Üzerinizdeki iş ve zaman baskısı arttığında, ne yapacağım, nasıl yetiştireceğim dediğinizde ‘tembellik modu’na geçmenin zamanıdır. Bunun adı ‘dalga geçmek’ değil, ‘gerekeni gerektiği kadar’ yapmak için lazım olan ‘akıllı tembellik’.
Fikir : ‘Kontrollü tembellik’ modunda gereksiz olanları temizleyerek hayatını kolaylaştırmak
Yöntem: 6 anahtar kelime.
HAYRET: Biçin, atın, budayın. Yaptığınız bir sürü gereksiz iş vardır, herkes gibi. Mesela kimsenin okumadığı raporlar, uzayıp giden ama 2-3 e-posta ile halledilebilecek toplantılar, iş arkadaşlarınızla bir sürü vakit yiyen geyikler… Bunların hepsi zaman ve enerji demektir. En iyi yöntem: bir hafta boyunca yaptıklarınızı dakika dakika kaydedin. Sonra önünüze gelen tabloyu ‘dışarıdan bakan’ objektif bir gözle değerlendirin. Şirketinizde bir hafta çalışan ve abukluklara hayret eden bir stajyer olduğunuzu farz edin.
TEMBELLİK: Haftada bir yarım gün (en az ayda bir yarım gün) işi gücü bırakın, etrafınızı ve kafanızı boşaltın, büronuzda, toplantı odanızda, artık neresi uygunsa, inzivaya çekilin. Ve bu ölü zamanı ‘zamanınızın kontrolünü yeniden ele almak için’ harcayın. Hedef, yaptıklarınıza yeniden bir anlam vermek için rutinden uzaklaşmak. Benden beklenen nedir, ben ne yapıyorum, nasıl yapıyorum, başka türlü yapabilir miyim? Yaptığınız işleri bir bir gözünüzün önüne getirince ve her iş için ‘Bu işi yapmaktan amacım ne? Gerekli mi? Gerekliyse işi yapış şeklim doğru mu, daha iyi yapabilir miyim?” diye bir muhasebe yapın. Hem iş yükünüzü azaltacaksınız, hem de hızınız ve verimliliğiniz artacak.
STAKHANOVİZM: Pareto Kanunu’nu bilirsiniz: Sonucun yüzde 80’i çalışmanın yüzde 20’siyle elde edilir. (Bu kanunun en bilinen şekli: Satışların yüzde 80’i müşterilerin yüzde 20’sinden elde edilir der. Ama bu şekilde de genellenebilir.) Özetle, daha hızlı ve iyi sonuç almak için, bütün dikkat ve emeğinizi bu ‘en önemli’ yüzde 20’ye fokuslamayı başarmalısınız. Bu yüzde 20’ye bütün gücünüzü vermelisiniz. Bir kenara çekilin, dikkatinizi tam toplayın, birilerinin araya girip çalışmanızı bölmesine izin vermeyin. Unutmayın, dikkatiniz dağılıp ara verdiniz mi, eski hızınıza dönmek size çok vakit ve enerji kaybettirir. Uzmanlar, her kesintiden sonra tekrar dikkatinizi toplamak için 20-25 dakika kaybettiğinizi söylüyorlar.
ABARTI: Biz ‘fazlasından zarar gelmez’ diye biliriz, ama mimarların ‘less is more’ diye bir lafı vardır. Yani ‘daha az daha çoktur’ gibi bir şey. Mesela yönetim kuruluna dört dörtlük bir Powerpoint sunumu yapmak için 20 slayt yeterliyse, 50 slayda ne gerek var. Yahut gereksiz renklere, resimlere ? Çok slaytla, azla alacağınız sonucu bile alamazsınız, çünkü izleyenlerin dikkati dağılır. Uzmanlar, ‘fazla olursa daha kaliteli olur’ inancı sebebiyle hep yüzde 20 kadar abarttığımızı (100 yeterken 120) söylüyorlar.
DOĞRU ZAMAN: Tabii ki işe sizin açınızdan en uygun zamanda koyulun. Uykusuz bir gecenin sabahında, yahut nezleden gözünüzü açamazken, yahut yorgun argın sabahlara kadar çalışarak verimli bir sonuç alma şansınız sıfır. Zamanı siz seçmeye ve doğru seçmeye çalışın. Hem başarısız olursunuz hem de sürmenaja girersiniz. Tekrar söyleyelim: Bazen zaman kazanmak için vakit kaybetmekten korkmamak gerek. Saat 11:00-16:00 arası (normalde) insanın en dikkatli olduğu saatlerdir, önemli ve dikkat isteyen işleri bu zaman dilimine koyun. Daha rutin işleri sabah veya akşama bırakın. Tabii ne zaman en verimli olduğunuzu en iyi siz bilirsiniz: Kiminin kafası tuvalette iyi çalışır, kiminin bulaşık yıkarken.
ÖLÜ VAKİTLER: On dakika orada, yarım saat burada, ama metroda geçirdiğiniz zaman, dişçide sıranızı beklemeniz yahut trafikte sıkışıp kaldığınız ölü saatler… uç uca koyunca bazen günde 2-3 saati bulur. Üstelik sizi rahatsız edenler de olmayacağı için, bu zamanı daha yoğun değerlendirebilirsiniz. Mesleki yayınları, kitapları okumak, ajandanızı elden geçirmek, bir raporu okumak, bir konuşmayı hazırlamak için bu süreler idealdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder