Peygamber (sav) efendimizin göğsünün varıldığına dair aktarılan haberler üzerinde biraz durmak istiyorum. Bu konuda bazısı uzun, bazısı kısa bir takım haberler nakledilmiştir. Her ne kadar asli manada ittifak etmişlerse de bu rivayetlerin bazısında bulanıklık, bazısında da eksiklik görülmektedir. Şimdi bunlardan birini aktaralım.
Sahih-i Müslim'de, Hammad ile îbn Seleme'nin Enes bin Ma-lik'den naklettikleri bir rivayete göre Rasulullah (sav)'a Cebrail (as) gelmişti. Peygamber efendimiz o esnada diğer çocuklarla oynamaktaydı. Cebrail O'nu alıp yere yatırdı; kalbini yardı, kalbini dışarı çıkardı. İçinden siyah bir kan pıhtısı çıkarıp attı "Bu, şeytanın payıdır" dedi. Sonra kalbini zemzemle yıkadı. Yıkadıktan sonra kalbini yerine koydu ve göğsünü kapattı. Oyun arkadaşları olan çocuklar Halime'ye koşarak: "Muhammed öldürüldü, yanına varın, rengi sararmıştı" dediler.
Enes diyor ki: "Ben, Peygamber efendimizin göğsündeki yarık izini görmüştüm."
Biz bu rivayet üzerinde iki hususa dikkat çekeceğiz:
1- Bu haberde anlatıldığına göre Cebrail, Peygamber efendimizin kalbini zemzem suyu ile yıkamıştır. Bu haber doğru ise, olay zemzem suyundan uzak bir yer olan çölde cerayan etmiştir. Eğer Cebrail, beraberinde getirdiği bir su ile kalbini yıkamışsa bu suyun, zemzem olduğu yargısına nasıl varılmaktadır?
2- Enes'in anlattığına göre o, Peygamber efendimizin göğsündeki yarık izini görmüş. Eğer bu rivayet doğru ise aklında kabul ettiği gibi mezkur ameliyat işini bir melek (Cebrail) yapmıştır. Melek'in yaptığı ameliyatınsa maddi izi görülmez.
Peygamber efendimizin göğsünün yarıldığma dair rivayetlerde mutlaka bir belirsizlik görmekteyiz. Bu olayın gerçekten vuku bulduğunu varsayarsak bunun makbul olmadığım söylemeliyiz. Aksine eğer doğru ise biz bunu kabul ederiz. Ancak belirsizlik, olayı aktaranların haberindendir. Dolayısıyla biz bu haberi ne reddeder, ne de doğrularız. Bu hususta çekimser kalırız,
Peygamber efendimizin göğsünün yazıldığına ilişkin olayın gerçekliği nasıl olursa olsun, Önemli olan tertemiz ve arınmış bir çocuğun (Muhammed'in) olağanüstü durumlarla kuşatılmışlığıdır. Bu durumlar, emsali çocuklarda görülmemiştir. Ravzul Enf adlı eserde anlatıldığına göre Muhammed (sav) efendimiz, anasının razı olması üzerine Halime hatun tarafından tekrar bir yıllığına köye döndü. Döndükten üç aylık bir süre sonra Halime, başına geleceklerden korktuğu için onu anasına iade etmişti. Ravilerin anlattıklarına göre Halime hatun, Muhammed (sav)'ın göğsünün yarılması olayından korktuğu için O'nu anasına iade etmişti.
Ibn İshak'm anlattığına göre Halime hatun, Hıristiyanların, Muhammed'i gördüklerini ve kendisinde bulunan peygamberlik mührünü tesbit ettiklerini görünce korkmaya başlamıştı. Çünkü Hıristiyanlar, Muhammed'i alıp götürmek istemişlerdi. Bunun üzerine Halime kuşkulanmış ve başına geleceklerden korktuğu için de sorumluluktan kurtulmak üzere O'nu anasına geri vermişti.
Bu sözlerden de anlaşıldığına göre Peygamber efendimiz, Hali-me'nin yanında iki sene iki ay, ya da üç ay kaldıktan sonra anasının yamna dönmüştür. Bu, akla yatmaktadır. Çünkü bu süreden sonra çocuğun süt emmesi söz konusu değildir. Ayrıca Peygamber efendimizin o çağlarda iken yaşadığı harikulade hallerden ötürü Halime hatun ürkmüş ve bu nedenle onu öz annesine geri vermişti. Ravzul Enf adlı eserde bu konuda şu ifadelere rastlamaktayız:
"Ebu Amr'ın anlattığına göre Peygamber efendimiz altıncı seneden bir ay aldıktan sonra süt anası Halime hatun tarafından öz anası Amine'ye geri verilmişti. Bundan sonra Halime hatun O'nu ancak iki defa görebilmiştir. Biri, Hatice (ra) ile evlenmesinden sonra olmuştur. Şöyle ki: Halime, kıtlıktan yakınmak için peygamber efendimizin yanına gelmişti. Peygamber efendimiz de kendisine yardımcı olması için Hatice'ye teklifte bulunmuştu. Hatice de O'na 20 baş koyun vererek gerekli yardımı yapmıştı.
ikinci görüşme ise Huneyn savaşında vuku bulmuştu ."
Yukarıdaki rivayetlerin ikisi hiç şüphesiz ki, birbirleriyle çelişmektedirler. Bu rivayetlerden birine göre anası, iki sene iki aylık veya üç aylık iken onu süt anasından teslim almıştır. Diğer rivayete göre ise anası, beş sene biraylık iken O'nu Halime Hatun'dan teslim almıştır.
Fakat bu iki rivayet arasında uzlaşma sağlamak mümkündür. Şöyleki: Amine Hatun, iki sene iki aylık veya üç aylık iken onu tamamen yamnda tutmak için süt anasından teslim almıştır. Fakat bu teslim alması, Halime'nin zaman zaman gelip Muhammed'i köye götürmesine ve köyün temiz havasını soluklandırmasına, bu şefkatli, ihlaslı kadının onun hayır ve bereketinden yararlanmasına engel olmamıştır. Fakat beş sene bir aylık iken Amine'nin teslim alması, kesin olarak teslim alması demektir. Bundan sonra Peygamber efendimiz Sa'd oğulları kabilesine, yani süt anası Halime'nin yanına gitmemiştir. Ancak erişkin bir erkek olup evle-dikten, risalet görevini tebliğ ettikten, Huneyn savaşında muzaffer olduktan sonra Halime hatun O'nu görmüştür. Halime'den kesin olarak teslim aldıktan sonra anası Amine hatun, babasının mezarını kendisine göstermek için O'nu alıp Yesrib'e götürmüştür. Ayrıca Amine hatun bu seferinde, güvenilir ve temiz bir insan olan kocasına ziyarette bulunarak ona olan vefa borcunu ödemek istemiştir.
Halime Hatun, Muhammed'i ailesine teslim etmişti, ama O'nu çok sevdiğinden dolayı arasıra gelip ziyarette bulunurdu. Mu-hammed'in ailesi de bu ziyarete müsaade ederdi.
İbni Ishak, birine daha önce işarette bulunduğumuz, fakat diğerini aktarmadığımız iki haber anlatmaktadır:
1- Rivayete göre Halime hatun, Muhammed'i Mekke'ye getirdiğinde ailesine götürmek üzere iken yolda kaybetmişti. Aramış, ama bulamamıştı. Dedesi Abdulmuttalib'in yanma giderek şöyle demişti. Bu gece Muhammed'i Mekke'ye getirdim, ancak Mekke'nin üst taraflarında kimi insanlar O'nu bana kaybettirdiler. Allah'a andolsun ki şimdi O'nun nerede olduğunu bilmiyorum!
Abdulmuttalib, Muhammed'i kendilerine vermesi için Allah'a dua etti. Neticede Varaka bin Nevfel bin Esed ile Kureyşlilerden bir adam Muhammed'i bulup Abdulmuttalib'e getirdiler ve: "İşte oğlun...O'nu Mekke'nin üst taraflarında bulduk" dediler. Abdulmuttalib, Muhammed'i boynuna alarak Kabe'yi tavaf ettirdi. O'nu koruması için Cenab-ı Allah'a dua etti. Sonra da anası Ami-ne'nin yanına gönderdi. t
tbn İshak bu rivayeti şüpheye mahal bırakacak bazı ifa delerle nakletmiştir, ancak bunda şüpheye gerek yoktur. Çünkü bu, asılnda makbul bir haberdir. Dedesinin ve Halime'nin O'na tutkunluğuna, Kureyşlilerin de O'nu sevdiklerine delalet etmekte-dir.Fakat Halime'nin peygamber efendimizi Mekke'ye girişte kaybetmesi, O'nu ailesine ilk teslim edişi esnasında mı vuku bulmuştur, yoksa ilk tesliminden sonra yine onun bereketinden istifade edip yakınında bulunmak için ara sıra gelip köye götürmesi ve sonra yine getirip ailesine teslim edişi esnasında mı vuku bulmuştur? Halime, Muhammed'in hastalıklardan korunması ve köy havasını soluması için ara sıra gelip anasına ricada bulunur ve O'nu yanına alıp köye götürür, sonra da yine getirip teslim ederdi.
2- Ibn İshak'ın anlattığı ve bizim de daha önce işaret ettiğimiz ikinci habere gelince. Halime hatun, yanında iki sene iki ay kaldıktan sonra Muhammed'i ailesine teslim etmiştir. İbn İshak bu konuda şöyle der:
"Bazı alimlerin bana anlattıklarına göre Halime hatunun Muhammed'i ailesine teslim edişinin sebeplerinden biri de şudur: Halime, Muhammed'i sütten kestikten sonra anasına geri vermek istediği sırada Habeşli Hıristiyanlardan bir grup, yanına giderek Muhammed'e bakmışlar ve O'nu Halime'den istemişlerdi. Şekline şemailine bakarak Halime'ye şöyle demişlerdir: "Biz bu çocuğu alıp hükümdarımıza götüreceğiz. Çünkü bu çocukta olağanüstü özellikler var. Biz bunun durumunu biliyoruz." Söylediklerinden endişelenen Halime, korkuya kapılmış ve nihayet Muhammed'i götürüp anasma teslim etmiş; götürürken o Hıristiyan gruptan biri de hep onları takip etmişti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder