1922'de Freud normal kıskançlığın bile mantık dışı bir olay sayılması gerektiğini, böyle bir duygunun bilinç denetimi altında olmadığı gibi dış dünyanın herkesçe paylaşılan gerçekliği içinde yaşanan durumlarla orantısız olduğu görüşünü dile getirmişti. Sevginin kaybı ya da kaybedilme tehlikesi, sevilen kişiye ve bir rakibe karşı duyulan düşmanlık ve kendine saygıyı azaltan narsistik darbe kıskançlık duygusunu oluşturan temel öğeler olmuştur.
Pekçok araştırmacı patolojik kıskançlığın başlangıcında erkeklerde ereksiyonla ilgili güçlükler, kadınlarda ise bir cinsel işlev bozukluğun yattığına inanmaktadırlar. Kişinin sanrılarının başlıca teması eşinin yada sevgilisinin sadakatsizlik göstermesidir. Bu düşünceye gerçekçi bir neden olmadan gelinir ve bu inanış küçük “kanıt”larla (giysilerdeki düzensizlikler ya da çarşaflarda ki lekeler gibi) desteklenen doğru olmayan çıkarımlara dayandırılır. Bütün bunlar toplanır ve sanrıyı doğrulamak üzere kullanılır.
Böyle bir sanrısı olan kişi genellikle eşini ya da sevgilisini yüzleştirir ve imgesel sadakatsizliği bozma girişimlerinde bulunur (örneğin eşinin özerkliğini kısıtlama, gizlice eşini izleme, imgesel aşığı araştırma, eşine saldırıda bulunma gibi). Bu nedenle bu kişilerin tehlikeli olabileceği, şiddete başvurabileceği unutulmamalıdır. Pek çok çalışmada patolojik kıskançlığın daha çok erkeklerde görüldü?ü bildirilmiş olsa da bazı çalışmalarda patolojik kıskançlığı kadınlarda daha sık görüldüğünü bildiren araştırmalar da vardır.
Bu Yazıyı Beğendiyseniz,Arkadaşlarınızla Paylaşabilirsiniz !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder