13 Temmuz 2014 Pazar

Ay Çocuk (İkinci Kitap - Bölüm 3)

Paranın laneti.

‘ Seni son kez öpebilir miyim?’

‘ Son kez diye bir şey yok..’

Kadın, adamın ince dudaklarının arasında hafifçe dilini gezdirdiğinde adam inledi. Kadının yüzünü ellerinin arasına alarak gözlerinin içine baktı. Teni kadife gibi yumuşacıktı.

‘ Şşşşş...’ diyerek kadının iri gözlerinde biriken göz yaşlarını sildi. Yavaşça yattığı yerden doğrulup üzerine ince gömleğini giydi.

O düğmelerini iliklerken kadın, onun geniş omuzlarını, bir ipek gibi pürüzsüz tenini ve biçimli kollarını içercesine seyretti.

Adam kapıdan çıkarken dönüp ona gülümsedi.

Sözcükler kadının boğazında kilitlendi.. ‘ Gitme..’ demek istedi, diyemedi. Adam gitmişti.

Hıçkırıklara boğularak ağlamak istedi, olmadı.. Sessizce yastığa döküldü sonu gelmez göz yaşları.

‘ Meeuuuu?’ Yavaşça aralandı göz kapakları. Kedi Mia onu seyrediyordu. Hafifçe burnunu çekerek, soru soran gözlerle ona bakan kediye, ‘ Rüyaydı Mia..’ diye mırıldandı. Kedi ona doğru eğilip göz yaşlarını yaladığında gülümsedi.

‘ Tak tuk tak!’

Sessizce bekledi.

‘ Tak tuk tak! Hey Bruja, aç kapıyı!’

Kedi Mia ile bakıştılar.

‘ Aç kapıyı kadın!’

Yataktan kalkıp renkli yün şalını sırtına atmasıyla kapıyı açması bir oldu.

Burun delikleri öfkeyle açılmış Leopoldo ve yanında tedirginliğini gizlemeye çalışan ama farkında olmadan dudaklarını dişleyen Gregorio’ yu gördüğünde siniri tavana vurdu vurmasına, lakin derin bir nefes alıp buz gibi bir sesle sordu, ‘ Yine ne oldu?’

‘ Şu köpek.. Onu istemiyorum!’ dedi Leopoldo.

Morgana adamın bacaklarının aralığından mahçup bir ifadeyle başını eğerek kendisine bakan köpeği gördüğünde kalbi sevinçle dolduysa da belli etmedi.

‘ Ben,’ dedi Leo, ‘ Bir erkek köpek istiyorum. Bu köpek dişi!’

Sıcak bir öfke dalgası bacaklarından yüzüne yükseldiğinde yutkundu, sakin kalmaya özen göstererek, ‘ Sana erkek olduğunu kim söylemişti ki? Köpeklerden hiç anlamayan ben bile dişiyle erkeği ayırt edebiliyorken eğer sen... Leo, ilk bakışta bunu fark edemiyorsan bence köpek beslememelisin.’

Leo, diklenerek Morgana’ nın üstüne yürüdü ama arkasından yavaşça yükselen hırıltıları duyduğunda duruldu. Kara köpek, sırt tüyleri dikleşmiş bir halde ona bakıyordu. Leo’ nun gözlerinden bir an için ihanete uğramışlığın verdiği hayal kırıklığı geçse de bu tüm öfkesinin köpeğe yönelmesine sebep oldu. Faltaşı gibi büyümüş gözlerle hayvana baktı, ‘ Kancık! Seni o pis barakadan kurtarmamın karşılığı bu mu?’

Köpeğin hırıltılarının arasına ufak inlemelerin karıştığını gördüğünde iyiden iyiye cesaretlenmişti, ‘ Seni orada bırakmam gerekirdi. Dişi olduğunu bilseydim öyle yapardım ya..’

Tekrar Morgana’ ya dönmesiyle, sanki Medusa’ ya bakmışçasına taş kesmesi bir oldu. Zaman durmuş, Leopoldo donmuştu. Çıt çıkmıyordu. Doğa susmuştu.

Gelişen olayları sessizce seyreden Gregor, neye uğradığını bilmez bir halde bir Morgana’ ya, bir kapı eşiğinde kamburunu çıkararak ona tıslayan kedi Mia’ ya baktı. Kara köpeğin sırtındaki tüyler iyice dikilmiş, aralıklı hırıltılara eşlik eden dudakları ise tüm dişlerini gözler önüne sererek yukarı doğru çekilmişti..

‘ Şşrrrrrrr....’

Bedeninin altına bir sıcaklık yayıldığında, Morgana adamın pantolonun ön bölgesine yayılan ıslaklığın gitgide büyüdüğünü gördü. Gregor saniyeler içinde yaşlanmıştı sanki, yüzünde kurumuş bir dere yatağını andıran derin çatlaklar vardı.

Morgana, kanı donmuş adamı kendine getirmek için bir adım attığında Gregor’ un dizlerinin bağı çözüldü. Yere yığılan adamı kaldırmak için eğildiğinde, Gregor sanki yeryüzünün en güçlü yıldırımı kendisini çarpacakmış gibi ellerini başının tepesine doğru kaldırarak yakarmaya başladı, ‘ Ne olur senora, ne olur bana bir şey yapmayın. Onu uyardım, sizinle uğraşmaması konusunda ne denli dil döktüğümü görseydiniz bana hak verirdiniz..’

‘ Ayağa kalk..’ dedi kadın.

Adam, sanki Tanrı buyruğuymuşcasına hareketlendi ve tutunacak bir şeyler aradı. Yoktu ama yine de kalkmayı başardı. Bacakları titriyordu, nefes alıp vermeye korkuyordu.

‘ Gözlerimin içine bak..’ dediğinde gözlerini kırpıştırarak baktı.

‘ İzinsiz arazime girdiniz, evime girdiniz. Kedimi yalnız yakalasanız öldürecektiniz, üstüne para verdim. Getirdiğiniz köpeği iyileştirdim. Ama üzerime yürünmesine sessiz kalmam olası değil. Ve Gregor, senin tüm bu olan biteni kayıtsızca seyretmeni görmezden gelmem de mümkün değil. ’

‘ Senora..Lütfen senora,’ diye kekeledi Gregor, ‘ Beni affedin. Size yıldızların üzerine yemin ediyorum ki, bir daha asla ve kat’ a bizden yana bir rahatsızlık duymayacaksınız...’

‘ Köpeği bana bırakacaksınız, kedime dokunmayacaksınız...arazimden uzak duracaksınız.’

‘ Söz veriyorum senora.. Erkek sözü.’

‘ Başlatma şimdi erkek sözüne!..’

‘ Ben bunun büyük bir yemin olduğunu ifade etmek için bu sözü kullanmıştım senora..’

‘ Yıldızların üzerine yemin ettin Gregor. Bundan sonra bana ve yaşam alanıma verdiğiniz en ufak saygısızlık cezasız kalmayacak. Sana söz veriyorum. Kadın sözü.’

‘ Hatırlayacağım senora.’

Morgana başıyla Gregor’a gitmesini işaret etti. Gregor, bir arkadaşına bir kadına baktı, sonra yarı koşarak, yarı sürünerek tabanları yağladı.

Kadın, çaresizlikle arazinin dışına koşturan adamı seyrettikten sonra kapının önünde taş kesmiş olana yönelerek yüzünü yaklaştırdığında Zoi kuyruk sallayıp ona doğru geldi. Adamın gözleri hala öfkeyle parlıyordu. Büyünün etkisini üzerinden kaldırmak için elini ona doğru uzatıp parmaklarını sonuna kadar açtı... Yumruğunu kapattığında Leo canlanarak kaldığı yerden devam etmeye davrandı. Kadının üzerine yürüdü ve okkalı bir tokat savurdu. Morgana eğilerek şamarı savuşturdu. Aniden doğrularak adamın burun direğine sağlam bir dirsek attı. ‘ Krak!’ Kırılmıştı.

Leopoldo bir an şaşkınlıkla etrafına bakındı. Burun kanalından gelen sıcaklığı algıladığında yutkundu.

Genzine dolan sıvıyı yuttu. ‘ Şıp.. şıp, şıp..’ verandaya kanlar damladığını fark etmesiyle burnunu tutarak ağlamaya başlaması bir oldu.

‘ Kırdın burnumu! Burnumu kırdın!..’ diye avaz avaz bağırdığında, kaval kemiğine sağlam bir tekme yedi.

‘ Aahhhhh!’ diye bağırdı, gözlerinde korku vardı. Canı çok yanmıştı, tabanları yağladı. Arazinin bitimine geldiğinde durup bağırdı, ‘ Yanacaksın! Hem de cayır cayır!’

‘ Gel Zoi,’ dedi. Kara köpek, kedi Mia’ nın tıslamalarına aldırmadan içeri girdi.

Koltuk kayanın ardındaki yakışıklı adam olan bitenin şahidiydi. Kara köpeğin iyi olduğunu görmek içini rahatlatmıştı. İki can sıkıcı adamı, büyünün yardımıyla da olsa tek başına def eden kadını daha yakından tanımak istiyordu. İnce bir ıslık çaldığında ağaçların arasından çıkan beyaz kurda gülümsedi.

‘ Yürü Chica..’

********

‘ Lanet fahişe! Burnumu kırdı..’

Gregorio, hırstan köpürerek bir tas suyla burnunu yıkayan arkadaşını yatıştırmak şöyle dursun, sanki onu duymuyor gibi kulübeye gidip sessizce pantolonunu değiştirdi. İşi bittiğinde yandaki mahzenden bir şişe şarap alıp içmeye başladı. Leopoldo pantolonunun paçasını sıvamış, kaval kemiğindeki hasara bakıyordu. Şişliği görünce yüzünü buruşturdu, ‘ Yakacağım o cadıyı.. Pislik orospu!’

Gregorio şaraptan koca bir yudum aldı ve yutkundu, ‘ O kadına bir daha yaklaşmayalım Leo, hatta yolda görsek yönümüzü değiştirelim.’

Oturduğu yerden kalkarak kümese girdi ve az sonra elinde iki kese parayla dışarı çıktı.

‘ Bunları ya akarsuya atalım ya da bataklığa. Eminim verdiği paralar da kendi gibi uğursuzdur.’

‘ Kasabaya inelim.’ dedi Leo, ‘ Meyhanedekilere başımıza gelenleri anlatalım, hep birlikte toplanıp gece vakti evini ateşe verelim!’

‘ Sakın sakın sakın!’ diyerek itiraz etti Gregor. Morgana’ ya verdiği söz umurunda değildi ama cadının güçleri vardı ve tahminince Leopoldo başına gelen şeyi hatırlamıyordu.

‘ Sen bir ödleksin Gregorio! Kadına haddini bildirmek için üzerine yürüdüğümde korkudan tabanları yağlamıştın. Kafamı çevirdiğimde ortalıkta yoktun. Korkaksın Gregor, güvenilmez bir arkadaşsın.’

Tahmini doğruydu. Leo başına geleni hatırlamıyordu. Gregorio, şimdilik ona bir şey söylememeye karar verdi. ‘ Öfkeyle hareket etmenin faydası yok Leo. Meyhanedekilere olan biteni anlatsan kadının arazisine izinsiz girip üstüne temiz bir dayak yediğin için ne olur dersin?’

Gururu incinmiş olan Leopoldo, arkadaşının gözlerindeki ifadeyi görünce daha da sinirlendi, ‘ Sırıtma da söyle?’

‘ Kadından dayak yediğin için alay konusu olursun. ’

‘ O zaman peder Cristiano’ ya tıslarım.. Cadıyı kendi ellerimle kazığa bağlamam için, evinde kilisenin düşüncesine aykırı bir kitabın olduğunu söylemem yeterli. Yasaklanmış olmasına rağmen geleceği ön görmek için kullandığı desteden bahsetmeme gerek bile yok.’

Gregor bir an durdu. Leo doğru söylüyordu. Kadının varlığı içine tedirginlik yayıyordu, 

‘ Bunu biraz düşünelim. Ama önce şu paralarla ne yapacağımıza karar verelim.’

Arkadaşı tarafından fikrinin onaylanması Leopoldo’ nun kırılan gururunu okşamıştı. Şiş baldırına ve burnunun sızlamasına aldırmadan gülümsedi, ‘ Onları atmayalım Gregor.. Yiyelim! Parayı ihtiyacımız olan bir şeylere harcayalım. Mesela şaraba, hem de galon galon!!’ diyerek Gregor’ un elindeki şişeye uzanıp koca bir yudum aldı ve içmeye koyuldu. Derken gökyüzünde ay yükseldi. Mahzenden bir şişe daha alıp geceye devam eden iki arkadaş, kümesin ardında onları dinleyen mavi pelerinli adam koşarak oradan uzaklaşırken hiçbir şey fark etmedi.

********

Eli desteye uzandı. Bir kart çekip yavaşça çevirdi. Odunların üzerinde harlanan alevlerin ortasında zarif kanatlarını göğe açarak yükselen bir anka kuşu vardı. Ateşin gerisindeki yaşlı ağacın dallarından birine tüneyerek olan biteni seyreden gri bir baykuş göze çarpıyordu. Ağacın kovuğundan aşağı inmek üzere harekete geçen bir yılan resmedilmişti.

Rengi sarıydı, kaygan derisinin üzerine yer yer serpiştirilmiş küçük, yeşil benekleri vardı.

Yılanın pullarla kaplı kaygan derisi Ay ışığının altında parlıyordu.

Anka kuşu başını göğe doğrultmuş, bakışları Ay ile buluşmuştu.

Gökyüzünde bir gümüşi ışık daha vardı. Sanki göğü yırtarcasına karanlığı delen parlak bir şimşek.

Şöminenin çatırdayan alevlerine baktı. Tam o anda, tatlı bir esintiyle havalanan yarı açık pencerenin pervazından ona doğru seslenen bir ses duydu, ‘ Morgana.. Orada mısın La Bruja?’

Sessiz ama çabuk adımlarla perdeyi araladığında onu gördü. ‘ Desteyle kitabı sakla.’

Dönüp masanın üzerinde duran kitaba ve yarım daire şeklinde dizili kartlara baktı.

‘ Gözden uzak bir yere sakla onları. Koru kendini..’ diyen kasabanın delisi geldiği gibi sessiz ve iz bırakmadan yok oldu.

Aya baktı, derin bir iç çekip perdeyi kapadı. Çocukluğundan beri nereye gitse onu takip eden, kendinden başka kimsenin görmediği bu adamı seviyordu. Yaşamı boyunca ona rehberlik ederek tehlikelere karşı onu uyaran sağ duyu.. Adına Karga demişti. Kafasında beliren her soruya bir karga tüyüyle cevap veren, başı dertte olduğunda, kalbi hüzünle dolduğunda yanı başında biten..

İlk karşılaşmalarını hatırladı.. O zamanlar henüz ufak bir kızdı. Manastırın arkasındaki küçük pisi pisi otlarıyla dolu bahçenin içine gizlenmiş, otların üzerindeki uğur böceklerine bakıyordu.

‘ Morgana..’ diye adını söyleyen ezgili, gür ve güven veren sese doğru baktığında, sanki daha önce pek çok kereler karşılaşmışlar gibi doğal bir ifadeyle adama gülümsemişti.

Yapılı bir bedene sahipti.

Köşeliydi çenesi.

Kemerli bir burnu, beline kadar uzanan kuzguni siyah saçlara sahipti.

Gür, parlak saçlarını arkadan toplamış, başına da siyah bir tüy takmıştı.

‘ Merhaba Karga..’

Elindeki cam kavanoza üzeri uğur böcekleriyle bezeli bir pisi pisi otunu koparıp atarken adam ona, ‘ Merhaba Bu.’ demişti.

Morgana, küçük bir kahkaha attı, ‘ Bu mu? Bu ne garip bir isim böyle.’

Adam, ‘ Ama Bu.. Adın Bu..’ deyip geldiği gibi yok olmuştu.

Karga, kasabanın delisi değil, Morgana‘ nın görünmez ustasıydı. 

Desteyi topladı. Tam Gölgeler Kitabı’ nı da kapayıp sandığa yerleştirmek üzereydi ki, bir ıslık duydu.

Gecenin içinde araziye yayılan tatlı bir ıslık. Yavaşça perdeyi aralayarak baktığında, yaşlı köknar ağacının biraz ötesinde duran, Dionysos’ un yeryüzüne inmiş halini andıracak kadar düzgün bir fizikle taçlandırılmış, insanı günlük yaşantının dertlerinden bir bakışta uzaklaştıran ilahların ışığına sahip bir adam gördü. Duygularının haz ve acı arasındaki iki uçta gelip gitmesine aldırmaksızın adeta gözleriyle içti adamı. Derken adama doğru neşeyle koşan ufak boyda şampanya rengi, uzun kulaklı köpeği fark etti.

Köpek, sihirli bir değnek değmişcesine şekil değiştirerek bembeyaz bir kurda dönüştüğünde Morgana şaşırmadı. Adam ve kurt gözden yitene kadar onları seyretti. Kalbi ağzından fırlayacak, damarları yoğun kan akışı yüzünden patlayacak gibiydi. Bakışları yine gökyüzünde bir gümüş para gibi parıldayan aya kaydı. Yoğun bir enerji ayak tabanlarından yukarı doğru yükselmeye başladığında, bu gece gözüne uyku girmeyeceğini anladı. Ne yapacağını bilemeden odanın ortasında dikildi. Kedi Mia, şöminenin önündeki minderinden kalkıp sanki esneyen bir lastikmiş gibi uzun uzadıya gerindi. Yan gözle, kara köpeğe bakıyor ama sanki o odada yokmuş gibi davranıyordu. Kara köpek aniden yerinden kalkıp Mia’ yı yakalamak için davrandığında saniye dolmadan masanın üzerine sıçramıştı. Morgana, sırtını kamburlaştırarak köpeğe doğru tıslayan kediyi okşadı. Çok düşünmeyecekti ne yapacağını. Fazla analizin yaratıcılığı yok ettiğini düşünerek evden çıktı. Ormanın içinde, neredeyse boydan boya kıvrılan bir yılan gibi akan kara nehrin kıyısına oturup ayaklarını suya sokarak dolunayı seyretti. Derin derin iç çekerek tüm kalbiyle, teşekkür etti Ay’a, ‘ İyi ki varsın.’

‘ Ah!’ dedi tatlı bir ses, ‘ Sonunda birileri benimle birlikte seslendi Ay’ a!’

İliklerine kadar ürperdiyse de çaktırmadı Morgana. Üç beş metre uzağında, nehir kıyısında oturan, gecenin içinde parıldayan bir alevi andıracak kadar canlı kızıl saçları, fildişinden bir pudraya bulanmışcasına beyaz tenli, yeşil gözlü bir kadın vardı simsiyah elbiseli. Aktar kadındı bu.

‘ Ay,’ dedi kadın, ‘ Sezgidir, gece düşlerinden fısıltılar getiren. Doğup büyüdüğüm topraklarda o kutsaldır, uzağı gören derin dinleyici.. Bizim gibilerin dilini akıcı bir biçimde konuşmaya yönlendirir. Şu an olduğu gibi. Biz insanlar aslında onun aklından geçen düşüncelerden başka bir şey değiliz.’

Bu kadında sadece kızıl olmasından kaynaklanmayan bir sıcaklık vardı, insan sıcaklığı.

Ona her an gülümsüyormuş izlenimi veren çekik yeşil bakışları, çıkık elmacık kemikleri, ince pembe dudakları ve pudra gibi tenine tezat, elleri bir erkeğinki kadar kaba, ayakları ise o oranda büyüktü. İri kemikli ve oldukça uzundu kadın.

Morgana, ışıl ışıl gözlerle baktı aya, döngülerin yaratıcısı, o yitirilmiş ve uzun zamandır unutulmuş olana. Kaynağa, geceye, karanlığın içinde ışıldayan gümüşi şafağa.

‘ Geçen gün, dükkanına geldiğimde seni yanlış anladım..’

Destina gülümsediğinde ince dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Genç mi, yaşlı mı belli değildi. Ölümsüzdü sanki. ‘ Mühim değil. Zor zamanlarda yaşıyoruz. Tanrıça’ nın izlerine dair her şeyin silinmesi için dört koldan uğraşanların günlerindeyiz.

Dişinin aşağılandığı, günahkar kabul edildiği ve yaratılıştan gelen gücünün bastırılmaya çalışıldığı bu zamanları, tarih kötü bir anı olarak hatırlayacak kuşkusuz.. Ama şu an, biriyle konuştuğunda temkini elden bırakmamak gerektiği bir zaman.’

Kara nehrin gölgesi, gecenin ritmiyle kıvrılan bir yılanı andırıyordu. Parlak ay ışığının altında, ayaklarını suya sokmuş iki kadın kusurlarına bakmaksızın gün ağarana kadar hayat, ölüm ve kuluçka üzerine konuştu ve ruhları kadın ruhuna ait arazilerden geçerken tek şahitleri Ay’ dı.

*******

Leopoldo pencereden dışarı, soğuk ve yağmurlu güne baktı. Karnı zil çalıyordu. Kümese girip tavukları kontrol etti. Hepsi tamdı. Sadece iki yumurta vardı. Olsun, hemen aldı. Kümesin dip köşesine sakladığı keseleri kontrol etmek için baktığında kanı çekildi. Paralar yok olmuştu. Samanları didikledi ama boşuna. Aklına Gregor’ un onları alıp kasabaya indiği düşüncesi geldiğinde biraz olsun içi rahatladı. Belki birkaç tavuk, akşama mideye indirebilecekleri besili bir horoz ve biraz da şarap almaya gitmişti. İki çiğ yumurtayı tepelerinden delerek içti.

******

Orman yolundaydı Gregor. Sinsi adımlarla ilerliyordu. Cebinde iki kese parayla birkaç tavuk, mideye indirebilecekleri besili bir horoz ve biraz da şarap alma niyetiyle kasabaya yollanmıştı yollanmasına ama yine rastlamıştı adamla beyaz köpeğine. Epey uzaktalardı, henüz kendini göstermemişti. Sıradışı yabancıya köpek dövüşünden önce hiç rastlamamıştı. Köpekteydi gözü, eğer ona sahip olabilirse bu çok para demekti. Sadece dövüşlerden kazandığı değil, bu beyaz köpeğin görüntüsü bile yeterdi. Elindeki para az değildi ama bu adamın paraya ihtiyacı yoktu ki. Daha birkaç hafta önce yüklü miktar kazanmıştı üstelik giyim kuşamına bakılırsa paraya muhtaç görünmüyordu. Adam yerde bulduğu kalın bir sopayı ileri attı. Beyaz kurt heyecanla sopayı yakalamak için koşturdu. Havada yakaladığı sopayı sahibine götürmek için geri döndüğünde Gregor görünmemek için hemen yaşlı bir ağacın arkasına saklandı. Birkaç saniye bekledikten sonra yavaşça başını uzattı.. Kimse yoktu! Adam ve köpek sanki yer yarılmış içine girmişlerdi. Koşar adımlarla ilerleyen Gregor’ un, arkasında duyduğu hırıltıyla nefesi kesildi. Dönüp bakmasına fırsat kalmadan kendini yerde buldu. Köpeğin sıcak soluğunu ensesinde hissetti. ‘ Dur dur dur.. Ben bir şey yapmadım!!’ İnce ıslığı duymasaydı yine ıslatacaktı altını.

‘ Chica, gel buraya.’

Köpek üzerinden kalktığında Gregor derin bir nefes aldı. Yavaşça doğrulup döndüğünde biraz uzağındaki kayanın üzerine oturmuş dik dik ona bakmakta olan adamı gördü. Yutkunmaya çalıştı ama boğazı kurumuştu. Adam elindeki kalın sopayı parmaklarının arasında nazikçe döndürerek, ‘ Neden bizi izliyordun?’ diye sordu.

Gregor, adamın sert bakışlarından mümkün olduğunca gözlerini kaçırmaya çalışarak, ‘ Aslında amacım sizi izlemek değildi efendim. Ben kasabaya iniyordum fakat yolda..’

‘ Sen bizi gördüğünde, biz de seni fark etmiştik değil mi Chica?’ diye sorduğunda, kurt neşeyle sahibinin etrafında döndü. ‘ Merak ettiğim şey.. Neden bizi gizli gizli takip ediyor olduğun?’ dedi ve dalın ucuyla hafifçe toprağı deşti.

Gregor, ‘ Şey.. efendim. Ben geçenlerde.. Hani dövüşün olduğu gece köpeğinizi çok beğenip size para teklif etmiştim, bilmem hatırladınız mı?’

Adam, ‘ Paraları göster bakalım.’ dediğinde Gregor titreyen ellerini ceplerine daldırdı ve iki kese para çıkardı.

Adam, ‘ Keseleri yere bırak.’ dediğinde ise, tereddütsüz toprağa koydu onları.

Adam, başıyla işaret ettiğinde, kurt Gregor’ a doğru koşarak yerden içi para dolu keseleri aldı ve sahibine götürdü. İçi dolu keseleri açıp baktığında adamın gözleri ışıldadı.

Onun memnun olduğunu gören Gregor cesaretlenerek ayağa kalktı, ‘ Herkes parayı sever öyle değil mi efendim?’

Adam coşkulu bir kahkaha atarak, ‘ Ne demezsin!? Adın neydi senin?’

Gregor az da olsa çekingenliğinden sıyrılarak sırtını dikleştirdi, ‘ Gregorio efendim ama yakınlarım bana Gregor der.’

Adam elindeki dalı hafifçe ileri geri salladığında, Gregor uzak kalmasını ima ettiğini anladı ve hevesi biraz kırıldı. Mümkün olduğunca yumuşak bir ses tonuyla, ‘ Efendim, burası benim doğup büyüdüğüm kasaba.. Kime sorsanız beni tanır.. Herkes beni sayar ve sever.’ dedi.

Adam gülümsedi ve sanki bakışlarıyla onu delip geçebilirmiş gibi, ‘ Ah Gregor.. tsck tsck tsck.. İnsanlar isimleriyle uyumludurlar bunu biliyor muydun?’

‘ Evet, efendim bunu duymuştum.’

‘ Adının anlamını biliyor musun?’

‘ Biliyorum efendim..’ Sesi biraz çatlayarak yanıtladı, ‘ Tetik, uyanık demek.’

‘ Bak bu güzel işte! Peki benim adımı biliyor musun?’

‘ Bilmiyorum ama öğrenmeyi isterim efendim.’ dedi Gregor. İçinden bir ses, ne kadar cana yakın görünürse görünsün, bu adama fazla güvenmemesi gerektiğini söylüyordu.

‘ Cenobia..’ dedi adam. Gregor bunun bir kız ismi olduğunu düşündü ama sessiz kaldı.

Adam, sanki tırnağının içinde orada olmasını istemediği bir pislik görmüş gibi yumruğunu kendi yüzüne yaklaştırarak gözlerini kıstı ve baş parmağıyla diğer tırnağının üzerini bir iki kez kazıdı, ‘ Anlamını merak ediyor musun Gregor?’

Soğuk bir korku dalgası yavaşça damarlarında ilerlerken, ‘ Söylerseniz memnun olurum.’ dedi Gregor.

‘ Zeus’un çocuğu demek. Mitolojiyle ilgilenir misin?’

‘ Hayır efendim ama Zeus’ u bilmeyen yoktur kanımca.’

Adam gülümsediğinde Gregor dişlerinin ne denli düzgün olduğunu düşünmeden edemedi. Derken adamın yüzüne yayılan gülümseme yavaşça yerini dalga dalga tüm ormana yayılan tedirginlik uyandırıcı bir ciddiyete teslim etti.

Beyaz kurt huzursuzlanarak hırıldadığında, Gregor’ un kanı dondu.

‘ Köpeğimi hiçbir şeye değişmem Gregor.. Bana Chica’ ya karşılık teklif ettiğin paraya gelince.. Onu sana geri vermeyeceğimden emin olabilirsin. Küçük bir ders niyetine.’

İnce bir öfke dalgasının içinde yükselmesine rağmen Gregor alttan almayı sürdürdü,

‘ Efendim sizin için pek bir değeri olmayabilir ama o para benim için önemli. Size para teklif ederek köpeğinize değer biçmeye çalışmamı cahilliğime veriniz lütfen..’

