31 Mart 2014 Pazartesi

Pozitif Gücün Büyüsü - Louise L. Hay

   Kendini keşif calışmasına başlayan insanlara kaynak olacak çok güzel bir kitap bilgisini burada paylaşmak istedim. Kitabın ana teması kendini sevmek üzerine yazılmış. Yıllarca dışarıda aradığımız uğruna bir çok ödün verdiğimiz sevginin aslında kendi içimizde olduğunu ve yapmamız gereken tek şeyin aslında kendimizi sevmek olduğu anlatan güzel bir kitap.   Kendimizi sevdiğimizde dışarıdaki sevginin bir önemi kalmayacaktır. İçimizdeki sevgi açlığını doyurduğumuzda dışarıdaki sevgiye karşı açlığımızda biteceği için  sevgi karşılığı birilerine kendimizden ödün vermek zorunda kalmayacağız. Buda bize kendi değerimizin farkına varmamızı sağlayacaktır.   Değersizlik duygusunun temelinde kendimizi sevmemiz yatıyor. Kendimizi sevmediğimiz için kendimize değer vermiyoruz. Başkalarının vermiş olduğu değeri kabullenemiyoruz. Kendimizi gerçek anlamda sevene kadar da değersizlik duygusunun altında ezilmeye devam ediyoruz.   Bir çok insanla konuşurken bu konuyu söylediğimde insanlar kendilerini sevdiklerini söylüyorlar. Kendini sevmenin ne demek olduğundan habersiz cicili bicili elbise giyip, makyaj yapıp, güzel görünerek kendilerini sevdiklerini ifade ediyorlar.

    Ancak bu olay sözde değil özde olmalıdır. Kendini gerçek anlamda sevmek demek, kendinize bir prens yada prenses gibi davranmak ve başkalarınında aynı şekilde davranmasına izin vermek demektir. Siz kendinize prens yada prenses gibi davranırsanız diğer insanlarda bu şekilde davranır.      Sokakta yürürken bazı kişilerin farklı bir enerji yayılımı vardır ve diğer insanlar ister istemez o kişilere saygı gösterirler. Onlara yollarını açar, geçmelerine izin verir yada istedikleri şeyi hemen yerine getirirler. Bir prens yada prenses gibi.       Gerçek prens yada prenslere bakın. İnsanların onlara davranışlarına bakın. Onlarla sizin aranızdaki tek fark onların dünyadaki diğer insanları sahip oldukları o etikete inandırmalarıdır.     Sizde kendinize istediğiniz etiketi yapıştırabilirsiniz. Önemli olan o etikete sahip olduğunuza öncelikle kendiniz inanmanız. Eğer o etikete kendiniz inanmazsanız diğer kimseleride inandıramazsınız.  Piyasadaki taklit mazlemeden farkınız olmaz. Taklit mallar insanları ne kadar etkiliyorsa sizde o kadar etkilersiniz.        Kendinizi yeniden yaratmak istiyorsanız, değişim istiyorsanız nereden başlayayım diyorsanız işte size en güzel kaynak.    Dünyanın en çok okunan yazarlarından Louise L. Hay elinizdeki bu kitapla düşüncelerinizi, inançlarınızı ve duygularınızı pozitif yönde derinleştirerek içinizdeki duygularınızın çevrenize coşkuyla akmasına yardımcı olacaktır.   Pozitif düşünce gücünün büyüsünü, insanın kendini tanıyıp hayatla barışık kalmasını sağlayıp mucizeler yarattığını büyük bir keyifle okuyacaksınız.2. Bölüm İçimizdeki Sesi İzlemek.3. Bölüm Sesli Düşünmenin Gücü4. Bölüm   Geçmişle Hesaplaşmak .5.  Bölüm Sizi Bağlayan Engelleri Anlamak6.  Bölüm Duygularınızı Dışavurmak8.  Bölüm Kendinizi Nasıl Sevebilirsiniz9.  Bölüm İçimizdeki Çocuğu Sevmek10.  Bölüm Büyümek ve Yaşlanmak4.  KISIM İÇSEL BİLGELİĞİNİZE BAŞVURMAK11.  Bölüm Zenginliği Yaratmak12.  Bölüm Yaratıcılığınızı İfade Etmek13. Bölüm Olasılıkların Toplamı5. KISIM GEÇMİŞİ ARKADA BIRAKMAK15.  Bölüm Birbirimizi Sevmenin Güvenli Olduğu Bir GezegenBu kitapta öğreneceğiniz çok şey var ama hepsini bir seferde özümseyebileceğinizi düşünmeyin. Bazı fikirler hoşunuza gidebilir, bu yüzden işe bildiğiniz yerden başlayın. Eğer aynı fikirde olmadığınız bir şey söylersem, aldırmadan geçin. Bu kitapta hayatınızı iyi yönde değiştirebilecek tek bir fikir bile bulmanız amacıma ulaştığımı düşünmem için yeterli.Bu kitabı okurken güç, zeka, sonsuz zihin, yüksek güç, Tanrı, evrensel güç, içsel bilgelik gibi terimlerle karşılaşacaksınız. Evrende ve aynı zamanda içinizde bulunan güce vereceğiniz isimlerde bir sınırlama olmadığını göstermek için bu terimleri kullandım. Eğer bunlar arasında beğenmediğiniz olursa, size daha uygun olan başka bir terimi kullanabilirsiniz. Geçmişte, bir kitap okurken bana hoş gelmeyen kelimelerin veya isimlerin üzerini çizer, daha hoşuma giden başka bir kelimeyi yazardım. Aynısını siz de yapabilirsiniz.İki kelimeyi normalde olduğundan farklı yazdığımı da göreceksiniz. Rahatsızlık kelimesi, rahatsızlık olarak yazılmıştır ve sizinle veya ortamınızla uyum içinde olmayan şeyler anlamına gelmektedir. AİDS kelimesi ise küçük harflerle  aids  yazılarak kelimenin gücü azaltılmıştır. Bu fikir, ilk olarak Peder Stephan Pieters’dan gelmişti. Hay House’da bu kavrama gerçekten çok değer veriyoruz ve okurlarımızı da bu görüşü ciddiye almaya teşvik ediyoruz.Bu kitap, You Can Heal Your Life (Düşünce Gücüyle Tedavi) adlı kitabın bir uzantısı olarak yazıldı. O kitabı yazdığımdan bu yana uzun zaman geçti ve birçok yeni fikir ortaya çıktı. Bu fikirleri, yıllardır bana yazarak daha fazla bilgi isteyen sizlerle paylaşmak istedim. Kitabı okurken farkında olmanız gereken önemli bir şey, “dışarıda” arıyor olabileceğiniz şeyin gerçekte içinizde ve olumlu yönlerde kullanmanız için hazır olduğudur. Dilerim, bu kitap gerçekte ne kadar güçlü olduğunuzu anlamanız için size yardımcı olur.
Düşünce şeklimi değiştirmek istersem, yaşam biçimimi de değiştirebileceğimi ilk kez duyduğum zaman çok şaşırmıştım.

Sonra düşünce şeklimi değiştirme macerasına atıldım. Fikri kabul edip, "evet" dedikten sonra, iş bunu nasıl yapacağımı öğrenmeye kaldı. Birçok kitap okudum. Birçoklarınızın evinde olduğu gibi benim evim de ruhani ve kendine yardım kitaplarıyla dolup taşmaya başladı. Yıllarca kurslara devam ettim ve bu konuyla ilgili her şeyi keşfettim.
Çalışmalarım üç yıldır sürüyordu ve kilisede öğretmenlik yapmaya başlamıştım. Felsefe dersleri veriyordum ama öğrencilerimin bocalamalarının nedenlerini merak ediyordum. Sorunlarına neden böylesine gömüldüklerini anlamıyordum. Onlara verdiğim güzel öğütlerden yararlanıp neden iyileşmiyorlardı?
Sonunda, onlara sadece doğruları anlattığımı ama bu doğruları yaşamadığımı fark ettim.
Bir gün hiç beklenmedik bir anda, doktorlar vajen kanserine yakalandığımı açıkladılar.
Artık kendimden kaçıp saklanamayacağımı yeterince öğrenmiştim. Duygularımızı bastırıp içimize gömünce, onlar bedenimizin bir köşesine yerleşiyorlardı. Ve yaşadığımız sürece duygularımızı bastırıp içimize atınca, bir süre sonra bedenimizin bir köşesinden dışarı fırlıyorlardı.
Çirkin olayları arkamda bıraktığımı sanıyordum ama aslında onları içime gömmüştüm.
Metafizik yolunda ilerlemeye başlayınca, duygularımın üstüne ince spiritüel bir örtü çekmiş ve çöplüğün çoğunu içimde saklamıştım.
Kelimenin tam anlamıyla etrafıma bir duvar örüp, kendi duygularımla yüzleşmemiştim.
İçimdeki çocuğu yakından tanıyıp onunla çalışmam gerekiyordu. O çocuk hala acı çekiyordu ve yardıma gereksinimi vardı.
Hemen hevesle kendimi iyileştirmeye koyuldum. Kendimi tamamiyle iyileşmeye adamıştım. Altı ay süreyle, aşağı yukarı yirmi dört saat çalıştım. Önce beslenme temizliğine giriştim. Olumlu sözler söyledim. Gözlerimin önünde olumlu sahneler canlandırdım. Her gün aynanın karşısına geçip çalıştım. "Seni seviyorum, gerçekten seviyorum," demek çok zordu. Gözyaşları içinde derin derin nefesler alarak bu sözleri yineledim. Bu sözleri söyledikten sonra, sanki kuantum bir sıçrama yaptığımı hissettim.
İnsanların içlerinde biriktirdikleri öfkeyi boşaltabilmelerinde gerçekten uzmanlaşan iyi bir psikoterapiste gittim. Çığlıklar atarak, yastıkları yumruklayarak uzun saatler geçirdim. Harikaydı. Kendimi çok iyi hissettim. Çünkü hayatımda böyle şeyler yapmama asla izin verilmemişti.
Hangi metodun yararı dokunduğunu bilmiyorum; belki hepsinin biraz yararı dokunmuştur. Fakat en önemlisi, çalışmalarıma inatla, hiç ara vermeden devam edişimdi.
Sabah gözümü açar açmaz çalışmaya başlıyordum. Gece yatarken bütün gün hiç ara vermeden çalıştığım için kendime teşekkür ediyordum. Her gün yeni yeni bilgiler öğrenmeyi ve büyümeyi içtenlikle istiyordum. Artık değişmeye ve kendimi kötü bir insan olarak görmemeye kararlıydım.
Ayrıca hoşgörü ve bağışlama konusunda da çalışmalar yapıyordum. Ebeveynlerimi bağışladıkça kendimi de bağışlamak isteği doğdu. Kendimizi bağışlamak da çok önemlidir. Ebeveynimizin bizi hırpaladıkları gibi, çoğumuz içimizdeki çocuğu hırpalamayı sürdürürüz... Ve onu taciz etmeye devam ederiz. Bu çok acı bir şey.
Zamanla güvenim arttı ve kendime iyi bakabileceğime inandım. Ruhani gelişmem beklenmedik harikalar yarattı.
İç düzeyde huzura kavuşup kendimizle barışınca, hayat çok daha zevkli oluyor.
Bu deneyimden ben kişisel olarak ne öğrendim? Eğer düşüncelerimi ve beni geçmişteki yaşamıma bağlayan alışkanlıklarımı gerçekten değiştirmek istiyorsam, yaşamımı değiştirecek güce sahip olduğumu fark ettim. Eğer içtenlikle çalışırsak, aklımızda, bedenimizde ve yaşantımızda inanılmaz değişiklikler yapabileceğimizi öğrendim.
Ben bu işe yirmi küsür yıl önce başladığım zaman, bugün yaptıklarımla yüz binlerce insana yardım edip ümit vereceğimi bilmiyordum.
 Pozitif Gücün Büyüsü / Louise Hay

Kaynak

Devamını Oku »

30 Mart 2014 Pazar

Para Enerjimiz Neden Anne ve Baba ile Bağlantılıdır?



Şimdi para enerjisinin dayanıklılık ve bekasının eril ilke ile bağından söz etmek istiyorum. Eril ilkenin ailedeki en önemli temsilcisi babadır. Baba ve eril ilke yaşamda sağlamlığı ve kalıcılığı temsil eder. Paranın kalabilmesi için babaya “evet” demeniz gerekir. Gökyüzü eril ilkenin en büyük temsilcisi, hava da yaşamanın olmazsa olmazı değil mi zaten? İster yağmur, ister fırtına, ister dolu, ister kar getirsin, havaya “hayır” diyebilir misiniz?Babamıza “evet” demek, tıpkı hava gibi ona her koşulda rıza göstermektir. Başka bir deyişle ona tüm yaşamı, deneyimleri, suçları, eksik/fazla yanları, hataları, geçmişi, genetik kodlamasında kaydı bulunan bulunmayan tüm ataları, onların yaptıkları/yapmadıkları, evrensel/bütünsel sisteme verdikleri veremedikleri ile hiç ayırımsız, bütünüyle ve koşulsuz bir kabul anlamına gelir. Biz babamızın bazı yanlarını beğenmez ve reddersek…İşiniz var. Çalışıyorsunuz, geliriniz birçoğunun özeneceği kadar yüksek. Demek dişi ilke, dünya ana ve tabii kendi annenizle ilişkileriniz gereğince iyi. Buna karşın kazancınızda bereket yok. Ne yapsanız en azından bir ev sahibi olamıyor, paranızın birikmesini sağlayamıyorsunuz. Hatta bu kadar gelire rağmen gelirinizi giderinize denkleştiremiyor, ay sonuna borçsuz ulaşamıyorsunuz.Bir işyeri sahibisiniz. Çalışanlarınız, müşterileriniz memnun, ürününüz kolayca pazarlanıyor, vergilerinizi, SSK, Bağ-Kur ödemelerinizi düzenli gerçekleştirebiliyorsunuz. Para akışınız da iyi, tahsilâtlarda her hangi bir tıkanıklık görmüyorsunuz. Buna karşın kazancınızda bereket yok. Ne yapsanız en azından bir ev sahibi olamıyor, paranızın birikmesini sağlayamıyorsunuz. Herkese yardım eden, varlığıyla destek sunan siz kendiniz için belli bir rakamdan sonrasını ayıramıyor
sunuz. Her şeyin bu kadar iyi olmasına rağmen birikim yapamamanızı bir türlü açıklayamıyor, neredeyse nazara, büyüye bağlıyorsunuz…Dikkat edin! Annenizle ilişkiniz gereğinden fazla iyi olabilir… Bert Hellinger “düzen bir araya getirir, böylece sevgi akar” diyor. Aile en küçük toplumsal birliktir. Ailede evrensel düzen sevginin akışkanlığını sağlar. Ailede düzen her şeyden önce, ebeveynlerin vermesi ve çocukların alması üzerine kuruludur. Ebeveynler, kendi anne babalarından ve yaşam boyu birbirlerinden aldıklarını, çocuklara aktarırlar. Çocuklar ise önce ebeveynlerini anne ve babaları olarak kabul eder, sonra da onların kendilerine sunduklarını alıp kendi deneyimlerinden gelen zenginliklere temel olarak kullanırlar. Herkes daha önce kendi anne babasından ve daha sonra eşinden aldıklarını birleştirip sonraki nesle sundukça bir araya getiren düzen kalıcılık kazanır ve buna bağlı olarak sevgi sorunsuzca akar. Böylesi bir sevgiyle desteklenen kişi yaşamda tartışmasız başarıya ulaşır.Burada sözünü ettiğimiz veriş ve alış genel bir veriş ve alış hali değil, tam olarak yaşamın verilişi ve alınışı halidir. Ebeveynler çocuklarına geldikleri sıraya göre yaşamdan elde ettiklerini verirler, çocuklar da geldikleri sıraya göre önce anne ve babalarından sonra büyük kardeşlerden yaşamı ve aile büyüklerinin yaşamdan elde ettiklerini alırlar.

En büyük kardeş en önce geldiğinden, anne babadan en çok alandır. O da kardeşlerine en çok verir. İlk kardeş herkese verir, ikinci abiden/abladan alır, kardeşlerine verir ve bu sırayla devam ederken, en son gelen kardeş anne babadan en az ve büyük kardeşlerden en fazla alan olur. Yaşamın ilerleyen yıllarında, ebeveynler yaşlanıp bakıma muhtaç hale geldiğinde, diğer kardeşlerinden en çok alan küçük kardeş, anne ve babasının bakımını üstlenir. Böylece dengeyi sağlamaya gayret eder. Bu diğer kardeşlerin kendisine yardım etmeyeceği anlamına gelmez ama görevin büyüğünü üstleneceğine işaret eder. Bu zorlamayla değil, kendiliğinden olandır.Sevgi düzenleri, çocukların yaşamı anne babalarından tam da onların verdiği gibi ve bütünlüğüyle almalarını gerektirir. Ayrıca anne ve babalarını “keşke benim annem babam daha farklı, -örneğin- daha zengin, daha kültürlü, daha zeki, daha akıllı olsaydı” türünden her hangi bir dilekle değil tam da oldukları gibi almalarını, kabul etmelerini gerektirir.Bütün bunlar olurken elbette anne ve baba kendi arasında da birlikte düzen içinde olmanın ve sevginin akmasına izin vermenin yolunda olmalıdırlar. Bu yolda kalmayı reddetmeleri, aralarında sürtüşmelere, tartışmalara hatta kavgalara kadar gidebilir. Bu büyüklerin işidir ve küçükleri ilgilendirmez. Nehirlerin yukarı akamayacağı gibi, aile içi düzen de geriye doğru kurulamaz.Çocuklar, görünen ne olursa olsun, ebeveynlerin sorunlarında taraf tutmayı reddetmek zorundadırlar. Her çocuk % 50 anneden ve % 50 babadan gelenlerle ortaya çıkmıştır. Anne ya da babanın bir yönünü reddetmek, eleştirmek, yargılamak, aynı zamanda kendi içindeki bir parçayı da reddetmek, eleştirmek ve yargılamak anlamına gelir. Kendisini bütün olarak alamayan kişi aynı zamanda içinde sevginin akmasını engelleyen kişidir.Ancak genellikle ebeveynler kendi aralarındaki çözümsüzlükten kurtulmak veya karşı taraf önünde güç kazanmak adına çocuklarına baskı yaparlar. Bunu sözle veya davranışla ortaya koymaları ya da içlerinden geçiriyor olmaları çok da önemli değildir. Sadece aralarında sorun olması yeter. Bu görülmese de sezilir ve hatta ruh tarafından mutlaka bilinir. Çocuklar genellikle, göremedikleri ama sezgisel olarak bildikleri durumda da alenen ortada kavga olan halde de aynı davranır, toplum tarafından yönlendirilmiş bireysel vicdanlarının dayatmasıyla ezilen tarafın yanında olurlar.Annenin babayı incittiği hallerde çocuk çok da istemeden hatta mümkünse gizlice babasının yanında yer alır. Annenin bunu fark etmesini çok istemez aslında ama vicdanına da yenik düşer işte. Babanın anneyi ezdiği durumlardaysa, çocuk açıkça, göstere göstere babaya kızar, kırılır. Bu davranış sanıldığı kadar saçma ya da gereksiz değildir.
Çocuk gözünde anne en önemli varlıktır. Neredeyse, anne olmadan çocuk da var olamaz. Baba daha sonra gelir ve çocuk en saf haliyle anne varsa babanın yerinin dolacağını sanır. O yüzden annenin mağdur olduğu hallerde taraf tutmak çok daha kolay ve sık rastlanılan bir haldir. Evlat, içten içe annesini üzen babasını yargılar, reddeder hatta elinden gelse cezalandırır. Ayrılık bilinci…Oysa çocuk bu davranışıyla içindeki eril enerjiyi yargılamış, dışlamış, reddetmiştir. Yaşamdan sağlamlık, kalıcılık ve etkinlik enerjilerini çekebilecek ve kendisinde kalmasını sağlayabilecek alanda enerjisel kopukluk hatta yoksunluk başlatmıştır.Benzer enerjiler birbirlerine çekilirler yasası gereği, kendi enerji alanında eksik ya da yetersiz olan eril enerji dışarıdan geleni alıp kendine katma ve kullanabilme olanağını kaybetmiştir.Pek çok kez, çocuk bireysel vicdana kıyasla daha etkili olan sevgi düzenlerine ilişkin içsel bilgisine bağlı kalmayı böylece anne ve babasına eşit mesafede olmayı yeğler. Kendisi için neyin gerekli olduğunu bilen içsel sesi onu hata yapmaktan, kendini eksiltmekten, içerme kapasitesini daraltmaktan uzak tutuyordur. Ancak anne çok eziliyorsa, çocuğa “baban bana haksızlık ediyor, görmüyor musun, bir şey yap, senden başka silahım yok” mesajını, bakışıyla, duruşuyla, tavrıyla hatta gerektiğinde sözle o kadar net vermeye başlar ki, çocuk ister istemez etkilenir. Annesinin artık kendisine sevgi vermeyeceğini sanarak sırf o sevgiyi alabilmek adına kurban rolünü kabul etmeye başlar.Bu noktadan sonra çocuk giderek zayıf düşmeye ve maddi kayıplara uğramaya başlar. İçsel sesi yaptığı hatayı maddi kayıplarla görünür kılmaya çalışıyordur. Anne desteği tam olduğundan buradaki durum para kazanmayı başaramayan insandan daha farklıdır. Parayı kazanıyor ama gitmesine bir türlü engel olamıyordur. Bazen erken ölen eşe kırgın kalan anne, bilerek ya da bilmeyerek çocuğun da kırılmasına, erken ölümünü ve kaderini onurlandırması gereken babasına bırakın saygı duymayı kızgınlık duymasına bile sebep olur. Çocuk içten içe iki yönlü suçluluk duymaya başlar. Hem annenin kendisini sevmesi için babasını dışlamak zorunda kalmaktan hem de buna bağlı suçluluk duyarak annesini üzmekten rahatsızdır ama rahatsızlığını dillendirip anlamlandıramaz.Ya da baba başka bir kadınla gitmek de dahil her hangi bir sebeple aileyi terk etmiş olabilir. Belki de baba para vermiyor ya da kumarda yiyordur. Birini öldürmüş, hırsızlık yapmış, bir şekilde kriminal bir davranışta bulunmuş cezaevine konmuştur. Babanın uzakta olması için haklı haksız pek çok sebep olabilir. Ancak bütün bunlar o çocuğun babası olduğu gerçeğini değiştirmez. Çocuk yukarıda da belirttiğim ve üzerine basa basa tekrar tekrar söylediğim gibi babasına saygı duymak ve onu tam da olduğu haliyle bir bütün olarak almak, kabul etmek zorundadır. Babayı yargılamak, eleştirmek, dışlamak, kendi parçasını dışlamaktır ki bütün olmamıza engel olan bu tür bir davranış bizim yaşamımıza sorunları davet eder çünkü sevgi akışı kendi seçimi yoluyla kesintiye uğramış ve engellenmiştir. Özellikle baba yaşamın neşe kaynağıdır. Babasını yargılayan çocuk aynı zamanda yaşamın neşe kaynağını da yargılamış ve reddetmiştir. Anne babamızı yaptıklarından dolayı yargılarsak içimizdeki cezacının harekete geçmesine engel olamayız. Suç cezasız kalmamalıdır, sosyal yaşam bizi ve vicdanımızı böyle eğitmiştir. İçimizdeki cezacının gücü anne babamıza doğrudan ceza vermeye yetmez. Bu nedenle biz çeşitli yollarla kendimize zarar ve böylece dolaylı olarak -kendi bünyemizde- ebeveynlerimize ceza verme eğilimine gireriz.Kazalar, kayıplar, mutsuzluk bizim yaşarken içten içe sevindiğimiz deneyimler haline gelebilir. Ne de olsa, ebeveynlerimiz bizim bu halimize üzülüyorlardır. Ayrıca, kendimize ceza vermek, içimizde ebeveynimize ilişkin parçaya da ceza vermektir…Kendimize zarar vermek için önce küçük kazalar yaratırız. Düşer dizimizi, dirseğimizi incitiriz. Daha sonra hastalıklar gelir. Ağır hastalıklar yaratıp, başta bizi babamızdan ayrı tutmaya gayret eden annemizi cezalandırır, sonra da babamıza “bak senin yüzünden neler oldu gördün mü” mesajı veririz.Giderek neşemizi yitirmeye, içimize kapanmaya başlarız. Bu halimiz ebeveynlerimizin canını yakan, onları üzen bir haldir ve bunu sevgiyle kullanırız onlara karşı… Cezalandırma aslında bir dengeleme arzusudur. Eksik olanı sisteme katmak veya görünür kılmak adına yarattığımız bir yaklaşımdır. Neşeyle yakından bağlantılıdır. Neşe eril ilkeye daha yakın olması nedeniyle, çocuğun yaşamına babayla geçirdiği zamanlar yoluyla katılır. Ancak annesini kaybetmekten korkan çocuk, babasıyla giderek daha az zaman geçiriyor ve dolayısıyla daha az neşeye ulaşıyordur. Giderek kendinin neşelenmeye değer olmadığına inanmaya başlar ve tabii cezayla elele olan kısır döngü de burada ona katılır…Sıra neşesizliği dengeleme gereğine gelmiştir. Bu hali dengelemeye çalışan çocuk, iş yaşamında eğlenmeye, yaşamında eksik olan neşeyi oradan elde etmeye çabalar. Bu bilinçli bir yaklaşım değildir. Tamamen içgüdüsel ya da sezgiseldir. Bir yandan anne sevgisini yitirme korkusu, öte yandan neşeye kendini değer bulmamak… Bocalamakta olan çocuk dengeyi para kazanıp o parayı elde tutamamakta bulur. Böylece neşe yaratmak için oynadığı oyunu her an yeniden, başka kostümler ve ayrı repliklerle sahneye koyabilecektir…Başlangıçta söylediğim gibi kazandığınız paranın bereketi yoksa ne kadar kazanırsanız kazanın bir biçimde elinizden çıkıyorsa, bu oyundan da sıkıldıysanız, size önerim babanızın önünde saygıyla eğilip özür dilemenizdir.Babanız çoktan dünyasına göçmüş, sizi ve annenizi yıllar önce terk etmiş ya da basitçe emekliye ayrılıp köşesine çekilmiş olabilir. Öyle bir durumu vardır ki bırakın size destek vermeyi, kalkıp kendi başına tuvalete gidemiyordur. Ya da her ne durumdaysa, yanınıza gelemiyor veya tüm olanlardan sonra ne yapsa sizin yüreğinize ulaşamıyordur.Zihniniz size oyun oynamaya devam eder. “Babam zaten yaşlı, uzak, hasta, öldü, nerede olduğunu bile bilmiyorum” gibi tümcelerle sizi ondan uzak tutmaya başka bir deyişle ayrılık bilincinde olmanızı haklı kılmaya çabalar.Siz onu dinlemeyin. Babanız nerede olursa olsun, ister yaşasın ister dünyasına göçmüş olsun, ister en iyi baba mansiyonu alacak kadar mükemmel, ister en kötü baba damgası yiyecek kadar zararlı olsun, siz ona saygıda kusur etmeyin. Babanız sizi görmese de ona saygı duyduğunuzu ve tam olarak nasılsa o haliyle kabul ettiğinizi duymasa da bilinçdışı alanda bu yaklaşımınızı bilecektir. O bilmese bile, sizin içinizde babanız aracılığıyla reddettiğiniz kısım geriye gelebilecek ve siz tekrar bir bütün olabileceksiniz.Hayatta sağlamlık kazanmak, kolay ya zor kazandığınız paranın kalıcılığını sağlamak ancak bu bütünlüğü yakalamakla olasılık kazanır. Benden söylemesi…Peki ne olacak? Ne yapmalı, nasıl başa çıkmalı?Yapmanız gereken basit, babanızı, onun karşısında durduğunuzu ve gözlerine baktığınızı imgeleyin. Aynı anda babanızın arkasında tüm atalarınızın tüm deneyimleri ve onların sonuçları ile orada hazır olduklarını düşünün/var sayın. Babanızın gözlerine bakın ve sizi ne kadar sevdiğini görmeye gayret edin. Arkasında duran insan kalabalığına ve onların tüm ayrılık bilincine, kendi yaşamının tüm zorluklarına, annenizle olan tüm sorunlarına, kendi ebeveynlerinden alamadıklarına rağmen size yaşam verdiğini aklınızda bulundurun. Öylece bir süre kalın.Sonra onun önünde eğildiğinizi, başınızı yere değdirip ellerinizi -avuç içleriniz yukarı bakacak şekilde- onun önüne doğru yere koyduğunuzu hayal edin. Bir süre öylece bekleyin ve sonra “babacığım sen büyüksün ben küçüğüm, bu güne dek sana saygısızlık ettim, çok üzgünüm, lütfen beni bağışla, seni seviyorum ve teşekkür ediyorum” deyin. Onun sevgisinin rahatlıkla size doğru akabildiğini, içinizin eksik kalan yanının tamamlandığını hissedene dek öylece kalın.Bunu bir seferde yapamayabilirsiniz. Yılmayın, denemeye devam edin.

Kaynak

Devamını Oku »

28 Mart 2014 Cuma

Ekim ayında gök yüzünün konumu..

Ekim ayında gök yüzünün konumu

5 ekim yeni ay terazi burcunda gerçekleşiyor..

7 ekim Venüs yay burcuna geçiyor..

15 ekim mars başak burcuna geçiyor..

19 ekim ay tutulması(DOLUNAY)koç burcunda gerçekleşiyor..

21 ekim-10 kasım arası Merkür akrep burcunda retro..

23 ekim güneş akrep burcuna geçiyor..

Ekim ayının genel değerlendirmesi

5 ekimde yeni ay denge ve adaleti simgeleyen terazi burcunda gerçekleşiyor.Yeni aylar yeni girişimler,yeni başlangıçlar için güzel zamanlardır.Ay büyüme fazında olduğu için girişimlerde kolay ilerleme sağlanır.Terazi burcunda gerçekleşecek olan bu yeni ayda,ilişkiler,birliktelikler,evlilik,ortaklıklar,anlaşmalar,alışverişler,diplomatik konular,barış ve uyum,hukuk ve politika,kozmetik ve dekarasyon,moda,güzel sanatlar,danışmanlık ve güzellikle ilgili konulara girişimler için değerlendirilebilir..

Bu yeni ay öncü burçlar(koç-yengeç-terazi-oğlak) yeni girişim ve başlangıçlar için en şanslı burçlar..

2-3 (Çarşamba-Perşembe)Ekim arası Uranüs-plüton karesi gerçekleşiyor.Bu iki gün özel ve sosyal ilişkilerde iletişime dikkat.Önemli görüşme konuşmalar yada zam terfi için yapılacak görüşmeler açısından uygun görülmüyor..

7 ekimde Venüs yay burcuna geçiyor.Maddi manevi konularda genişleme,ilişkilerde iyimserlik,içtenlik,din ve felsefi konulara eğilim,yabancı ülkelerle iş ve seyahatler,hukuksal ve sanatsal konular,tanınmış kişilerle ilgili haberler ,tv,medya basın la ilgili  yeni düzenlemeler ve haberler gündemde olacak..

15 ekim mars başak burcuna geçiyor.İş hayatı hareket kazanmaya başlayacak.Daha enerjik detaycı dikkatli ve sıkı çalışma temposuna gireceğimizi ifade eder..

19 ekim koç burcunda ay tutulması (dolunay)gerçekleşiyor..Öncelikle şunu belirtmek isterim.5ekimde terazi burcunda gerçekleşecek olan yeni ayda yukarıda belirttiğim gibi ,öncü burçlara yeni girişimler de şans vereceğini söylemiştim,ay tutulması ve dolunaydan  yine en çok  öncü burçlar etkilenecek.Yani yeni girişim ve başlangıçlarında neler başarıp başaramadıklarıyla yüzleşecekler.Buna bir ilişki yada evlilik seçiminin sonucunu görme de diyebiliriz..

21 ekim 10 kasım arası Merkür retro (geri)harekette olacak..Tüm burçların21 ekime kadar önemli iş ve girişimlerini tamamlamalarını öneriyorum..Alım satım anlaşma sözleşme konuları için Merkür retro hareketindeyken uygun görülmüyor..

23 ekim güneş akrep burcuna geçiyor.Akrep sabit burçtur.Kararlılık ve mücadele enerjisi ön planda olacak.Başkalarının kaynaklarından kazançlar elde etme,olayların derinine inme güçlü bir analiz ve araştırma yetisi kazandırır..Güneşin akrep burcuna geçmesiyle sabit (boğa-aslan-akrep-kova)burçları daha yoğun mücadelenin içine girecekler,girişimlerinde hızlı ilerlemeye başlayacaklar..

Gökyüzü hareketleri bizlere hayatımızda deneyimleyeceğimiz yaklaşan olaylar ve konular hakkında bilgilendirir.Fakat olaylara ve konulara vereceğimiz tepkiler bize aittir..


Kaynak

Devamını Oku »

26 Mart 2014 Çarşamba

Zayıflama Telkini ve Ses Kaydı

Faydalı olduğunu düşündüğüm bir trans telkinini paylaşmak istiyorum. Bu telkini sağlıklı bir kiloya ulaşmak amacıyla kullanabilirsiniz.
Telkin ses kaydında önce tüm vücudun gevşetme telkinleri devamında ise transa geçirme telkinleri bulunmaktadır. Trans telkinlerinden sonra ise aşağıda metni bulunan ideal kiloya ulaşma telkini bulunmaktadır. Devamında ise transtan çıkarma telkinleri bulunmaktadır.Verimli bir çalışma için sessiz, sakin bir ortamda bir sandalye ya da koltukta oturarak dinlemeniz etki için daha uygun olacaktır.





Uzandığınız zaman uykuya dalabilme olasılığınız vardır. İster uzanmış, ister oturmuş olun herhangi bir pozisyonda bacak bacak üstüne atmamanız ve/veya kollarınızı kavuşturmamanız sizi çalışma sırasında sizi en rahat pozisyonda tutacaktır.En az yarım saat kadar dingin kalabileceğinizden emin olun!Başlangıçta düşüncelerin akınına uğradığınızı düşünebilirsiniz. Size huzur vermediklerini hissedebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya çabalamayın. Direnmeyin. Bırakın ve Sadece izleyin. Bir süre sonra akıp gideceklerdir.Seans sonrasında, daha önce sizi rahatsız eden olayla ilgili olarak yaşamında bir olayı canlandırıp ve tepkilerinize bakmanız telkinin etkili olup olmadığının kontrolünü sağlayacaktır.  Olayı tüm duyularınızla hissederek canlandırma yaptıktan sonra içinize dönüp tepkilerinize bakın.  Ne hissediyorsunuz. Sizi rahatsız eden duygularınızda azalma var mı?Bu telkin tek başına bir hastalık tedavi yöntemi değildir. Ses kaydındaki tüm konuşmalar duyulabilir, açık ve nettir. Ses kaydını dinlerken rahatsızlık hissederseniz (nefes alamama, panik atak vb.) telkini dinlemeyi bırakın. Uzun süre yüksek sesle dinlemek işitme bozukluklarına yol açabilir. Olabilecek rahatsızlıklardan dolayı tüm sorumluluk telkini dinleyen kişiye aittir.
************************************************************************* Aşağıdaki telkin Gerald Kein'a aittir. Tek seansta zayıflama amacıyla kullanılmak­tadır. ************************************************************************* 'Bildiğin gibi burada bulunmanın nedeni bedenindeki fazla yüklerden kurtul­mak... İşte bunu nasıl başaracağını söyleyeceğim. Yarın sabahtan başlayarak, günde üç öğün yemek yiyeceksin. Sabah kahvaltını, öğlen öğle yemeğini, akşam akşam yemeğini yiyeceksin.Bu düzenli yemeklerini yedikten sonra, fark ediyorsun ki, miden o kadar dolmuş, o kadar dolmuş ki, bu doygunluğuna daha fazla ekleme yapılamaz. Ve yine fark ediyorsun ki, bu mükemmel tokluk ve doygunluk bir daha yemek zamanına ka­dar aynı güçte sürüyor. Eğer herhangi bir nedenle yemek aralarında açlık hisse­dersen tüm yapman gereken, bir an dur, 'GÖZLERİNİ KAPA VE DERİN BİR NEFES AL'. Su derin nefesi verirken, bu duygu, bu arzu 'ERİYECEK VE YOK OLACAK' ve mideni tekrar 'O KADAR DOLU VE TOK' hissetmeye başlıyorsun ve yine bu mü­kemmel tokluk ve doygunluğa ekleme yapma gereği duymuyorsun.Sen, hayatın ve yiyeceklerin seni kontrol etmesi yerine, kendi yaşamının kontro­lünü eline almaya karar verdin. Günlük düzenli yemeklerinden herhangi birini yemek için sofraya oturduğunda, yemek tam senin Önündeyken, yemeğe başla­ma dışında başka yapacak bir şey kalmamışken, kısa bir an gözlerini kapa ve içinden sessizce ama kuvvetle kendine 'YARISI' diye bağır. YARISI kelimesini söy­ledikten sonra gözlerini aç yemeğini yemeye başla. Tabağının yarısını bitirdikten sonra, şaşkınlıkla ve hayretle fark ediyorsun ki miden o kadar doymuş, o kadar doymuş ki, artık bit lokma daha yemen mümkün olamıyor. Mükemmel bir doy­gunluk ve tokluk bedenini sarıyor. Tabağını yansı doluyken tabağını itiyorsun ve kendi içinde kendine karşı mükemmel bir gurur geliştiğini fark ediyorsun, kendin­le de gurur duyuyorsun, çünkü artık yiyecekler seni kontrol edemiyor, sen yiye­cekleri kontrol etmeye başladın.Şu andan itibaren aklının ve senin zaten bildiğin, sağlıklı yaşamak ve kilo vermek için gerekli olan yiyecekleri yemeye başlıyorsun. Bu sözün gerçek anlatmak iste­diği, sen yemek aralarındaki her türlü zararlı atıştırmalardan, yani nedir bunlar; böreklerden, simitlerden, dondurmalardan, cipslerden, patates kızartmaların­dan, hamur işlerinden ve tüm diğer ıvır zıvır yararsız yiyeceklerden uzak durma­ya başlıyorsun. Tekrar ediyorum, o güzel aklının yararlı olduğunu bildiği yiyecek­leri yiyorsun. Seni sağlıklı, güzel ve zayıf yapacak yiyecekleri.Korkma, sevdiğin yiyecekleri yine seveceksin. Amacım seni sevdiğin yemeklerden uzaklaştırmak değil, istediğin kiloya ulaştığında, bu güzel, ince, sağlıklı bedeninin korumak için gerektiği kadar, tekrar ediyorum gerektiği kadar yiyebilirsin.Bildiğin gibi kilolarından kurtulmanın tek bir yolu var. Kullandığından daha az enerji almalısın. Bunu sağlamak için sürekli olarak yeme alışkanlığını kontrol etmelisin. Sürekli kontrol. Sürekli kontrol. Sürekli kontrol için iki şey yapman, mutlaka yapman gerekiyor. Birincisi kendini beğenmelisin. Kendini sevmek zo­rundasın. Birçok, ama birçok insan bilinçaltında kendisini sevmez. Gerçek ya da hayali, değişik nedenlerden dolayı. Kendilerini sevmedikleri içinde arzu ettikleri kiloya ulaşmalarına değer bir şey görmezler.Bir şeyi çok İyi anlamalısın. Sen çok özel ve eşsiz bir insansın. Bu milyarlarca insanın yaşadığı dünyada seninle aynı olan başka birisi yok. Bu dünyadaki tüm insanlığın tarihinde de seninle aynı olan başka bir insan yaşamadı. Eğer olsaydı, senin şu anda burada bulunmana gerek kalmazdı. Gelecekte de seninle aynı olan başka bir insan yaşamayacak. Eğer böyle bir şey gerekli olsa, senin şu anda bu­rada bulunmaman gerekirdi. Sen eşsizsin. Eşsiz bir insansın. Seni yarattıktan sonra kalıbını toprağa gömdüler. Bu nedenle, sen de herkes kadar değerlisin ve iyisin ve istediğin kiloya ulaşmayı herkes kadar hak ediyorsun.Buna ek olarak, şimdi bedenini fark ediyorsun. Çoğu insan bedeninin nasıl gö­ründüğünü, nasıl yürüdüğünü, nasıl konuştuğunun farkında değildir. Şimdi sen, nasıl göründüğünün farkında oluyorsun ve istediğin hedefe ulaştığında nasıl görüneceğini biliyorsun. Şimdi hayal etmeye başlıyorsun. Kendini İstediğin kiloda göründüğün şekliyle bayal ediyorsun. Gerçekten canlı, capcanlı hayal ediyorsun. Bu hayali sürekli zihninin sağ üst köşesine yerleştiriyorsun. Tamam mı?Bu İki önemli şeyin, yani kendini sevmenin ve bedeninin farkında olmanın arzu ettiğin kiloya ve görüntüye ulaşmak İçin gerekti olan yeme alışkanlığını sana sağladığını göreceksin.Şu andan itibaren istediğin kiloya ulaşmayı bir numaralı önemli işin yap. Bu öncelik yemek yediğin zaman oluşan yalancı zevkin ve sahte güven duygusunun yerini alsın. Bu yalancı tatmin, anlayacaksın ki, sadece geçicidir. Sadece yediğin sürece geçerlidir. Yemek bittikten sonra uçar gider. İnsanlar neden sürekli yiyor­lar? İşte bu yüzden. Bu yalancı zevkin ve güven duygusunun süresini uzatmak için. Kendilerini kandırmak için. Zevkli olabilir ama senin yok etmen gereken bir alışkanlık.Tekrar söylüyorum. Hedef kilona ulaşmayı bir numaralı önceliğin yapıyorsun. Şu anda yalancı zevk ve tatminleri geriye atıyorsun. Terk ediyorsun. Şu anda, za­manın şu anında, bu bir numaralı öncelik, çok ama çok önemli oluyor senin için. Tekrar söylüyorum, istediğin kiloya ulaştığında. Sadece yeteri kadar yiyeceksin. Bedeninin ihtiyacı kadar. Bu güzel, ince, sağlıklı vücudunun ihtiyacı kadar yiye­ceksin. Sürekli yeni bedeninin ve yeni kilonun farkında olacaksın. Böylece hedef­lediğin ağırlıktan 2-3 kilo sapma olursa, beninin sana bu sapmayı hemen söyle­yecek. Bunu fark eder etmez, yine yeme alışkanlıklarına dikkat edeceksin. Böyle­ce arzuladığın ağırlığa, kendiliğinden     ve kolaylıkla döneceksin.Birazdan, V den 3'e kadar sayacağım. 3 deyince ağzının kurumaya başladığını fark edeceksin. Dudakların kurumaya başlayacak. Bu hissetmeye başladığın kuruluk bedeninin doğal susamışlığı. Temiz, renksiz, berrak, saf taze suya olan özlemi ve bu susuzluğunu tatmin edecek, giderecek tek şey su. Temiz, berrak, saf, renksiz, taze su.Bu andan itibaren, ağzında bu susuzluğu, kuruluğu, huzursuzluğu, ya da bir şeylerin boğazından geçebilmesi arzusunu duyduğunda, susadığını anlıyorsun. Hemen ve duraksamadan bedeninin taze, renksiz, temiz, berrak, saf suyu arzu­ladığını anlıyorsun. Ve tüm gün boyunca bedeninin bu arzusunu bol bol, istediğin kadar, tazeleyici, yenlleyicl, sağlık verici, enerji verici, lezzetli, temiz, renksiz, saf su ile gideriyorsun. Bol bol su içiyorsun ve su o kadar taze, o kadar tazeleyici ve lezzetli ki... Bedeninin her zaman ihtiyaç duyduğu, şiddetle aradığı bir İçecek ve su o kadar temizleyici ki, tüm zehirleri, tüm bozulmuş yağları vücudundan alır, uzaklaştırır.Gün be gün... Sürdürdükçe... Bedenine taze, renksiz, saf suyu verdikçe... Bedenin çok daha düzgün çalışıyor. Vücudunda sıvı toplanmıyor. Bedenindeki birikmiş sular, eski, sular, sıvılar yerini taze, güzel hoş suya bırakıyor. Kendini harika, sağlıklı, özgür hissetmeni sağlıyor. "

Kaynak

Devamını Oku »

23 Mart 2014 Pazar

Nefes Alma Teknikleri

Nefes, sağlıklı olma ve iyileşmede temel anahtarlardan birisidir ve nefes almadan tam olarak yararlanmak için tüm yeteneklerimizi kullanmamız gerekir. "İnsanlara kendiliğinden iyileşmeye ulaşabilmeleri için tek bir şey yapmalarını söylemek zorunda kalsaydınız söyleyeceğiniz şey ne olurdu?" diye sorulsa şu yanıtı vermek gerek. "Nefesinizle çalışın!"





Bazı nefes alma teknikleri
I - Nefes Alma Gözlemi:
Nefes alma sistemlerinden en basit olanı onu gözlemlemek, herhangi bir şekilde etkilemeye çalışmadan nefes alma temponuzu zihninizle izlemekten başka bir adım atmamaktır. Bunu
sağlamak için;
1) Rahat bir pozisyonda dik, gözleriniz hafif kapalı olarak oturun.
2) Dikkatinizi nefesinize yoğunlaştırın ve mümkünse aşamalar arasındaki değişiklikleri takip ederek, içe çekip dışa vererek nefes temponuzun ritmini izleyin.


Bunun her gün beş dakika boyunca uygulanması yerinde olur. Dikkatinizi nefes temponuzda yoğunlaştırıp onu izlemekten başka bir amacınız olmamalı. Nefesiniz nasıl değişirse değişsin, titreşimler çok küçük olsa bile, onları izlemeye devam edin. Bu temel bir meditasyon biçimi, bir gevşeme yöntemi ve beden ile zihni uyumlaştırmaya başlamanın bir yoludur.
II - Dışa Vererek Başlama :
Nefes alma süreklidir, başı ya da sonu yoktur, ama doğrusu, bir nefesin içe çekerek başladığı, dışa vererek sona erdiği gibi bir düşüncemiz de vardır. Bu yaklaşımı tersine
çevirmeye çalışalım. Beş dakikalık Nefes Alma Gözlemi`nin sonunda bunu deneyin. Yine, dikkatinizi onu etkilemeye çalışmadan nefes almaya yoğunlaştırın, ama nefesi dışa vermeyi her yeni nefesin başlangıcı olarak deneyin. Bunu sadece bir dakikalığına yapın. Bu şekilde tersine çevrilmiş nefes almanın ne kadar farklı olduğunu göreceksiniz. Nefes almaya dışa vererek başladığınız zaman, kendinizi nefesinize çok daha yakın hissedip, pasif biçimde izlemektense aktif biçimde onunla içiçe olduğunu düşünebileceksiniz.
Bu yön değişikliğini yapmanın önemli bir psikolojik nedeni var:
Nefesi dışa vermeyi denetleme potansiyeliniz nefesi içe çekmeyle kıyaslandığında daha fazladır. Çünkü ciğerlerinizden çıkan havayı sıkıştırmak için kaburgalarınız arasındaki iradenizle yönlendirdiğiniz kasları kullanabilirsiniz ve bu kas sistemi havayı içeri çekerken kullanılandan çok daha güçlüdür. Dışarı daha fazla hava verdiğinizde, kendiliğinden içeriye daha fazla hava alırsınız. Solunum, derinleştirmek istenilir bir şeydir ve bunu yapmanın en
kolay yolu da nefesi dışa vermeyi her ayrı nefesin ilk kısmı olarak düşünmeye başlamak, nefesi içe çekme konusunda hiçbir kaygı duymamaktır. Çin alfabesinde "nefes"in iki parçası vardır; bunların birisi "dışa verme", diğeri ise "içe çekme" anlamına gelir ve dışa verme önce gelmektedir.

III - Kendinizi Nefesinize Bırakma:
Bu egzersiz en iyi biçimde sırt üstü yatarken yapılır, böylece uyurken ya da yeni uyanmış bir halde de denemek isteyebilirsiniz.
1) Gözlerinizi kapatın, kollarınızı vücudunuzun yanında tutun ve dikkatinizi onu etkilemeye çalışmadan nefes almanızda yoğunlaştırın.
2) Şimdi nefesinizi her içeri alışınızda evrenin rüzgârının size doğru estiğini, her dışarı verdiğinizde ise geri çekildiğini hayal edin. Nefesin pasif alıcısı olduğunuzu düşünün. Evrenin nefesi sizin içinize girdikçe, bırakın bu nefes, el ve ayak parmaklarınızın uçlarına kadar vücudunuzun her parçasına nüfuz etsin.
3) Nefesi on defa dışa verip içe çekmeniz süresince algılamanızı durdurmaya çalışın. Bu işlemi günde bir defa yapın.
IV - Gevşeme Nefesi :
Dilinizi yoga pozisyonuna getirin;
Dilinizin ucunu üst ön dişlerinizin iç yüzeyine değdirin, sonra minesine, dişiniz ile ağzınızın üstü arasındaki yumuşak dokuya dayanana kadar dişlerinizin üstüne kaydırın. Tüm egzersiz boyunca dilinizi orada tutun. Tamamen ağzınızdan, duyulabilir bir ses çıkararak (bir whoosh sesi), dışarı nefes verin ve nefes alın. Ağzınızı kapatın ve (içinizden) dörde kadar sayarak sakince burnunuzdan içeri nefes alın. Sonra nefesinizi yediye kadar sayarak tutun. Son olarak, sekize kadar sayıp ağzınızdan ses çıkararak nefes alın. Bu bir nefes döngüsünü oluşturur. Toplam dört defa tekrarladıktan sonra her zamanki gibi nefes alın. Diliniz o haldeyken dışa nefes vermekte zorlanıyorsanız dudaklarınızı büzmeyi deneyin; bunu yapmayı kısa sürede öğrenebilirsiniz. Egzersizi yapma hızınız burada önemli değildir. Önemli olan, "içe çek, tut, dışa ver" şeklindeki dört, yedi, sekiz oranını takip etmektir. Nefesinizi rahatça uzun bir süre tutabilmeniz sizi sınırlayacağından, sayınızı buna göre ayarlayın. Bu egzersizi yaparken yavaşlatabilirsiniz ki bu da istenilir bir şeydir. Bunu en azından günde iki defa yapın.
Gevşeme Nefesini herhangi bir yerde yapabilirsiniz, ancak bir yerde oturuyorsanız dik durmaya çalışın. Akşamları yatağa giderken, uyumadan hemen önce yapmanızı salık veririz. Gece uyanırsanız da tekrar uyumanızı, düşüncelerinizden kopup duygusal çalkantılar yaşamamanızı sağlar. Ayrıca sinir sistemine harika etkilerde bulunur. Özel olarak da, içselleşmiş kaygıyı azaltıp, sindirim, dolaşım ve diğer sistemlerin daha uyumlu biçimde işlemesini sağlayarak sempatik-parasempatik sinir sisteminin faaliyetlerinin hızını düzenliyor. Bu çalışmanın yararları süreç içinde ve katlamalı olarak ortaya çıkar, en sonunda tüm sinir sisteminin daha sağlıklı biçimde işlemesini sağlar. Ayrıca kan basıncının yükselmesi, ellerin üşümesi, bağırsakların tahriş olması, kalp aritmileri görülmesi, düzensiz anksiyete ve panik ile birçok yaygın hastalıkta da özel bir tedavi işlevi görür. Bu yöntem en etkili ve vakitli gevşeme yöntemlerinden biridir.
V - Uyarıcı Nefes :
Bu egzersiz gevşetici olmaktan ziyade uyarıcıdır. Dolayısıyla bu teknikten kendinizi uyuşuk ya da zihinsel bakımdan tembel hissettiğiniz zamanlarda canlanmak amacıyla yararlanabilirsiniz.
1) Dik durarak ve gözleriniz kapalı olarak rahatça oturun ve gevşeme nefesinde tanımlandığı şekilde dilinizi yoga pozisyonuna getirin.
2) Ağzınızı hafif kapalı tutarak burnunuzdan hızla nefes alıp verin. Nefesi içe çekme ve dışa verme eşit sürede ve kısa olmalı, köprücük kemiğinin hemen üstünde, boynunuzdaki kasların ve diyaframınızın gerildiğini hissetmelisiniz. (Hareketliliği hissetmek için ellerinizi bu bölgelere koymayı deneyin.) Göğsün hareketi, hava basan bir körük gibi hızlı ve mekanik olmalıdır. Aslında bu egzersizin Sanskritçe ismi de "körük nefesi" anlamına gelmektedir. Hem içe çekerken hem dışa verirken nefes alışınızın sesi duyulmalıdır. Eğer rahat olarak yapabiliyorsanız hızı saniyede üç devire çıkarabilirsiniz.
Bu egzersizi ilk denemede sadece onbeş saniye süreyle yapın, daha sonra her zamanki gibi nefes alın. Her seferinde süreyi beş saniye kadar artırın ve tam bir dakikaya ulaşmaya çalışın. Bu gerçek bir egzersizdir. Dolayısıyla kullandığınız kasların yorulduğunu hissedebilirsiniz. (Kuşkusuz bu egzersiz kaslarınızı kuvvetlendirecektir.) Ayrıca başka birşeyi daha hissetmeye başlayacaksınız: Her zamanki gibi nefes almaya döndüğünüzde bedeninizde belli belirsiz ama kesin bir enerji hareketi olacaktır. Belki, bunu kollarınızda bir titreme ya da karıncalanma olarak hissedebilirsiniz. Bunun yanında kendinizi daha uyanık hissedebilir ve yorgunluğunuzun kalmadığını görebilirsiniz. Bu olay, aşırı karbondioksit vermenin sonucunda psikolojik değişikliklere yol açan, hızlı hızlı ve derin nefes alma durumu değildir. Körük nefesini tam bir dakika sürdürebilmeniz durumunda, bunu öğleden sonraları,
kendinizi canlandıracak kafeinli bir içecek yerine deneyin. Bu yöntemin yararını özellikle araba kullanırken uyuklamaya başladığınız durumlarda da görürsünüz. Ayrıca bu egzersizi üşüdüğünüzü hissettiğiniz zaman kendinizi ısıtmak için kullanabilirsiniz. Bu egzersizi ne kadar çok yaparsanız, onun yarattığı enerjinin o kadar çok farkında olursunuz.Günlük Yaşantımızda Nefes Alma Sistemlerinin Kullanımı:
Nefes Gözlemi gevşemenize yardımcı olacak bir meditasyon pratiğidir ve nefes alma tekniği yoga geleneğinin eski bir tekniğidir. Düzenli yapma alışkanlığını edinirseniz kendi adınıza büyük bir kazanç olacaktır. Günde beş dakika yapılması istenmişti bu nefes gözleminin tanımında ancak istediğiniz kadar yapmakta da tabiiki serbestsiniz. Bu pratiği sabahları beş dakika yapmanızı özellikle tavsiye ederim. Bu süreyi artırırsanız kendinize daha uygun şekillerde düzenleyebilirsiniz.
Nefesi tersine çevirme tekniği, nefes alma kapasitenizin gelişmesine katkıda bulunarak sağlığınızı genel olarak olumlu yönde etkileyecektir. Bu tekniği günde bir dakika yapmanız salık verilmişti fakat her aklınıza gelişinde ya da her boş vakit bulduğunuzu düşündüğünüzde de yapabilirsiniz. Bunu beş dakikalık Nefes Gözlemine dahil etmeniz de mümkündür.
Kendinizi Nefesinize Bırakma tekniğinde günde bir defa yapmanız istenen zihinde canlandırma oyunu da her yerde ve her zaman yapılabilir, yalnız gece yatmaya gittiğinizde ya da sabah ilk uyandığınızda yattığınız yerden yapmak daha kolayınıza gelebilir.
Gevşeme Nefesi, her biri dört nefes alıp vermeden oluşan en az iki seansı gerektirmektedir. Bu egzersizi günde iki kere ve sekiz devire çıkarmanız daha yerinde olur. Kuşkusuz bu egzersizi kendinizi kaygılı, morali bozuk ya da fiziksel bir sıkıntı çektiğiniz herhangi bir zamanda da yapabilirsiniz, fakat iki seansı zorunlu bir asgari ölçü olarak benimsemenizde ısrar etmek gerekir. Bu egzersizlerden birini sabahları, doğal olarak meditasyon konumuna getirdiğinden, meditasyon yapmadan önce de tercih edebilirsiniz.
Uyarıcı Nefes de her zaman yapılabilir. Kendinizi uyuşuk ya da zihinsel açıdan tembel hissettiğiniz zamanlarda canlanmanız açısından son derece yararlı bir egzersizdir ancak bunu her koşulda günde en az bir defa yapmanızı öneriyorum. Gevşeme Nefesi'nden önce yapmak da sizi daha kolay biçimde bir meditasyon ortamına getireceğinden sabah ritüellerinizle birleştirmeniz de uygun olacaktır.
Bu beş nefes egzersizini şu şekilde düzenleyebiliriz:
Sabah :
Uyarıcı Nefes

Gevşeme Nefesi (uyarıcı nefesin hemen arkasından)
Nefes Gözlemi (asgari beş dakika ve gevşeme nefesinin hemen arkasından)
Nefesi İçe Çekme ve Dışa Vermeyi Tersine Çevirme
Yatarken :
Kendinizi Nefesinize Bırakma (on nefes)
Gevşeme Nefesi (on nefesin hemen arkasından)
Bunların hepsi on dakika bile sürmezken, sağlığınızda önemli gelişmeler sağlamanıza yarayabilir. Bu sistemleri seveceğinizi ve gece seansından sonra harika bir uykuya dalacağınızı düşünüyorum. Nefes alma çalışmasının yararlarının günlük pratiklere bağlı
olduğunu, yavaş yavaş ve katlamalı biçimde artarak görüldüğünü unutmayın.
Kaynak
Devamını Oku »

22 Mart 2014 Cumartesi

Bayram tatili kesinleşti. Kurban bayramı tatili kaç gün olacak

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç bayram tatilinin 9 gün olacağını açıkladı.
Bayram tatili kesinleşti. Kurban bayramı tatili kaç gün olacak
Kurban Bayramı’nda arefe günü 14 Ekim Pazartesi günü. Pazartesi günü yarım gün mesai yapılacak. Fakat Hükümet’in bu yarım günü tatil yapması bekleniyor. Arefe günü tam gün tatil yapılırsa Türkiye 9 gün boyunca tatil yapacak. 9 günlük tatil de 12 Ekim 2013 (Cumartesi) ile 20 Ekim 2013 (Pazar) tarihleri arasında yapılacak.





Kurban Bayramı tatilinin 9 gün olması sebebiyle özellikle Büyükşehirlerin boşalması bekleniyor.
Kurban Bayramı için cevabı en fazla merak edilen soru Kurbanlık fiyatları ne kadar olacak?..
15 Ekim 2013’de idrak edilecek olan Kurban Bayramı için cevabı en fazla merak edilen soru kurban fiyatları ne kadar olacak? Kurbanlık fiyatlarıyla ilgili ilk bilgiler gelmeye başladı. Kurbanlık hayvan üretcicileri ve besiciler, kurbanlık fiyatlarının geçen yılla aynı olacağını kurbanlık fiyatlarına zam gelmeyeceğinin altını çizdiler.
Et fiyatlarının geçen yıla göre yüzde 10 artmasına rağmen, canlı hayvan fiyatlarının yerinde saydığı yönünde yakınan Et Üreticileri, “Geçtiğimiz yıl canlı dana’nın kilosu 12-14 lira aralığındaydı. Bu bayram da ithal hayvan getirilip getirilmemesi konusunda endişe yaşıyoruz. İç pazarda çok fazla yetişkin hayvan var. İthalat ihtiyaç yok. İthalatın yapılması durumunda fiyatlar daha aşağı düşecek. O yüzden fiyatlar hususunun pazarların kurulduğunda belli olacak” şeklinde konuştu.
2013 Kurban Fiyatlarının şöyle olması bekleniyor:
ANKARA 2.000-10.000 300-600
BALIKESİR 3.000-6.000 500-800
KONYA 2.500-6.000 400-700
ERZURUM 8.000-9.500 350-400
KASTAMONU 2.000-7.000 400-600
ESKİŞEHİR 3.000-6.000 500-800
VAN 2.000-7.000 250-500
İSTANBUL 4.500-9.000 600-650
GAZİANTEP 3.000-6.500 500-800
SAMSUN 1.600-5.000 450-700
HATAY 2.500-5.000 500-700
AFYON 2.000-5.000 300-700
EDİRNE 5.000-9.000 480-1.000
SAKARYA 2.600-6.500 400-700
ANTALYA 3.000-5.000 700-1.200
ŞANLIURFA 3.500-6.000 350-500
Karabük’ün Eflani ilçesinde kurbanlık hayvanlar pazara gelmeye başladı.
İlçenin pazartesi günleri açık olan hayvan pazarı, Kurban Bayramı öncesinde hareketlendi. Elindeki kurbanlık hayvanını satmaya çalışan hayvan üreticileri ile kurban almaya çalışan vatandaşlar arasında sıkı pazarlıklar yapılıyor.
Kurbanlık alan İsmail Özkan, “Bayrama daha bir aydan fazla var. Şimdiden alıyorum ki biraz hesaplı olsun. Fakat bu yılda fiyatlar önceki yıllar gibi. Anlaşmamız, almış olduğum kurbanlığa şu an ki sahibi bayram kadar bakacak.” dedi.
Kurban pazarında, büyükbaş hayvanların canlı ağırlıkları 10 TL ile 13 TL arasında küçükbaş hayvanlarda ise hayvanın besili veya cılız olmasına göre 450 TL ile 900 TL arasında değişiyor.
Allah’a yakınlaşmak anlamına gelen “kurban” ibadeti; kurban olarak kesilmesi uygun olan hayvanın, ibadet niyetiyle usulüne uygun şekilde kesilmesidir. Kurbanın başlıca, udhiyye kurbanı (kurban bayramında kesilen kurban), adak kurbanı, akika kurbanı ve Hac ile ilgili olarak kesilen hedy kurbanları gibi kısımları vardır.
Fıkıh mezheplerinin çoğuna göre udhiyye kurbanı sünnet olmakla birlikte Hanefi mezhebinde tercih edilen görüş kurbanın vacip olduğu yönündedir. Ancak bir ibadetin farz olmayışı, onu ibadet olmaktan çıkarmayacağı gibi, şeklinin de değiştirilmesini gerektirmez. İbadetlerin; şekil, şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri, amaçları ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Kurban ibadetinin pek çok hikmeti ve amacı vardır. Kurban sadece et yardımı amaçlı bir ibadet değildir. Hatta etinin dağıtılması bile vacip değil, sünnettir. Bu ibadetin özü Allah’a yaklaştıran maddi bir fedakarlık ve O’nun emrine bir bağlılıktır.
Kur’an-ı Kerim kurban ibadetinin eski millet ve topluluklar tarafından yerine getirilen bir ibadet olduğunu ifade etmektedir. Zira, Kur’an-ı Kerim’de: “(Ey Muhammed!) Onlara Adem’in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat! İkisi birer kurban sunmuşlardı da birininki kabul edilmiş; diğerininki ise kabul edilmemişti..…” buyrulmuştur. (Maide Suresi; 27)
Saffat Suresinde de (Ayet: 107); Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir. Ayrıca diğer bazı ayetlerde de kurban ibadeti ile ilgili nasslar mevcuttur: “… Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. İşte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun.” (Hacc Suresi, 28) “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O’nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık.” (Hacc Suresi; 34) “Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşacaktır: Allah’a ulaşacak olan ancak, sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hacc Suresi; 37)
Kurban ibadeti hicretin ikinci yılında eda edilmeye başlanmış ve Hz.Peygamber (s.a.s.) hicretten itibaren on yıla yakın bir süre hep kurban (Udhiyye) kesmiştir. (Bkz:Tirmizi 20, K.El-Edahi 11,Hadis No: 1507)
Kurban kesen, Allah’a yaklaşmış ve O’nun hoşnutluğunu kazanmış olur. Kurban, aynı zamanda bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma örneğidir. Kesilen kurbanlardan maddi olarak daha çok yoksullar yararlanır.
Kurban kesmek, akıllı, buluğ çağına ermiş, dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve misafir olmayan Müslüman’ın yerine getireceği mali bir ibadettir. Temel ihtiyaçlarından ve borcundan başka 20 miskal (80.18 gr.) altın veya bunun değerinde para veya eşyaya sahip olan kişi dinen zengindir, dolayısıyla Allah’ın kendisine bahşetmiş olduğu nimetlere şükran ifadesi ve Allah yolunda fedakarlığın nişanesi olarak kurban kesmelidir.
Kurban; koyun, keçi, sığır, manda ve deveden olur. Bunların dışındaki hayvanlar kurban olarak kesilemezler. Kurban olabilmesi için, kurbanlık hayvanın süt dişlerini değiştirmiş olması gerekir. Bu da, deve 5; sığır ve manda 2; koyun ve keçi 1 yaşını doldurunca gerçekleşir. Bunun yanında, 6 ayını tamamlayan koyun, bir yaşını doldurmuş gibi gösterişli olması halinde kurban edilebilir.
Kurban edilecek hayvanın, sağlıklı, azaları tam ve besili olması, hem ibadet açısından, hem de sağlık bakımından önem arz eder. Bu nedenle, kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bir veya iki gözü kör, boynuzları kırık, dili, kuyruğu, kulakları ve memesi kesik, dişlerinin tamamı veya çoğu dökük hayvanlardan kurban olmaz. Ancak, hayvanın doğuştan boynuzsuz olması, şaşı, topal, hafif hasta, bir kulağı delik veya yırtılmış olması, kurban edilmesine mani teşkil etmez.
Kurban (udhiye), eyyâm-ı nahr (Kurban kesme günleri) denilen Zilhicce ayının onuncu, on birinci ve on ikinci günleri kesilir. Kurban kesim vakti, Bayram namazı kılındıktan sonra, başlar; Zilhiccenin on ikinci günü (Kurban Bayramının 3. günü) güneş batıncaya kadar devam eder. Bu geçen süre içinde gece ve gündüz kurban kesilebilir. Ancak kurbanların gündüzleri kesilmesi uygundur. Kurban Bayramın birinci günü kesmek daha faziletlidir. Diğer kurbanlarda ise herhangi bir vakit söz konusu değildir.
Kurbanı, kişinin kendisi kesebileceği gibi, vekâlet yoluyla başkasına da kestirebilir. Zira kurban mal ile yapılan bir ibadettir; mal ile yapılan ibadetlerde ise vekâlet caizdir. Vekâlet yoluyla kurban kestiren kişi kendi bulunduğu yerde birisine vekâlet verebileceği gibi, başka bir yerdeki kişi veya kuruma da vekalet verebilir. Vekâlet, sözlü veya yazılı olarak ya da telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları ile verilebilir.
Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10). Ailenin durumuna göre etin tamamı da evde bırakılabilir. Ancak, toplumda muhtaçların arttığı dönemde kurban etinin çoğunun hatta tamamının dağıtılması uygun olur.
Kurbanın derisi, bir fakire veya hayır kurumuna verilmelidir. Hz. Peygamber, veda haccında Hz. Ali’ye, kurban olarak kesilen develerinin başında durmasını ve bunların derileri ile sırtlarındaki çullarını sadaka olarak vermesini, kasap ücreti olarak bunlardan bir şey vermemesini emretmiştir (Ebu Davud; Menasik, 20). Buna göre kurban derilerinin para karşılığında satılması, kurbanın kesimi veya bakımı için ücret olarak verilmesi uygun değildir.
İnsanoğlu ihtiyaçları gereği hayvanlarla iç içe yaşamakta, onların başta eti ve sütü olmak üzere birçok ürününden yararlanmaktadır. Bunların doğal bir sonucu olarak da hayvanlarda görülen ve zoonoz olarak adlandırılan bazı hastalıklar insanlara bulaşabilmektedir Özellikle Kurban Bayramlarında çok sayıda hayvanın kesilmesi, kesim öncesi ve kesim sonrası gereken kontrol ve hijyen kurallarına dikkat edilmemesi, kesilen hayvanlara ait etlerin tüketiminde (saklama, hazırlama, pişirme vb.) gerekli hassasiyetin gösterilmemesi birçok zoonoz hastalığı yayılmasına ve çok sayıda insanımızın da bu hastalıklara yakalanmasına neden olabilmektedir.
Bütün enfeksiyonlarda ve enfeksiyon hastalıklarında olduğu gibi, zoonoz hastalıklardan korunmanın yolu, korunma önlemlerini bilmek ve uygulamaktır. İşte bu ve benzeri konularda kurban kesmek isteyen vatandaşların kurbanlarını sağlık şartlarına uygun olarak bizzat kesmelerine veya kestirmelerine yardımcı olmak amaçlanmıştır.
Gelen Aramalar: bayram tatili kaç gün,kurban bayramı tatili kaç gün
Kaynak
Devamını Oku »

20 Mart 2014 Perşembe

Güzel Kadınlar Çirkin Erkek Seviyor

Yapılan bir araştırmaya göre, eşi kendisinden çirkin olan kadınlar kendilerini daha mutlu ve güvende hissediyor.

Neden hep çok güzel kadınların yanında çirkin erkekler görüyoruz? Ve neden o çiftlerin ilişkileri daha uzun sürüyor?

Hollywood ünlülerinde de durum değişmiyor, Adriana Lima – Marko Jaric, Heidi Klum – Seal ve daha bir çok güzel kadın, uzmanlara göre çirkin erkek daha mutlu ettiği için onları tercih ediyor.

ABD’deki Tennessee Üniversitesi uzmanlarının 82 çiftin evliliğini beş yıl boyunca izleyerek yaptığı araştırmaya göre, eşi kendisinden çirkin olan kadınlar kendilerini daha mutlu ve daha güvende hissediyor.

Uzmanlar; eşinden daha çekici olan bir erkeğin ufak kaçamaklar yapma şansının daha fazla olduğunu, böyle bir ihanet ihtimalinin ise kadının huzurunu ve mutluluğunu bozduğunu söylüyor.

Sosyal İlişkiler Profesörü Albert Daniel ise; partnerlerinden çirkin olan erkeklerin; kadınına daha fazla sahip çıktığını ve bu sahipliğin kadınların eş olarak kendilerinden daha çirkin erkekleri seçmesinde etkili olduğunu söylüyor.


Kaynak

Devamını Oku »

18 Mart 2014 Salı

Zaman Yönetimi


  Yazar : Ray JOSEPH

Yeterince zamanınız var mı ? Cevabınız kesin bir hayır ise, yöneticilerin büyük bir çoğunluğu ile aynı sınıftasınız demektir. Bu gerçekten ürkütücü, çok nazik bir durumdur. Birden zamanın yeterli olmadığını farkedersiniz. Aslında, hepimizin sahip olduğu zaman aynıdır. Ama bu, pek az insan için yeterlidir. Öyleyse zaman sorunun kendisi değildir. Sorun bizde! Yani sorun ne kadar vaktimiz olduğunda değil, sahip olduğumuz süre içinde neler yaptığımızda.
Eşsiz bir kaynak olan zamanı nasıl harcayacağımıza karar verebiliriz. Tıpkı öteki kaynaklar gibi zaman da çok etkili biçimde değerlendirilebilir veya boşa harcanabilir. Yazar ve danışman danışman Drucker şu gözlemde bulunuyor: “Zamanen az bulunan kaynaktır. Eğer doğru yönetilmiyorsa, hiçbir şey yönetilmiş sayılmaz.” Zamanın yönetimi konusu neden ihmal ediliyor? Çünkü bütün kaynaklar arasında görünüşe göre en az anlaşılan ve en kötü yönetileni zamandır. Paha biçilmez bir değerin kullanımını şansa bırakıyor, kontrol edip planlamıyoruz.Aslında insan zamanı yönetmez, yönetemez! Çünkü akreple yelkovanın hareketi bizim yönetimimizin dışındadır. Bunlar durmaksızın hareket ederler ve biz ne yaparsak yapalım, zaman önceden kararlaştırılmış bir hızla akıp gider. Mesele saati yönetmek değil, kendimizi zaman içinde yönetebilmektir. Aşağıdaki listede çeşitli zaman tuzakları verilmiştir. Bunlardaki tuzaklardan sizin düştükleriniz mutlaka vardır. Dikkatlice inceleyiniz!.
Pek çok zaman tuzağının kendinizden kaynaklandığını belki de fark ettiniz. Zaman kaybına neden olan belli başlı öğeleri belirtmeleri istendiğinde çoğu yönetici önce, toplantı, ziyaretçi erteleme gibi dış kaynak ve nedenleri sayar. Oysa zaman yönetiminin sorunları içimizdeki düşman! Önceliklerin eksikliği yetki devrinin olmayışı, sürüncemede bırakma, plansızlık vb.Şimdi kendinize bazı sorular sorun. Zaman tuzaklarından hangilerine siz neden oluyorsunuz? Hangilerini başkaları, dış kaynaklar dış kaynaklar oluşturuyor? Bu dış kaynaklardan hangileri kontrol altına alınabilir, hangilerini ortadan kaldırabilirsiniz? Bu soruları iyice düşünüp yanıtladıktan sonra, zaman kaybı sorununun hem ana nedeninin hemde çözümünün kendiniz olduğunu kabul ediyor musunuz? Öyleyse hiç kuşkusuz daha önce sözünü ettiğimiz sonuca geldiniz.Yöneticinin Uzun Günü: Araştırmalar kişinin yönetim merdivenlerinde yükseldikçe, saat ve gün olarak daha çok çalıştığını ortaya koymaktadır. Clarence Randall, kendini işe kurban etmeye hazır, tek adam olduğuna inanan yöneticiyi tanıma yollarını şöyle tanımlıyor: Böyle biri, kendini ıstırap ve acıya adamış, sorumluluklarını bilen, feragat etmesi gerektiğine inanan bir kişiliğe sahiptir. Onu üstü kalabalık masasından tanıyabilirsiniz.Başarısız yöneticilerin bir özelliği de, bunların aile hayatlarından özveride bulunmalarıdır. Genelde ailenin ihmali ve evlilik pahasına işleri yürütmeye çalışmak, iş veriminin düşmesine yol açar.Zaman yönetiminin efsanevi düsturlarından birisi, insanın ne kadar çok çalışırsa o kadar çok iş başarabileceği şeklindedir.”Çok değil akıllıca çalış!” özdeyişi bu gerçeği yansıtmaktadır. Alında, pek az şey başaran bir yönetici, beceriksizliğini çok çalışıyormuş gibi görünerek dengeleyebilir. Etkili bir planlamayla çalışılan her saat, uygulamadaki kişiye üç yada dört saat kazandırıyor ve daha iyi sonuçlar sağlıyorsa, yöneticiler, iyice düşünüp taşınılmadan hiçbir işe başlanmasına izin vermemelidir. Planlama zaman almasına rağmen, sonunda vakit kazandırır ve daha iyi sonuç getirir. Kendine güveni olmayan kişilerin, amaçlarına pek uygun olmayan faaliyetlerde çalıştıkları sık görülür.Demek ki işi başından aşkın yöneticiler boş zamanlarında ne yapacaklarını bilememekte. Bir psikolog işin insanın yaşamak için yaptığı değil fakat yapmak için yaşadığı bir şey olduğunu söylüyor.Kendisine zaman yönetimi hakkında felsefesini özetlemesini istenen bir zat,: “zaman sana ait bir şeydir,”cevabını verdi.”Onun sana hükmetmesini izin vermemeli sen ona hükmetmelisin kendine hükmedemezsen zamana da hükmedemezsin.””insanoğlu doğayı kontrol edecek kadar akıllı ama kendini kontrol edemiyor. Gerçekçi bir öz değerlendirme kolay değildir. Kişi kendini içinde bulunduğu durumda ne kadar güvensiz hissederse bu analizden o kadar kaçınır.
Zaman Çizelgesi: Zamanı bir programa bağlamaya çalışan yöneticiler bu programı uygulayamadıklarını görmüşler.”Zamanın programlanması zorunludur. Çünkü başkalarının deneyimlerine bakarak bazı alışkanlıklarımızı değiştirmek son derece güçtür.Sürüncemede Bırakmak: Alışkanlıklardan vaz geçebilmek için öz disiplin ve kararlılık gereklidir. Bir yönetici:sürüncemede bırakma huyunun kendisini neredeyse tuzağa düşürüp boğmak üzere olduğunu anlayıp savaşı şu basit kurallarla kazanmış:1.Sürüncemede bırakma huyunun sizi felce uğrattığı alanı bulun ve onu fethedin.2. İşleri önem sırasına göre düzenleyin ve sorunları sırayla halledin.3.Kendinize zaman sınırları koyun.5.Mükemmellik arayışınızın sizi felce uğratmasına izin vermeyin. Emin olana kadar her şeyi ertelerseniz hiçbir şeyi başaramazsınız.Meşgul olmaktan daha kolay hiç bir şey yoktur, ama hiç bir şey verimli olmaktan daha güç değildir. Yöneticinin en zor görevi düşünmektir ve onlar bu görevi genellikle ihmal ederler. Bernard Baruch şöyle der “Bildiğim bütün yenilgiler, işlediğim bütün hatalar, özel yaşantılarda ve iş hayatında gördüğüm bütün budalalıklar, düşünmeden yapılan işler sonucudur”
Yönetim planlamayla başlar. Planlama; nereye gitmek istediğini ve oraya nasıl gideceğini mantıklı bir biçimde önceden kararlaştırmaktır.İnsanın doğası planlı davranma kavramıyla bağdaşmaz, çelişir.Önündeki işin çekiciliğine kapılan yöneticiler olduğu kadar ayaktakalmanın ancak etkili bir planlama ile mümkün olduğunu bilen ve sonuna kadar mücadele eden yöneticilerde vardırZamanları olmadığı gerekçesiyle planlamaya karşı çıkan yöneticiler uzun vadede kazanacakları zamanı ve elde edecekleri yüksek verimi görememektedirler. Greenwalt şöyle der: Planlamada kullanılan her dakika uygulamada üç yada dört dakika kazandırmaktadır.Aceleciliğin zararları şöyle tanımlanmış; Endişe aslında korkunun bir çeşitidir, yetersizliği farketmektir, buda güvenilir hedefleri ve iyi planları cesaretle düşünecek zaman bulamamaktan ileri gelir. Öte yandan acelecilik yöneticiye konulan zaman sınırlamasının kötüye kullanıldığının bir kanıtıdır.Bir işi doğru yapmak için zamanınız yoksa düzeltmek için nasıl zaman bulacaksınız? Bir işi doğru yapmakla doğru işi yapmak arasındaki seçim verimli bir yönetici için güç değildir.Günlük işleri düzenleyebilmeme yeteneğini kazanmanın yanında, yönetim hakkında öğrenmeniz gereken şeyler çocuk oyuncağı gibi kalır.Yöneticinin verimini artırabilmek için, sesleri denetim altına almak gerekir. Büyük şirketlerde, bundan daha on yıl önce, araştırma ve geliştirme bölümlerini sessiz banliyölere taşımaya başladılar. Özellikle araştırma ile ilgili işlerde sessiz çevrenin önemi büyüktür. Rahatsız koltuklar, loş ışıklar, fiziksel yorgunluğa sebep oldukları için, iş verimini düşürebilir. Çalıma odasının aydınlatılmasında ışık eşit olarak dağıtılmalı, gölge yada yansıma oluşturulmadan masayı tamamen aydınlatmalıdır. Arkalığı olan rahat koltuklar, yöneticinin verimini artırması için yapılabilecek en iyi yatırımlardan biridir.Dosyalama Sistemi: Kötü bir dosyalama sistemi, çalışanlar için sürekli, sinir bozan birşeydir. bilgi ararken zaman kaybına neden olur. Dosyalama elemanlarının işte bulunmaması durumunda, ortak bir sisteme duyulan ihtiyaç kendisini daha fazla hissettirir.Uçak ve tren yolculukları, bir yöneticiye rahatsız edilmediği boş bir sure sağlanmalıdır. New York City’de çalıştığım yıllarda, bir trende ne kadar ne türde iş yapabileceğini bulmaya çalıştım Genellikle herkesin sadece bir şeyler okuduğunu, ya da uyuduğunu keşfettim.Notlarla eli kolu bağlı bir işletmenin atardamarlarını tıkayan gereksiz kağıt akımıdır. Frank Nunlıst, bunu “kağıt ablukası”olarak tanımlıyorNot denetimi de, form denetimi gibi envanteri gerektirir. Gecen ayın giren ve çıkan notlarını inceleyin. Kaçı gereksizdi?Kaçı daha kısa olabilirdi?Bu size, notlarla harcadığınız zamanı gösterecektir. Birçok yönetici, iş hakkında bir not yazmaktansa, o işi yaparak daha iyi çalıştığını keşfetmiştir.Genellikle, hızlı okuma, kötü alışkanlıklarını yokederek, yerine iyi alışkanlıklar da kazandırmaktadır. Daha hızlı okuma için şu temel kuralları siz de uygulayabilirsiniz.1.Her satır okurken başınızı soldan sağa çevirmeyin2.Sözcüklerı okurken ağzınızı oynatmayın, ya da yüksek sesle söylemeyin.4.Okuma açınızı genişletin. her yeni satıra geçişte, tek tek sözcüklerle değil sözcük gruplarına bakın.5.Kenardaki boşluklarla gözünüzü oyalamamak için, okumaya her satırın ikinci ya da üçüncü sözcüğüyle başlayın.Anlayıp anlayamadığınızı ölçmek için kendinize, az önce okuduğunuz bir konu üzerinde birisine sorular sordurun. Bunu yapmanın daha iyi bir yolu da özellikle bu beceri üstüne hazırlanmış kitaplardan birini okumaktır. Bu kitaplarda, konuya ait testlerde vardır.Seçici Okuma: Seçici okumanın üç genel kuralını şu şekilde açıklayabiliriz:1. Kitabı okumadan önce içindekiler bölümüne bir göz atın.2. Sonra onu baştan aşağıya çabucak bir gözden geçirin(örneğin 1 saat kadar) böylelikle yazarı ve üslubunu tanımış olursunuz.3. İlgilendiğiniz konuları içerdiğini düşündüğünüz bölümleri dikkatle okutun.KESİNTİLERİN ORTADAN KALDIRILMASIBir davranışın belirli bir kuralın çiğnenmesi olduğunu kabul etmek sorunu çözmez. Bu kuralın neden çiğnendiğini bulmakta gerekir. Aşırı çalışan gereğinden fazla ayrıntıyı sırtında taşıyan bir yöneticiye bütün bunları kendi hatası yüzünden olduğunu söylemek yetmez. İçinde bulunduğu güç durumu oluşturan marazi işlemi anlamaz ve bu, işlemin ilk belirtilerini fark etmeyi öğrenmezse kendini tekrar buna benzer güç durumlar içinde bulması kaçınılmaz olur.Ziyaretçiler: Bir ziyaretçinin önemli bir iş için gelip gelmediğini bilmemek kapının pek çok açılıp kapanmasına yol açmaktadır.Sekreterinize randevuları düzenleme sorumluluğu verin. Belirli kabul saatleri koyun ziyaretçilerle önce sekreteriniz konuşsun. Astın odasına siz gidin. Ziyaretçilerle odanızın dışında buluşun. Ayağa kalkarak konuşun. Sekreterinizin ziyaretleri denetlemesini sağlayın. Ziyareti zamanla sınırlayın. Belirli aralıklarla düzenli olarak buluşun.Telefon: Ne gariptir ki zaman kazandıran en etkili aletlerden biri olan telefon aynı zamanda en büyük zaman tuzaklarından birisidir. Bu kadar yararlı bir araç neden kötüye kullanılmaktadır?Neden pek çok yönetici telefona hükmedeceğine onun kölesi haline gelir?Hiç kimse bir doktor yada operatörden muayene yada ameliyat sırasında telefonlara cevap vermesini beklemez. Hiçbir jüri üyesi mahkemede iken telefonlara cevap vermez, hiçbir profesörden ders sırasında telefona cevap vermesi istenmez. Öyleyse yöneticilerden neden hep telefonun başında ve arayanın emrine amade olması bekleniyor.Toplantılar: Neden grup toplantıları sorunları çözmede etkili olamaz bunun hem pratik hem de psikolojik pek çok nedeni vardır. Grup büyüdükçe bireyler arası iletişimi sağlamanın güçleşmesi bu nedenlerin başında gelir. Grup büyüdükçe toplantıya katılanların fikirlerinden yararlanma şansı azalır. Yönetici toplantıyı bitirememe durumunda kalır ve sorunlar çözülemez .Aslında alışılmış toplantılardan önce genellikle ayak üstü konuşmalar yapılır, böylece konuşulacak olan meseleler hatırlanmış düşünceler tazelenmiş olur. Sorunu önceden tartışmak herkese konu üzerinde düşünme olanağı verir. Böylece toplantıya getirilmiş yeni fikirlere ve ciddi kararlara hazır olarak gelinir.Bir toplantı sırasında zaman kaybetmek toplantıya zamanında girmemekle başlar. Bu sık sık şikayet edilen ama düzeltilemeyen bir hata olup bu konuda bir şeyler yapılması hiçte zor değildir.Toplantının başında olan yönetici disiplinsiz kişilerin gruba yön vermesine izin verirse toplantılar asla zamanında başlamaz. Elbette vaktinde başlanılan bir toplantıya geç kalanlarda olacaktır. Toplantıyı zamanında bitirmek de önemlidir. Katılanlar başkanın toplantıyı zamanında bitirmekteki kararlılığını görür görmez kendilerini toparlayacak ve konuyu saptanan zamanda görüşeceklerdir.Toplantıdan sonra en fazla zaman kaybettiren şeylerden biri alınan kararların tek tek yazılmamış olmasıdır. Başka bir zaman tuzağı da köyü yazılmış notlardır.“En büyük zaman hırsızı kararsızlıktır!” diyor Charles Flory. Endişe o kadar yıkıcı bir şeydir ki, kişiyi daha günlük işlerine başlamadan yorar. Asıl kabul edilmesi zor olan, kötü bir kararın, hiç karar vermemekten daha iyi olduğudur.Hata Yapma Korkusu: Haklı olmaktan sonra, en iyi şey haksız olmaktır; çünkü eninde sonunda bu sonuca varırsınız .Doğruyla yanlış arasında gidip gelirseniz tereddüde düşer hiçbir yere varamazsınız ama kesinlikle yanılıyorsanız doğru düşünmenizi sağlayacak bir olayla karşılaştığınız için kendinizi şanslı saymanız gerekir.Bir hatanın sonuçlarından korkuyorsanız çekingen biri sayılırsınız. Her kararda risk vardır. Risksiz karar olmaz. İleri görüşlü şirket yönetimi risk alma işini destekler. İş hayatında en büyük kayıplardan biri yenilgi korkusuyla karar vermektir. hiç hata yapmayan kimse değerli ve işe yarar birşey de yapmıyor demektir. Hiçbir hata yapmayan bir işletme ya riski göze almıyordur yada ölüdür. Önemli olan hatalar değil onlardan alınan derslerdir.Zaman Kullanımı: Karar açısından zamanın yönetimi çok önemlidir. Zaman sınırlaması konulmuş bir iş daima hızlı bitirilir. Zaman sınırlamaları mantıklı ve adil oldukları sürece iyi sonuç verirler.İşe bitiş süresi koymanın en büyük sorunlarından biride gerçekçi olmayan zaman tahminleridir.

Kaynak

Devamını Oku »

17 Mart 2014 Pazartesi

Motivasyon

MOTİVASYON VE BAŞARI İÇİN TAM 50 TAKTİK!Motivasyon, mutlu ve Başarılı olmak için hayati önem taşır. Aşağıdaki ipuçları, kendi kendinizi motive etmenize ve bunu sürdürebilmenize yardımcı olacaktır. Bunlar, pratik ve sonuca yönelik tavsiyelerdir. Uygulamadığınız sürece, genel kültürden öteye geçmeyeceklerdir.Temiz bir kağıda bir iki paragraf olacak şekilde arzu ettiğiniz geleceğin hikayesini yazın. Gelecekte yapmakta olduğunuz şeyi, yaşadığınız yeri ve sahip olduklarınızı yazın. Bu sizi, hem şimdi hem de gelecekte motive edecektir.2. GELECEĞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRINGözlerinizi kapatın ve kendinizi gelecekte ne yapıyor olarak görmek istiyorsanız, onu yaparken canlandırın. Sağlıklı bir şekilde koşuyorsunuz, bahçenizdeki çiçekler ile ilgileniyorsunuz ya da çalışıyorsunuz. Örneğin, hayaliniz küçük bir işyeri açmaksa, kendinizi açılış gününde, müşterileriniz ve çalışanlarınız ile selamlaşırken hayal edin. Böylece, hayallerinizi somutlaştırabilirsiniz.3. GEÇMİŞİ GÖZÜNÜZDE CANLANDIRINGeçmişi gözünüzde canlandırdığınızda, daha önce nerede olduğunuzu ve ne kadar yol kat ettiğinizi görürsünüz. Planlı hedeflerinize ne kadar ulaştığınızı ve nerelerde hata yaptığınızı anlarsınız. Bu sizin doğru yolda ilerlemenizi sağlayacaktır. Bir şoförü düşünün, yalnızca önüne baksa ve dikiz aynasından yararlanmasa nelere maruz kalabilir. Zaman zaman geçmişe bakmak, en az şoförün dikiz aynasına bakması kadar yararlıdır.Geleceğiniz ile ilgili büyük düşünmekten korkmayın. Bu, kısa süreli Başarısızlıklarınıza katlanmanızı kolaylaştıracaktır. Engeller, sizi durduramayacaktır. Çünkü, sizin gözleriniz büyük hedefe kilitlenmiş olacaktır. Uzun bir zamandan sonra sevdiğinize kavuşacağınızı düşünün, onu tren garından almaya giderken, bardaktan boşanırcasına yağan, sizi sırılsıklam eden yağmur, rahatsız eder mi?

Hedef ya da hayaliniz ile ilgili her şeyi öğrenin, okuyun, konuşun, dinleyin ve deneyin. Eğer bir yazar olmak istiyorsanız, ders alın, kitaplar okuyun, yazın, diğer yazarlar ile konuşun, atölye çalışmalarına katılın.Temiz, düzenli ve iyi organize edilmiş bir ev, ofis ve hayat, motive edilmiş akıl için olmazsa olmaz niteliği taşımaktadır. Fiziksel dağınıklık, zihinsel dağınıklığa neden olur. Düzenli bir hayatınız olsun, böylece kendinizi her gün daha da zinde hissedeceksiniz. Örneğin, gece yatma, sabah kalkma saatiniz düzenli olsun. Mutlaka kahvaltı edin ve sabah en az yarım saat yürüyüş yapın.7. EVİNİZDE VE OFİSİNİZDE MOTİVATÖRLERE YER VERİNEvinizde, ofisinizde, arabanızda, cüzdanınızda size hedef ve hayallerinizi hatırlatacak sembollere, işaretlere, notlara ya da objelere yer verin. Bu hatırlatıcılar, sizin motivasyonunuzun devamının garantisi olacaklar. Son model bir araba sahibi olmayı mı istiyorsunuz? O halde hayalinizdeki arabanın resimlerini odanızın duvarına asın, cüzdanınızda saklayın ve ihtiyaç duyduğunuz an bakıp, hedefinizi hatırlayın.8. GÖNÜLLÜ ÇALIŞMALARA KATILINGönüllü olarak başka insanlara yardım edin. Bunu yaptığınızda, diğer insanları mutlu etmenin ne kadar tatmin edici bir şey olduğunu fark edeceksiniz. Hafta sonları, eşinizle birlikte Çocuk Esirgeme Kurumu’na gitmek iyi bir fikir olabilir.9. KENDİ MOTİVASYONUNUZ İLE BAŞKALARINI MOTİVE EDİNEn iyi öğrenme yöntemi, öğretmektir. Çocuklarınızın motive olmalarına, arkadaşlarınızın daha etkili hedefler belirlemelerine, eşinizin kişisel hayallerine ulaşmasına yardımcı olun. Onlara yardımcı olduğunuz zamanlarda, aslında kendinize de yardım ediyor olacaksınız.10. ÇOCUKLAR İLE ZAMAN GEÇİRİNÇocuklar ile zaman geçirmek size perspektif kazandıracaktır. İşteki yada özel hayatınızdaki sıkıntı yada endişeler, çocuklarınız ile oynadığınızda eriyip gider. Çocuklar her şeye basit yollu bakarlar ve bunu öğrenmek bile bizim için kar sayılır.Eşinizin kendi gelişimine yönelik hedefleri yada bir şeyleri başarmak isteyen yakın bir arkadaşınız var mı? Eğer varsa, onlar ile ‘badilik sistemi’ kurun. Birbirinizi motive edin, uyarın, cesaretlendirin ve hedeflerinizde yardımcı olun.Kendisinden bir şeyler öğrenebileceğiniz rol model seçin. Bu kişi, sizin saygı duyduğunuz ve kendisi gibi olmak istediğiniz birisi olmalıdır. Saygı duyduğunuz bir insanı örnek aldığınızsa, tekerleği yeniden icat etmeniz gerekmeyecektir.Eğer çevrenizde böyle bir kişi yoksa, ünlü bir lideri, sanatçıyı yada bilim adamını da rol model olarak alabilirsiniz. Kendisi ve yaptıkları hakkında tüm bilgileri edinerek, hedeflerinize ulaşmak için kullanabilirsiniz.
13. YÜRÜYÜŞ YAPIN VE ARABA KULLANIN
Şöyle bir etrafı gezin yada bulunduğunuz semtte arabanızla dolaşarak, rahatlayın, serbest zaman geçirin. Hepimizin rahatlamaya ihtiyacı var ve aslında hızlı yürüyüşler yapmak, araba kullanmak, gerçekten iyi birer çözüm. Bu şekilde yaptığınız mekan değişikliği, üzerinizdeki olumsuz havayı dağıtacaktır.14. BAŞARI HİKAYELERİNİ OKUYUNEtrafınızdaki insanların başarı hikayelerini okuyun. Günlük gazetelerde bile size ilham verebilecek, motive edecek ve harekete geçirecek düzinelerce küçük başarı hikayeleri var. Kütüphaneler, sıradan insanların sıra dışı hikayelerini anlatan biyografi ve otobiyografileri ile dolu. Hepsi, sizi Başarıya ulaştırmak için raflarda heyecanla bekliyorlar.Müzik sakinleştirir, heyecanlandırır, hüzünlendirir ve hatta motive edebilir. Koşu yaparken Rocky’nin film müziğini dinlemek, müziği motivatör olarak kullanmaya en güzel örnektir. Sizi motive edecek şarkıları belirleyin ve ihtiyacınız olduğu durumlarda onlardan yararlanın.Mesela, sabahları ofisime yada eğitim vereceğim şirkete giderken, ‘türkü’ dinlemekten çok zevk alıyorum ve bu beni motive ediyor.16. MOTİVE EDİCİ FİLMLER İZLEYİNSizi motive eden filmlerin listesini yapın ve küçük bir arşiv oluşturun. Örneğin; Forrest Gump filmini izlemek pek çok kişiyi motive edebilir. Biliyorsunuz bu filmde, IQ’su normal insanlardan çok daha düşük bir kişi, büyük Başarılara imza atıyordu.17. MOTİVE EDİCİ ALINTILARI OKUYUNGerek internette, gerekse kitaplarda size ilham verecek ve motive edecek binlerce alıntı bulunuyor. İnternette dolaşın ve aranın çiçeklerden bal topladığı gibi bilgileri toplayın.Bunlar işinize çok yaracaktır, çünkü hepimizin hayatı yorumlama şeklimiz farklıdır. Hayata farklı açılardan bakmanızı sağlayacak hikayeler bile çok işinizi görecektir.
Mutlu bir yaşam için, sağlıklı beslenme çok önemlidir. İyi bir diyet, sizin vücut sisteminiz için gerekli olacak tüm besin, vitamin ve mineralleri içerir. Fazlası zaten zararlı olacaktır. Ne demişler, "sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur". Vücudunuz ve motivasyonunuz için sağlıklı beslenin. Sigara ve alkolden uzak durun.
Bazı insanlara 6 saat uyku yeterken, bazıları için 8 saat gerekli olabilir. Yeterince uyuduğunuza emin oluncaya kadar uyuyun. Ancak, 8 saatten fazla olmamasına da dikkat edin. Düzenli ve yeterli bir uykuya sahip olmanın, hem vücudunuz hem de zihniniz açısından ne kadar yararlı olduğunuz göreceksiniz.En önemli ders bu. Etrafınızdaki dünya hakkında sürekli öğrenmeye devam edin ve asla durmayın. Sizi ilgilendiren şeyler hakkında okuyun, dinleyin ve öğrenin. Mesela, sorulan bir soruya "bilmiyorum" demenin tadını çıkarın, sonra hemen öğrenin. Meraklı olun. Biliyorsunuz, merak ilmin hocasıdır.Hedefler olmadan, hayatınızda kalıcı değişiklikler yapmanız oldukça zordur. Aşağıdaki ipuçlarını kullanarak etkili ve verimli hedefler belirleyebilirsiniz.Hedefler ile ilgili en önemli ipucu bu. Hedeflerle çalış..!Hedefler, hayatınızın tüm alanlarındaki gelişiminiz için önemlidir, eğer hedefsiz çalışırsanız, gelişiminizde güçlükler ile karşılaşırsınız.İstediğinizi elde etmek için, işinizi şansa bırakmanız hiç de iyi bir yol değildir.Earl Wilson’un güzel bir sözü var. Diyor ki : “Başarı mı? Başarı tamamen şansa bağlıdır. İnanmazsanız Başarısız insanlara sorun..!”Hedeflerle çalışın, onlar size Başarıyı ve yanında meyvesi olan mutluluğu getireceklerdir.Temiz bir kağıt ve kalem alın. Uygun bir ortama geçin. Kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği, telefondan uzak.Sonra, düşünün, düşünün ve tekrar düşünün. Aklınıza gelen her düşünceyi yazın. Parasal hedefler, kişisel hedefler, İlişkisel hedefler, sağlığınız ile ilgili olanlar vs. Tüm fikirleri yazın.Bitirdiğinizde, üzerinde çalışmak için gereğin fazla hedefiniz olacak. Bunlar arasından sizin için önemli olanları seçin.Üzerinde çalışacağınız hedefi seçmeden önce, onu bir kağıda yazın, hedefinizin somutlaşmasını sağlayın. Böylece, sizin için gerekli olup olmadığına daha kolay karar verebilirsiniz.24. HEDEFİ SEÇME NEDENLERİNİZİ YAZINNeden bu hedefi seçtiniz? Hedeflerinizin her biri için, ”Bunun bana ne yararı var” sorusunu sorun. Hedefi seçme nedenlerinizi kolaylıkla açıklayabiliyor olmalısınız. Eğer açıklayamıyorsanız, bu hedefi listeden silin ve diğerine geçin.25. HEDEFİNİZİN SPESİFİK OLMASINI SAĞLAYINHedefinizin etkili olabilmesi için, onu spesifik olarak ele alın.“Çocuklarınız ile ilişkilerinizi geliştirmek” çok önemli ve yapmaya değer olabilir, ancak hedefiniz adına çok geniş bir tanımlama olacaktır. Bunun yerine, daha spesifik bir hedef belirleyin. Mesela, Pazar günleri beraber pikniğe çıkmak, akşam yemeklerinizi saat 19:00-20:00 arasında birlikte yemek, yada gece yatmadan önce onlarla 1 saat sohbet ederek bilgi ve deneyimlerinizi aktarmak gibi.Bu sizi hedefinize daha kolay ulaştırabilir.Hedeflerinizin gerçekleşmesini engelleyecek en ölümcül şey, ertelemektir. Bu problemin üstesinden gelmenin en iyi yolu termin kullanmaktır.Hedeflerinizde yaptığınız gibi, terminlerinizi de spesifikleştirin. Elimdeki projeyi 5 Ocak 2004’e kadar bitireceğim gibi...Termin önemli, ancak onun kadar önemli olan başka bir konu daha var ki, bu da başlama zamanının net olmasıdır. Hedefiniz için yola çıkarken, başlama tarihini ertelemeye yönelik pek çok nedeniniz olacaktır.Bunun üstesinden gelmek için, başlama tarihi belirleyin ve o tarihe sadık kalın.Hedeflerinizin etkili olabilmesi için, ulaşılabilir-zor olmalıdır. Eğer hedefiniz Başarılması kolay ise, motivasyonunuz düşer.Hedefleriniz ulaşılabilir olmalı, ancak aynı zamanda sizin mevcut yetenek ve becerilerinizi geliştirmenizi gerektirecek kadar da zor olmalıdır.29. ULAŞILABİLİR HEDEFLER BELİRLEYİNUlaşamayacağınız hedefler belirlemek, sununda, sizde hayal kırıklığı, kızgınlık ve özgüven sarsılması yaratır. Hedefleriniz ulaşılabilir-zor ve mantıklı olmalıdır.30. DETAYLI AKSİYON PLANI HAZIRLAYINHedeflerinizin her bölümü için, adım adım detaylı aksiyon planı hazırlayın. Pek çok hedef, ne zaman ne yapılacağı planlanmadığı için Başarısızlığa uğrar. Yapacağınızı planlayın ve planladığınızı yapın.31. ABARTMAYIN ( GEREĞİNDEN FAZLA HEDEF İLE ÇALIŞMAYIN)Aynı anda çok fazla hedef üzerinde çalışmayın. Başlamak için bir ila üç arası hedef uygun olacaktır.Çalışmalarınızdaki ilerlemenizi ölçün. 300 sayfalık bir roman yazmak istiyor olabilirsiniz. 300 sayfayı birden hedeflemeyin. 25 ila 50 sayfalık artışlar şeklinde düşünün ve tamamladığınız sayfaların günlük çetelesini tutun. İlerlemenizi ölçmek, hedefiniz gerçekleşinceye kadar motivasyonunuz en üst seviyede tutacaktır.Kendinizi yapmak zorunda hissettiğiniz yada yapmayı gönülden istediğiniz 10 şeyin listesini yapın. Bir iş kurmak, maratonda koşmak, Avrupa’yı ziyaret etmek, Japonca öğrenmek vs.Bu listeyi ofisinizde ve/veya evinizdeki panoya yapıştın.Post-it’ler günlük görevlerinizi ve hedeflerini hatırlamanız için mükemmel araçlardır. Tabii, abartmamak kaydıyla.Birbiri üstüne geçmiş, ne olduğu okunmayan onlarca not, size hiçbir yarar sağlamayacaktır.Kendiniz için ödüller belirleyin. Hedefinize ulaştığınızda yada küçük de olsa bir adım attığınızda kendinizi ödüllendirin ve bunu kutlayın. Çok çalıştınız ve bunu hak ettiniz. Ailenizle dışarıda yemek yiyin, kısa bir seyahate çıkın yada sizi mutlu edecek başka şeyler yapın.Davranış her şeydir. Aşağıdaki ipuçları, kazanan davranışlara sahip olmanıza yardımcı olacaktır.Günlük konuşmalarınızda, ‘Bunu başarabilirim’ yada ‘Bir çözüm buluruz’ gibi olumlu cümleler kullanmaya dikkat edin.Kurduğunuz, cümlelerin sizin psikolojiniz ve davranışlarınız üzerinde son derece önemli etkileri olduğunu unutmayın.37. İYİMSER OLMAK İÇİN ÇABA HARCAYINİnsanların ne kadar Başarılı oldukları, iyimser yada kötümser olmalarına göre değişir. Pozitif davranışlara sahip olmak, üzerinde uğraşmanız gereken bir şeydir. Önemli olan, ne olduğunuz yada olmadığınız değil, ne olabileceğinizdir.Arkadaşlarınızın negatif davranışları mı var? Bu sizi etkiliyor mu?Birlikte zaman geçirdiğimiz insanlar, çoğu zaman bizim tutumumuzu etkileyebilir. Eğer ofisinizdeki yada evinizdeki bireyler sizi negatif yönde etkiliyorsa, bu durumu değiştirecek gerekli adımları atın.39. DEĞİŞİME İHTİYACINIZ OLDUĞUNU NASIL ANLAYACAKSINIZ?Mutsuz olduğunuzu anladığınızda, bunu kendinize itiraf edin ve kendinizi korumaya alın. Bu yapılması çok zor olan bir şey, özellikle bir şeyleri kendinize itiraf edecek durumda değilseniz. Yapılması zor, ancak değerli. Karamsarlığa düşmeye başladığınızda, farkına varın ve bu durumu değiştirin.40. DİĞERLERİNİN NE DEDİĞİNİ DİNLEYİNKendimize pozitif bir insan olduğumuzu söylemekten hoşlanıyor olabiliriz, fakat bu her zaman doğru değildir. Arkadaşlarınızın ve ailenizin sizin davranışlarınız ile ilgili söylediklerine kulak verin, duymak istemeyeceğiniz şeyler söyleyebilirler. Fakat, unutmamak gerekir ki; hayattaki en iyi değişimler, yapıcı eleştirilerden gelir.41. SİZİ NELERİN HUZURSUZ ETTİĞİNİ ÖĞRENİNSizi nelerin huzursuz ettiğini bildiğinizde, içinde bulunduğunuz olumsuz durumdan uzaklaşabilir ve bunun sonucu ortaya çıkan gerilim ve hayal kırıklıklarından korunabilirsiniz.Eğer kaçamayacağınız bir durum söz konusu ise, onu daha iyi bir hale getirmek için neler yapabileceğinizi düşünün.Bu sizin psikolojiniz ve tutumunuz için hayati önem taşır. Sizin ‘mutluluk’ tuşunuz tutum ve davranışlarınızı tekrar ve tekrar geliştirmek için gereklidir. Mesela ben, kötü bir ruh hali içerisindeysem, sabah kahvaltı yapıp yapmadığımı kontrol ederim. Eğer yemediysem, sistemime besin aldıktan sonra 180 derecelik bir dönüş yaşarım. Ruh halim düzeliverir.
Şimdi dışarıya çıkın ve açık havada kısa bir yürüyüş yapın.Sıkıntı duyduğunuz durumlarda, ara vermesini bilin. Bu sizin olaylara farklı bir perspektiften bakmanızı sağlayacaktır. Mesela, eşinizle problem mi yaşadınız yada amiriniz sizi demoralize edecek şeyler mi söyledi, ani tepkilerden kaçının, bir ara verin, etraflıca düşünün ve öyle harekete geçin.Bununla birlikte, sürekli çalışmayın, ara vermesini bilin. Baltanızı bilemeden yeni odunlar kesmeye kalkmayın. Aşağıdaki *hikaye size yardımcı olacaktır."Çalışacağım ve kendimi hazırlayacağım. Ve bir gün şans kapımı çalacak."Bir ormanda iki kişi ağaç kesiyormuş. Birinci adam sabahları erkenden kalkıyor, ağaç kesmeye başlıyormuş, bir ağaç devrilirken hemen diğerine geçiyormuş. Gün boyu ne dinleniyor ne öğle yemeği için kendine vakit ayırıyormuş. Akşamları da arkadaşından bir kaç saat sonra ağaç kesmeyi bırakıyormuş. İkinci adam ise arada bir dinleniyor ve hava kararmaya başladığında eve dönüyormuş. Bir hafta boyunca bu tempoda çalıştıktan sonra ne kadar ağaç kestiklerini saymaya başlamışlar. Sonuç: İkinci adam çok daha fazla ağaç kesmiş. Birinci adam öfkelenmiş :· "Bu nasıl olabilir? Ben daha çok çalıştım. Senden daha erken işe başladım, senden daha geç bitirdim. Ama sen daha fazla ağaç kestin. Bu işin sırrı ne?" İkinci adam yüzünde tebessümle yanıt vermiş :· "Ortada bir sır yok. Sen durmaksızın çalışırken ben arada bir dinlenip baltamı biliyordum. Keskin baltayla, daha az çabayla daha çok ağaç kesilir."Kendimizi geliştirmek, baltamızı bilemektir. Kendimize zaman ayırıp,yaşamımızı objektif bir bakışla gözden geçirmektir. Zayıf bulduğumuz alanlarımızı geliştirmek için çaba göstermektir. Bu zihnimizin, ruhumuzun karakterimizin güçlenmesi için olmazsa olmaz bir koşuldur.Delfi’deki ünlü tapınakta Sokrates’in şu sözü yer alır: "İnsan Kendini Tanı" Kendini tanımak, şu anda olduğumuz noktayla olmak istediğimiz nokta arasındaki yoldur. Kendini tanımak, kendimizi nasıl gördüğümüz ile başkalarının bizi nasıl gördüğü arasında açı olmaması anlamına gelir. Bireysel ve iş yaşamımızda Başarılı, mutlu ve doyumlu olmak istiyorsak, baltamızı bilemek için kendimize zaman ayırmalıyız...44. HAREKETE GEÇMEDEN ÖNCE İKİ KERE DÜŞÜNÜNHarekete geçmeden önce, nedeniyle birlikte hareketiniz hakkında düşünün. Eğer bir çalışanınız, sizi de etkileyebilecek bir yanlış yaptıysa, hemen bağırıp çağırmayın. En iyi karşılık (yanıt) üzerinde düşünün. Bunu iki kere yaptıktan sonra harekete geçin.İki kez dinleyip, bir kez konuşmamız için, iki kulağımız ve bir ağzımız olduğunu unutmayın.45. TEPKİ&YANIT (REACT VS. RESPOND)Bu iki kelime, mutlu, istekli, pozitif insan ile üzgün, bitkin ve negatif insan arasındaki farktır.Hayatınızda sizi direk yada dolaylı olarak etkileyecek şeyler olduğunda, buna yanıt verin. Yani, üzerinde düşünün, çözüme odaklanın.Eğer tepki verirseniz, nedenleri atlamış ve o andaki duruma odaklanmış olursunuz. Sonuçta, daha fazla sıkıntı ve hayal kırıklığı dışında elinize bir şey geçmez.
46. SAHİP OLDUĞUNUZ ŞEYLERİN DEĞERİNİ BİLİN
Etrafınıza bakın ve sahip olduğunuz şeylerin değerlerinin farkına varın. Arkadaşlarınız, aileniz, kariyeriniz, eviniz yada başka herhangi bir şey. Bu bile başlı başına bir mutluluk kaynağıdır. Kötü şeylerin hayatımıza nasıl girdiğinin önemi yok, biz sahip şeyler için şükretmeliyiz.Farklı bir bakış açısıyla bakın ve hayatınızdaki güzel şeylerin tadını çıkarın.47. HER ZAMAN MUTLU OLMAK ZORUNDA DEĞİLSİNİZBazen, kendinizi kötü hissetmenizin hiçbir kötü yanı yok. Her zaman, dışadönük, heyecanlı, enerji dolu olmak zorunda değilsiniz.Bir şeylerin yolunda gitmediği, kendinizi iyi hissetmediğiniz günler olacaktır. Dert etmeyin, problemler geçer.Sorunlara mantığınızla yaklaşın. Duygularınızla hareket ederseniz, sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız.49. DEDİKODUCULARDAN UZAK DURUNEtrafınızdaki negatif konuşmalara katılmayın. Eğer, konuşmanın bu yönde ilerlediğini görürseniz, özür dileyerek kibarca oradan uzaklaşın.Güne gülümseyerek başlayın. Bugün, Başarılacak ve hoşlanılacak pek çok şeye sahip olacaksınız. Hayat kısa..! Ancak, bugün geriye kalan hayatınızın ilk günü. Bunu asla unutmayın.

Kaynak

Devamını Oku »

15 Mart 2014 Cumartesi

2013-Üniversite Ek Yerleştirme Sonuçları Açıklandı

2013-ÖSYS ek yerleştirme işlemleri tamamlanmıştır.

Ek Yerleştirme sonuçları, 3 Ekim 2013 tarihinde saat 14.00'den itibaren ÖSYM’nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden açıklandı.

Adaylar, ek yerleştirme sonuçlarını yukarıda belirtilen internet adresinden T.C. kimlik numaraları ve şifreleri ile öğrenebileceklerdir. Ek Yerleştirme Sonuç Belgesi basılmayacak ve adayların adreslerine gönderilmeyecektir.

Bir yükseköğretim programına kayıt hakkı kazanan adayların kayıt işlemleri ilgili Üniversite tarafından 7-8-9 Ekim 2013 tarihleri arasında yapılacaktır. Adayların kayıt olmak için, yerleştirildikleri yükseköğretim programının bağlı bulunduğu Üniversiteye 7-8-9 Ekim 2013 tarihlerinde, kayıt için gerekli belgeler ile başvurmaları gerekmektedir.

Ek Yerleştirme sonuçlarına ilişkin sayısal bilgiler ekte verilmiştir.

Adaylara ve kamuoyuna duyurulur.

ÖSYM BAŞKANLIĞI

2013-ÖSYS Ek Yerleştirme Sonuçları
2013-ÖSYS Ek Yerleştirme Sonuçlarına İlişkin Sayısal Bilgiler


Kaynak

Devamını Oku »

13 Mart 2014 Perşembe

Bilinçaltı Kayıt Temizliğinde Kaynak Olaya Ulaşmak.

Bugün yaşadığımız sorunun kaynağı yirmi yıl öncesinde ya da çocukluğumuzda yaşadığımız deneyimimizde yatıyor olabilir. Geçmişten getirdiğimiz korkular, acılar ve hayal kırıklıklarımızla yüzleşmediğimiz zaman şimdiki hayatımızda ilişki kurmakta zorlanıyoruz, bağımlı oluyoruz ya da öfkemizi kontrol edemeyen bireyler haline dönüyoruz... Sürekli olarak aynı olayları yaşayıp, hayatımıza aynı tür insanları çekiyor ve bundan rahatsızlık duyuyorsak bütün bunların kaynağı geçmişimizde zihnimize yerleştirdiğimiz düşünce kalıplarıdır.





Ancak birçok kimse bunun farkında olmadığı ya da yaşadığı olaylardan kendini sorumlu tutmayı kabul etmek istemediği için etrafındaki insanları ve onların davranışlarını değiştirmeye çalışıyor. Etrafındaki insanları suçluyıp kurban rolü oynamayı tercih ediyor.  Sürekli olarak sizi rahatsız eden aynı olayları hayatımıza çekiyorsanız köklü çözüm için yapmamız gereken şey ise bu olayların kaynağı olan bilinçaltı kayıtlarını bulup kaynakta onu çözümlemektir. Örneğin evimizde sivrisinek tarafından sokulmamız gibi. Evimizin içinde sivrisinek varsa onlardan kurtulacak köklü çözümler bulmadığımız, evin içine girmelerini ve üremelerini engellemediğimiz sürece sivrisinekler bizi sokmaya devam edeceklerdir. Evin pencerelerine tel yapabilirsiniz ama kapı açık kaldığında ya da tel bir şekilde açık kaldığında sinekler eve girecektir. Bir başka tedbir olarak ilaçlama yapabilirsiniz. Fiziki tedbirlerle desteklemediğiniz sürüce ilaçlamanın etkisi geçtiğinde yine sinekler bir şekilde gelecektir. Sivrisineklerin ortaya çıkmasına neden olan bataklık kurutulmadıkça bu olay sürekli tekrarlanacaktır. Yaşamımızın ilk 5-6 yılı bizim bilinçaltı kayıtlarımızın oluştuğu kritik yıllardır. Bakıma muhtaç bir durumda olduğumuz için hayatta kalmak adına anne ve babamıza bağlı bir hayat sürmekteyiz. Bu nedenle de bizi hayatta tutan kişilerin davranışları bizim için çok önemli olmaktadır. İstediğimizi elde etmek, yaşamımızı idame ettirmek için ihtiyaç duyduğumuz şeyleri almak adına anne ve babamızı memnun etmek için onların davranış kalıplarını alırken diğer taraftan da yaptığımızda onların bizi seveceklerini düşündüğümüz davranış kalıplarını ediniriz. Kendimizi güçsüz çaresiz bakıma muhtaç hissettiğimiz için onların birçok davranışını istesek ya da istemesekte kabul etmek zorunda kalırız. Onların geçmişten gelen bilinçaltı kayıtları nedeniyle şiddete, baskıya ya da tacize maruz kalabilir onlara itiraz edemediğimiz için bunların hepsini içimize atar öfke, kırgınlık, sevgisizlik, değersizlik birçok duygu ve korkunun oluşmasına izin veririz. İletişime açık olamadığımız kendimizi ifade edemediğimiz için bunları sırtımızda yıllarca taşırız. Hayatında sorun yaşayan ve hayatının kontrolünü eline almak isteyen birçok kişinin en çok ihtiyacı olan şey kaynak olayın farkına varmak ve ona ulaşmaktır. Bunun için yapmanız gereken şey kendinizde detaylı bir sorgu yapmaktır. Ancak bilinçli zihin devredeyken bazen bu sorgulardan istediğimiz verimi alamama ihtimali yüksektir. Kaynak olay tespitinde en kolay yöntem tüm vücudu gevşetip trans haline geçmek zihnimizi alfa dalgası seviyesine indirerek bilinçaltına ulaşmaktır.  Kendini keşfetme yolculuğuna çıkan kişilerin kaynak olaya ulaşmalarında kullanabileceği telkin ses kaydını  ve içeriğini aşağıda paylaşıyorum.  
Bu ses kaydı regresyon olarak adlandırılan çalışmadır. Regresyon terapisi, bir konunun asıl kaynağına inmektir. 'Bana niye böyle yaptı?' diyerek kurban rolüne girmek ve sorunların nedenini başkasını suçlamak yerine sorunun kaynağının kendi içinde olduğunun farkına varmanızı ve yaşadığımız sorunla geçmişindeki olayın bağlantısını kurmamıza yardımcı oluyor. Telkin ses kaydında hedef sadece kaynak olayı göstermeyi hedeflemektedir. Kaynak olayı tespit ettikten sonra kaynak olay içerisinde yaşadığınız his ve duygularınıza bakarak korkularını temizlemek ve yok etmek için EFT-Duygusal Özgürleştirme Tekniği, İçsel Temizlik, Z.Ponopono gibi teknikleri kullanabilirsiniz.Bir seferde her sorunu halletmek mümkün olmayabilir. Bilinçaltı kayıtlaımız soğan gibi katman katmandır.  Bir yaşamın, ruhun sorununu sadece bir seferde hafifletebilirsin. Birkaç kez yapıldığında kalıcı çözümler oluşacaktır.**********************************************************Telkin ses kaydında önce tüm vücudun gevşetme telkinleri devamında ise transa geçirme telkinleri bulunmaktadır. Trans telkinlerinden sonra ise aşağıda metni bulunan regresyon telkini bulunmaktadır. Devamında ise transtan çıkarma telkinleri bulunmaktadır.
Verimli bir çalışma için sessiz, sakin bir ortamda bir sandalye ya da koltukta oturarak dinlemeniz etki için daha uygun olacaktır. En az kırk beş dakika kadar dingin kalabileceğinizden emin olun!Başlangıçta düşüncelerin akınına uğradığınızı düşünebilirsiniz. Size huzur vermediklerini hissedebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya çabalamayın. Direnmeyin. Bırakın ve sadece izleyin. Bir süre sonra akıp gideceklerdir.Seans sonrasında, daha önce sizi rahatsız eden olayla ilgili olarak yaşamında bir olayı canlandırıp ve tepkilerinize bakmanız telkinin etkili olup olmadığının kontrolünü sağlayacaktır.  Olayı tüm duyularınızla hissederek canlandırma yaptıktan sonra içinize dönüp tepkilerinize bakın.  Ne hissediyorsunuz. Sizi rahatsız eden duygularınızda azalma var mı?Bu telkin tek başına bir hastalık tedavi yöntemi değildir. Ses kaydındaki tüm konuşmalar duyulabilir, açık ve nettir. Ses kaydını dinlerken rahatsızlık hissederseniz (nefes alamama, panik atak vb.) telkini dinlemeyi bırakın. Uzun süre yüksek sesle dinlemek işitme bozukluklarına yol açabilir. Olabilecek rahatsızlıklardan dolayı tüm sorumluluk telkini dinleyen kişiye aittir.*****************************************************************Bildiğin gibi şu anda bu kaydı dinlemenin nedeni seni rahatsız eden bir duygunu çözümlemek.Bu güne kadar bu duygundan dolayı birçok kez istediğin şeylerden vazgeçmek zorunda kaldın, acı çektin, kendini sınırladın.

Burada olmanın nedeni kararını vermiş olmandır. Seni rahatsız eden bu duyguyu değiştirmenin son kararını vermiş bulunuyorsun ve seni rahatsız eden olayı çözümlemeye ve hayatının kontrolünü eline almaya karar verdin. Yarın değil, gelecek hafta, gelecek yıl değil tam şu anda. Bu kararında hiçbir ayrıcalık tanımayacaksın. Dürüstçe ve gerçekten seni rahatsız eden bu duygunun nedeni olan olay ya da olayların sendeki etkilerini değiştirip senin istediğin sonuçları almanda sana yardımcı olacak yeni duygu ve davranış kalıplarını hayatına çekmek istiyorsun.İçinde bir duygu var, bugün seni buraya getiren duygu, seni bu çalışmayı yapmaya zorlayan, rahatsız eden duygu. Şimdi ben 1' den 10' a doğru sayarken bu duyguyu gittikçe güçlü hissetmeye başlıyorsun. 1, işte sorununu yaratan duygu­yu hissetmeye başladın. 2, bunu gittikçe güçlü hissediyorsun. 3, sanki bir barajın kapakları açıldı da bu duygu bedenine sular seller gibi dolmaya başladı. 4, işte duygu bu duygu. 5, şimdi bedeninin belli bölgesinde bunu daha güçlü hissediyor­sun. 6, duygunun şiddetinin artmasına izin veriyorsun. Yüzün kasılmaya ve nefe­sin sıklaşmaya başladı (müşteride duygunun güçlenmesi esnasında fark ettiğiniz değişimleri ona da fark ettiriyorsunuz) 7, bu duygu ile beraber bu duyguyu yara­tan geçmiş olaylarda canlanıyor. 8,güçleniyor.9, yaşamında hissetmediğin ka­dar şiddetli hissediyorsun. 10, işte duygun bu duygu. Bu duyguyu nerende hisse­diyorsun?Bu duyguyu hissettiğin, geçmişinde yaşadığın değişik olaylar var. Bu duygu geçmişe bir köprü oluşturuyor, geçmişte böyle hissettiğin her olay ile bağlantısı var."5' den 1' e doğru saymaya başladığımda, sen yaşamındaki eski bir tarihe, bu duyguyu ilk hissettiğin geçmiş bir zamana gideceksin.Ve olayı sanki şu anda oluyormuş gibi yeniden yaşamaya ve hissetmeye başlayacaksın... 5, geçmişe doğru gidiyorsun. Bu duyguyu hala içinde taşıyan bir an bir olay, bir sahne yavaş yavaş zihninde canlanıyor. 4, gittikçe olayın içine giriyorsun, sanki şu anda yaşı­yormuş gibi hissetmeye başlıyorsun. 3, işte şimdi sahne gittikçe açılmaya ve belirginleşme başlıyor. 2, gittikçe daha net görmeye başlıyorsun.""1, şimdi oradasın... İlk izlenim.""Sana bir soru soracağım. Sorunun yanıtın düşünme, sadece hisset. "Bu içindeki his tanıdık bir his mi, yoksa yeni bir his mi? Yani tanıdıksa oh işte yine aynı duy­guyu yaşıyorum gibi mi, ya da yeniyse 'hey burada neler oluyor gibi mi?'"Dikkatini duyguna yoğunlaştır ve ben 5' den 1' e doğru sayarken sen daha ön­ceki bir zamana, aynı duyguyu hissettiğin daha önceki bir tarihe doğru gideceksin."5, geçmişe doğru gidiyorsun. Bu duyguyu hala içinde taşıyan bir an bir olay, bir sahne yavaş yavaş zihninde canlanıyor. 4, gittikçe olayın içine giriyorsun, sanki şu anda yaşı­yormuş gibi hissetmeye başlıyorsun. 3, işte şimdi sahne gittikçe açılmaya ve belirginleşme başlıyor. 2, gittikçe daha net görmeye başlıyorsun.""1, evet şimdi oradasın... İlk izlenim neler."Şimdi ayaklarına bakmanı istiyorum. Ayaklarında ne var?Ayakkabın var mı, Varsa ne renk?Harika yere bakmanı istiyorum döşemeleri hisset, döşemeleri hissetmeye başladığında yavaş yavaş bulunduğun yer netleşmeye etraftaki ayrıntıları görmeye başladın değimli?"Gündüz mü, gece mi?" (yanıt bekle),"İçerde misin, dışarıda mı?" (yanıt bekle),"Yalnız mısın, yanında birisi var mı?" ( yanıt bekle),Eğer birisi varsa, " Kiminlesin?" (yanıt bekle),Eğer yalnızsa "Ne hissediyorsun yalnız?" (yanıt bekle),Ne hissediyorsun, ne görüyorsun, ne duyuyorsun?Duyguyu bedeninin neresinde hissediyorsun?---------------------------------------"Sana bir soru soracağım. Sorunun yanıtın düşünme, sadece hisset. "Bu içindeki his tanıdık bir his mi, yoksa yeni bir his mi? Yani tanıdıksa oh işte yine aynı duy­guyu yaşıyorum gibi mi, ya da yeniyse 'hey burada neler oluyor gibi mi?'"Dikkatini duyguna yoğunlaştır ve ben 5' den 1' e doğru sayarken sen daha ön­ceki bir zamana, aynı duyguyu hissettiğin daha önceki bir tarihe doğru gideceksin."5, geçmişe doğru gidiyorsun. Bu duyguyu hala içinde taşıyan bir an bir olay, bir sahne yavaş yavaş zihninde canlanıyor. 4, gittikçe olayın içine giriyorsun, sanki şu anda yaşı­yormuş gibi hissetmeye başlıyorsun. 3, işte şimdi sahne gittikçe açılmaya ve belirginleşme başlıyor. 2, gittikçe daha net görmeye başlıyorsun.""1, evet şimdi oradasın... İlk izlenim neler."Şimdi ayaklarına bakmanı istiyorum. Ayaklarında ne var?Ayakkabın var mı, Varsa ne renk?Harika yere bakmanı istiyorum döşemeleri hisset, döşemeleri hissetmeye başladığında yavaş yavaş bulunduğun yer netleşmeye etraftaki ayrıntıları görmeye başladın değimli?"Gündüz mü, gece mi?" (yanıt bekle),"İçerde misin, dışarıda mı?" (yanıt bekle),"Yalnız mısın, yanında birisi var mı?" ( yanıt bekle),Eğer birisi varsa, " Kiminlesin?" (yanıt bekle),Eğer yalnızsa "Ne hissediyorsun yalnız?" (yanıt bekle),Ne hissediyorsun, ne görüyorsun, ne duyuyorsun?Duyguyu bedeninin neresinde hissediyorsun?-------------------------------------------Çok güzel. Şimdi seni rahatsız eden duygunun kaynağına ulaştık. Şimdi senden istediğim bu olayın olduğu zamanın biraz daha ilerisine gitmen birkaç saat ya da birkaç gün öncesine. Harika--------------------------------Eğer yaşamında seni orada bekleyen gibi bir çocuğun olsaydı onu sever miy­din?Öncelikli olarak oradaki küçük çocuğa sevgilerini sunmanı istiyorum. O küçük çocuğa iyi ki varsın de, sen olduğun sen bu deneyimleri yaşadığın için ben şu anda varım de. Seni çok seviyorum. Her zaman senin yanındayım de. Ve gelecekten aldığın tüm özellikleri o çocuğa aktar. Bir şey yapmana gerek yok sadece o çocuğa sıkı bir şekilde sarılmanla o özelliklerin hepsi o küçük çocuğa geçti artık. O çocuk daha güçlü ve onda da güzel bir koruma kalkanı oluştu.Artık o küçük çocuk yaşamış olduğu olayla yüzleşmeye hazır. Şimdi senden o küçük çocuğun elini tutarak birlikte rahat ve kendinizi güvenli bir yere oturmanızı ve seni rahatsız eden olayı gözünüzün önünden bir film şeridi gibi geçmesini seyretmenizi istiyorum. Yanındaki küçük çocukla birlikte filmi üçüncü göz olarak izleyin.Olan olayları ve hissettiklerinize bakın.Harika film bitti. Şimdi yeniden içindeki duygulara bakmanı istiyorum.Şu anda hislerinde bir azalma var mı?
Kaynak
Devamını Oku »

Etiketler

acı affetme Affetmek aile akıl Alglamada Anlatm Aramak ARINMA Aroma Astroloji Astrolojik Aynalar Bahar başkaları Bayram beden Beden dili Bedensiz BEREKET beyin Beyinde Beyni Beynin Beyniniz bilgi bilim bilimsel bilinci Bilincine bilinçaltı Bilmek birey Bitkisel bolluk BOLUK Burak cümle çekim dalga damla Davet Deerlerimizin degerli Deniz Depresyonun DERSLER Detoks Dikkat Dilek Disgrafi Disleksi düşünce Egoist egzersiz EGZERSZ ekmek eleştiri. öfke emsimizi enerji Enerjilerinin Epifiz Eruhunuzu evlilik evren fayda FAYDALANMAK FAYDALARI Felsefe fizik fiziksel Fregoli frekans garip GCJoseph Gcyle geçmiş Gelecek geliim gerçek GERDE gerilim Gidecek Gizemli gizli güven güzel harika Hasta hastalık Hastalklar Hayal Hayallerinizin hayat Hayata HAYIRLI Hikaye Hiperaktivite Hipnozu hissederim Holografik Hologram Hoşgörü hoşgörüsüzlük huzur huzurlu Illuminati ilâc ileti İletişim inanç insan insanlar Kabala Kadim kaos Karanlk kavga kelime Kelimeler Klasik korku Korkular KORUMA Korunma Kristaller kuantum Kuantum Fiziği kurallar Kyamet liste LKLERMZ madde Makbul MEKTUP Melek Merak Mevlana Mevlanann Mezar Mftolunun Moloküler mucize Mucizeleri MUTSUZ NAMASTE Nazar Nefret neşe Niyet ODAKLANMA Okuma Okyanus olacaksn olumlama olumlamas olumlu olumsuz para paralel Paranormal Patolojik Peeling Peinden pozitif POZTF Pratik PRATK PROGRAMLAMA Psikoloji psikolojik Quantum Düşünce Rahat RAHATSIZLIIMIZ refah Reformist Romantik ruh Ruhsal sağlık Sanat seniz sevgi sıkıntı sistem Sonsuz sorumsuzluk sorun sorunlar Stres Sufizm suyun şifa şükretme tabiat tedavi Tehlikeli teori Terapi tesadüf toplum Uymasn üzüntü zaman Zarar zeka zellikleri zenginlik zerine zihinsel