Hz. Musa Denizin Yarılması Hadisesi
Firavun olarak bilinen Mısır kralları, eski Mısır’ın çok tanrılı batıl dininde, kendilerini ilah olarak kabul etmekteydiler. Allah, hem Mısır halkının hak dine karşı batıl bir sistemi benimsemiş olduğu, hem de İsrailoğulları’nın köleleştirildiği bir dönemde, Hz. Musa’yı elçisi olarak Mısır kavmine göndermiştir.
Ancak eski Mısırlılar başta Firavun ve çevresi olmak üzere Hz. Musa’nın hak dine davetine rağmen putperest inançlarından vazgeçmiyorlardı. Hz. Musa, Firavun’a ve yakın çevresine sakınmaları gereken şeyleri açıklamış ve onları Allah’ın azabına karşı uyarmıştı.
Buna karşılık onlar isyan edip Hz. Musa’yı delilik, büyücülük ve yalancılıkla suçlamışlardı.
Firavun ve kavmine çok sayıda bela verilmesine rağmen, onlar Allah’a teslim olmamışlar; Allah’ı tek İlah olarak kabul etme-mişlerdi. Hatta başlarına gelenlerden ötürü Hz. Musa’yı sorumlu tutarak, onu Mısır’dan sürmek istemişlerdi. Allah Kur’an’da, Hz. Musa ve beraberindeki müminlere şöyle buyurmaktadır:
Musa’ya: ‘Kullarımı gece yürüyüşe geçir, çünkü izleneceksiniz’ diye vahyettik. Bunun üzerine Firavun şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi.
“Gerçek şu ki bunlar azınlık olan bir topluluktur. Ve elbette bize karşı da büyük bir öfke beslemektedirler. Biz ise uyanık bir toplumuz” (dedi).
Böylelikle Biz onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden ve pınarlardan sürüp çıkardık. Hazinelerden ve soylu makam(lar)dan da.
İşte böyle; bunlara İsrailoğulları’nı mirasçı kıldık. Böylece (Firavun ve ordusu) Güneş’in doğuş vakti onları izlemeye koyuldular. (Şuara Suresi: 52-60)
Kur’an’da bildirildiği üzere, bu takibin ardından iki topluluk karşı karşıya geldikleri sırada, Allah denizi yararak Hz. Musa’yı ve onunla birlikte iman edenleri kurtarmış, Firavun ve kavmini ise helaka uğratmıştır. Kur’an’da Allah’ın iman edenlere bu yardımı şöyle bildirilir:
“Bunun üzerine Musa’ya: “Asanla denize vur” diye vahyettik. Deniz hemencecik yarılıverdi de her parçası kocaman bir dağ gibi oldu.
Ötekileri de buraya yaklaştırdık. Musa’yı ve onunla birlikte olanların hepsini kurtarmış olduk. Sonra ötekileri suda boğduk.
Şüphesiz, bunda bir ayet vardır. Ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphesiz, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.” (Şuara Suresi: 63-68)
Bu konuyla ilgili olarak İngiltere’de British müzesinde ki Firavun zamanından kalma 6 nolu Mısır papirüsünde şöyle denilmektedir:
“Sarayın beyaz odasının muhafızı, kitaplarının reisi Amenamoni’den kâtip Penterhor’a:
Bu mektup elinize ulaştığı vakitte ve noktası noktasına okunduğu zaman, kalbini müteessir edecek bir halde olan acıklı felaketi, dalgalarda boğulma felaketlerini öğrenerek kalbini kasırga önündeki yaprak gibi en şiddetli ıstıraba teslim et.
Musibet şiddetli, zaruret birden bire onu zabdetti. Sular içinde uyku, canlıyı acınacak bir şey yaptı. Reislerin ölümünü, kavimlerin efendisi şarkların ve garpların kralının mahvolmasını tasvir et. Sana gönderdiğim haber hangi habere kıyas edilebilir?”
İşte bu yazıtta Mısır firavununun denizde boğulduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Yani 6 nolu Mısır papirüsü Kur’an’ın verdiği haberi tasdik etmektedir. Kur’an’da geçmişle ilgili bildirilen olayların, günümüzde tarihi kanıtlarla aydınlanması kuşkusuz ki Kur’an’ın önemli bir mucizesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder