İnsanların yaşamları boyunca geçirdiği mutlu ve mutsuz anlar vardır. ancak bazen öyle zamanları olur ki dibe vurduğunu ve bir daha hiç yukarı çıkamayacağını zanneder. insan terk edildiğinde de bu…
Elbette terk edilmenin de çeşitleri vardır. İnsan çalışanı tarafından, işvereni tarafından veya sevgilisi tarafından terkedilebilir. Bu gün bizim üzerinde duracağımız bölümse sevdiğiniz birisi tarafından terk edilmek.
Okumuş olanlar hatırlayacaklardır. Önceki yazılarımdan birinde sizlerle aşkın evrelerini paylaşmış ve toplam 3 ana bölümden oluştuğundan söz etmiştim. Aşkın doğası gereği biteceğini, ayrılığın bir gün şu veya bu şekilde kapıyı çalacağını ifade etmiştim.
Sonrasında “Kimdi giden, kimdi kalan, giden mi suçludur her zaman?” Hatırlar mısınız Murathan Mungan’ın ‘Terk eden’ şiirindeki bu sözleri? İnsanı nasıl düşünmeye sevk eder…
Dışarıdan bakıldığında aşk normal rutininde seyrediyor. Giriş, gelişme ve sonuç bölümüyle beraberde sürecini tamamlıyor. Ancak final kısmında insanın canı o kadar yanıyor ki mantıklı düşünmek pek mümkün olmuyor.
Terk edilmenin acısını yaşarken her ne kadar hayatın gerçeklerinden uzaklaşacak duruma gelsek de ruh sağlığımızın bozulmaması adına bazı şeyleri aklımızda tutmaya çalışmakta fayda var diye düşünüyorum. Paylaşmak istediğim birkaç tanesini yazıyorum, çoğaltan olur ve bizimle de paylaşırsanız ne mutlu bize.
1. Hiç kimse hayatta terk edilmeyeceğine dair garanti verebilecek durumda değildir.
Terk edilmek her an herkesin başına gelebilecek bir olgu olup, terk edilen ne son kişisiniz ne de ilk.
2. Güzel bir duygu değildir, canımızı çok yakar. Hatta zaman zaman terk eden insan sevilmese dahi, durum onursal bir sorun olarak algılandığından bu kez de yitirildiği düşünülen onur ile de uğraşmak durumunda kalınır. Ama bilin ki hiçbir acı devamlı aynı hız ve keskinlikte kalamaz. Birkaç gün veya birkaç ay sonra tamamen bitecek, ama mutlaka günden güne zayıflayarak gücünü yitirecektir.
Zaman öyle güzel bir ilaç ki, kalbin tüm yaralarını iyileştirebilecek denli güçlü.. Sadece yoğunluğuna bağlı olarak süre kimimizde biraz daha uzun olabilir. Süreyi kısaltabilmekse yine bizlerin elinde.
Dilerseniz mantıklı davranıp güçlü hareket etmeye çalışır ve bir an evvel zamanın kalbinizin yaralarını sarmasına yardımcı olursunuz. İstememek gibi bir seçeneğinizde olduğunu düşünelim. Ben acılarımla mutluyum diyorsanız, parmağınızı bile kıpırdatmadan oturursunuz. Ancak bunu yaptığınız zaman dahi zaman onu sizin adınıza size unutturacaktır.
3. Unutulmaması gereken en önemli şeylerden bir tanesi terk edilmenin değerli veya değersiz olmak ile herhangi bir matematiksel ilişkisinin olmadığıdır.Kaynakwh:
Siz değersiz olduğunuzdan terk edilmediniz. Ya da tam tersi karşınızdaki insan değersiz birisi olduğu için sizi terk edip gitmedi. Aşık bir insanın gözünde değer veya değersizlik diye bir ölçü yoktur. Aşkı bitmiş kişinin de bunun dışında düşünecek şeyleri vardır. Giden içinde kolay değildir ‘Ben gidiyorum’ diyebilmek.
Evreler demiştik değil mi? Hani aşkın evreleri vardı. Sonuç olarak giden 3. ve son evreyi sizden önce tamamlamıştır. Burada bizim payımıza düşen bir an evvel üçüncü evreyi tamamlayıp bitirmek adına harekete geçebilmeyi başarmaktır.
4. Yaşınız ve konumunuz ne olursa olsun istediğiniz taktirde yeni aşklara yelken açmak gibi bir hakkınız da var. Tıpkı Amerika’yı benim keşfetmediğim gibi, bunu da ilk keşfeden ben değilim. Ancak nedense insanların bu konuda zaman, zaman pek de cesaretli davranmadıklarını gözlemlemekteyim.
Oysa şu veya bu şekilde bir aşkın son evresini yaşıyorsanız, bu sürecin tamamladığınızda, yeni aşkın ilk evresini yaşamaya hazır durumdasınız demektir.
5. Terk edilmek dünyanın sonu olmadığı gibi terk etmekten daha da iyidir zannederim. Neden mi? Bazen aşkı siz bitirebilir veya bitmesine olanak verecek davranışlar içerisine girebilirsiniz. Bitirilmek istenen biter ama hiç dikkat ettiniz mi insan kendi sonlandırdığı aşkların ardından hep yarım kalan bir şeyler hisseder.
Tamamlanma şansını bulamamış aşkların sahipleri yüreklerinde hep bir acaba ile dolaşır ve daha değişik davranılmış olsa ne olurdu diye kendisini sorgular. O aşk içeride bir yerlerde yarım yamalak ama hep o insanla beraber yaşar.
Oysa bir şey bitecekse, sorgulamaları arkasında bırakmadan bitmesi kişinin daha huzurlu olmasına yardımcı olur.
Yarım kalmış aşkların prens ve prensesleri ile uğraşmaktansa, bir anda gerçek ile yüzleşip konuyu tamamen uzaya göndermek en iyisidir diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
Şu ya da bu şekilde kendinizi suçlamaya kalkmayın. Keşke veya acaba gibi kelimelerle uğraşıp zaman kaybetmeyin. Biten bittikten sonra dönüp dolaşıp sorgulamak, olayları yeniden yaşayarak kendini suçlamak, sadece can acıtan bir hatadan ibaret olup zaman kaybından öteye gitmez.
Aşk ile ilgili yapılacak sorgulamalar var ise bu ancak acısı hafifledikten sonra yapılmalıdır. İnsanın gelişimine katkı sağlasın ve eğer yapılmışsa ve varsa aynı hatalar bir kez daha tekrar edilmesin.
6. Etrafınızda olaylar ve insanlarla ilgili olarak değişik yorumlar yapan insanlar karşınıza çıkacaktır. Ancak iyi veya kötü yapılan yorumların kafanızı bulandırmasına izin vermeyin. Yapılan yorumlar sadece etrafınızdaki insanların gözlemleri ile sınırlı olup bu aşkın tüm evrelerini bizzat siz yaşadınız. Dolayısıyla yorum yapmak hakkı sadece size ve bunu sizinle paylaşan kişiye aittir.
Etrafınızdaki insanlardan mümkünse bu konuda yoruma girmemelerini rica edin. Aşk acısı içinde kıvranan birisine karşı dostlar daima anlayışlı davranmaya çalışacaklardır.
Bir süre acı çekeceksiniz bu doğru, ancak unutmayın terk edilmek utanılası bir şey olmayıp işin birde terk etmek kısmı vardır ki, bu kararı vermek inanın her zaman daha zordur.
Kendinizi zamana bırakın ve yeni aşklar için gücünüzü toplayana dek kendinize karşı anlayışlı olun ve kendinizi sevmeyi sakın unutmayın.
alinti: webhatti.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder