece yaşamımızda yaratmak istediğimiz yeni şeylere yer açmış oluruz.


Bars® seansı sırasında beyin dalgaları yavaşlar, çocukluktan gelen davranış biçimleri, inanç sistemleri ve bakış açıları temizlendikten sonra, hayatınızda daha çok " Var" olabilmeye "An`da" kalabilmeye başlarsınız. Yani, geçmişinizi geleceğinize yansıtmadan, tam anlamıyla geleceğinizdeki olasılıkları, kısaca hayatınızı değiştirebilirsiniz.



Kaynak

Devamını Oku »

13 Haziran 2015 Cumartesi

Suçluluk Duygusu

İnsanın, herhangi bir özneye (kendisine dahil) yanlış yaptığı inancından doğan bir zihinsel eğilimdir suçluluk duygusu. Suçluluk duygusu, öznede oluşan hasar veya zarardan bağımsız bir şekilde gelişmektedir. Bir diğer deyişle, yapılan veya düşünülen “şeyin” meydana getirdiği sonuç, suçluluk duygusunun oluşumunda tam efektif değildir. Suçluluk duygusu zihnin kendi söylem şablon ve tanımları içinde bir tutarsızlığın meydana gelmesi ile oluşmakta olup, dışarki dünyadan bağımsızdır.

Suçluluk Duyguları, zihinde başlayarak, zihinde sürdürülen, bireyin farkındalığı dahilinde olmadan yaşamını sabote etme eğilimini meydana getiren, olumsuz zihinsel bir düşünce eylemidir.

Örnek Vaka: Bir çok başarıya imza atmış ve refah içinde yaşayan X adlı bireyin, kardeşi Y daha az refah içinde yaşamakta ve fiziksel rahatsızlığı nedeni ile yaşamını zorluklarla sürdürmek durumundadır.

X varolan şartlar altında, kendisinin daha fazla refah ve sağlık içinde yaşamasını zihin haritasında meşrulaştıramamıştır ve zihninde tanımlayamadığı bir rahatsızlık (dissonance) yaşamaktadır. Söz konusu rahatsızlık, meşrulaştırılamayan durumun verdiği ve mutluluğu baltalayan bir sizhinsel sıkıntı halidir. X, bu sıkıntı durumundan farkında olmadan kurtulma eğilimine girmiştir. Girdiği yarışmalarda başarısız olma durumu ortaya çıkmış ve nihayetinde işinden kovularak, refah ve mutuluk seviyesinde düşüş meydana gelmiştir.

Gerçek Hipno-terapi vakasından alıntıdır.

Yukarıdaki vakanın, hipnoz seansında bilinçaltında yolculuk yapması sağlanarak, yaşamındaki performans düşüşünün nedenleri bireyin isteği üzerine gerçekleştirilmiştir.

Bulgular:

X adlı birey, 19 yaşında iken, kardeşi ile birlikte yaz tatiline gitmeyi reddetmiş ve kardeşi ailesinden gizli iki arkadaşı ile birlikte tatile çıkmıştır. Tatil bölgesinde yaşadığı bir kaza sonucu, bacağında kalıcı bir sakatlık meydana gelmiştir. X adlı birey, söz konusu sakatlığın ve bu sakatlık sonucunda oluşan daha az başarı ve refah seviyesi olgusunu zihninde bütünleştirerek sorumluluk hissini edinmiştir. Bir diğer deyişle; X’in , kardeşinin bugünkü durumundan farkında dahi olmadan kendini sorumlu tuttuğu bilinçaltı çağrışım seansında ortaya çıkmıştır.

Söz konusu vakada; X, kardeşine karşı bilinçaltı seviyesine ittiği, farkında olmadığı suçluluk hislerinin meydana getirdiği ruhsal sıkıntıdan (dissonance) kurtulmak adına, kendi kariyerini sabote etmiştir. Söz konusu zihin yapısı suçluluk duygularından kaynaklanan içsel sıkıntıyı kaldıramayıp, kendi mutluluk ve başarılarını yarıya indirgeyerek, ilgili zihinsel baskıdan kurtulacağı düşüncesine bilinçaltı seviyesinde düşünmüştür.

Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, bir çok zihinsel eylem, bireyin yaşamında tecrübe ettiği, genellikle farkında olmadığı; bilinçaltı seviyesine ittiği tecrübeler sonucu kendini suçlama, kendini sorumlu tutma eğilimi içinde oluşmaktadır. Söz konusu eğilim, bireyin, zihinsel sıkıntı yaşamasına (vicdan azabı) çekmesine neden olarak, bireyin kendini istemdışı (irade dışı) şekilde cezalandırması ile sonuçlanmaktadır. Söz konusu cezalandırma şekilleri, genellikle, bireyin kendi yaşam şartlarının istemdışı fakat sistemli olarak olumsuz yönde ilerlemesini sağlanması ile gerçekleşmektedir.

X, bireyin kendi kariyerini baltalayacak, karar ve davranışları, nedensiz bir şekilde benimsemesi suçluluk duygularının getirdiği bir zihinsel baskının pratikteki ürünüdür.

SUÇLULUK DUYGULARINDAN ARINMA

Suçluluk duyguları, yazının başında da değidiğim gibi, dış dünyadan bağımsız, bireyin zihin yaıpısında zemin bulur, beslenir ve büyür. Tetikleyici dış dünyaya ait bir eylem olabilir, fakat söz konusu eylemin veya düşüncenin nasıl algılandığı halen zihin yapısında meydana gelir.

Bir diğer unutulmaması gereken olgu ise, suçluluk duygularının genellikle, istenilmeyen veya sevilmeyen bir olgunun bilinçaltına, bilincin savunma mekanızması doğrultusunda itildiğidir. Bir diğer deyişle, irade, söz konusu negatif olgudan, kendini korumak adına, olguyu sorgulamadan bilinçaltının derinliklerine itme eğilimi göstermesidir.

Bu nedenle suçluluk hislerinin, bireyin yaşam kalitesini etkliediği durumlarda, bilinçaltı teknikleri kullanarak, bireyin, bu duyguları beslemesine zemin hazırlayan zihinsel algıyı orta çıkarmak ve bunlara yönelik zihinsel algının bireyin lehine değiştirimesini sağlamak, suçluluk duygularından arınma yolunda atılan etkin bir yöntemdir.

Arınma süreci, ilgili olgunun unutulması anlamını taşımamaktadır. Bireyin, söz konusu olguya karşı algısal duruşunu, gereksiz sorumluluk hissi duymayacak şekilde ve kendi yaşamını sabote etmeyecek şekide değiştirme sürecidir suçluluk duygularından arınma.

Yazar: Gökhan Çınaroğlu



Kaynak

Devamını Oku »

11 Haziran 2015 Perşembe

Andulasyon Terapi Sistemi

Bütünsel Terapide yepyeni bir boyut…

Hayatınızda kendinizi hiç bu kadar iyi hissetmedim demek için! Andulasyon Terapi Sistemi ile tanışmanızın tam zamanı.


Andulasyon, kronik şikayetleri ortadan kaldırmak amacıyla geniş bir frekans alanında insan ve hayvan dokusunda biyolojik rezonans titreşimleri üreten çok özel bir terapi metodudur. 


Andulasyon Terapi Sistemi faydaları 


Strese
Selülite
Halsizlige
Yorgunluga
Yaglanmaya
Uykusuzluga
Erken Yaslanmaya
Bel & Sırt Agrılarına
Barsak Tembelligine
Dolaşım Bozukluklarına
Migren tipi baş ağrılarına 


Karşı tedavi amaçlı kullanılmaktadır.


Kan akımının yetersiz ya da tıkanmış olması halinde Andulasyon Terapi Sistemi; yavaşlamış olan metabolizmayı ardışık olarak kah yavaşlatıp kah hızlandırabilir. Bu işlemler sırasında titreşim frekanslarının sürekli değişmesi vücudun değişik doku katmanları tarafından uyumla karşılanır. Frekansın tek çeşit olmaması etki mekanizmasında hayati bir öneme sahiptir. Dokuların birbirinden farklı yapısına uygun tanımlanmış frekans bantları sayesinde en uygun sempatik aktivasyonu yapacak titreşim sağlanmış olur.


Sıradan insan sağlığını korumak ve enerjisini sürdürebilir kılmak için günde en az 10 km. yürümeli ya da bir saatlik spor faaliyetinde bulunmalıdır. Bu gün söz konusu mesafe ortalama 0,365 km.dir.


Araştırmalar, bilimsel verilere dayanan uzman görüşleri ve üniversitelerin çeşitli yayınları “Andulasyon Terapisi” uygulamasının egzersiz eksikliğinden kaynaklanan enerji kaybını yerine koyduğunu kanıtlamıştır.

Andulasyon Terapi Sistemi’nin günde 15 dakika uygulanması, 2,5 saatlik yürüyüş ya da 1 saatlik spor sonucu yenilenme ve tamir için hücrelerde üretilen enerjiye eşdeğer ölçüde enerji üretir.


Andulasyon Terapisi, ruh, beden ve zihin bütünlüğüne yaslanan bütünsel yaklaşımı benimser. Kan dolaşım faaliyetlerini artırır. Bu da metabolizmayı uyarır ve kas, bağ dokusu ve diğer organik dokularda biriken hücresel atıkları uzaklaştırır. Dolaşım ve sinir sistemi üzerine uyarıcı etkisi vardır. Hücrelerin kendilerini yenileme ve onarma faaliyetleri artar ve enerjileri yükselir.


Sağlıksız bir durum olan karın içi ve iç organ yağlanmaları yaşamın en önemli sorunlarındandır. Vissarel yağlı doku yapısına ve onun enflamasyon artırıcı etkisi sayesinde,  bölgedeki zararlı visseral yağlanmanın mekanik ve biyomekanik olarak azalmasına neden olmaktadır.


Uygulanan Tüm programların beraberinde İnfraruj ısı (kızıl ötesi derin ısı) etkisi vardır.


Medikal derin infraruj ısısı (NIR) etki mekanizmaları


Medikal infraruj ısı (NIR) kan dolaşımını uyarır. Sıcaklık derinlere doğru iner, böylece kan damarlarında genişleme ve dolaşımda artma olur. Buna ek olarak sıcaklık etkisi gözenekllerin açılmasını sağlar. Derin infraruj düzenli olarak kullanılırsa vücudun kendini yenileme gücü, direnci artar ve inanılmaz bir rahatlama duygusuyla gevşeme olur.


Ayrıca, ısı etkisi gözeneklerin açılmasına yardım eder.


Hedefli Medikal kızılötesi derin ısısı (NIR)


Kaslardaki gerilimleri gevşetmektedir


Eklemlerde ve omurlardaki blokajları çözmek


Araştırma verilerinden bazıları:Arastirmalarimizin sonucunda gördük ki, andulasyon terapi sistemi, hedeflenmis kizilötesi derin isi ile kombine edilmis nazik titresimler yoluyla Agrilari hafifletmeye, kas gerginligini çözmeye ve genel olarak rahatlamaya yardimci oluyor.

Yüksek kaliteli andulasyon terapi sistemi hastanin sagligina, vücut ve zihinsel olarak rahatlamasina pozitif etki eder.


Patentli, Andulasyon yöntemiyle üretilen andulasyon terapi sistemi sayesinde kizilötesi derin isi ile veya da fiziksel hareketlerle damarlarinin açilmasini ve böylece dokudaki kan dolasiminin daha iyi olmasini sağlar.


    Kullanicilarin %93 ' nde ağrı hafiflemesi
45.000' den fazla memnun müsteri
Almanya'da üretilmiştir
Sertifikali tibbi ürün


Örnek Program Paketi
İhtiyaç: ZAYIFLAMA (beraberinde Selülit giderir, barsak sorunlarını çözer)


3)Lenf Sisteminin Uyarılması (Lenf Drenaj)
Lenf akışının uyarılması vücutta önemli olumlu değişikliklere yol açar. Böylece metabolik atıklar ortamdan uzaklaşır, detoks işlemleri aktive olur, asidik olan ortam nötr konuma dönüşür, venöz geri akış desteklenmiş olur ve selülit oluşması engellenebilir.


12)Metabolizmanın Aktivasyonu
Metabolizmanın aktive olmasıyla vücutta önemli pozitif değişimler olur. Bacaklardaki ödem azalır, sindirim sorunları ortadan kalkar ve kilo verilmesi sağlanır.





14) İç Organların Etrafındaki Yağlanmanın Önlenmesi
Uygun frekanslar seçilerek sindirim zorluğu çekenlerde barsak aktiviteleri arttırılır. İç organlarda azalmış olan kan dolaşımı hızlanır ve mide kasları uyarılır. Böylece iç organların etrafında bulunan yağların azalmasına yol açacak enflamasyon (dokusal yangı) sorunu kontrol altına alınmış olur.

Bu paket program ile kişinin kılcal damarlarına oksijen gider ve damar yolları açılarak daha rahat bir dolasımı olur. Ödem atar. Bunun beraberinde metabolizması hızlanır, barsak ve sindirim sistemi sorunları ortadan kalkar. Kalın yağ dokularının parçalanarak aalması sağlanır ve kilo vermesinde büyük rol oynar.


Andulasyon Terapi Sisteminin Programları


Temel Programlar


1)Isınma
Bu program kasların gevşemesi için gerekli olan ısınmayı sağlamaktır.


2)Derin Kasların Andulasyonu
Kas ağrılarını ve gerginlikleri dindirir. Metabolizmayı uyarır, fiziksel olarak kendinizi iyi hissetmenizi sağlar ve vücudu canlandırır.


3)Lenf Sisteminin Uyarılması (Lenf Drenaj)
Lenf akışının uyarılması vücutta önemli olumlu değişikliklere yol açar. Böylece metabolik atıklar ortamdan uzaklaşır, detoks işlemleri aktive olur, asidik olan ortam nötr konuma dönüşür, venöz geri akış desteklenmiş olur ve selülit oluşması engellenebilir.


4)Impuls Andulasyon
Böylece; kan dolaşımının uyarılması ve sertleşmiş adelelerin gevşetilmesi mümkün olabilmektedir.


5)Relaksasyon
Bu programın seçilmesiyle vücutta derin gevşeme sağlanmaktadır. Böylece birikmiş streslerimiz kolayca atılabilir, vücudun kendini onarma işlevinin yerine getirilebilmesi için enerji kazanılabilir. Bunun sonucu uyku bozukluklarında önemli düzelmeler ortaya çıkacaktır.


6)Ayakta Refleksolojik Uyarılar
Bacak ve ayaklardaki kan dolaşımı bozukluklarını düzeltir, bu bölgede ortaya çıkan ağrıları azaltır, kan ve lenf dolaşımını hızlandırır ve bağışıklık sistemini güçlendirir.


Medikal Programlar

7)Vücuttaki Kassal Her Türlü Gerginliklerin Azaltılması
Sırt bölgesi başta olmak üzere kaslarda olabilecek her türlü asılmalar ve fibromiyalji gibi adale gerginliklerini ortadan kaldırır.


8)Kronik Bel Ve Sırt Rahatsızlıkları
Omurga bölgesinden kaynaklanan kronik ağrılar ve siyatik yakınmaları uygulama sonucu azalır.


9)Boyun Bölgesindeki Kasılmaların Gevşetilmesi
Gerilim baş ağrıları, migren ya da omuz ağrılarına bağlı boyun bölgesindeki kasılmalar bu programın seçilmesiyle hafifler.


10)Kısıtlanmış Eklem Hareketlerini Yeniden Açar
Kireçlenme, romatizmal hastalıklar ve osteoporoz(kemik erimesi) nedeniyle kısıtlanmış eklem hareketlerinin yeniden kazanılmasını sağlar.


11)Derin Kısa Uyku
Tükenmişlik sendromu riskini ve mevcut stres durumunu hızla rahatlama sağlayarak ortadan kaldırır.


12)Metabolizmanın Aktivasyonu
Metabolizmanın aktive olmasıyla vücutta önemli pozitif değişimler olur. Bacaklardaki ödem azalır, sindirim sorunları ortadan kalkar ve kilo verilmesi sağlanır.


13)Spor Sonrasında Vücudun Rejenerasyonu
Sportif aktiviteler ve bedenen yapılan ağır işlerden sonra normalde beklenen kas ağrıları bu programla neredeyse olmaz. Çünkü ağrıyı meydana getirecek metabolik atıklar ortamdan süratle uzaklaştırılır.


Tıbbi Programlar


14) İç Organların Etrafındaki Yağlanmanın Önlenmesi
Uygun frekanslar seçilerek sindirim zorluğu çekenlerde barsak aktiviteleri arttırılır. İç organlarda azalmış olan kan dolaşımı hızlanır ve mide kasları uyarılır. Böylece iç organların etrafında bulunan yağların azalmasına yol açacak enflamasyon (dokusal yangı) sorunu kontrol altına alınmış olur.


15)Derin Gevşeme
Uyku sorunu olanlar, halsizlik ve yorgunluk belirtileri gösteren kişilerde vejetatif sinir sistem üzerinde pozitif etki ortaya çıkarır. Tıpkı meditasyon yapıyormuşçasına rahatlama sağlar ve stresi azaltır.


16)Kalp-Damar Sistemi Üzerinde Olumlu Etki
Kalp ve damar sistemi üzerinde canlandırıcı ve uyarıcı olmak üzere pozitif bir etkisi vardır. Böylece; bozulmuş kan dolaşımı yeniden düzenlenmiş olur. Bu da vücut için elzem olan oksijenin gerekli olan yerlere dağıtılmasını sağlar.


17)Şiddetli Akut Ağrılarla Mücadele
Belde ve baldırlarda şiddetli kasılmayla seyreden akut ağrıları hafifletmek amacıyla kullanılır.


18)Uyku Bozukluklarının Önlenmesi
Günlük yaşamın getirdiği gerginlikler sonucu ortaya çıkan uyku bozukluklarında Hhp Andulasyon Terapi Sistemi ile belirgin yararlar sağlanır.


19)Dokulardaki Kasılmaların Gevşetilmesi
Farklı katmanlarda bulunan vücut dokularında oluşmuş olan her çeşit blokajı gevşeterek kasılmaları ortadan kaldırır.


20)Stresle Baş Edebilme
Nöro-vejetatif sistemdeki defansı azaltmak suretiyle stres yapan faktörlere karşı vücutta tolerans gelişir. Böylece stresle mücadele edebilmek kabiliyetimiz artar.


Faydalı olduğu hastalıklar;


    Artrit
Artroz
Osteoporoz
Romatizma
Omurga ağrıları
Disk kaymasına bağlı omurga ağrıları
Dejeneratif omurga hastalığı
Lumbago
Siyatik sendrom
Siyatik ağrılar siyatik sendromu
Bel ağrısı
Siyatik
Lomber sendromu
Miyelopati
Sırt ağrısı
Omurga darlığı
Spondilitin
Kas ağrıları
Fibromiyalji
Ense kasılmaları
Kasılmalar
Kalp ve dolasım problemlerı
Ateroskleroz
Sinir sistemi hastalıkları
Parkinson (morbus Parkinson)
Polinöropati
Strese bağlı şikayetler
Gerilme
Gevşeme
Stres
Deri hastalıkları
Dekubitus
Diğer alanlardaki sıkayetler
Lenf tıkanıklığı (Lenfödem)


Kaynak

Devamını Oku »

8 Haziran 2015 Pazartesi

Şapka Satan Adam ve Maymunlar Hikayesi

Şapka satarak geçinen bir adamın yolu bir gün bir ormana düşmüş.Adambiraz yürüdükten sonra sıcaktan ve yorgunluktan bunalmış, bir ağacın altına oturmuş.

Şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş ve uykuya dalmış.

Birkaç saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmış.

Bir de bakmış ki yanındaki sepet bomboş.Şapkalar gitmiş. Kafasını kaldırıp ağaca bakmış ki, ağacın dallarında bir sürü maymun, her birinin kafasında adamın şapkaları…

´ Ben şimdi ne yapıcam, şapkaları bu maymunlardan nasıl geri alacam ? ´

Düşünceli bir şekilde kafasını kaşırken bakmış ki, maymunlar da adamın taklidini yapıyorlar, kafalarını kaşıyorlar. Adam ellilerini havayakaldırmış, maymunlarda…derken adam ne yapacağını bulmuş, kendi kafasındaki şapkayı çıkarıp yere atmış, maymunlar da…

Adam böylece bütün şapkaları geri almış, sepetine koyup yoluna devam etmiş.

Aradan 50 yıl geçmiş…

Artık adamın bir torunu varmış, o da dedesi gibi şapka satıcısı olmuş. Günlerden bir gün onun da yolu aynı ormana düşmüş.Hava yine çok sıcakmış ve genç adam bir ağacın altına oturmuş, şapkalarla dolu sepetini yanına koymuş ve uykuya dalmış…

Bir saat sonra uyanmış,birde bakmış ki sepetin içinde şapkalar yok…

Darken tuhaf sesler duymuş,birde kafasını kaldırmış ki ağacın üstünde bir sürü maymun, hepsinin kafasındabirer şapka. Düşünmüş…

´ Dedem yıllar once bana bir hikaye anlatmıştı…ne yapacağımı çok iyi biliyorum..

Adam kafasını kaşımaya başlamış, maymunlar da aynısını yapmışlar… adam ellerini havaya kaldırmış, maymunlar da.. ve adam gülümseyerek kendi başındaki şapkayı çıkarmış yere atmış…

O anda ağaçtaki maymunlardan biri yere inmiş, adamın yere attığı şapkayı kapmış, adama da bir tokat atmış ve şöyle demiş:

´Sadece senin mi deden var !!!

Her zaman kendi taktiklerinizi uygulayın.Bazen örnek aldıklarınız işe yaramayabilir.


Kaynak

Devamını Oku »

6 Haziran 2015 Cumartesi

Ekonomik Kriz Psikolojik Kriz Yapmasın

Türkiye’de de dövizde ve altında yaşanan yükseliş devam etmekte. Yazılı ve görsel medya yükseliş haberlerini manşetlerinden büyük gürültüyle sunmakta. Günlük hayatımızı henüz etkilemeyen varsayımlar pek çok insanın karamsar senaryolar kurmasına neden oluyor.

Türkiye’de dövizde ve altında yaşanan yükseliş devam etmekte. Varsayımlar ile günlük hayatın yaşanmaz hale getirilmesi, ümitsizlik önemli bir psikolojik gerilime neden olmakta ve toplumsal olarak sorunlara yol açmaktadır.

Dünyanın küresel olarak yaşadığı ekonomik sorunlar bir gerçek. Ancak bunun üstünden gerilim psikolojisiyle halkın huzursuz edilmesi kontrol altına alınmalı. Özellikle krizlerle çok büyük acılar yaşamış bir ülkede olduğumuz için herkes hemen ümitsizliğe kapılmakta ve endişelenmekte.

O nedenle güvenilir olmayan haber kaynaklarının yorumlarını ciddiye almamakta fayda var. Konuyla ilgili uzmanların görüşlerini okumakta, dinlemekte ve güvenilir kaynakları takip etmek çok önemli. Varsayımlar ile günlük hayatın yaşanmaz hale getirilmesi, ümitsizlik önemli bir psikolojik gerilime neden olmakta ve toplumsal olarak sorunlara yol açmaktadır.

Ekonomik krizleri eninde sonunda atlattığımızı hatırlamamız, ümitle bakmamızı sağlayabilir. Her konuda son dakikaya kadar ümidi yitirmemek psikolojik açıdan oldukça önemlidir. Sürekli stres ve sıkıntı halinde olmak, aşırı kaygı önemli psikolojik ve fizyolojik sorunlara, hastalıklara neden olmaktadır.

Ancak bu kriz varsayımlarının aşırı tüketimle ilgili davranış bozukluklarının gözden geçirilmesi yönünde olumlu bir katkısı da olabilir. Alışveriş bağımlısı olanlar, sorunlarını bastırmak yerine onlarla yüzleşmeye karar verebilirler. Duygusal yeme/yemek yeme bağımlısı olanlar da yine içinde bulundukları duygusal durumu analiz etmek için harekete geçebilirler. Ertelemek için yardım almanın zamanı olduğu anlaşılabilir.

Kaygıları mantıksal açıklamalara ulaşarak dizginlemek, varsayımlarla endişeye kapılmamak ve sorunlarla yüzleşmek için cesaret etmek gerekiyor. Şimdi tam zamanı.


Kaynak

Devamını Oku »

5 Haziran 2015 Cuma

Sevgi Açlığı ve Farkındalık - İçinizdeki Çocuğu Sevin.

Sevgi, Sevgi, Sevgi,  Ruhumuzun temel gıdası. Fiziksel bedenimizi doyuramadığımızda nasıl rahatsızlık ve huzursuzluk hissediyorsak ruhumuzu doyuramadığımızda da aynı şekilde huzursuzluk hissederiz. Buradaki en büyük sorun; fiziksel bedenimizi doyurmak için bizi doyuracak şeyin hangi yiyecekler olduğunu bilirken, ruhsal olarak gerçek açlığımızın ne olduğunu bilememektir. Bedenimizin de, ruhumuzun da istediği tek şey kendini iyi hissetmektir.  Temel istenilen şey iyi hissetmektir. Yaşamımız boyunca bizi iyi hissettirecek şeyler peşinde koştururuz. Yanlış yaptığımız şey ise mevcut halimizle iyi hissetmek yerine bizi iyi hissettirdiğini düşündüğümüz şeyler peşine takılmamızdır.Duygularımızın farkında olmadığımız için ya da duygularımız kapattığımız için hislerimizin gerçek anlamlarını göz ardı etmekteyiz. Bedenimiz çok açken açlığını gidermek için önümüze ne gelirse yeriz. Sağlıksız ya da hijyenik olup olmadığına bakmayız. Ruhumuzda aynı şekilde çalışır. Aç olduğunda ilk önüne gelenden bunu karşılamaya çalışır. Bunu karşılamaya çalışırken çocukluk ta özellikle 0-6 yaş arasındaki öğrendiği yöntemleri kullanır. Ruhun temel gıdası sevgidir. Sevgi soyut bir kavramdır. Birçok somut davranışı birleşimi genel bir tanımdır. Örneğin ilk doğum esnasında sarılmak sevginin anneden bebeğe akış şeklidir. Bebek doğum sonrası bir anda farklı bir boyuta geçmiştir. Bu geçiş sırasında kendisini güvende hissettirecek şey ise ona sıkı sıkıya sarılan annesidir. Bu durum onun kendini güvende hissetmesine yardımcı olur. Kendini güvende hissettiği içinde kendini iyi hisseder.İlk sevgi tohumları atılmış olur. Devamında beslenilmesi ona kendini iyi hissettirir. Algıları açıldıkça onunla ilgilenilmesi, konuşulması ona gülünmesi onun sevgi tanımını oluşturur. Anne ve babanın temsil sistemlerine ve sevgiyi hissediş biçimlerine göre ona sevgi aktarımı yapılır. Bir süre sonra anne ve babasının ona sevgi aktarım yöntemi onun kendini iyi hissetmesinin temel anahtarını oluşturur. Büyüdükçe bu davranış biçimleri onda iyice çapalanır ve alışkanlık boyutuna gelir.
Onun öğrenme dönemi yani bilinçaltı haritalarının oluşma dönemi olan 0-6 yaş aralığı bir çocuğun en çok sevilen zamanlarıdır. Çünkü bize muhtaç olan küçük bir canlıyla ilgilenmek bize kendimizi iyi hissettirir. Aslında çocuklar bizim zamanımızı keyifli geçirmemizi sağlayan canlı oyuncaklarımızdır. Birçok aile çocuğu evliliklerinin kurtarıcısı ve neşesi olarak düşünüp isterler.İnsanoğlu olarak sürekli gelişen ve hareketli bir varlık olarak sürekli yenilikler peşinde koşmaktayız. Her yeni şey bizi heyecanlandırırken bir süre sonra eski heyecan kalmaz. İlgimiz azalır. Ve bu durum çocuklar içinde aynıdır. Örneğin aileler ilk çocukları üzerine aşırı olarak düşerken ikinci çocuğa o kadar ilgi göstermezler üçüncüden sonra ise daha rahat davranırlar. İlgimiz azaldığında çocuklarda ihtiyaçları olan sevgiyi almak için birçok yöntem deneyerek sevgiyi nasıl elde edeceklerini öğrenirler. Bu dönem çok önemlidir. Onların ileride sevgiyi elde etme yöntemlerinin oluştuğu dönemlerdir. Eğer yeterince doyurulamazsa ileriki yıllar onun için sorunlu bir dönem olacaktır. Zayıf kas ve vücut bedeni taşımakla zorluk çekeceği gibi yeterli beslenmemiş ruhta aynı sıkıntıyı yaşayacaktır. Kendini beslemek için sevgi aramaya başlar. Sevgiyi ararken de bildiği somut yöntemleri kullanır ancak içindeki sevgi ihtiyacı onun sevgi ararken ki seçiciliğinin temel noktası olacaktır. Ruh sevmek ve sevilmek ister. Aynen beden çok açken yiyecek seçmediğimiz gibi ruhumuzda çok açken gıdasını seçme lüksüne sahip değildir. En yakınındakilerden ya da ilk önüne çıkandan bunu karşılamaya çalışır. Temel odağı sevgi ihtiyacının karşılanmasıdır. Özellikle vücudumuzun fiziksel değişim zamanlarında bilinmeyenin vermiş olduğu rahatsızlıkla güvenilecek bir dal ararlar. Ve bu dönemde etrafındaki tüm somut işaretlerin hepsini sevgi olarak algılarlar. Gördükleri her şeyi sevgi olarak algılarlar. Odaklarında bulunan tek şey odur. Ve odakları ile o kadar meşguldürler ki beynin silme ve çarpıtma yöntemlerini kullanarak arkadaki tehlikeleri yada sıkıntıları görmezden gelirler. Ortada ruhun sevgi açlığı vardır. Sevgi açlığı ve kabullenilme varken kimse karşı tarafın görünen yüzünün arkasına bakmaz. Ne iş yaptığına, nasıl bir karaktere sahip olduğuna bakmaz. Bakılan tek şey açlığın doyurulmasıdır. Bakılan tek şey sevgi açlığına hitap şekilleridir. Kimisi dokunarak, kimisi sarılarak, kimisi iltifat ederek kimisi sevdiğini söyleyerek içimizdeki sevgi enerjisini titreştirdiğinde her şey bitmiştir. Artık çapa oluşmuştur. Azalan fayda kavramına göre ihtiyaç karşılandığında ona duyulan ihtiyaç şiddeti de gitgide azalır. Çölde de kutuplarda da içilen her bir bardak su gitgide ilkinin verdiği tatmini vermeyecektir. Ve bu durum duygularımızda da böyledir. Açken alınan sevgi algısı ile aç olmadığında hissettiği durumdaki sevgi algısı değişecektir. Ancak insanoğlu canlı bir varlıktır ve sürekli devinim içinde olduğu için yiyecek ve sevgiye sürekli ihtiyaç duyacaktır. Karnı doyduğunda gözü açılıp başka şeyleri görmeye başlarken bir süre sonra yeniden acıkınca odağını tekrar kendini doyurmaya çevirecektir.Bir süre sonra güzel söz, iltifatla açlığın bir kısmı doyurulduğunda bu kez karşısındaki insana farklı boyutta bakmaya başlayarak ondaki kusurları görmeye başlayacaktır.  Karşısındaki insan onun sevgi açlığını doyuran kusursuz kişiden gerçek insan boyutuna geçecektir. Ve kendini ön plana almaya başladığında sürtüşmeler başlayacaktır. Karşı taraf bu duruma tepki gösterip geri çekilecektir.  Geri çekilme sonrasında akan sevgi enerjisi kesildiği için sevgi açlığı yeniden ortaya çıkacaktır.
Sevgi açlığını gidermek için yeniden sevgi aramaya başlayacaktır. Bu konuda yeterince yakıtı yoksa acil hayatta kalmak için bildiği yollardan beslenmeye çalışacaktır. Yeniden o sevgiyi alabilmek için maruz kaldığı kendini değersiz hissettiren davranışlara razı olup yeniden birliktelik için adım atacak ve o kişiyi yeniden hayatına kabul edecektir. Şanslı olanlar ya da çocukluğun da yeterince sevgi alanlar başka sevgi kanalları bulup yeni bir ilişki için adım atma gücünü kendilerinde bulurlarken bunun farkında olamayanlar aynı döngü içerisinde kurban rolü oynamaya devam edecek ve bir süre sonra artık bağımlı hale gelecektir.Bireysel danışmanlık yaptığım kişilerde ilk zamanlar bu durumu anlamakta zorluk çekiyordum. İnsanlar kendilerine şiddet uygulayan, hakaret eden kendilerini pire gibi gören insanlarla hala birlikte olmaları çok garibime gidiyordu. İnsanlar kendi güçlerini birilerinin eline teslim edip sonrada o kişiden merhamet bekliyorlardı. İnsanlarla konuştukça bu durumun sevgi açlığından kaynaklığı bağımlılık olduğunu anladım. Yukarıda anlattığım nedenlerden dolayı bir öğrenim şekli oluşmuş ve durum çapalanmıştı. Ve bu durum tekrar edildikçe çapa perçinlenip bağ kuvvetleniyordu ve daha sonra o bağı koparmak çok zor bir olaydı. Başka bir yöntem bilmediği için yalnız kaldığında sudan çıkmış balık gibi oluyordu.Sevgi bize kendimizi iyi hissettiren soyut bir tanımdı. Ve bize kendimizi hissettiren her olay sevgiyle tanımlandığı için aranan bir şeydi. Ve işin ilginci biz doğduğumuzdan itibaren hep dışarda arıyorduk. Aslında bizde bu kâinatın bir parçasıydık ve bizim içimizde o sevgi vardı. Bedenimizi kendi kendimize doyuramazdık ama ruhumuzu doyurabilirdik. Yapmamız gereken kendi içimizdeki sevgi enerjisini açığa çıkarmaktan geçiyordu.
Nasılki karnımız çok açken ki durum ile hafif tok olduğumuzdaki durum farklı oluyor ve birinde kuru ekmeğe bile razı olurken diğerinde yiyeceğimiz yemeği seçiyorsak, ruhumuzun açlığında bu kapsamda bakmamız gerekiyor. Ruhumuz sevgi açlığı çekerken önüne gelenden sevgi dilenirken, sevgi yönünden biraz şarj olduğunda seçim yapmaya başlayacak, kendisi için uygun olmayan durumları daha kolay görüp reddebilecektir. 
Bunu nasıl yapabiliriz tabiki kendimizi severek bunu yapabiliriz. Kendi içimizdeki sevgi enerjisini ortaya çıkarmak için kendimizi sevmemiz gerekiyordu. Önce duygularımızın farkında olmamız soyut olan her şeyi somuta çevirmemiz gerekiyordu. Sevgiyi oluşturan alttaki somut davranışların farkına varmamız gerekiyordu. Yanlışlıkla sevgi diye adlandırdığımız bazı davranışlardan vazgeçmemiz gerekiyordu ki içimizdeki sevgi enerjisi ortaya çıksın. Aynanın karşısına geçip kuru kuruya seni seviyorum demek içindeki sevgi enerjisini ortaya çıkarmaya yetmiyordu. Söylemek dil olarak doğruydu ama sözcükler içeride bir yerlere dokunması gerektiğinde titreşim yaratarak dönüşüm yaratmaktadır. Herkesin anladığı dil farklı olduğu için devreye temsil sistemleri giriyor ve herkeste aynı etkiyi yaratmıyordu. Sevgiyi yürekten hissettirecek bir şeyler olmalıydı ki değişim köklü ve kalıcı olsun. Çalışmalarımda özellikle yüz yüze seanslarımda şunu fark ettimki transa soktuktan sonra doğum anına gönderdiğim kişilere yeni doğmuş kendi hallerine sarılmalarını söylediğimde  bunu derinden hissediyorlardı. Oradaki yeni doğmuş bebeğin ihtiyacı olan güven duygusu sarılmakla karşılanıyordu. Ve yeni doğmuş her bebekte bu etkili olacaktı. Sevgiyi somut hale getirmiştim. Ve danışanlarıma bunu her sabah yada akşam yapmalarını söylediğimde olumlu dönüşümler aldım. Devamında aslında bunun diğer yaşlardaki halimize de uygulanabileceğini fark ettim. Yapmamız gereken bize kendimizi iyi hissettiren sevgi diye adlandırdığımız somut davranışı bulmaktı. Kimisinde bu sarılmakken, kimisinde seni seviyorum demekti, kimisinde ise onunla ilgilenmekti yada gözlerinin içine bakmaktı. Ve bunu yaptıkça bir başka yansıması ise affetme boyutunda ortaya çıkıyordu. Sevdiğimiz kişiye karşı daha toleranslı davranıp ve daha kolay affettiğimiz için kendimizi sevmeye devam ettikçe kendimizi de daha kolay affedebiliyorduk. Yaptığımız şey bilinçaltına sevgi ihtiyacını karşılamanın yeni bir yöntemini öğretmekti. Her ne kadar istenmeyen çocukta olsa, farklı cinsiyet beklentisi de olsa yeni doğmuş bebeği (bazı istisnalar olsa da) herkes seviyordu. Ortada saf bir somut bir eylem ve sonuç vardı. Tabiî ki etkisi de kuvvetli oluyordu.Ruhumuzu kendimiz besleyerek içimizdeki çocuğu severek aslında aynı anda bir çok kilit noktayı çözümlüyorduk. Bakış açımız değişiyordu. Kendimizi sevilecek birisi olarak gördüğümüzde içimizdeki değersizlik inancı ile mücadele etmek daha kolaylaşıyordu. Kendimiz için bir şeyler isteme ve yapma konusunda daha istekli oluyorduk. Özellikle sabah uyanır uyanmaz yapılan çalışma güne daha zinde ve daha enerjik başlamaya imkan tanırken aynı zamanda ruhsal doygunluk nedeniyle daha toleranslı ve rahat bir bakış açısı sağlıyordu.Kendim için bu durumu elimin üzerine çapaladım. Gün içerisinde fırsat buldukça 3-5 dakika hemen o noktaya dokunup oraya gidiyorum oradaki çocuğun annesi babası tarafından sevildiğini hissetmek hemen büyük bir rahatlama yüzüme harika bir gülümseme getiriyor. Bu gerçekten harika bir durum.
Yapılması gereken şey aslında çok basit sakin bir yerde oturup nefesinize odaklanın ve her nefes alışverişinizde vücudunuzun gevşeyip rahatladığını hissederken zihninizin sakinleşmesine izin verin. Devamında doğum anınıza yada çocukluğunuza gidin ve oradaki çocuğun anladığı dille onu sevin. Doğum anındaki halinize sarılın, annesi ve babasının ona sarıldığını imgeleyin. 3 yaşındaki halinizle oyun oynayın ona hediyeler alın sevdiğinizi söyleyin. Onun içine sevgi tohumunu ekin. Devamında her gün o tohumun büyümesi için onu aynı şekilde besleyin. Tahumun büyümesi için yağmur olun güneş olun. Onu her gün mutlaka besleyin. Fidanın büyümesi esnasında zaman zaman onun yere daha kuvvetli tutunması için rüzgarlara maruz kalacaktır. Bunun farkında olun ve sizi sallayan her rüzgarı sevgiyle kabul edin daha fazla güçlenmesi için daha fazla besleyin. Siz onu ısrarla besledikçe o sevgi fidanı büyüyüp meyve vermeye başladığında etrafınızda onun yansımalarının harika olduğunu göreceksiniz.Evet her an, her gün yeni bir başlangıçtır ve sizde kendiniz için hayatınız için bir değişiklik yapabilir ve içinizdeki küçük çocuğun içine sevgi tohumu ekebilirsiniz. Ve onu her gün besledikçe harika bir değişime ve harika bir geleceğe yelken açacaksınız.Öyleyse içinizdeki çocuğu sevin!!!!

Kaynak

Devamını Oku »

3 Haziran 2015 Çarşamba

Access Bars ile Hayatınızı Değiştirin!!

Hayatınız tam sizin olmasını istediğiniz gibi değil mi? Daha fazlasını mı arzu ediyorsunuz?


Peki o zaman kendinize daha fazla özen göstermeye ve kendinizi olumlu bir şekilde beslemeye istekli olsaydınız ne olurdu?Yaşamınızda olmasının imkansız olduğuna karar verdiğiniz her şeyin bir şekilde olmasının kapılarını açsaydınız ne olurdu?Evrenin tüm olasılıkları için ne kadar önemli olduğunuzu anlamanız neyi gerektirirdi?Şu an’a kadar hayal dahi etmeye cesaret edemediğinizden daha şaşırtıcı olsaydınız ne olurdu? Access Enerji Dönüştürme sistemi Amerika’da Gary Douglas tarafından geliştirilen dönüştürücü bir çalışmadır. Access bizi arzu ettiğimiz hayatı yaşamaktan alıkoyan alışkanlık, yargı ve kararları hızlıca, basitçe ve pratik şekilde değiştirebilmemiz için, bizlere her an kullanabileceğimiz araçlar sunar.Access’in hedefi bizleri, kendimizi değiştirerek hayatımızdaki dramaları, travmaları değiştirebilme olasılığını artıracak kadar yeterli bilinçte olabileceğimiz bir alana getirmektir. Access farklı bir hayatınız ve farklı bir realiteniz olabilmesi için size hayatınızda iyi gitmeyen şeyleri değiştirmenize yardımcı olacak araç ve teknikleri vermek için tasarlanmıştır. Başımızda nörolojik sinapsların elektromanyetik yüklerinin saklandığı 32 nokta vardır, bu enerji yükleri nasıl davrandığımızı ve işlev yaptığımızı etkiler. Bu barlar şimdiye dek herhangi bir şey hakkında sahip olmuş olduğunuz tüm düşüncelerin, fikirlerin, tutumların, kararların ve inançların elektromanyetik bileşenlerini depolar. Örneğin; önemli olduğunu düşündüğünüz, para ile ilgili sahip olduğunuz her düşünce, o düşüncenin enerjisi “para” adı verilen Bar’da saklanır. Şifa, beden, kontrol, farkındalık, yaratıcılık, güç, yaşlanma, cinsellik ve para için Barlar vardır. Her bar yaşamınızın o yanı veya alanına karşılık gelir.
Barları çalıştırdığınız zaman, yaşamlarınızda sakladığınız düşüncelerin, duyguların ve hislerin elektrik yüklerini salıvermeye başlarlar, yaşamınızın farklı alanları ve bedeniniz ile ilgili sahip olduğunuz tüm sınırlamaları temizlemeye başlarsınız, ilerlemenizi engelleyen sabit bakış açıları, yargılamalar, olumsuz duygular ve sınırlayıcı inançlar silinir. Sadece barlara nazikçe dokunarak, orada şimdiye dek depolamış olduğunuz her şeyi etkili bir şekilde silersiniz.Bilim bize düşüncelerimizin moleküllerimizi etkilediğini ve hastalık, rahatsızlık ve yaşlanmayı yarattığını söyler. Tüm bu düşünceler BEDENİNİZDE saklanır. Barları çalıştırmak bedenimize daha fazla rahatlık ve kolaylık getirir, tüm şifaya kapılar açılmaya başlar.Diğer insanların bakış açılarınızın kaynağı olduklarını fark etmediğiniz her zaman, onların bakış açılarının kölesi olursunuz, çünkü onları kendinizin yapmaya çalışıyorsunuz. Küçük bir çocuk olarak geldiniz ve oldukça farkındaydınız. Anne babalarınızın tüm sabit bakış açılarını topladınız. Bir şekilde onları kendinizin yapmaya çalıştınız. Hayatınızı size gelen her bakış açısını, öyle düşündüğünüz için kendinizin yapmaya çalışarak harcadınız. Düşüncelerinizin, hislerinizin veya duygularınızın hiç biri sizin değilse, o zaman neyi düşünüyorsunuz? İnsanların düşüncelerini, hislerini ve duygularını kendinizin yaptığınız zaman, kendiniz için seçmezsiniz. Başka insanların sizden ihtiyaç duydukları, istedikleri, gereksinim duydukları ve arzuladıkları şeyler için seçersiniz. Sahip olmaktan, olmaktan, yapmaktan, yaratmaktan veya üretmekten hoşlanacağınız bir şeyler olduğunu görmekten çok, bunu yapmak çok daha kolaydır.Yaşamda neyin olası olduğu, neyin olası olmadığı ile ilgili önyargılı bakış açılarından işlev yaptığınız zaman ve dünyanın nasıl çalıştığını katı bir şekilde tanımladığınız zaman, buna uymayan herhangi bir şeyin farkında olamazsınız.Yerine sabitlediğiniz her düşünce, fikir, tutum, karar veya inanç enerjiyi kuvvetlendirir ve o alandaki herhangi bir şeyi değiştirme kapasitenizi sınırlar. Enerjiyi değiştirirsiniz, yaşamınızın o bölümünün nasıl göründüğünü değiştirirsiniz. Enerjiyi değiştirmenin en basit ve kolay yolu nedir? Barlara dokunarak! Bunu yaptığınız zaman, yaşamınızda farklı bir şeyler kolaylıkla kendini gösterir.Bar seansının Faydaları Nelerdir?


Barlarla çalışma sonucu yaşamlar boyunca biriktirilen yükler dosyalardan silinir ve bir daha otomatik olarak geri yüklenemezler. Yaşamınızda daha çok var olmaya başlarsınız, farklı bir yerden işlev yapmaya başlarsınız ve gelecek olasılıkları değiştirirsiniz.

En kötüsü, yaşamınızın en iyi masajını almış gibi hissedersiniz. En iyisi, tüm yaşamınız tam bir kolaylıkla daha iyi bir şeylere değişebilir. Bu inanılmaz bir destek ve gevşeme işlemidir, herhangi bir çaba göstermeden yaşamınızın tüm yanlarındaki sınırları yıkmak.
Burada hepsini sıralayacak kadar yer olmayan birçok faydası vardır. Aşağıda yaygın olan birkaçını bulacaksınız:· Daha önce tepenizi attıran ve yaşamınızda büyük zorluklar yaratan insanlar veya durumlar artık canınızı sıkmaz ve artık problem olmaz.· Aynı zamanda canlanırken ve enerji dolarken, derin gevşeme sağlar· Yaşamın her alanında daha fazla kolaylık.· Yaşamınızda işlemeyen her şeyi herhangi bir çaba olmadan işe yarayan başka bir şeye değiştirme.· Nasıl işlediğini veya ona nasıl inandığınızı bilmek zorunda olmadan yaşamınızda sınırlamalar yaratan şeyleri silme.· Mutluluk. Sadece tek bir seanstan sonra birçok insan için genel depresyon yok olur.· Daha uzun süre çalışmadan veya daha çok çalışmadan notlar, iş performansı ve zihinsel berraklık artar.· Herhangi eski veya yeni yaralar, incinme, ameliyat, hastalığın daha hızlı iyileşmesi ve toplam sağlık gelişmesi.· Dikkat Eksikliği, Hiperaktivite (ADHD) gibi öğrenmeyi güçleştiren durumların aşılmasında yardımcı olur.· Hamilelikte kolay, rahat ve sakin doğum sağlar.· Stresi giderir, zihinsel gevezeliği azaltır· Bars uyku zorluklarını değiştirmede çok yararlı olabilir. Dünyadaki birçok insan uykularını, uyku saatine bakmaksızın daha canlandırıcı ve dinlendirici bir şeye değiştirmek için Bars’ı kullanmakta harika sonuçlar elde etti.· Sizi yapışıp kalmış tutan zihinsel, duygusal, fiziksel ve enerjisel blokajların bazılarını giderir· Yaşamınızda & yaşantınızda daha fazla yer ve olasılık yaratır.


eposta   : cekimyasasi@hotmail.comAnkara için Bireysel Danışmanlık Adresi;    GPED Kızlarpınarı Cad. No 20/4 ( Adese Karşısı) İstanbul için Bireysel Danışmanlık Randevusu; Acıbadem Caddesi Şamfıstığı Sokak No: 50.   

Kaynak

Devamını Oku »

1 Haziran 2015 Pazartesi

GEZEGEN SAATLERİ İLE HAYATINIZI KOLAYLAŞTIRIN

GEZEGEN SAATLERİ İLE HAYATINIZI KOLAYLAŞTIRIN
Her günün ve her saatin astrolojik olarak özel bir enerjisi vardır. Her bir günün ve saatin zaman kalitesini bilmeniz hayatınıza kolaylık ve başarı getirirken amaçlarınıza ulaşmanızı da destekleyecektir. Ünlü İslam alimi Muhyiddin-i Arabi’nin günlerin ve saatlerin gezegenlerle bağlantıları ile ilgili çok önemli çalışmalarıvardır. Ayrıca modern astrolojide de günlerin ve saatlerin enerjileri ile ilgili çok faydalı bilgiler bulmak mümkündür. Bu değerli bilgileri kuantum düşünce ve enerji çalışmaları ile birleştirerek sizin için aşağıda çok faydalı bilgiler hazırladım.
Öncelikle o günün hangi gezegenin etkisinde olduğuna bakın.





Pazartesi: Ay
Salı: Mars
Çarşamba: Merkür
Perşembe: Jüpiter
Cuma: Venüs
Cumartesi: Satürn
Pazar: Güneş
Sonra her bir gezegen gününde hangi konularda çalışmanın daha verimli olacağını yazalım.
Pazartesi: Duygular, bilinçaltı, kararsız kaldığımız konular, ruh hali, beslenme ile ilgili konular, anne ile ilgili konular, hamilelik, vücut sıvıları
Salı: Cesaret, motivasyon arttırma, rekabet etme gücünü arttırma, mücadele etme, kararlılığı arttırma, her türlü ameliyatlar
Çarşamba: İletişim yeteneğini arttırma, muhakeme gücünü geliştirme, ticarette başarı, başarılı sözleşmeler yapmak, taşınmak, eğitim, elektronik aletler,danışmanlıklar, kısa seyahatler
Perşembe: Bolluk, şans, mutluluk, iyimserlik, bilgelik, maddi ve manevi zenginlik, fırsatları yakalama, adalet, hukuk, uluslararası ticaret, yurt dışı seyahatler
Cuma: Aşk, sevgi, huzur, çekicilik, evlilik, ilişkiler, sanat, güzellik, yardımlaşma, hayattan keyif alma
Cumartesi: Konsantrasyon ve sabır isteyen işler, korkuları ve blokajların etkisi, sorumluluklar ve otorite ile ilgili konular
Pazar: Başarı, yaşam enerjisi, canlılık, şöhret, iyimserlik, çocuklar, sözü geçen insanlarla bağlantı
Bu listeyi not ettikten sonra hangi konu ile hangi gün çalışmanın daha güçlü etkiler yapacağına bakın. Örneğin duygusal hayatınızı şifalandırmak istiyorsanız cuma gününü seçmek çok daha doğru bir karar olacaktır. Eğer bir korkunuzu arındırmak istiyorsanız cumartesi günü, eğer refah konusunda çalışacaksanız perşembe günü en iyi seçenek olacaktır. Doğru günü seçtikten sonra saati belirlemek aşamasına geçebilirsiniz. Örneğin para ile ilgili bir çalışma yapacaksanız jüpiter gününün jüpiter saatini seçmek etkiyi çok daha fazla yükseltecektir. Ancak hızlandırmak için ay saatini veya para ile ilgili yeni fikirler elde etmek için merkür saatini de tercih edebilirsiniz. Gezegen saatlerini tespit etmeniz için küçük bazı hesaplar yapmak yeterlidir. Ancak artık günümüzde bu hesapları otomatik olarak yapan programlarda var bu nedenleuğraşmadan günün saatlerini kolaylıkla öğrenebilirsiniz.
http://www.astrology.com.tr/planetary-hours.asp
linkine girer ve formu doldurursanız o günün kendi ilinize göre saatlerini belirleyebilirsiniz. Tablonuz ingilizce çıkacak bu nedenle gezegenlerin isimlerini buradan verelim. Sun – Güneş, Moon – Ay, Mercury – Merkür. Diğerleri zaten kendi isimlerinde olacak. Bu şekilde o günün saatlerini belirlemiş olacaksınız.
Şimdi gelelim çalışma önerilerime;
PAZARTESİ GÜNÜ
Ay günü olduğu için ay ile ilgili alanlarda şans verir. Ayrıca hız veren bir etkisi de vardır. Seyahate çıkmak, anne ile ilgili sorunları çözmek , evi temizlemek, yeni yemekler pişirmek, çiçeklerle ilgilenmek, hızlı alışveriş yapmak gibi genel etkileri vardır.
Pazartesi günü aşağıdaki konularda enerji, olumlama, niyet, meditasyon çalışmaları yapmanız çok etkili olacaktır.
Anne ile ilgili sorunları şifalandırmak
Dişil yönlerinizle ilgili sorunları şifalandırmak
Duygularınızı şifalandırmak
Sezgilerinizi geliştirmek için çalışmalar
Kararsız kaldığınız konularla ilgili çalışmalar
Kilo vermek için çalışmalar
Hamile kalmak için çalışmalar
Beden sıvıları veya mide ile ilgili sorunlarınız varsa şifa çalışmaları
Her türlü bilinçaltı çalışması için uygundur.
SALI GÜNÜ
Mars günü olduğu için enerji yüksektir ancak tartışmalara, kazalara ve agresyona yatkınlık da vardır. Cesaret gerektiren konularda, spora başlamak için, rekabet gerektiren işlerde, diş çektirmek veya kan aldırmak için, fiziksel efor gerektiren işlere başlamak için uygun bir gündür.
Salı günü aşağıdaki konularda enerji, olumlama, niyet, meditasyon çalışmaları yapmanız çok etkili olacaktır.
Cesaretinizi arttırmak
Fiziksel enerjinizi arttırmak
Daha güçlü ve canlı bir bedene sahip olmak
Sporda başarı elde etmek
Yeni başlangıçlar için kendinizi güçlü hissetmiyorsanız çalışmak için bugünü tercih edebilirsiniz.
ÇARŞAMBA GÜNÜ
Merkür günüdür ve iletisim enerjisi çok yüksektir. Eğitim vermek veya almak, seminerler vermek veya katılmak, yeni bir kitaba başlamak, her türlü iletişimi başlatmak,kargo göndermek, hesap – kitap yapmak, zihinsel beceri gerektiren işleri yapmak, el becerisi gerektiren işleri yapmak, satış ve tanıtım işlerine odaklanmak, tamirat yapmak gibi işler için bugün çok verimli olacaktır.
Çarşamba günü aşağıdaki konularda enerji, olumlama, niyet, meditasyon çalışmaları yapmanız çok etkili olacaktır.
Kolay öğrenmek
İletişim yeteneğinizi arttırmak
Bir kişi ile verimli iletişim kurmak için
Başarılı eğitim almak
Satış işinde başarı
Tanıtım işinde başarı
Bir ev kiralamak veya kolay taşınma
Başarılı bir sözleşme yapmak
Kısa bir seyahatte kolaylık- başarı
Seminer vermek, kitap yazmak gibi konular
PERŞEMBE GÜNÜ
Bugün jüpiterin etkisindedir ve jüpiter genel olarak büyüteç görevi görür. Her ne kadar klasik olarak şans günü olsa da kişisel deneyimlerime göre o gün odaklanacağınız şeyleri büyütecek etki yapacağını söyleyebilirim. Bu nedenle perşembe günleri zihninizi olumlu konulara odaklamak, sakin kalmak ve çalışmalar yapmak çok daha faydalı olacaktır. Çalışma olarak elbette jüpiter gününün özelliklerine odaklanmak gerekir. Perşembe günleri şans, bereket, yardım istemek, manevi çalışmalar yapmak, dini mekanları ziyaret etmek, alışveriş yapmak ve uzun seyahatlere çıkmak için olumlu etkiler verir.
Perşembe günü aşağıdaki konularda enerji, olumlama, niyet, meditasyon çalışmaları yapmanız çok etkili olacaktır.
Bolluk- bereketi arttırmak
Şansı arttırmak
Hukuksal sorunların çözümü için odaklanmak
Manevi zenginlik elde etmek
Yeni fırsatlar elde etmek
Yurt dışı seyahatlerde başarı
Yurt dışı ticarette başarı
Yardım istemekle ilgili konular
CUMA GÜNÜ
Cuma günü venüsün etkisindedir ve duygusal konularda çalışmak için çok uygun etkiler verir. Evlilik, nişan, evlilik teklifi etmek, romantik zaman geçirmek, keyif verecek etkinliklere katılmak, güzelleşmekle ilgili şeyler, sanatla ilgilenmek, evin dekorasyonunu yenilemek, küslerin barışması, masaj yaptırmak, ortaklıklar kurmakve alışveriş yapmak konusunda olumlu etkiler verir.Cuma günü aşağıdaki konularda enerji, olumlama, niyet, meditasyon çalışmaları yapmanız çok etkili olacaktır.
Aşk hayatınızı şifalandırmak
Evliliğinizi şifalandırmak
Çekiciliğinizi ve güzelliğinizi arttırmak
Kendinizi veya başka birisini affetmek için çalışmalar
Hayatınıza romantizmi çekmek
İyi bir ortak bulmak veya ortağınızla sorunlarınızı şifalandırmak
Sanatsal başarı elde etmek
Hayatınızı güzelleştirmek
Birisi ile barışmak
CUMARTESİ GÜNÜ
Cumartesi günü satürnün etkisi altındadır. Satürn daraltan ve kısıtlayan bir etki yapar. Bugün sabır ve irade isteyen işler için uygun enerjiler verir ancak yeni başlangıçların yavaş ilerlemesine de yol açabilir. Özellikle bilgelik kazanmak veya bir konuda ders almak için bugünün enerjisini kullanmak çok verimli olacaktır.
Cumartesi günleri düzenlenmesi ve toparlanması gereken işleri yapmak, disiplin gerektiren her türlü işle ilgilenmek, geç sonuç alınması sizin için önemli olmayan ancak kalıcı olmasını istediğiniz işlere başlamak için de bugünü değerlendirebilirsiniz. Örneğin kilo vermek istiyorsanız, sizin için ne kadar sürede kilo vereceğiniz değil verdiğiniz kilonun kalıcı olmasını istiyorsanız yani sonrasında kilonuzu korumak istiyorsanız cumartesi diyete başlamak için idealdir. Ancak hızlı kilo vermek için pazartesi tercih edilebilir. Pazartesi başlanan diyetlerin çabuk bırakılabildiği de ayın etkisi ile ilgilidir diyebiliriz.
Cumartesi günü aşağıdaki konularda enerji, olumlama, niyet, meditasyon çalışmaları yapmanız çok etkili olacaktır.
Korkularınızı arındırmak
Bir şeylerle vedalaşmak
Kötü bir alışkanlığınızı bırakmak
Daha disiplinli ve iradeli olmak için çalışmalar
Sabırlı olmak için çalışmak
İnşaat işinde başarılı olmak
Kalıcı olmasını istediğiniz işler için çalışmak
PAZAR GÜNÜ
Pazar günü güneşin etkisindedir ve canlılık, enerji veren bir gündür. Özgüven gerektiren işlere başlamak, otorite konumundaki insanlarla görüşmeler yapmak, evlilik, nişan gibi başlangıçlar yapmak, kutlamalar ve organizasyonlar yapmak, misafir ağırlamak veya misafirliğe gitmek, gösteri yapmak, dikkat çekmek istediğiniz işleri yapmak, baba ile ilgili sorunları çözmek, çocuklarla ilgilenmek, dilekçe vermek ve ünlenmekle ilgili girişimlerde bulunmak için uygun bir gündür.
Pazar günü aşağıdaki konularda enerji, olumlama, niyet, meditasyon çalışmaları yapmanız çok etkili olacaktır.
Baba ile ilgili sorunları şifalandırmak
Eril yönlerinizle ilgili sorunlarınızı şifalandırmak
Sağlıkla ilgili sorunları şifalandırmak
Başarılı olmak istediğiniz her konu
Tanınmak istediğiniz konular
Çocuklarınızla ilgili konuları şifalandırmak
Özgüveninizi arttırmak
Üst makamlarda görüşme gerektiren işlerinizde başarılı olmak
Yeni başlangıçlar yapmakla ilgili konuları şifalandırmak
Bu temel bilgilerden sonra günle birlikte saat seçimi bilmeniz de faydalı olacaktır.
Belli bir günün aynı saati seçtiğiniz konu için çok güçlü etki yapar. Örneğin şansla ilgili çalışacaksanız jüpiter gününün jüpiter saatini seçmek çok yüksek enerji verir. İkinci seçenek hızlandırmak için jüpiter gününün ay saatini seçmektir. Üçüncü seçenek ise özel durumlarda seçim yapmanızdır. Bununla ilgili aşağıda vereceğim listeyi kullanabilirsiniz.
Jüpiter – Büyütür
Ay – Hızlandırır
Merkür – Ay kadar olmasa da hız verir ancak temelde zihinsel aktiviteyi arttırır. Yeni fikirler ve bağlantılar için kullanılabilir.
Güneş – Başarı verir ve parlatır.
Venüs – Sevgi ve ilişkilerde başarı verir.
Satürn – Bilgelik verir ve yavaşlatır.
Mars – Enerji verir ancak tartışmalara da yol açabilir.
Benim önerim bir gezegenin günü ve saatini seçmeniz olacaktır, en güçlü etki bu şekilde alınır. İkinci seçenek ay saati olabilir. Örneğin cuma günü aşkı hayatınıza çekmek için çok olumlu enerjilere sahiptir. Cuma günü venüs saati en etkili saattir ancak cuma ay saati hızı arttırmak için ikinci iyi seçimdir. Ancak amacım bu konuda bir ders almak ise yani bilmem gerekeni öğrenmek ise bu durumda cuma günü satürn saatini tercih ederim ancak niyetimi de ” Aşk hayatımdaki sorunların gerçek nedenini bilmek için” şeklinde belirleyerek enerji gönderirim. Yani cuma – satürn saati aşkı hayatınıza çekmek için uygun bir zaman değildir ancak aşk hayatınızla ilgili korkularınızdan kurtulmak için veya almanız gereken dersleri almak için uygun bir zaman olabilir.
Eğer olumlama ve niyet hazırlama ile ilgili bilgilere ihtiyacınız varsa Bolluk ve Bereketin Enerjisi isimli e- kitabımı aşağıdaki linkten indirerek okumanızı öneririm.
Burada olumlama ve niyet hazırlamanın kurallarını öğrenebilirsiniz.
http://www.reikiturk.com/bolluk-ve-bereketin-enerjisi-yeni-kitap
Eğer herhangi bir enerji ile çalışmıyorsanız ve enerji çalışmaları yapmak istiyorsanız uzaktan ” Gezegen Enerjisi” uyumlanmalarını önerebilirim. Her bir gezegenin enerjisi ile saatinde çalışmanız çok faydalı olacaktır. Uyumlanmalar kişisel ve ücretlidir. Aşağıdaki linkten gezegen enerjileri uyumlanmasını inceleyebilirsiniz.
http://reikiturk.com/market/index.php?route=product/product&filter_name=gezegen&product_id=79
Verdiğim bilgilerin ihtiyacı olanlara ulaşmasını ve faydalı olmasını seçiyorum.
Sevgiyle kalın
Berna Özcan Demir
Bu yazıdaki bilgiler tıbbi bir teşhis, tedavi veya öneri içermez. Sağlık sorunlarınızda doktorunuza başvurunuz.
Alıntıdır
Devamını Oku »

Etiketler

acı affetme Affetmek aile akıl Alglamada Anlatm Aramak ARINMA Aroma Astroloji Astrolojik Aynalar Bahar başkaları Bayram beden Beden dili Bedensiz BEREKET beyin Beyinde Beyni Beynin Beyniniz bilgi bilim bilimsel bilinci Bilincine bilinçaltı Bilmek birey Bitkisel bolluk BOLUK Burak cümle çekim dalga damla Davet Deerlerimizin degerli Deniz Depresyonun DERSLER Detoks Dikkat Dilek Disgrafi Disleksi düşünce Egoist egzersiz EGZERSZ ekmek eleştiri. öfke emsimizi enerji Enerjilerinin Epifiz Eruhunuzu evlilik evren fayda FAYDALANMAK FAYDALARI Felsefe fizik fiziksel Fregoli frekans garip GCJoseph Gcyle geçmiş Gelecek geliim gerçek GERDE gerilim Gidecek Gizemli gizli güven güzel harika Hasta hastalık Hastalklar Hayal Hayallerinizin hayat Hayata HAYIRLI Hikaye Hiperaktivite Hipnozu hissederim Holografik Hologram Hoşgörü hoşgörüsüzlük huzur huzurlu Illuminati ilâc ileti İletişim inanç insan insanlar Kabala Kadim kaos Karanlk kavga kelime Kelimeler Klasik korku Korkular KORUMA Korunma Kristaller kuantum Kuantum Fiziği kurallar Kyamet liste LKLERMZ madde Makbul MEKTUP Melek Merak Mevlana Mevlanann Mezar Mftolunun Moloküler mucize Mucizeleri MUTSUZ NAMASTE Nazar Nefret neşe Niyet ODAKLANMA Okuma Okyanus olacaksn olumlama olumlamas olumlu olumsuz para paralel Paranormal Patolojik Peeling Peinden pozitif POZTF Pratik PRATK PROGRAMLAMA Psikoloji psikolojik Quantum Düşünce Rahat RAHATSIZLIIMIZ refah Reformist Romantik ruh Ruhsal sağlık Sanat seniz sevgi sıkıntı sistem Sonsuz sorumsuzluk sorun sorunlar Stres Sufizm suyun şifa şükretme tabiat tedavi Tehlikeli teori Terapi tesadüf toplum Uymasn üzüntü zaman Zarar zeka zellikleri zenginlik zerine zihinsel