‘ Kes!‘ dedi adam, ‘ Üçe kadar sayacağım ve sen yok olacaksın...’

Nefesi sıklaşan Gregor titremesini engellemek için ellerini cebine soktu.

‘ Bir..’

Bir an adamla göz göze geldi. Cenobia‘ nın gözlerinden delilere has bir zeka fışkırıyordu.

‘ İki..’

Gregor sağına soluna bakındı.

‘ Üç..’

Gregor toz olmuştu.

*********

‘ Sana o paraların lanetli olduğunu söylemiştim Leo.’

Leo arkadaşına hak verdi. Kümesteki tavuklardan en cazgır olanını kanatlarından tutup yere yatırdığında, gıdaklamalarına aldırmadan, tereddütsüz boğazını kesiverdi. Hala gözlerini kırpıştıran kesik başı uzağa fırlattığında diğer tavuklar koşarak kaçıştı.

‘ O adamdan da, kadından da kurtulmamız gerek.’ diyerek kestiği tavuğun tüylerini yolmaya başladı.

‘ Peder Cristiano kanıt isteyecek. Eğer yeterli delil bulamazsak Morgana’ nın öfkesini üzerimize çekmiş olacağız ve tabii Cenobia’ nın da. Yüce Tanrım beni bir daha onlarla yalnız karşılaşmaktan korusun.‘ dedi Gregor.

‘ Benim o cadıdan korkum yok!.. Ama adamı bilmem.. Adı da kendi gibi tuhaf.’ diyen arkadaşını yan gözle süzdü. Adamdan çok, çekinmesi gerekenin kadın olduğunu bilse ne olacaktı. Onda doğa üstü güçler vardı. Morgana gerçek bir cadıydı. Bir Bruja... Türünün en ölümcülü...

BÖLÜM  SONU.


kaynak

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Etiketler

acı affetme Affetmek aile akıl Alglamada Anlatm Aramak ARINMA Aroma Astroloji Astrolojik Aynalar Bahar başkaları Bayram beden Beden dili Bedensiz BEREKET beyin Beyinde Beyni Beynin Beyniniz bilgi bilim bilimsel bilinci Bilincine bilinçaltı Bilmek birey Bitkisel bolluk BOLUK Burak cümle çekim dalga damla Davet Deerlerimizin degerli Deniz Depresyonun DERSLER Detoks Dikkat Dilek Disgrafi Disleksi düşünce Egoist egzersiz EGZERSZ ekmek eleştiri. öfke emsimizi enerji Enerjilerinin Epifiz Eruhunuzu evlilik evren fayda FAYDALANMAK FAYDALARI Felsefe fizik fiziksel Fregoli frekans garip GCJoseph Gcyle geçmiş Gelecek geliim gerçek GERDE gerilim Gidecek Gizemli gizli güven güzel harika Hasta hastalık Hastalklar Hayal Hayallerinizin hayat Hayata HAYIRLI Hikaye Hiperaktivite Hipnozu hissederim Holografik Hologram Hoşgörü hoşgörüsüzlük huzur huzurlu Illuminati ilâc ileti İletişim inanç insan insanlar Kabala Kadim kaos Karanlk kavga kelime Kelimeler Klasik korku Korkular KORUMA Korunma Kristaller kuantum Kuantum Fiziği kurallar Kyamet liste LKLERMZ madde Makbul MEKTUP Melek Merak Mevlana Mevlanann Mezar Mftolunun Moloküler mucize Mucizeleri MUTSUZ NAMASTE Nazar Nefret neşe Niyet ODAKLANMA Okuma Okyanus olacaksn olumlama olumlamas olumlu olumsuz para paralel Paranormal Patolojik Peeling Peinden pozitif POZTF Pratik PRATK PROGRAMLAMA Psikoloji psikolojik Quantum Düşünce Rahat RAHATSIZLIIMIZ refah Reformist Romantik ruh Ruhsal sağlık Sanat seniz sevgi sıkıntı sistem Sonsuz sorumsuzluk sorun sorunlar Stres Sufizm suyun şifa şükretme tabiat tedavi Tehlikeli teori Terapi tesadüf toplum Uymasn üzüntü zaman Zarar zeka zellikleri zenginlik zerine zihinsel