Tartışmasız bir gerçektir ki, bu evrendeki en büyük güç şefkattir. Parayı, gücü, otoriteyi, ünü, onayı ve diğer şeyleri aslında mutluluk, huzur, sağlık, neşe ve bilgelik için isteriz. Ne yazık ki para, güç, otorite, ün ya da onaylanmak bize bunlardan hiçbirini veremeyecektir. Bize bunu verecek tek şey şefkattir.
Budha, bir insan şefkati hissetmesini ve şefkatli davranmasını sağlayan bir zihin geliştirdiğinde 11 şeye sahip olur der. Bu 11 şey şunlardır (bazılarını herkesin anlayacağı hale getirdim):
Kolayca (ve mutlu bir şekilde) uykuya dalarsınız.Kolayca (ve mutlu bir şekilde) uyanırsınız.Hoş rüyalar görürsünüz (kabus ya da kötü rüya görmezsiniz).İnsanlar tarafından sevilirsiniz.Kutsal varlıklar (melekler vs) tarafından sevilirsiniz.Kutsal varlıklar tarafından korunursunuzDış dünyadaki tehlikelerden korunursunuz.Yüzünüz huzurlu ve hoş görünür.Zihniniz sakin olur.Ölürken akıl karışıklığınız olmaz. Öldükten sonra cennetsi boyutlara gidersiniz.
Umarım, aşağıda açıkladığım meditasyon size bu 11 faydaya ulaşmanızda ve şefkatinizi çevrenize yaymanıza yardımcı olur.
ŞEFKAT MEDİTASYONU
(Kısa versiyon)
Sırtınızı dik tutarak bir sandalyeye ya da bağdaş kurarak yere oturun.
Gözlerinizi kapatın.
Zihninizi buraya ve bu âna getirmek için çevrenizdeki sesleri dinleyin. Bedeninizi, teninize değen giysilerinizi, üzerine oturduğunuz minderi ya da sandalyeyi hissedin.
Zihniniz sakinleşmeye başladığında bedeninizin nefes alıp verdiğini fark edin. Havanın nefes alırken burun kanatlarınızda oluşturduğu serinliği, nefes verirken burun kanatlarınızda oluşturduğu ılıklığı hissedin. Bir süre bedeninizin nefes alıp vermesini izleyin. Bu sırada nefesinize müdahale etmeyin. Bedeniniz canı nasıl istiyorsa öyle nefes alıp versin.
Bir süre sonra, zihniniz yeterince sakinleştiğinde dikkatinizi göğüs kafesinize yönlendirin. Göğüs kafesinizin ortasında kalbinizi ya da kalbinizin bulunduğu bölgeyi fark edin. Yüzünüzde içten bir tebessüm oluşturun. Kalbinize, tıpkı en yakın dostunuzmuş gibi gülümseyin. Kalbinizdeki ya da göğüs kafesinizin orta bölümündeki gerilimin bu içten gülümsemeyle eriyip kaybolduğunu fark edin.
Gözünüzün önünde kalbinizi canlandırın. Kalbinizin tam ortasında bir gül tomurcuğu hayal edin. Yakut kırmızısı, kadifemsi dokusu ve ılık enerjisi olan bir gül tomurcuğu. Gül tomurcuğunun, gülümsemenizin etkisiyle yavaş yavaş açılmaya başladığını hissedin. Gül tomurcuğu yavaş yavaş açılıp yakut kırmızısı, kadife dokulu, muhteşem kokusu ve ılık bir enerjisi olan dünyanın en güzel gülüne dönüştüğünde kalbinizin ortasındaki bu gülün tam merkezinden dışarıya doğru yayılan altın rengi bir enerjinin parladığını görün. Gülümsemenizin gücü arttıkça kalbinizdeki gülün merkezindeki altın rengi ışık da güçlenip çevreye yayılmaya başlayacaktır. Bu, şefkatin ışığıdır.
(Bu aşamada kalbinizde kolayca şefkat uyandıracak bir durumu hayal edin)
Şimdi Afrika’da açlık çeken bir bebeği hayal edin. Bebeğin sevimli yüzünde, açlıktan ve halsizlikten oluşan bitkinliği görün. Yüzündeki sinekleri hayal edin. Zayıf ve bitkin bedenine bakın. Ortalıkta annesinin olmadığını fark edin. Belki de annesi ölmüş olabilir. Yerde tozun toprağın içinde açlıktan ölüm eşiğine gelmiş, korkmuş, yalnız, umutsuz bir haldeki bu bebeği kollarınızın arasına alın. Kırılgan bedenini kollarınızın arasında nazik bir şekilde tutun. Tıpkı yaralı bir kuş gibi düşen başına avucunuzla destek yapın. Bebeği, adeta yaşam enerjinizden ona akıtmak istermişsiniz gibi göğsünüze bastırın. “Korkma,” deyin. “Bir daha kendini asla yalnız hissetmeyeceksin. Bir daha asla aç kalmayacaksın. Bir daha asla korkmayacaksın.” Minik bebeği kollarınızın arasında tutun ve ona gereken yardımı sağlamak konusundaki kararlılığınızı hissedin. Onun ölmesine izin vermeyeceksiniz. Onun acı çekmesine izin vermeyeceksiniz. Onun umutsuzluğa kapılmasına izin vermeyeceksiniz. Kalbinizdeki derin şefkati hissedin. Bebeğin yüzüne yayılan rahatlamayı, umudu ve huzuru görün. Onu ait olduğu yere, kalbinizin derinliklerine yerleştirin. Buradaki gülün merkezindeki altın rengi ışığın bebeği sarıp sarmaladığını görün. Şimdi kalbinizdeki altın rengi ışık çok daha güçlü parlıyor.
Kalbinizdeki ve göğüs kafesinizdeki titreşimleri hissedin.
Bu aşamada, kalbinizdeki ve göğüs kafesinizdeki titreşimlere ve şefkat duygusuna odaklanın. Bu duyguyu hissettiğiniz sürece bu şekilde kalın. İsterseniz, göğüs kafesinizdeki titreşimler ya da hissettiğiniz şefkat duygusu azaldığında yeniden kalbinizdeki bebeği hayal edebilirsiniz.
(Bu aşamada kalbinizdeki şefkati sevdiğiniz bir insana ya da insanlara yönlendirin.)
Sevdiğiniz bir insanı, çocuğunuzu, eşinizi, annenizi ya da mutsuz, sorunu olan, belki de acı çeken arkadaşınızı ya da yoldaşlarınızı hayal edin. Sevdiğiniz bu insanın acısını ya da mutsuzluğunu fark edin. Yüzündeki mutsuzluğu, acıyı ve akıl karışıklığını görün. Bu insanı ya da insanları ne kadar sevdiğinizi, onun acısını dindirmek için nasıl da elinizden geleni yapmak istediğinizi anlayın. Bu acının, şefkatle ortadan kaldırılabileceğini fark edin. Ona daima yanında olacağınızı, onu asla yalnız bırakmayacağınızı, yeniden mutlu olması için elinizden geleni yapacağınızı söyleyin. Kalbinizden yayılan altın rengi şefkat enerjisinin sevdiğiniz insanın kalbine ulaştığını, onun kalbini de bu şefkat ve cesaretle doldurduğunu hissedin. Arkadaşınıza içten bir şekilde gülümseyin. Onun kalbindeki tüm acının, sizin kalbinizden onun kalbine ulaşan şefkatle eriyip yok olduğunu fark edin. Yavaş yavaş arkadaşınızın yüzüne yayılan huzuru, mutluluğu ve neşeyi görün.
Şimdi arkadaşınızı kucaklayın ve onu, kalbinizin en derin yerine, ait olduğu yere yerleştirin. Kalbinizdeki altın rengi şefkat ışığının daha da güçlü parlamaya başladığını fark edin.
Kalbinizdeki ve göğüs kafesinizdeki titreşimleri hissedin.
Bu aşamada, kalbinizdeki ve göğüs kafesinizdeki titreşimlere ve şefkat duygusuna odaklanın. Bu duyguyu hissettiğiniz sürece bu şekilde kalın. İsterseniz, göğüs kafesinizdeki titreşimler ya da hissettiğiniz şefkat duygusu azaldığında yeniden kalbinizin derinlerindeki sevdiğiniz insanı ya da insanları hayal edebilirsiniz.
(Şimdi sıra aranızda çatışma, yanlış anlama ya da düşmanlık olan bir insanda.)
Aranızda anlaşmazlık ya da düşmanlık olan bir insanı hayal edin. Bu insanın yüzünü görün. Yüzündeki acıyı fark edin. Şimdi düşmanızı, bir bebekken hayal edin. Annesinin kollarında, kırılgan, masum bir bebek... Annesinin o uyurken üşümesin diye üzerini örttüğünü, o acı çekmesin diye kendini feda edebileceğini görün. Bu masum bebeğin, yaşamın içinde ilerlerken aldığı darbeleri fark edin. Elde olmayan olayların ona nasıl acı çektirdiğini, onu nasıl yaraladığını anlayın. Bir zamanlar masum ve sevgi dolu bu yüzün, çektiği acıyla nasıl gerginleştiğini, nasıl korku dolu, öfkeli ve acı içinde olduğunu fark edin. Onun çektiği acıyı kalbinizde hissedin.
“Kardeşim, bana ne yapmış olursan ol, intikam hiçbir işe yaramayacak,” deyin. “Bu sebeple sana iyilik diliyorum. İçten bir şekilde geçmişin acılarından kurtulmanı diliyorum. Ne olduysa oldu. Artık bunu değiştiremeyiz. Olanlar elimizde değildi. Olanı geri alamayız. Biliyorum ki başka koşullar altında birbirimize başka şekilde davranacaktık. Seni yaptığın her şey için affediyorum. Sen de beni sana verdiğim ya da verdiğimi düşündüğün zararlar için affet.”
Düşmanınızın yüzündeki huzuru ve rahatlamayı fark edin. Çekmekte olduğu bütün acılardan dolayı kalbinizde ona karşı hissettiğiniz şefkati fark edin. Onun acı çekmesini istemediğinizi anlamaya başlayın. Kimsenin acı çekmesini istemediğinizi fark edin. Onun mutlu olmasını istediğinizi anlayın. Herkesin mutlu olmasını istediğinizi anlayın. Ona huzur ve mutluluk dileyin. Bir kez daha gülümseyen, huzur dolu yüzüne bakın. Kalbinizden yayılan şefkati onun kalbine yollayın. Bırakın kalbinizden yayılan şefkat onun kalbindeki şefkat ateşini de yaksın. Eski düşmanınızın kalbinden yayılan altın rengi ışığı görün. Bu insanı kucaklayın ve onu ait olduğu yere, kalbinizin en derinlerine yerleştirin. Kalbinizdeki altın rengi ışığın daha da parladığını fark edin.
Kalbinizdeki ve göğüs kafesinizdeki titreşimleri hissedin.
Bu aşamada, kalbinizdeki ve göğüs kafesinizdeki titreşimlere ve şefkat duygusuna odaklanın. Bu duyguyu hissettiğiniz sürece bu şekilde kalın.
(Şimdi çalışmanın en zor bölümüne geldik: Kendimiz.)
Kendinizi hayal edin. Acı çeken yüzünüzü ve kalbinizdeki acıyı hissedin. Kırgınlıklarınızı, üzüntülerinizi, size karşı yapılan hataları ve hayat içinde ilerlerken aldığınız darbeleri anımsayın. Kendinize her şeyin en iyisini dileyin. Kalbinizin kapılarının kendinize uzun zamandır kapalı olduğunu fark edeceksiniz. Bırakın kalbinizin kapıları artık açılsın. Ne yapmış olursanız olun, hangi günahları işlemiş olursanız olun, asla yargılamayan, asla eleştirmeyen koşulsuz sevgiyi ve şefkati kendinize armağan edin. Kendinizi koşulsuz bir şekilde “affedin”. Kendinizi gerçek yuvanıza, kalbinize geri çağırın. “Ben” adını verdiğiniz bu kırılgan, aklı karışık, acı çeken varlığı şefkatinizle kucaklaklayın. Bir annenin çocuğuna hissettiği koşulsuz sevgi ve şafkatle kendinizi sarıp sarmalayın. Kendinizi koşulsuzca affedin ve her şeye layık olduğunu kabul edin.
Kalbinizdeki gülün içinden yayılan altın rengi şefkat ışığını görün. Bırakın şefkatiniz sizi kuşattıktan sonra tüm varlıkları kapsayacak şekilde evrene yayılsın. Evrende ulaşmadığı tek bir yer, dokunup eritmediği tek bir acı bile kalmasın. Acının, öfkenin ve mutsuzluğun şefkatin ışığı karşısında kar taneleri gibi eriyip yok olduklarını fark edin.
Burada istediğiniz kadar kalın ve kalbinizdeki, göğüs kafesinizdeki titreşimleri. huzuru ve mutluluğu hissedin.
Meditasyonunuzu bitirmeden önce, tüm varoluş boyutlarında acı çeken varlıklar için kalbinizin en derinliklerinden iyilik, şefkat, huzur, emniyet ve hakikati kavrayacak bir anlayış gücü dileyin.
Meditasyonunuz bittiğinde yavaşça gözlerinizi açabilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder