Bilim adamları kedilerin, köpeklerin ve maymunların beyinlerini ayırdı ve bir şekilde bu beyinleri kısa bir süre canlı tuttu. Ancak, memeli hayvanlarda yapılan en başarılı “tam-beyin deneyi” 1980’li yılların ortasında gerçekleşmiştir.
New York Üniversitesi Langone Tıp Merkezi’nde çalışan bir sinirbilimci olan Rodolfo Llinás, bir hint domuzu beynini bir iş günü boyunca sıvıyla doldurulmuş bir kapta canlı tutmanın bir yolunu bulmuştur.
Öncelikle, Llinás ve meslektaşları hayvana anestezi uygularlar ve göğsünü açarlar. Daha sonra çıkan aorta soğuk salin enjekte ederek beynini soğuturlar.
Beyni kafatasından çıkardıktan sonra, araştırmacılar beyni bir iplikle tankın en alt kısmına bağlarlar ve etrafını cam boncuklarla kaplarlar ki böylece beyin kaymamış olur. Direk olarak omurga atardamarından birine şeker, elektrolit ve çözünmüş oksijenden oluşan bir solüsyon enjekte ederek beyni canlı tuttular.
Hint domuzları bu deney için doğru hayvan olmuştur çünkü omurga atardamarlarına kolaylıkla ulaşılabilir ve beyinleri tutulabilecek kadar küçüktür ama aynı zamanda da parçalanmayacak kadar büyüktürler.
Llinás’ın deneyi beynin elektrotlarla dürtülmesini, ilaç enjekte edilmesini ya da diğer bir söylemle beynin dokunulmamış tüm bölümlerinin her açıdan incelenmesine olanak sağlar. Ancak bu metodu kullanan yalnızca bir avuç dolusu laboratuvar kalmıştır.
Bunun yerine bir çok fizyolojist yaşayan hayvanlar ya da bir kavanozda canlı tutulan bir parça beyin dokusuyla deney yapmayı tercih etmektedir. Metodu İtalya’da öğrenen ancak uygulamayı reddeden Alberta Üniversitesi sinirbilimcisi Clayton Dickson,“ Deney zor ve beyin çalışmaları için örnek sistem olabilmesi için çok pahalı,” der ve “Deneyin sürdürülebilmesi için kendini adayan, devamlılık sağlayabilecek azimli bir araştırma ekibi gereklidir,” diye ekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder