30 Temmuz 2013 Salı

Öğle yemeği sırasında paranı biriktir

Para biriktirme genelde zordur ve hiç de eğlenceli değildir. Fakat kendini süründürmeden bu işi becerebilirsin. Paranı sıkı sıkı tuttuğun dönemlerde olmasa da sonrasında bu iş eğlenceli yanını hissettirecektir.

Hepimiz, para biriktirmek için evden yemek getirmeyi duymuşuzdur. Fakat bu durum iş arkadaşlarınla geçirdiğin sosyal zamanı daraltabilir. Birkaç iş arkadaşına kahve rengi bir piknik çantasıyla sana katılıp katılmak istemeyeceklerini sor. Belki onlar da senin gibi para biriktirmek isteyebilir. İşyerinin mutfağında hep beraber, sevdiğin yiyeceklerle öğle vaktini geçirebilirsin. Hem iş arkadaşlarını daha iyi tanıyabilir hem de yeni yemekler öğrenebilirisin.

Açıkçası birçoğumuz 5 TL ve daha fazlasını taptaze bir kahvenin güzel kokusuna yenik düşüp harcıyoruz. Bunu yerine, şirketine bir kahve makinesi almak için bir çaba sarf etmiyor ve patronunuzla görüşmüyorsunuz. Bu teklifin kabul görmezse, bir filtre alarak kahveni ofisinde içebilirsin. Bütçene zarar vermeden lezzetli kahveler içmek hoşuna gidecektir.

Yakınlarda oturan iş arkadaşlarınla ortak bir taksiye binebilir ve taksimetre de yazan miktarı da ortak olarak ödeyebilirsin. İstersen bir otobüse ya da toplu taşıma araçlarına binebilirsin. Yalnız geçireceğin bu sürede kitap okuyabilir ya da müzik dinleyebilirsin. Bunların yanı sıra, haftanın bir ya da iki günü evden çalışıp çalışamayacağını sorabilirsin.

Uydu ya da kablolu televizyon kanallarının faturası fazla geliyor ise bu sistemi iptal edebilir ve eğlenmek için başka yollar bulabilirsin. En sevdiğin TV şovlarını, dizileri internetten de izleyebilirsin. Ayrıca halk kütüphaneleri de en sevdiğin kitapları, dergileri, filmleri bulabileceğin iyi bir kaynak olabilir.

Evde geçen miskin bir günün akşamını bir partiye çevirmek harika olur. En sevdiğin TV programının gösterildiği gece bir arkadaşın evinde toplanabilir ve hep birlikte güzel vakit geçirebilirsin. Üstelik bunu dönüşümlü olarak devam ettirebilirsin. Ya da sevgilinizle birlikte haftanın bir günü yakın arkadaşlarınızın evine akşam yemeğine gidebilirsiniz.

Kaynak: womenshealth

Tags: iş hayatı, manset, öğle yemeği, para, para biriktirme

Category: İş Dünyası, Para Sanatı


Kaynak

Devamını Oku »

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Başarı Video: Düşündüğünden daha güzelsin..

İzlediğim en anlamlı videolardan biri..
Düşündüğünden daha güzelsin..

Yotube’da izlediğim bir videoyu çok etkileyici buldum. Robot resim çizen bir sanatçı. İnsanların robot resmini çiziyor. Bunu yaparken farklı bir teknik kullanıyor. Onları hiç görmüyor. Onlarda sanatçıyı. Öncesinde kişilerden kendilerini tarif etmelerini istiyor. Tüm yüz hatlarını, saçlarını tarif ediyorlar. Sonrasında onlarla karşılaşmış diğer insanların o kişiyi tarif etmeleri için onları ağırlıyor. Sonuçta, anladığınız üzere iki insan slüeti çıkıyor ortaya. 1. si, resmi yapılan kişinin kendini tarif ettiği portre, 2. si ise; bir diğer kişinin onu tarif ettiği portre. Ortaya çıkan sonuç ise şaşırtıcı. Çizim yapılan kişinin kendini tarif ettiği portre bir hayli çirkin çıkıyor karşımıza, ancak bir diğer kişinin onu tarif ettiği portre ise oldukça güzel. Buradan ulaştığımız sonuç ise; kendimizi olduğumuzdan daha kötü hissediyor ve görüyoruz. Bir diğer kişiler bazen daha objektif olabiliyor. Kendimizi daha şişman, mutsuz, çatık kaşlı görebiliyorken, diğerleri mutlu ve aslında olduğumuz gibi görebiliyorlar…

Sandığımızdan daha değerli ve güzeliz. Zamanın ve yaşadıklarımızın bizi olumsuz etkilemesine izin vermemeliyiz.

Videoyu sizlerle paylaşıyorum. İzlemenizi öneririm.

Yazı Kaynak: lalabey

Tags: Başarı Video, güzelsin, kişisel gelişim video, youtube

Category: Başarı Video, İnteraktif


Kaynak

Devamını Oku »

26 Temmuz 2013 Cuma

Neden Başarısız Olmasını İstiyorum?

O benim en iyi arkadaşım; ama sevgilisinin onu terk ettiğini öğrendiğim zaman bundan mutlu oluyorum. Böyle düşündüğüm için biraz suçluluk duyuyorum ama elimde değil. İflas eden zenginleri, yürümeyen ilişkileri duymak beni mutlu ediyor.

Zaman zaman hepimiz kıskanırız ama siz başkalarının hatasından zevk alıyorsunuz. İnsanları rahatsız etmek için özel bir çaba harcamamakla beraber başlarına kötü bir şey geldiğinde bundan memnuniyet duyuyorsunuz.

Hayattaki yerinizi görerek mutlu olmak istediğinizde sizden daha kötü durumdaki insanlara bakıyorsunuz. Çevrenizdeki insanlardan daha iyi durumda olduğunuz sürece çok çalışmanıza gerek yok. Okyanustaki küçük balık olmaktansa denizdeki büyük balık olmayı tercih ediyorsunuz. Bu yüzden etrafınızda hep daha kötü durumda olan insanlar arıyorsunuz; böylece kendinizi ne kadar harika işler çıkarttığınıza ikna edebiliyorsunuz.

Dünyayı herkesin rekabet içinde olduğu bir yer olarak görüyorsunuz. Size göre dünyada belli miktarda şans ve şanssızlık var. Herkesin her istediğinin olmasının mümkün olamayacağına inanıyorsunuz: Ortalamalar kanunu der ki iyi şans herkese yetecek kadar çok değildir. Başka insanlar başarısız olduğunda, sizin için başarılı olma olasılığının arttığını düşünürsünüz. Birinin başına kötü bir şey geldiğinde, farkında olmadan rahatlarsınız çünkü ortalamalar kanununun kurbanı olmadığınızı düşünürsünüz.

Hangi alanda çalışıyorsunuz? Yaptığınız iş ya da kariyeriniz sizi tatmin ediyor mu? Hem kişisel hem de mesleki yönden kendinizi geliştirme şansınız var mı? Başkalarının hayatında olumlu değişiklikler yapma imkanınız var mı? Gün içinde neler yapıyorsunuz? Bu sorulara hemen şimdi cevap verin. Daha sonra, başarılı olmanızın kesin olduğuna inanarak hayatta başarmak istediğiniz her şeyi yazın. Hangi kariyer sizi tatmin eder? Çevrenizde nasıl insanların olmasını istersiniz? Nerede yaşamak istersiniz? Mümkün olduğu kadar büyük düşünün.

Hayallerinizi ve amaçlarınızı bir kasete kaydedin veya bir deftere yazın. Yazdıklarınızı her gün kontrol edin. Bunu yapmak yeni amaçlarınız için motive olmanızı sağlar.

Hayatın bir aritmetik işlemi olmadığını fark edin. Çocukken size anlatılanların tersine, dünyadaki kaynaklar sınırlı değildir. Biri kazandığında herkes kazanır. Birinin zaferi herkesin zaferidir. Bir yüzücü olimpiyatlarda rekor kırdığında bu başkalarına daha iyisini yapma ilhamı verir; bir genetik bilimcisi DNA’nın yeni sırlarını keşfettiğinde insanlığın gelişmesine bir katkıda bulunur; bu konudaki bilgimiz artar.

On yedinci yüzyılda yaşamış ünlü İngiliz şair John Donne’un dediği gibi, “Hiçbir insan kendi başına bir ada değildir; her insan kıtanın bir parçasıdır… Herhangi bir insanın ölümü benden de bir parça götürür çünkü ben insanlığın bir parçasıyım ve çanlar kimin için çalarsa çalsın aslında benim için çalıyor.”

Kuraldışı Dergi

Tags: arkadaş, başarı, başarısız, insan, kariyer, kişisel gelişim, manset

Category: İş Dünyası, Kariyer Rehberi, Kişisel Gelişim


Kaynak

Devamını Oku »

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Tanımadıklara Gülmek Benlik Göstergesi

Bir dahaki sefere sokağa çıkacağınız zaman tanımadığınız insanlara daha güler yüzlü olmayı düşünebilirsiniz. Bilim insanları, tanımadığımız kişilere gülümsemenin insanlar arasındaki bağı güçlendirdiğini, onları görmezden gelmenin ise anında olumsuz etkilere neden olduğunu yaptıkları deneyle kanıtladı.

Society for the Study of Motivation dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, sokakta tanımadığı insanların gülümseyerek selam verdiği kişiler, kimsenin suratına bakmadığı kişilere kıyasla kendilerini insanlara daha çok bağlı ve yakın hissediyor.

ABD’nin Indiana Üniversitesi’nde sosyal psikolog olan Eric Wesselmann, “Aforoz edilmek acı verici bir şey… Toplum içinde insanların dışlanması hoş bir şey değil” ifadesini kullandı.Bilim insanları, tanımadığı kimselerden güler yüzlü bir yaklaşım görmeyen insanların psikolojik bir acı çektiğini ancak bu acının fiziksel boyuta da genişleyebileceğine dikkat çekti. Geçmişte yapılan araştırmalar, yalnızlığın daha zayıf bir bağışıklık sistemine veya atardamarların sertleşmesine neden olduğunu göstermişti.

Laboratuvar ortamında yapılan deneyler, bir insanın kısa bir zaman için bile olsa (önemsiz bir bilgisayar oyunu oynanacağı zaman örneğin), dışlandığı zaman kendilerini kötü hissettiklerini ve bozuk bir ruh haline büründüklerini gösterdi.

Araştırmacıların elde ettiği önemli bulgu ise yalnız kalan insanların verdiği tepkinin evrimsel olduğu. Wesselmann, LiveScience’a yaptığı açıklamada, “İnsanlar sosyal hayvanlar ve grup içinde yaşamaya adapte oldular… Eğer hayatta kalmak için diğerlerine dayanıyorsanız ve o gruptan çıkarılırsanız, ölü gibi olursunuz” dedi.Wesselmann ve meslektaşları, insanların topluma kabul edilme veya dışlanmaya yönelik ipuçlarına dikkat ettiklerini öngörerek, bunu farkındalılığı ölçmek için bir deney yaptı. Kalabalık bir kampüsteki 239 yaya, bir deneyin içinde olduklarının farkına varmadan gözlemlendi. Araştırma ekibindeki insanlar, gözlemlenen kişilerin yanından geçerken ya gülümseyerek selam verdi, ya da denekleri görmezden geldi.  Araştırmacılar, yanlarından geçen kişilerin sanki havaya bakarmış gibi tepkisiz kaldıkları deneklerin sonraki hallerine odaklandı.Görmezden gelinen denekler, bu tecrübenin hemen ardından araştırmacıların uzattığı ankete maruz kaldı. Toplamda, yanlarından geçen insanlarla çok az etkileşimde bulunan veya onların farkına bile varmayan dört ayrı grup ankete katıldı. Katılımcılar, yanlarından geçenlerin bir araştırmada yer aldığını bilmiyordu.

Anketin sonuçları, yanlarından geçen insanların en ufak bir sıcaklık göstermemesinin, insanları anında etkilediğini gösterdi. Suratına bir kez bile bakılmayan insanlar, gülümseme olsun olmasın tanımadıklarından selam alanlara kıyasla, kendilerini toplumdan daha uzak gördüklerini belirtti. Yanından birisinin geçip geçmediğini fark etmeyenler ise diğer iki grubub arasında yer aldı.

Wesselmann, büyük şehirler, banliyöler ve kırsal alanlarda yaşayan insanların, içindeki yaşadıkları yerleşim birimi ve kültüre göre farklı selamlaşmalara sahip olduğunu belirtti. ABD’li araştırmacı, bu farklılıkların yaptıkları araştırmanın sonuçlarını etkileyebileceğini ancak “havaya bakarmış gibi görmezden gelmenin” neden olduğu etkinin her yerde aynı olduğunu belirtti.

Wesselmann ve meslektaşlarının yaptığı deneyin detayları, Şubat ayında Psychological Science dergisinde yer aldı.

Tags: ABD, benlik, bilim, Bilim insanları, Eric Wesselmann, gülümseme, Indiana Üniversitesi, manset, psikolog, psikolojik

Category: Mutluluk Sanatı, Psikoloji


Kaynak

Devamını Oku »

22 Temmuz 2013 Pazartesi

Başarının Sırrı Herzaman Çok Basittir: Sabır

Bir süre için çalışın, bir süre tahammül edin.

Her zaman inanın ve hiçbir zaman geri dönmeyin.

Çin Bambu ağacının yetişmesi,olumlu ısrar için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir:

…önce ağacın tohumu ekilir,sulanır ve gübrelenir. Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez. Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez.

Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.

Akla gelen ilk soru şudur: Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mı, Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?

Bu sorunun cevabı; Tabii ki beş yıldır. Büyük bir sabırla ve ısrarla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?…

***

“Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile Adam oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. işte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.” –  Jacob RIIS

Tags: Bambu Ağacı, başarı, manset, sabır

Category: Geliştiren Yazılar, Kişisel Gelişim


Kaynak

Devamını Oku »

21 Temmuz 2013 Pazar

Yüz Yogası Nedir? Nasıl Yapılır?

Botox?un yerini tamamen doğal bir güzellikyöntemi aldı. Yüz yogası, ağrısız, sızısız kırışıklarınızdan kurtulabilirsiniz. Yüz egzersizi olarak da adlandırılan ve son zamanlarda gözdeolan bu yöntem, yüzü sıkılaştırıyor ve yaşlılık belirtilerini ortadan kaldırıyor. Ameliyattan korkan kişiler yüz yogası ile yüz yıpranmalarının önüne geçebiliyorlar. Kasları harekete geçiren bu egzersiz, çok kısa sürede olumlu sonuçlarını gösteriyor. Güzelliğiniz için kozmetik ürünlerine çok yüksek meblağlar ödemenize gerek yok. Ya da botox yönteminin yol açtığı olumsuz durumları yaşamanıza ve acı çekmenize gerek yoktur. Yüz yogası ile genç bir yüzün tadını çıkartabilirsiniz.

Çevresel faktörler, yaşanan olaylar, tükettiğimiz besinler, cildi yaşlandırmakta ve yaşında getirmiş olduğu çizgiler, zamanla daha çok belirgin hale gelmektedir. Bu izleri silmek isteyenve genç kalmak isteyen çoğu bayan ya da erkek, kozmetiklere akın etmektedirler. Bu kimyasal ürünler kimi zaman ciltte olumsuz etkiler yaratabilmektedir. Botox yönteminde ise kişinin siması değişebilmekte ve mimik özgürlüğü sınırlanmaktadır.

Egzersiz yapmak vücuda nasıl olumlu etkiliyor ise yüz egzersizi de cildin daha hoş görünmesine katkı sağlar. Geçmişin izlerini silmeye yardımcı olur. Yüz kaslarını geliştirdiğinden, yüzünüz eskisinden daha çok sıkılaşmış olur ve bu sayede yaşınız kaç olursa olsun daha genç bir görünüme kavuşursunuz. İstediğiniz her yerde ve saatte yüz yogasını yapabilmek mümkündür. Her yaştan kişi bu yogayı çok kolay bir şekilde yapabilir. Yüzde oluşan bozuklukları gidermeye yarayan egzersiz, sarkmaları önler ve var olan sarkmaları giderebilmektedir. Gıdı sorununuz ortadan kalkacak ve mimikleriniz daha net bir hale dönüşecektir.

Yüz yogasının farklı hareketleri bulunmaktadır. Fakat bu hareketleri yaparken dikkat etmekte fayda vardır. Çünkü yüzünüzün diğer bölgelerinin de kırışmasına sebebiyet verebilir. Kaş ortasında ve yanaklarda oluşan çizgileri gidermek için ve gıdı, sarkmaları gidermek için değişik hareketler vardır. Bu hareketleri doğru bir şekilde tekrarladığınızda istediğiniz yüze kavuşabilirsiniz.

Sarkma ve gıdı sorununa engel olabilmek için, kaşık yardımına ihtiyacınız olacaktır. Kaşığı ağzınıza alınız ve yukarı bakarak alt dudağı öne çıkarınız. Aynı şekilde çeneyi de ön tarafa çıkık pozisyona getiriniz. Bu hareket bu bölgelerin sıkılaşmasını sağlayacak ve burada oluşan sorunları ortadan kaldıracaktır. Belli baştan sonra kendini gösteren kaş arası çizgisi için yapılması gereken hareket çok basittir. Sol elinizin orta parmağını kullanarak, bu çizgileri sona erdirebilirsiniz. Orta parmağınızı alnınıza bastırarak masaj yapınız ve yukarı hareketler ile aynı hizada bu işleme devam ediniz. Bu hareket üç dört defa yapılmalıdır. Kaşlarınızın düşük olduğunu düşünüyor ve bundan rahatsız oluyorsanız, çok basit bir hareketle bu durumu ortadan kaldırabilirsiniz. Ellerinizle kaşlarınızı iyice kavrayınız. Ve kırıştırmadan yukarı doğru itiniz. Ve bu esnada kaşlarınızı çatınız. Bu işlemi iki üç defa tekrarlayınız.

Dudak üstü kırışıklar için kalem objesine ihtiyaç vardır. Kalemi dudak ve burun arasında yuvarlayarak gezdiriniz. Göz kenarlarında oluşan çizgileri yok etmek için gözlerinizi açabildiğiniz yere kadar açınız. Ve başparmağınızı kırışıklıklarını üstüne bastırarak hareketleri tekrarlayınız. Bu hareketleri her gün düzenli bir şekilde tekrarlayınız. Ve bu hareketleri diğer bölgeleri kırışmayacak düzende yapmanızda fayda vardır.

Yazar: Elif Açıkgöz

Tags: egzersiz, manset, Yüz Yogası, Yüz Yogası Nedir?

Category: Geliştiren Yazılar, Kişisel Gelişim


Kaynak

Devamını Oku »

19 Temmuz 2013 Cuma

Matematik Çözümü Beyinde Saklı

Günlük faaliyetleriniz içinde basit matematiksel işlemlerin üstesinden gelmekte zorlanıyorsanız, elektroşok aradığınız çözüm olabilir.

Her beş insandan biri, restoranda vereceği bahşişin hesabını yapmak gibi günlük matematikte zorluk çekiyor. Eğer siz de basit matematik problemlerinde zorlanıyorsanız,  bilim insanları çözümü buldu.

İngiltere’nin Oxford Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, beyne gönderilen hafif ve ağrısız elektrik akımıyla, kişinin matematik performansının altı aya kadar arttırılabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, henüz bu yöntemin nasıl çalıştığını çözemedi, ancak yan etkilerinin olabileceği belirtildi.

Elektrik akımı göndererek beyindeki aktiviteyi etkilemek yeni bir yöntem değil. Elektroşok terapisi bu konuda en iyi bilinen yöntem olarak kabul ediliyor. Ancak  son yıllarda yapılan araştırmalar, beyindeki bazı bölgelere gönderilen elektrik akımının öğrenmeyle ilgili aktiviteyi hızlandırabileceğini gösterdi.

Huffingtonpost’un haberine göre Oxford Üniversitesi’nde sinirbilimci olan Roi Chen Kadosh, 2010 yılında beyne elektrik akımı göndererek insanların basit sayısal problemleri daha kolay yaptığını kanıtladı.

Bilimsel açıklaması tam olarak yapılmış olmasa da, elektroşok sayesinde beyindeki ‘nöron ateşlemesi’nin eşzamanlı gerçekleştiği ve beyni daha verimli çalıştırdığı düşünülüyor.

Current Biology dergisinde yayımlanan araştırmada, iki deney grubuna 5 gün boyunca günde 20 dakikalık deney uygulandı. Beyinlerine 1 miliamper elektrik akımı verilen denekler, dört günün ardından basit işlemleri 2 ila 5 kat daha hızlı yapmayı başardı.

Bilim insanları, matematik yeteneğinin geliştirilmesi için uygulanan beyin simülasyonlarına bir ilk oluşturan çalışma sayesinde, ileride matematikte problem yaşayan kişilere çözüm sunmayı hedefliyor.


Kaynak

Devamını Oku »

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Sıcak havalar, psikolojiyi olumsuz etkiliyor

Yaz aylarındaki sıcaklığın  stresi artırıcı bir etken olduğu ve kişilerin psikolojilerini olumsuz etkilediği belirtildi.

Denizli Devlet Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüsnü Menteşoğlu, aşırı sıcak havaların, beden sağlığı üzerinde olduğu kadar ruh sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olduğunu söyledi. Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Menteşoğlu, sıcak havalarda insanların daha çabuk sinirlendiğini açıkladı. Sıcağın toplum üzerindeki en yaygın etkisinin sıcak tahammülsüzlüğü denilen durum olduğunu belirten Dr.Menteşoğlu, şöyle konuştu: “Sıcaklar bir takım mekanizmalarla vücut içindeki ısıyı atamadığı için sinir sistemini olumsuz etkiler. Örneğin trafikte daha sinirli olunmasına, daha agresif davranılmasına neden olabilir. Kavgalar, yaralanma, darplar artabilir. Hatta sıcak cinneti dediğimiz kavga, yaralanma, intihar gibi eylemleri yapmaya yatkın kişilerin kendi aile fertlerine ve kendilerine zarar verebilir”

Sıcağın insanlar üzerindeki etkilerinin termal stres ve sıcak çarpması şeklinde isimlendirildiğini belirten Dr.Menteşoğlu, şunları söyledi: “Sıcak havanın ve yüksek nemin insanlar üzerindeki etkisine termal stres denir. Termal stres baş ağrısı, çabuk sinirlenme, bitkinlik, nefes darlığı, baş dönmesi, zihinsel yorgunluk, geç algılama ve bitkinlik olarak belirti verir. Termal stres artarsa sıcak çarpması denen ve ölümcül de olabilen durum ortaya çıkabilir. Sıcak çarpması ve termal stresi önlemek için dışarı çıkılması gereken hallerde, açık renkli, ince giysiler ve şapka kullanılmalıdır. Kaybedilen suyun yerine konulması, vücut sağlığı açısından büyük önem taşır. Özellikle bebekler ve çocuklar güneşe çıktıktan sonra değil, mutlaka güneşe çıkmadan önce de bol bol su içmelidir. Yağ ve şekeri azaltılmış, sebze ve meyve ağırlıklı hafif bir beslenme yapılmalıdır.”

Kaynak: Zaman

Tags: bitkinlik, manset, nefes darlığı, psikoloji, sıcak hava, sinirlenme, stres

Category: Psikoloji, Psikoloji Yazıları


Kaynak

Devamını Oku »

15 Temmuz 2013 Pazartesi

YÜKSELİŞ MEDİTASYONU

Gözlerinizi kapatın ve gevşeyin…her şey yolunda…güvendesiniz…Şimdi, Tanrısal Hücrenizin bulunduğu KALP çakranızdan, KALP Tapınağınıza doğru ilerleyin. Altın bir kapının aralandığını görün , derin nefes alın….farkındalığın iç boyutlarına açılan bu kapıyı imgeleyin…

Şimdi Kendinizi parlak ışık giysileri içinde görün…bu , sizin gerçek Ben’inizin parlayan özüdür. Kendinizi yükseklere …daha da yükseklere –Yaratılışın nadir Alemlerine…uçuşa geçerken imgeliyorsunuz, hissediyorsunuz…

Beşinci boyutta bir yerde duruyorsunuz – ve bu da –bu zamanda sizin için en mükemmel yer. Şimdi karşınızda Işık saçan , titreşen, Işık Piramidini görün. Hızla kapıya ilerliyor ve içeriye adım atıyorsunuz…Piramidin merkezinde yükseltilmiş bir platform görüyorsunuz. Onu çevreleyen bir çok kristal sandalyeyi fark ediyorsunuz….İhtiyacınız doğrultusunda bu sandalyeler çoğalacaktır.

Yükseltilmiş platformun merkezinden biraz uzakta bir havuz var …içinde de alev alev yanan MOR RENKLİ DÖNÜŞÜM ATEŞİ …Yanında ise parlak Beyaz Alev var. Piramidin zirvesinde asılı olan Büyük Kristal , bu alevi beslemektedir. Ateş, Yüce Yaratıcının SAF ÖZÜ ile beslenmekte ve Tanrısal Hediyeyi almak isteyenlere sunulmaktadır…

Şimdi, Mor Aleve gireceksiniz . Fiziksel bedeninizde , şifa bulabilmesini istediğiniz şeyleri düşünün….Yaşamınızda çözümlemek istediğiniz 3 şeyi düşünün….Sembolik olarak ellerinizde şekil aldıklarını görün…Şimdi yürüyün ve MOR Renkli Dönüşüm Ateşinin platformuna ilerleyin. Kendinize şu onaylamayı söyleyin :

“Seni daha yüksek bir varoluş haline dönüşmen için , kutsuyorum ve serbest bırakıyorum .” Öyle olsun ve Öyledir!

Şimdi Merkezdeki YARATICI Ateşe girin. Her şeyin kalbindeki Yaratılışın Saf Sevgi Özü olan ile , yıkandığınızı hissedin….Endişelenmeyin…Yolumuzda Kolayca ve Zerafetle ilerlemenize yardım edecek olan Yaşam Gücü/Sevgisi Işığından , tam miktarda alacaksınız. Varlığınızın çekirdeğinde derinden bildiğiniz en tatlı Sevgi ile aşılandığınızı hissedin….Şöyle onaylayın :
“ Ben artık içerebileceğim kadar çok Yaratıcı Işığı almaya hazırım. Tekrar ediyorum- aldığım hediyeyi herkesin ve kendimin en Yüksek hayrı için kullanacağım”. Öyle olsun ve Öyledir !

Şimdi CAN Ateşinden çıkın ve kristal sandalyelerden birine oturun. Ellerinize aldığınız ve MOR Ateşe girdiğiniz sorunlarınızın , şimdi yok olduğunu göreceksiniz..!

CAN’ın arınmış nefesini içinize çekin ve yavaşça nefesiniz ile kalbinizdeki Sevgiyi/Işığı verin…Bunu bir çok kez yapın…ve sonra, yeni SİZ, hediyenizi bütünleştirirken bir süre sessizce oturun…Bu kutsal yerde Yüksek Alemlerin varlıkları ile konuşmak için bir aracıya ihtiyacınız olmadığını bilin. Artık her bir varlıkla bağlantınız var…Bu kutsal yerde size kimin katılmasını istersiniz? Çağırın ve onlar gelip sizinle birlikte oturacaklardır. Onlara merak ettiklerinizi ve çözümlemede yardıma ihtiyacınız olan konuları açın…Ayrıca , hazır olduğunuzda , Varlığınızın diğer yüzlerini, size katılmaları için, çağırabilirsiniz … Şimdi biraz ara ve , size paylaşım fırsatı veriyorum…

Kusurlarınızın fazlasını- çok daha fazlasını Mor Ateşte bırakmayı öğrendikçe, daha fazla Yaratıcı Işığı alacaksınız ve Benliğinizin diğer yüzü ile daha fazla birleşmek için , yol yapacaksınız… CAN’ın bu dinamik hediyesini bütünleştirirken , yavaş yavaş bilincinizi tekrar kalp merkezine yöneltin. Kendinizi , tam bilinç haline geri getirirken derin derin nefes alıp verin….

Bu yere sık sık gelin. Daha fazla enerji yarattıkça , Piramidinize daha da fazlasını çekeceksiniz , ve o da daha gerçek olmaya başlayacaktır. Bu yeri ziyaret ettiğiniz her seferinde bu nadir enerjiden daha fazlasını fiziksel dünyaya getireceksiniz. Yaşadığınız yerde bir Yükseliş Kolonu inşa edeceksiniz…ve çabalarınız ile Sevgi/ Işık titreşimleri çevrenizde daha da uzağa yayılacaktır. Her biriniz komşu çevrenize , şehrinize, ve ülkenize yardım etmede aracılar olacaksınız.
Farkında olduğunuzdan çok daha güçlüsünüz…!

Şimdi nefesinize odaklanın…nefes alın ve nefes verin… ellerinizi,kollarınızı, omuzlarınızı, boynunuzu, bedeninizi, bacaklarınızı oynatın… ve hazır olduğunuzda gözlerinizi açın..


Kaynak

Devamını Oku »

12 Temmuz 2013 Cuma

Zeki Olmak Dikkati Güçlendiriyor

ABD’deki Rochester Üniversitesi’nden bilim adamları, insanı neyin zeki yaptığını anlamaya çalıştı.

“Current Biology” dergisinde yayımlanan araştırmada, bilim adamları, katılımcılara bazı kısa video görüntüleri izletti ve bu sırada bilgisayar ekranında hareket eden siyah ve beyaz çubukların yönünü belirlemelerini istedi.

Bazı görüntüler ekranın sadece merkezini kaplayacak kadar küçük, bazıları ise tümünü kaplayacak kadar büyüktü. Katılımcılardan çubukların sağa mı yoksa sola mı hareket ettiğini belirlemelerini isteyen bilim adamları, bu kişileri sabit zeka testine de tabi tuttu.

“Zeki kişiler”, küçük görüntüyü izlerken çubukların hareketlerini daha çabuk fark etti. Ancak görüntü büyüdüğünde “zekilerin”, hareketi belirlemekte daha yavaş kaldığı belirtildi.

IQ’su yüksek kişilerin geniş arka plandaki hareketleri algılamada yavaş kaldığını çünkü beyinlerinin gerekli olmayan bilgiyi filtreleyebildiğini vurgulayan bilim adamları, zekanın tek göstergesinin bu olmadığına dikkati çekerek, konuya ilişkin başka araştırmaların yapılması gerektiğini ifade etti.

 Kaynak: haber7

Tags: ABD, bilim adamları, haber, haber7, haberler, IQ, kişisel gelişim, Kişisel gelişim haberleri, konsantrasyon, manset, Rochester Üniversitesi, zeka, zeki

Category: Hafıza / Beyin, Kişisel Gelişim


Kaynak

Devamını Oku »

11 Temmuz 2013 Perşembe

25 MAYIS YAY-İKİZLER EKSENİNDE AY TUTULMASI…

25 MAYIS YAY-İKİZLER EKSENİNDE AY TUTULMASI…
Tutunduğun her neyse bırakma zamanı…Son raund
Hayallerini gerçekleştirmek için,Yükleri atma zamanı…
Ruhsal dönüştürücü neptün iş başında,tutulmayla gerçekleşecek sonlar yenilenme hareketini başlatacak…Değişkenlerde tutulma şart ve koşullar anda değişim gösterebilir.Duygusal patlama riski yüksek.Belirsizlik enerjisi içsel ve zihinsel karışıklık yaratabilir.Şartları zorlamamakta his ve sezgilere önem vermekte fayda var…
Ülkemiz açısından bakarsak, özellikle sosyal medya televizyon dünyasında süpekülasyonların artacağını,dışardan bakıldığında bölünüp parçalanacağımız konusunda haberlerin artacağını,güvenlik güçlerimiz askeriyeyle ilgili konularda yeni düzenlemelerin yapılacağını,tanınmış ünlü kişilerin ayaklarının kaydırılacağını söyleyebiliriz…(şahsi fikrim bize bir şey olmazzz)…
BURÇLAR ÜZERİNDE TUTULMANIN ETKİLERİ…
KOÇ : 3.ve 9.evlerinde tutulma gerçekleşiyor.12.evlerindeki neptün sağlığa dikkat çekiyor.Bağımlılığı olan koçlar için bağımlılıklarından kurtulma zamanı da diyebiliriz.Yoğun iletişim içinde olacaklar,yeni fikir ve projeleri aktifleştirmek için tutulma sonrası günleri değerlendirmelerinde fayda var.Yolculuklarla ilgili konularda sorun yaşayabilirler.Ateş enerjisi aktif hareket etme arzuları yüksek olacak,yakın ve sosyal çevreleriyle iletişimde sözlere dikkat…
BOĞA : 2.ve 8.evlerinde tutulma gerçekleşiyor.11.evlerindeki neptün de özellikle arkadaşlarıyla ilgili iş kıredi borç konularında onları uyarıyor.Maddi parasal konularda sorun ve problemler gündeme gelebilir.Riskli işlerden uzak durmakta fayda var.Sosyal iletişimde sözlere dikkat…
İKİZLER : 1. ve 7.evlerinde gerçekleşiyor tutulma.10.evlerindeki neptün sahnede olma,yaratıcılıklarını ortaya koyma konusunda ilham verecek ikizlere.İkili özel ilişkilerde sözlere dikkat.Belirsizlik enerjisi suçlama yaratabilir.İş ve kariyer konularında yeni fikir ve girişimlerini aktifleştirmeleri için uygun bir zaman değil,anda şartlar değişim gösterebilir.Duygu kontrolü şart bir kaç gün,yanılma riski yüksek…
YENGEÇ : 6.ve 12.evlerinde gerçekleşiyor tutulma.Çalışma koşullarında ve iş hayatlarında bir takım sorun ve problemler yaşayabilirler.Sosyal çevre ilişkilerinde iletişime dikkat.Seyahatlerle ilgili konularda karışıklıklar gündeme gelebilir.Bir kaç gün sağlığa da dikkat…
ASLAN : 5.ve 11.evlerinde gerçekleşiyor tutulma.Neptün de 8.evlerinde parasal konularda risk almamaları yerinde olur bir kaç gün,başkalarından gelecek maddi beklentileri gecikebilir.Aşk ve ilişkilerde hayal kırıklığı yaşayabilirler(aldatılma).Çocuklarla ilgili konularda da bir takım sorunlar çıkabilir,evden ayrılma kararı alabilirler.Özel ve sosyal ilişkilere dikkat.Ateş enerjisi yüksek agresyon yaratabilir…
BAŞAK : 4.ve 10.evlerinde tutulma gerçekleşiyor.Neptün de 7.evlerinde.İş aile ve özel ilişki konularında sınav.Bir başak olarak diyorum ki bermuda şeytan üçgeni.Aile zaman ayırmadığından şikayetçi,ilişki iş kariyer konularında baskıcı.Bu üçgende işimiz var bu tutulmada.Sakin olmakta olayları akışa göre değerlendirmekte fayda var.Hımm sözlere dikkat bir kaç gün,empati yapalım…
TERAZİ : 3.ve 9.evlerinde gerçekleşiyor tutulma.Neptün de 6.evden sesleniyor(çalış çabala tık yok:).Çalışma koşullarında belirsizlik enerjisi aktif şartları zorlamamakta fayda var.İletişime dikkat,özellikle yakın çevre ve sosyal ilişkilerde,yolculuklar eğitim tanıtma konularında karışıklıklar olabilir…
AKREP : 2.ve 8.evlerinde gerçekleşiyor tutulma.Parasal konulara dikkat.Riskli işlerden uzak durmakta fayda var bir kaç gün,kredi borç alma verme gibi.Neptün de 5.evlerinde aşk ve ilişkilerde spekülasyonlar çıkabilir.Yüzleşme…
YAY : 1.ve 7.evlerinde tutulma gerçekleşiyor.Aşk ilişkileri ve ortaklaşa işler konularında bir takım sorunlar yaşayabilirler.Belirsizlik enerjisi agresyonu tetkleyebilir.Sözlere dikkat bir kaç gün.Neptün de 4.evlerinde aşk ilişkileri aileye aile ilişkileri ilişkiye sorun yaratabilir…
OĞLAK : 6.ve 12 evlerin tutulma gerçekleşiyor .Güncel işler iş konularında stresler ortaya çıkabilir.Neptün de 3.evlerinde yakın çevre iletişimlerinde ifadede sözlere dikkat.Bir kaç gün sağlığa dikkat…
KOVA : 11.ve 5.evlerinde tutulma gerçekleşiyor.Neptünde 2.evlerinde.Sosyal arkadaşlar sanatsal tanıtım medyayla ilgili konularda ve aşk ilişkilerinde stresli bir kaç gün.Riaskli işler kredi borç alacak verecek konularına dikkat.Risk almamaları gereken bir dönem.Arkadaşlarıyla ilişkilerinde gerginlikler yaşayabilirler…
BALIK : 10.ve 4.evlerinde tutulma gerçekleşiyor.Aile iş konuları gündemlerinde olacak bu konularda sorun ve problemler ortaya çıkabilir.Neptün de 1.evlerinde hayallerini gerçekleştirmek için,plan ve projelerini tutulmadan sonraki günlerde aktifleştirebilirler.Belirsizlik enerjisi,bırakmak kaçmak uzaklaşmak yaratabilir,sözlere de dikkat…


Kaynak

Devamını Oku »

9 Temmuz 2013 Salı

Kendi Kendine Söz Ver!..

Aklının dinginliğini hiçbir şeyin bozmasına izin vermeyecek kadar güçlü olmaya,

Karşılaştığın herkesle sağlık, mutluluk ve başarıdan söz etmeye,

Tüm arkadaşlarının, kendilerini değerli hissetmelerini sağlamaya,

Her şeyin aydınlık yüzüne bakmaya ve iyimserliğinin gerçeğe dönüşmesine çabalamaya,

Yalnız en iyiyi düşünmeye, yalnız en iyi için çalışmaya ve en iyiyi beklemeye,

Başkalarının başarısından kendininki kadar coşku duymaya,

Geçmişin yanlışlarını unutmaya ve gelecekte daha büyük başarılara ulaşmak için var gücünle çalışmaya,

Her zaman neşeli bir yüz ifadesine sahip olup, selamladığın her canlı varlığa gülümsemeye,

Kendini geliştirmeye, başkalarını eleştirmeye zaman bırakmayacak kadar çok zaman vermeye,

Kaygılanmayacak kadar yüreği geniş, kızgınlığa kapılmayacak kadar yüce, bozguna uğramayacak kadar güçlü ve üzüntüye kapılmayacak kadar mutlu olmaya,

SÖZ VER!

Tags: başarı, başarı sözleri, duvar yazısı, güçlü, kendine, manset, mutluluk, sağlık, söz, zaman

Category: Kişisel Gelişim, Özgüven


Kaynak

Devamını Oku »

7 Temmuz 2013 Pazar

Suyun Gizli Mesajı – Masaru Emoto

“Suyun Gizli Mesajı, uluslararası üne sahip Japon araştırmacı Masaru Emoto’nun bütün dünyada büyük yankı uyandıran su kristalleri fotoğraflarını içeren sıra dışı kitabı. Su moleküllerinin düşüncelerimizden, duygularımızdan ve kullandığımız kelimelerden etkilendiğini bulgulayan Dr. Emoto, suyun, söylenen sözlere, hissedilen duygulara, gösterilen görüntülere ve dinletilen müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini birbirinden muhteşem su kristali fotoğraflarıyla gözler önüne seriyor. Hem dünyamız hem de bizler büyük ölçüde sudan oluştuğumuz için suyun mesajı hepimizin bireysel sağlığı, doğanın yenilenmesi ve dünya barışı açısından muazzam bir önem taşıyor.





Depremden hemen önce ve hemen sonra yeraltı sularından aldığı numunelerdeki kristal oluşumlarını inceleyen Dr. Emoto, bu verilerin biriktirilmesi durumunda, su kristali teknolojisinin depremleri önceden tespit etmekte kullanılabileceğini de ortaya koyuyor. “Yüzyıllar boyunca, insanlık, yeryüzünden sürekli çaldı ve her seferinde geride çok daha kirli bir dünya bıraktı. Ama şimdi su bizimle konuşuyor; su kristalleri aracılığıyla, bilmemiz gerekenleri bize söylüyor. Bugünden itibaren yepyeni bir tarih biçimlendirmeliyiz. Su, kendimize nasıl bir yön belirlediğimizi büyük bir dikkatle izliyor ve kayda geçiriyor. Benim tek arzum, suyun bütün insanlığa verdiği mesajın herkesçe duyulması ve özümsenmesi.” Kuraldışı
Sudaki dalgalanma değişimlerinin ölçümüyle ilgili araştırmalar yaparken, daha sonra su kristallerini keşfeden Japon bilim adamı Dr.Masaru Emato, ‘’Suyun Gizli Mesajı’’ adlı kitabında çektiği birbirinden muhteşem su kristali fotoğrafları eşliğinde suyun insanlığa mesajını anlatmış. Dr.Emato yaptığı çalışmada son derece uyumlu bir madde olan, fiziksel şekli kolayca bulunduğu ortama adapte olan suyun, çevreden aldığı enerji ve titreşimlerle moleküler şeklinin de değiştiğini göstermiş. İçinde su olan şişenin, üstüne yazılmış veya sözel söylenmiş olan sözcükler, düşünceler, suya çalınmış olan müzik veya oynatılmış film ile suyun moleküler yapısının değiştiğini çektiği fotoğraflarla ispat etmiş.
Dr.Emoto çevresel etkilerin suda yarattığı moleküler değişimi ortaya koymak için dünyanın değişik kaynaklarından ve değişik durumlarda alınan su örneklerini de incelemiş ve suyun kristalize şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklar keşfetmiş. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su çok güzel geometrik şekilleri olan kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerden alınmış kirli ve toksik su ve su borularında, depolarda bekletilen durgun su şekilsel bozukluk göstermiş.
Fotoğraflardaki dondurulmuş sulara, fotoğrafları çekilmeden önce ya sözel olarak ya da şişenin üstüne yazılarak resimlerin altındaki kelimeler yüklenilmiş. Suyun, kelimelerin manalarının enerjisini kopyalayıp, görüntü olarak verdiği yansımaların gerçekliği şaşırtıcı.
Bu kitapta özellikle vurgulanan ve altı çizilen konuları birkaç maddede özetlersek:
1) Su, bilgiyi kopyalama ve hafızada tutma becerisine sahiptir. Suyun bu özelliğini, yaşamsal değerini kavrayan ve kullanan alan Homeopatidir. Homeopatide maddeler ondalık ya da yüzdelik birimler olarak suyla seyreltilir. Bu kadar seyreltik bir solüsyonda maddenin kendisi yok denecek kadar azdır fakat nitelikleri suyun içinde mevcuttur. Hastalık belirtilerini ortadan kaldırmak için maddenin etkisi yerine, hastalığın bilgisini silmek için suya kopyalanan bilgi kullanılır. 1988 yılında, Fransız bilim adamı Dr. Jacques Benveniste, homeopatinin temel prensiplerini deneysel bir teste tabi tutmaya karar vermişti. Bir ilacı, klinik bakımdan hiçbir anlam ifade etmeyecek noktaya varana dek suyla seyreltmiş, ardından seyreltilmiş maddeyi hastasına vermiş ve sonuç olarak ilacı suyla seyreltilmiş halde alan hastalarla, seyreltilmemiş olarak kullanan hastalar arasında hiçbir fark gözlemlememişti. Seyreltilmiş ilaç seyreltilmemiş olanla aynı etkiyi yaratmıştı.
2) İnsan bedeninin %70’i sudan oluşur. Fiziksel açıdan baktığımızda aslında insan sudur. Dr.Emoto fotoğraflarıyla suyun, çevresindeki titreşim ve enerjiyi kolayca kopyaladığını açıkça ortaya koymuştu. Ruh halimizin, düşüncelerimizin, ağzımızdan çıkan kelimelerin, bedenimizin %70’ni oluşturan suda da benzer değişimler yaptığını düşünecek olursak, zihinsel durumumuzun bedenimizi nasıl doğrudan etkilediğini daha iyi anlayabiliriz. Gün içinde düşündüğümüz ve söylediğimiz her şey tüm hücrelerimizi etkiler, çünkü bedenimizdeki su bunların enerjisini kopyalayıp hücrelere dağıtır. Dolayısı ile biz bir bakıma düşündüğümüz ve konuştuğumuz şeyler oluruz ve bedenimizi de etkileriz. Düşündüklerimizin ve konuştuklarımızın kalitesinde yaşarız. Tüm hayatımız ve sağlığımız hücrelerimizde var olan, atalarımızdan aktarılan ve kendi geçmişimizden gelen, bedenimizdeki suda kayıtlıdır. “Ben hep hasta olurum.” dediğimizde içimizde dolaşan su o kaliteye bürünüp bunu hücrelere iletir. “Beni hasta ediyorsun, seni öldüreceğim” cümlesi yüklenilmiş olan suyun fotoğrafına tekrar bakarsanız bu gerçekliği açıkça görebilirsiniz.
3) Bütün evren bir titreşim halindedir ve her şey kendi frekansında titreşir. Yeryüzündeki benzersiz frekanslara aşırı derecede duyarlı olan, bütün frekansları duyabilen sadece sudur. Bu yüzden suya söylenen ya da yazı yoluyla iletilen sözler farklı kristaller oluşturur.
4) Öte yandan kelimeler eşsiz ve özgün titreşim frekanslarına sahiptir. İnsan şuurunun ve kelimelerinin enerjisi, su kristallerine biçim verecek kadar yoğundur; dolayısıyla sadece düşüncelerimiz, dinin ve felsefenin ötesinde, dünyayı şekillendirecek kadar büyük güce sahiptir.
5) Yaşadığımız bu kaos çağında, milyarlarca insana ışık tutabilecek tek çözüm yolu suyun mesajıdır. Hem dünyamız hem de bizler büyük ölçüde sudan oluştuğumuz için suyun mesajı hepimizin bireysel sağlığı, doğanın yenilenmesi ve dünya barışı açısından muazzam bir önem taşımaktadır. Suyun karşısında oturup içinizdeki sevgiyi ne zaman aktarsanız, dünyanın bir yerinde birinin yüreği sevgiyle ısınacaktır. Hiçbir yere gitmenize gerek yok.  Tam karşınızda duran su, yeryüzündeki bütün sularla bağlantı halindedir. Baktığınız su her yerdeki suyla rezonans içindedir ve sizin sevgi mesajınız dünyadaki bütün insanların yüreğine ulaşır. Dünya barışı için kararlı bir şekilde dua eden 350 kişinin kelimelerinin, birkaç saniye içinde tertemiz yaptığı  Biwa Gölü örneğindeki gibi, hayatımızı sevgi ve şükran duygularıyla doldurursak bu şuur bütün dünyada hüküm sürecek harikulade bir güç haline gelecektir. Suyun mesajı sevmek ve şükretmektir. Su kristallerinin bize anlatmaya çalıştığı da budur.
Derlemeyi Yapan
Dr. Ercan Zeydan Eriş
Kişisel Gelişim Uzmanı
Kaynak
Devamını Oku »

5 Temmuz 2013 Cuma

20 MAYIS HAFTASINA GENEL BAKIŞ…

20 MAYIS HAFTASINA GENEL BAKIŞ ..

Kişi aydınlık figürler imgeleyerek değil, karanlığın bilincine vararak aydınlanabilir. Ancak bahsi geçen ikinci yöntem tatsızdır ve bu nedenle tercih edilemez…C.G.Jung

Her şey zıttıyla vardır. Zıtlıklar gerçeği bulma konusunda olanak sağlar.Hiç bir şey aslında tamamen siyah beyaz değildir.Her iyiliğin içinde bir kötülük,her kötülüğün içinde bir iyilik vardır. Gecenin karanlığının dinlenmeye,gündüzün aydınlığının ise uyanmaya ve her işin görülmesine olanak sağladığı gibi…Sistemde zıtlık sürtüşme enerjisinin aktif olacağı bir haftadayız.Zıt enerjiler değişim,dönüşüm ve gelişim için olanak sağlar…
21 mayıs güneş ikizler burcuna giriyor.İletişim ve zihinsel konuların hız kazanacağı bir sürece giriyoruz.İkizler burcu değişken bir burçtur,öğrenme bilgi edinme ve bilgiyi paylaşmayla ilgilidir. Stelyum ikizler burcunda(bir çok planetin aynı evde konumlanması).Bu stelyum Bilgi alma öğrenme ve paylaşma konusunda heyecanlı meraklı ve hevesli olacağımızı ifade eder ..

21 mayıs Uranüs Plüton karesi de aktifleşiyor.Kare açılar sürtüşme enerjisi taşır aynı zamanda jenerasyon planetlerinin yaptığı bu kötücül diye nitelendirdiğimiz açılar engellenemez olayların açığa çıkacağını ve köklü değişim dönüşümün hayatın her alanında yaşanacağını ifade eder…Son dönemde içinde bulunduğumuz,Tüm dünya ve ülkemizi de meşgul eden konuların hız kazanacağını,barış süreciyle ilgili yeni anlaşma ve görüşmelerin devam edeceğini söyleyebiliriz. Stelyumun değişken ikizler burcunda olması bu süreçte bu konularla ilgili spekülasyonların da artacağını ifade ediyor…25 mayıs yay ikizler ekseninde ay tutulması ve dolunay gerçekleşiyor.Duygusal tepkilere açık olacağımız zamanlardayız.Aşırı bilgi kirliliği,yanlış anlama anlaşılma ve yanılma yanıltma riskimiz yüksek.İnternet basın sosyal medyada aşırı bilgi paylaşım iletişim sisteminde çökme yeni düzenlemeler getirebilir.Bilgi hırsızlığı hacker saldırılarında da artış yaşanabilir.İnternet üzerinden yapılan alışverişlerde dolandırılma riski de yüksek bu ara.Dikkat…

Tutulma nın etkileri ülkemiz açısından,eğitim,sağlık,istihtam konularında yeni düzenlemeler getirebilir.Asgari ucrete ve emekli maaşlarına zam gibi…
Tutulma anında ayın neptünle irtibatı keyif verici maddeler de artışı ve aşırı bilgi kirliliğinin neden olacağı zihinsel problemleri ortaya çıkarabilir.Psikolog ve terapistlerin yoğun çalışacakları bir dönemi de ifade eder…
Aynı zamanda ayın neptünle irtibatı yağışların çok olacağını ve yağışlara bağlı zararların ortaya çıkacağını da ifade eder…
Bu dönemde hayatınızda sorun yaratan ama görmezden geldiğiniz yada ertelediğiniz konuların aniden ortaya çıkması muhtemel.Hukuksal konular davalar ön planda olacak…
Cesareti geliştirmek için korkularla yüzleşmeler yaşanabilir.Uranüs koç burcunda değişim özden olacağını ifade eder.Kökten temizlik de diyebiliriz…
Aynı zamanda ülkemiz haritasında tutulma etkisi 6.ev konularından hayvanlarla ilgili konularda da kayıplar yaşanacağını,besin zehirlenmelerine karşıda dikkat etmemiz gerektiğini söyleyebiliriz.Kişisel bakım ve hijyene de önem vermemiz gereken bir süreçteyiz…
TÜM BURÇLARA : Çok hareketli ani şok şaşırtıcı etkilerin yüksek olacağı bu hafta değişen şart ve koşullara göre hareket etmelerini öneriyorum…
Sağlıklı keyifli haftalar herkese…


Kaynak

Devamını Oku »

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Kişisel Gelişim mi?


Soru 1: “Ki­şi­sel ge­li­şim” ifa­de­si, son yıl­la­rın mo­da tâbi­ri. Bu tâbi­rin kul­la­nıl­ma­dı­ğı bin­ler­ce yıl­lık ta­ri­hi­miz­de, in­san­lar ge­liş­me­miş bir ha­yat mı ya­şı­yor­du? Ya­ni son on yı­lın an­la­yı­şı, bir mânâda bin­ler­ce yı­lın bi­ri­ki­miy­le he­sap­laş­ma­ya mı kal­kı­yor?

Ce­vap 1: Bu so­ru­nun ce­va­bı ‘evet’ ola­maz. Tam ak­si­ne, es­ki dö­nem­ler­de, in­san­lar iç dün­ya­la­rı ile dış dün­ya­la­rı ara­sın­da iyi ve­ya kö­tü bir den­ge kur­muş ve bu­nu de­vam et­ti­re­rek ya­şı­yor­du. Bu­gün­kü Ba­tı, dış dün­ya­yı kon­trol et­me­de çok ba­şa­rı­lı ol­ma­sı­na rağ­men, in­sa­nın iç âle­mi­ni mânâ­da cid­di prob­lem­ler ya­şa­mak­ta­dır. Yç-dış den­ge­si in­san aley­hi­ne bo­zul­muş­tur. ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’ bu aç­ma­za Ba­tı kül­tür ve fel­se­fe­si­nin çö­züm ara­yı­şı ola­rak gö­rü­le­bi­lir. Ta­rih­te on­lar­ca me­de­ni­yet ku­rul­muş­tur. Her bi­ri­nin ken­di ka­bul­le­ri çer­çe­ve­sin­de in­sanî po­tan­si­yel­le­rin ger­çek­leş­me­si nok­ta­sın­da, buh­ran­lı dö­nem­le­ri ve zir­ve­ye çık­tı­ğı dö­nem­ler ol­muş­tur. Bi­zim me­de­ni­ye­ti­miz­de, ‘ki­şi­sel ge­li­şim’in he­def­le­di­ği in­san ti­po­lo­ji­le­riy­le kı­yas da­hi ka­bul et­me­ye­cek, ‘kâmil in­san’ ile Ah­met Ye­se­vi, Yu­nus, Mev­lâ­na çiz­gi­sin­de bir Ana­do­lu sen­te­zi olan, ba­rış ve ada­le­ti tem­sil et­miş ‘al­pe­ren’ mo­de­li var­dır. 1970’li yıl­lar­da, Ba­tı uy­gar­lı­ğı­nın, ken­di ta­rihî ge­li­şi­mi için­de ya­şa­dı­ğı prob­lem­le­re çö­züm ara­yış­la­rı­nın ifa­de edil­di­ği bir ka­nal olan ki­şi­sel ge­li­şim, in­sa­nın mâhi­ye­ti ve mut­lu­lu­ğu üze­ri­ne Ba­tı’da üre­ti­len aaa ve yak­la­şım­la­rın yol aç­tı­ğı çö­züm­süz­lük­le­ri gi­der­me­ye yö­ne­lik ara­yış­lar­la do­lu renk­li, çok fre­kans­lı ve ka­nal­lı bir ya­yın­cı­lık ve se­mi­ner sek­tö­rü hâli­ne gel­miş­tir. Ül­ke­mi­ze 1990’lı yıl­lar­da ge­len, 2000’li yıl­lar­da gün­de­me otu­rup ha­ya­tın her ala­nı­na hi­tap eden ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rü, geç­miş me­de­ni­yet­le­rin in­san an­la­yış­la­rıy­la he­sap­laş­mak­tan zi­ya­de, an­tik fel­se­fe ve inanç­la­rı har­man­la­ya­rak, kir­le­te­rek ser­best pa­zar eko­no­mi­si­nin çev­ri­min­de tü­ke­ten bir vak’adır.

An­cak gü­nü­müz­de Do­ğu ve Ba­tı’da su­lar tek ka­nal­dan ak­mı­yor; ge­liş­me­ler, tek yön­lü de­ğil, et­ki­le­şim­ler hâ­lin­de ger­çek­le­şi­yor. An­cak med­ya­nın fil­tre­si ve gün­dem oluş­tu­ru­cu te­si­ri se­be­biy­le bu ge­liş­me­le­rin çok azı gün­de­me ve po­pü­ler kül­tü­re ta­şı­na­bi­li­yor. ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rün­de de her şey zıd­dı­nı için­de bes­li­yor. Bir açı­dan ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ bir ara­yış­tır; in­sa­nın ken­di­ni ve kay­bet­ti­ği iç hu­zu­ru ara­yış yol­cu­lu­ğu… Ne var ki bu ara­yış, hâkim güç odak­la­rı ve ser­ma­ye­yi elin­de tu­tan çev­re­le­rin men­fa­at­le­ri doğ­rul­tu­sun­da kul­la­nı­lı­yor. ‘Ki­şi­sel ge­li­şi­m’in, iş ha­ya­tını, üre­timi ve sos­yal mü­na­se­bet­le­ri sür­dü­rü­le­bi­lir kıl­ma­da kul­la­nı­lan yön­le­ri de var.

Bu sa­ha­da üre­ti­len bil­gi, tek­nik ve yak­la­şım­lar, fark­lı ni­yet ve ba­kış­lar­la çe­şit­li he­def­ler is­ti­ka­me­tin­de kul­la­nıl­mak­ta­dır. Yer­yü­zün­de­ki de­ği­şik inanç, kül­tür ve fel­se­fe­ler, ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ adı al­tın­da, ken­di­le­ri­ni an­lat­mak­ta ve kül­tü­rel ya­yıl­ma­cı­lık po­li­ti­ka­la­rı­nı sür­dür­mek­te­dir.

Her boş­luk bir baş­ka şey­le dol­du­rul­du­ğu­na gö­re, in­san­la­rın dinî eği­tim­den, fel­se­fe eği­ti­min­den ve gü­zel sa­nat­lar ala­nın­da­ki eği­tim­ler­den uzak kal­ma­la­rı neticesinde içine düştükleri mânevî boşluk bir şe­kil­de dol­du­ru­la­cak­tı. Bu boş­lu­ğu bu­gün ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rü dol­dur­mak­ta­dır. Açar­sak: ‘ki­şi­sel ge­li­şim’, dinî eği­tim al­ma­mış ki­şi­le­rin, mâ­nevî ih­ti­yaç­la­rı­nı se­kü­ler for­mat ve dil­le kar­şı­la­ma­ya yö­ne­lik bir fonk­si­yon da gör­mek­te­dir. ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’; ‘Her şey gi­der.’, ‘Her şey alı­cı bul­du­ğun­da sa­tı­la­bi­li­yor­sa de­ğer­li­dir.’ an­la­yı­şıy­la, Do­ğu ve Ba­tı’nın in­sa­na dâ­ir bi­ri­kim­le­ri­ni ka­rış­tı­rıp, bir­kaç sa­at­lik tü­ke­ti­le­bi­lir for­mat­lar­da sun­mak­ta­dır. ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rü­nü, din­den uzak ye­ti­şen in­san­la­rın ma­nevî ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­mak için kul­la­nan­lar ol­du­ğu gi­bi, in­san­la­rın di­ne yö­ne­li­şi­ni en­gel­le­mek ve dinî bil­gi­le­ri­ni su­lan­dır­mak ga­ye­siy­le kul­la­nan­lar da var­dır. Se­mavî din­le­rin, bil­has­sa Yslâmi­yet’in du­ru­lu­ğu­nu boz­mak adı­na Uzak Do­ğu din­le­riy­le, an­tik inanç ve fel­se­fe­le­ri ka­rış­tı­ra­rak ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ eği­tim ve prog­ram­la­rı dü­zen­le­yen grup­lar da var­dır.

‘ Ki­şi­sel ge­li­şim ’­de gö­rü­len bir baş­ka olum­suz du­rum ise, ‘ego’nun şi­şi­ril­me­siy­le ge­li­şen sı­nır­sız üre­tim-tü­ke­tim ve eğ­len­ce an­la­yı­şı­nın teş­vik edil­me­si­dir. ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’ in­san­la­rın iyi üre­te­bil­me­le­ri için iyi tü­ket­me­le­ri; iyi tü­ke­te­bil­me­le­ri için de ken­di­le­ri­ni iyi mo­ti­ve et­me­le­ri man­tı­ğın­dan yo­la çı­ka­rak, üre­tim-tü­ke­tim zin­ci­ri­ni ge­liş­tir­me­yi he­def­ler. Bu­nun ya­nın­da, ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ tek­nik­le­ri­ni, ça­lı­şan­la­rı­nı mo­ti­ve et­mek, on­lar­dan da­ha çok ve­rim al­mak için kul­la­nan ki­şi ve grup­lar da var­dır. ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rü için­de akıp gi­den olum­lu ka­nal­lar­dan bi­ri, in­sa­nın öz­ne ol­du­ğu­nu, tü­ke­ti­le­cek bir nes­ne ol­ma­dı­ğı­nı vur­gu­la­yan, so­rum­lu­luk ve hak­la­rı­nı üst­len­me­ye da­vet eden ara­yış­tır. Çok öne çı­ka­rıl­ma­sa da, ‘ki­şi­sel ge­li­şi­m’in fer­din öne­mi­ne, so­rum­lu­lu­ğu­na, ka­bi­li­yet­le­ri­nin in­ki­şa­fı­na, ken­di­ni ta­nı­ma­sı­na kı­sa­ca­sı fer­din çi­çek aç­ma­sı­na ve­si­le ola­bi­le­cek po­tan­si­yel­le­ri ve uy­gu­la­ma­la­rı da var­dır. Ai­le içi prob­lem­le­rin çö­zü­mün­den, öğ­ren­ci­le­ri mo­ti­ve et­me­ye ka­dar, pek çok sa­ha­da ‘ki­şi­sel ge­li­şim’in olum­lu uy­gu­la­ma­la­rı göz ar­dı edi­le­mez. Yu­ka­rı­da bah­se­di­len olum­suz ve olum­lu yön­le­rin hep­si­ni top­tan red­det­me ye­ri­ne, iradî üm­mi­yet tav­rı ser­gi­le­ye­rek süz­me, sin­dir­me, inanç ve kül­tür de­ğer­le­ri­miz için­de yo­ğu­rup ren­gi­mi­zi ver­me ko­nu­sun­da gay­ret gös­ter­mek da­ha sağ­lık­lı bir çö­züm ola­cak­tır. Açık­ça vur­gu­la­mak ge­re­kir ki, böy­le çok ka­nal­lı ge­li­şen bir sek­tö­rün için­de doğ­ru­lar­la yan­lış­lar bir­lik­te şe­kil­len­di­ğin­den, uz­man ol­ma­yan ki­şi­le­rin iyi bir reh­ber­lik ve da­nış­man­lık hiz­me­ti al­ma­dan bu sek­tör­den sağ­lık­lı bes­len­me­si ve is­ti­fa­de­si zor­dur.

Soru 2: ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’ te­zi­nin kö­kü ne­re­ye da­ya­nı­yor? ‘Ki­şi­sel ge­li­şi­m’in, ta­ri­hi­miz­de, ge­le­ne­ği­miz­de ve kül­tü­rü­müz­de bir kar­şı­lı­ğı var mı­dır?

Ce­vap 2: ‘Ki­şi­sel ge­li­şi­m’in kök­le­ri az ön­ce bah­se­dil­di­ği gi­bi, Ba­tı’nın sa­na­yi­leş­me, bil­gi ça­ğı, mo­dern­leş­me, post­mo­der­ni­te gi­bi kav­ram­lar­la ifa­de edi­le­ge­len sos­yo-kül­tü­rel ge­liş­me­sin­de ya­şa­nan in­san kay­nak­lı prob­lem­le­re çö­züm bul­ma ara­yış­la­rı­na da­ya­nır. Bu, Ba­tı­lı­laş­ma­yı yo­ğun ya­şa­yan, ken­di inanç ve kül­tü­rü­ne ya­ban­cı­laş­mış top­lum­lar­da­ki fer­din her tür­lü prob­le­mi­ne ‘ça­re’ di­ye gös­te­ri­len bir sek­tör. ‘Ki­şi­sel ge­li­şi­m’in ge­liş­tir­me­yi he­def­le­di­ği in­san mo­de­li, Ba­tı dün­ya­sı­nın ek­sik, kısmî, par­ça­lı in­san ta­ri­fi­ne da­ya­lı­dır. Bi­zim inanç, kül­tür ve me­de­ni­yet dün­ya­mı­zın in­san an­la­yı­şıy­la ve te­mel ka­bul­le­riy­le ör­tüş­mez. Biz­de bü­tün­cül ve sis­tem­ci bir var­lık fel­se­fe­si­ne, in­san-kâinat ara­sın­da­ki çe­kir­dek-mey­ve mü­na­se­be­ti­ne da­ya­lı in­san an­la­yı­şı ‘kâmil in­san’ mo­de­liy­le zir­ve­dir ve ev­ren­sel­dir; baş­ka in­san mo­del­le­ri­ne ve ti­po­lo­ji­le­ri­ne ih­ti­yaç bı­rak­maz. ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rün­de in­dir­ge­me­ci bir ba­kış açı­sıy­la yak­la­şı­lan ve tü­ke­ti­len pek çok nes­ne ve hâdi­se­nin ger­çek de­rin­lik ve de­ğe­ri­ni, bi­zim inanç, kül­tür ve ir­fan dün­ya­mız­da bul­du­ğu­nu söy­le­ye­bi­li­riz.

Soru 3: ‘Ki­şi­sel ge­li­şi­m’in ‘Ya­ra­tı­cı’yı gör­mez­den gel­me’ tav­rı­nı na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz?

Ce­vap 3: Se­mavî din­le­rin me­sa­jı, ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rün­de do­la­şan te­ori ve yak­la­şım­lar­la, ba­kış açı­sı­na ve ni­ye­te gö­re ör­tü­şe­bi­lir de zıt­la­şa­bi­lir de. An­cak me­se­le­ye te­mel­den yak­la­şı­lır­sa, se­mavî din­le­rin ve ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rün­de­ki te­ori­le­rin in­sa­na ba­kış açı­la­rı­nın ve in­san mo­del­le­ri­nin fark­lı ol­du­ğu gö­rü­lür. Me­selâ ‘ki­şi­sel ge­li­şim’de ego­nun şi­şi­ril­me­si, ken­di he­sa­bı­na ça­lış­ma­sı ve ken­di­ni ger­çek­leş­tir­me­si öne çı­ka­rı­lır­ken, se­mavî din­ler­de ‘ego’ ve­ya ‘nefs-i em­ma­re’ in­sa­nın en bü­yük düş­ma­nı­dır. Ego­nun, ter­bi­ye­ye muh­taç bir ma­hi­ye­ti var­dır. Ego­nun şi­şi­ril­me­si de­ğil, ter­bi­ye edil­me­si, Yü­ce Ya­ra­tı­cı’nın emir ve is­tek­le­ri­ne uy­gun ha­re­ket et­ti­ril­me­si ge­re­kir. Bu açı­dan kri­tik me­se­le, bu sek­tör­de do­la­şan fi­kir ve tek­nik­le­ri, han­gi ni­yet doğ­rul­tu­sun­da han­gi mak­sat­la kul­lan­dı­ğı­nız­dır. Bun­la­rı ego he­sa­bı­na mı kul­la­nı­yor­su­nuz, yok­sa bun­lar­dan ego­nu­zu ta­nı­ma­ya, ter­bi­ye et­me­ye ve Ya­ra­tı­cı’nın gü­zel isim­le­ri­ne âyi­ne ol­ma adı­na mı fay­da­la­nı­yor­su­nuz? ‘Ki­şi­sel ge­li­şim’ in­sa­nın tut­ku­la­rı­na uy­ma­sı ve on­la­rı ger­çek­leş­tir­me­si doğ­rul­tu­sun­da eği­tim ve­rir, tek­nik­ler öğ­re­tir; in­sa­nı, far­kın­da ol­ma­dan ar­zu ve ih­ti­ras­la­rı­nın esi­ri yap­ma­ya ça­lı­şır. Se­mavî din­ler ise; in­sa­na tut­ku­la­rı­nı, ar­zu­la­rı­nı kon­trol al­tı­na al­ma­sı­nı, on­la­rı fa­zi­let­ler­le do­nat­ma­sı­nı öğ­re­te­rek ka­rak­ter­li in­san ol­ma yo­lu­nu gös­te­rir. Se­mavî din­ler, in­sa­nı ego­su­nun esi­ri ol­mak­tan kur­tul­ma­ya da­vet edip, fıt­ra­tın­da­ki şid­det­li ar­zu­la­rı âhi­ret he­sa­bı­na kul­lan­ma­yı tav­si­ye ve tâ­lim eder­ken; ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ in­sa­nın ego­su­nu tat­mi­nin öte­sin­de şi­şir­me­nin yol­la­rı­nı öğ­re­tir. Bu za­vi­ye­den, ‘ki­şi­sel ge­li­şi­m’in in­sa­na te­mel ba­kı­şı se­mavî din­le­rin­kin­den fark­lı­dır. An­cak sathî ve par­ça­lı ba­kı­lır­sa, her iki sa­ha­da pek çok şe­yin par­ça te­me­lin­de or­tak ve ben­zer ol­du­ğu gö­rü­le­bi­lir.

Soru 4: Top­lu­mun pek çok ke­si­min­de, NLP vs. söy­lem­li uy­gu­la­ma­la­ra bü­yük önem at­fe­dil­di­ği gö­rü­lü­yor. Bu­nun se­be­bi bu sa­hay­la alâkalı yo­ğun rek­lâm­lar mı­dır?

Ce­vap 4:‘Ki­şi­sel ge­li­şim’e olan il­gi­nin pek çok se­be­bi var­dır:

Bi­rin­ci­si; kül­tür, me­de­ni­yet ve ir­fan dün­ya­mı­zın te­mel kay­nak­la­rın­dan ya ha­be­ri­miz yok ve­ya ye­te­rin­ce bes­le­ne­me­me ve­ya on­la­rı de­rin­le­me­si­ne an­la­ya­ma­ma­nın sı­kın­tı­sı­nı ya­şı­yo­ruz. Ykin­ci­si; ken­di dün­ya­mı­zın te­mel eser­le­ri, ça­ğın ren­gi, ko­ku­su ve ta­dıy­la su­nu­la­ma­dı­ğın­dan, in­san­la­ra ca­zip gel­mi­yor ve ge­niş halk kit­le­le­ri­ne ula­şa­mı­yor. Üçün­cü­sü; ken­di de­ğer­le­ri­mi­ze kar­şı olan komp­lek­si­miz ve öz­gü­ven ek­sik­li­ği­miz. Bu­nun te­me­lin­de, Ba­tı’dan ge­len her şe­yin doğ­ru ve iyi ol­du­ğu­na dâ­ir ön ka­bul­le­rin ro­lü var. Dör­dün­cü­sü; sağ­lık­lı din eği­ti­miy­le mâ­nevî ih­ti­yaç­la­rı kar­şı­lan­ma­yan fert­le­rin bu boş­lu­ğu­nu, ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rü­nün dol­dur­ma­ya aday bir al­ter­na­tif ola­rak gö­rül­me­si ve bel­li çev­re­ler­ce des­tek­len­me­si­dir. Be­şin­ci­si; ‘ki­şi­sel ge­li­şim’, di­nin sos­yal ha­ya­ta ait de­ğer­le­ri­ni ve kat­kı­la­rı­nı mu­kad­des kay­nak­la­ra atıf­ta bu­lun­ma­dan ve in­sa­nın me­ta­fi­zikî ger­çek­lik­le bağ­la­rı­na de­ğin­me­den, in­sa­na ya­lan­cı, ge­çi­ci bir ba­şa­rı ve dün­yevî cen­net va­at et­me­si­dir. Al­tın­cı­sı; ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rü, ahlâkî sı­nır­la­rı ol­ma­yan sı­nır­sız güç ka­za­nı­mı ve de­va­mı için kül­tür­le­ri, inanç­la­rı, mâ­ne­viyâtı ve in­san­la­rın psi­ko­lo­jik, kül­tü­rel ve mâ­nevî ih­ti­yaç­la­rı­nı eko­no­mik pa­za­ra ta­şı­yıp, in­san­lı­ğa pa­zar­la­ma gi­bi bir fonk­si­yon üst­len­miş du­rum­da­dır. En teh­li­ke­li­si de, in­sa­nın mâ­nevî ve rû­hanî ih­ti­yaç­la­rı­nı tü­ke­ti­le­bi­lir bir me­ta hâli­ne dö­nüş­tür­me ris­ki ta­şı­ma­sı­dır. Ye­din­ci­si; Ba­tı’da aşı­rı mad­de­ci ve tü­ke­ti­me da­ya­lı ha­yat tar­zın­dan mut­lu ola­ma­yan zen­gin in­san­lar, Uzak Do­ğu fel­se­fe­le­rin­de iç hu­zu­ru ara­ma­ya baş­la­mış­lar­dır. ‘Her şey sa­tın alı­na­bi­lir.’ an­la­yı­şı doğ­rul­tu­sun­da, ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rün­de ve­ri­len öz­den ve iyi ni­yet­ten yok­sun, ta­ma­men dav­ra­nış ve netice odak­lı sa­tış-pa­zar­la­ma ve ile­ti­şim tek­nik­le­ri, in­san­la­rı al­dat­ma ve­ya ken­di­ni sa­vun­ma sa­na­tı­na dö­nüş­tü­rül­mek­te­dir. ?eh­vet ve şöh­ret üze­rin­den güç ka­zan­ma­nın yol­la­rı da ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rün­de ve­ri­len eği­tim­ler­le pro­fes­yo­nel bir ze­mi­ne ta­şın­mış­tır.

Son ola­rak, med­ya­tik rek­lâm ve pa­zar­la­may­la, ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ eği­tim­le­ri­nin in­sa­nı sık­ma­yan, eğ­len­di­re­rek bil­gi­len­di­ren ve ra­hat­la­tan for­mat­lar­da su­nul­ma­sı da, arz ve ta­le­bin art­ma­sı­na yol aç­mak­ta­dır.

Soru 5: Yn­sa­na; ‘Sen ya­par­sın.’, ‘Sen eder­sin.’, ‘Sen sü­per­sin.’, ‘Her şe­yin kay­na­ğı sen­sin.’ gi­bi yük­le­me­ler yap­mak, ilk etap­ta mo­ti­ve edi­ci gi­bi gö­rün­se de, bir sü­re son­ra in­sa­nı me­ga­lo­man yap­maz mı?

Ce­vap 5: El­bet­te böy­le bir risk var. Bu­gün psi­ki­yat­rik bo­zuk­luk­lar­da hız­lı bir ar­tış gö­rül­mek­te­dir. Dün­ya Sağ­lık Teş­ki­lâ­tı ve­ri­le­ri­ne gö­re önü­müz­de­ki 10 yıl için­de in­san­la­rın % 20’si psi­ki­yat­rik ra­hat­sız­lık­lar ya­şa­ya­cak­tır. Dep­res­yon, en­di­şe, pa­nik atak, nev­roz­lar da­ha da ar­ta­cak­tır. Hız­lı de­ği­şi­me ha­zır­lık­lı ol­ma­yan top­lum­lar­da, par­ça­lan­mış ki­şi­lik­ler, çok­lu ki­şi­lik­ler, pa­ra­no­yak­lar, nev­ro­tik­ler, sal­dır­gan tip­ler sık­lık­la göz­len­mek­te­dir. Psi­ko-hij­yen ola­rak ta­nım­la­nan, akıl ve ruh sağ­lı­ğı­nı ko­ru­yu­cu ted­bir­ler ve or­tam­lar, önü­müz­de­ki yıl­lar­da çok önem­li hâ­le ge­le­cek­tir. Bu­gün­kü prob­lem­le­rin te­me­lin­de; ego­ist, nar­sist, ma­zo­şist, şid­de­te yat­kın, he­do­nist ki­şi­le­rin hız­la ço­ğal­ma­sı ya­tı­yor. Bu nok­ta­da ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rün­de­ki ba­zı ka­nal­lar ve uy­gu­la­ma­lar, sis­te­ma­tik bi­çim­de ego­ist, nar­sist, imaj düş­kü­nü, şöh­ret has­ta­sı, ri­yakâr in­san ti­po­lo­ji­le­ri­nin ge­li­şi­mi­ni ve ya­yıl­ma­sı­nı teş­vik et­mek­te­dir. Psi­ki­yat­ri pro­fe­sö­rü mer­hum Ra­sim Ada­sal’ın ifa­de­le­riy­le pops­tar­lar, idol­ler, fut­bol ve mü­zik ilâhla­rı üre­ti­le­rek in­san­lı­ğın iç hu­zu­ru, iç ve dış dün­yay­la olan den­ge­si di­na­mit­len­mek­te­dir. Ka­ri­yer, imaj, şöh­ret ve pres­tij hır­sı­nın kö­rük­len­di­ği ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ eği­tim­le­ri ve se­mi­ner­le­rin­de aşı­rı uya­rı­lan in­san tut­ku­la­rı, ahlâkî de­ğer­ler­le kon­trol al­tı­na alı­na­maz­sa, in­san­la­rın akıl ve ruh sağ­lık­la­rı­nı ko­ru­ma­la­rı çok zor­la­şa­cak­tır. Bu­gün hız­lı de­ği­şim ge­çi­ren, kül­tür ve inanç de­ğer­le­ri­ne ya­ban­cı­laş­mış fert ve top­lum­lar­da, az ön­ce zik­ret­ti­ği­miz bir­çok psi­ki­yat­rik bo­zuk­lu­ğa şa­hit ola­bi­li­riz. Mad­de­yi, dış âle­mi bü­yük öl­çü­de ele ge­çi­ren Ba­tı, in­sa­nın iç âle­mi­ni keş­fe­de­me­miş; keş­fet­ti­ği şey­ler­de ise, sı­nır­lı ve ek­sik kal­mış­tır. Neticesinde Ba­tı in­sa­nı, za­af ve tut­ku­la­rı­nın esi­ri ola­rak, akıl ve ruh sağ­lı­ğı­nı hız­la kay­bet­mek­te; nar­sizm ve ego­izm ku­şat­ma­sı al­tın­da ağır dep­res­yon ge­çir­mek­te­dir. Ego­yu şi­şi­ren ve güç­len­di­ren ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ te­ori­le­ri ve uy­gu­la­ma­la­rı, in­san­lı­ğın dert­le­ri­ne der­man de­ğil, ak­si­ne ge­çi­ci sah­te çö­züm­ler üre­te­rek, dert­le­rin de­rin­leş­me­si­ne ve kro­nik­leş­me­si­ne yol aç­mak­ta­dır. Çö­züm, in­sa­nın had­di­ni bil­me­si, aciz­li­ği­ni an­la­ma­sı, vic­da­nı­nın se­si­ne uyan­ma­sı, kâmil, ka­rak­ter­li ve fa­zi­let­li in­san ol­ma yo­lun­da gay­ret gös­ter­me­si­dir. Ay­rı­ca in­san ru­hu­nu in­cel­ten, yu­mu­şa­tan ve on­da­ki po­tan­si­yel de­ğer­le­ri bes­le­yen üç te­mel fak­tör olan din, fel­se­fe ve gü­zel sa­nat­lar­dan çok yön­lü is­ti­fa­de edil­me­li­dir. Bir in­san, ru­hu şe­kil­len­di­ren bu üç fak­tör­den do­yu­ru­cu şe­kil­de na­si­bi­ni al­ma­lı ki, ken­din­de­ki po­tan­si­yel in­sanî de­ğer­le­ri in­şa ede­bil­sin.

Soru 6: Aşı­rı mo­ti­ve edil­miş in­san­la­rın, ya­şa­dık­la­rı ba­şa­rı­sız­lık­lar kar­şı­sın­da zâfi­yet gös­te­rip ha­yal kı­rık­lık­la­rı­na uğ­ra­ya­bi­le­cek­le­ri, hattâ ha­ya­ta bü­tün bü­tün kü­se­bi­le­cek­le­ri yö­nün­de de­ğer­len­dir­me­ler var. Bu­nu na­sıl yo­rum­lar­sı­nız?

Ce­vap 6: Evet doğ­ru­dur. Zîrâ in­san­lar fark­lı fark­lı­dır. Her­kes fark­lı po­tan­si­yel do­na­nım­lar­la ve kabiliyetlerle dün­ya­ya ge­lir. Ken­di­ni bi­lip ta­nı­ma­dan, in­sa­nın ken­di­si üze­rin­de rast­ge­le de­ne­me­ler yap­ma­sı in­sa­nı boş­lu­ğa da gö­tü­re­bi­lir. Bir ilâç, bir tav­si­ye ve re­çe­te her­kes­te ay­nı te­si­ri gös­ter­mez. Her­ke­se tek tip bir eği­tim ve ge­nel ge­çer re­çe­te­ler su­nan ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ ki­tap­la­rı, eği­tim ve se­mi­ner­le­ri her­kes­te fay­da­lı te­sir yap­maz. Fay­da­lı­lık an­cak in­san­la­rın mi­zaç, ki­şi­lik ve ka­bi­li­yet fark­lı­lık­la­rı dik­ka­te alı­na­rak, fer­de has ge­li­şim ve da­nış­man­lık hiz­met­le­ri ve­ri­lir­se or­ta­ya çı­kar. “Al şu ki­ta­bı oku, bü­tün dert­le­rin de­va bu­la­cak­tır!” gi­bi ge­nel ge­çer çö­züm­ler hem sağ­lık­lı, hem de do­yu­ru­cu de­ğil­dir. Ay­rı­ca in­sa­nın ken­di­ni ge­liş­tir­me­si, bir-iki ki­tap oku­mak­la, bir­kaç sa­at eği­tim al­mak­la ger­çek­leş­mez. Yn­sa­nın ken­di­ni ta­nı­ma­sı, ka­bi­li­yet­le­ri­ni in­ki­şaf et­tir­me­si, in­sanîleş­me­si uzun yıl­lar cehd ve gay­ret is­te­yen bir sü­reç­tir. Pi­ya­sa­da­ki ki­tap­la­rın ço­ğu, ge­nel-ge­çer tav­si­ye­le­ri Ba­tı­lı ör­nek­ler­le an­la­tan ve sathî ola­rak bil­gi­len­di­ren tür­den­dir. Me­selâ NLP tek­ni­ği ve hip­no­zun, bel­li mi­zaç ve fıt­rat­lar­da te­si­ri faz­lay­ken, ba­zı­la­rın­da az­dır. Bu açı­dan ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rü­nün tek­nik ve me­tot­la­rı, her­ke­se eşit de­re­ce­de fay­da­lı de­ğil­dir. Bir di­ğer önem­li hu­sus da, bu sek­tör­de öne çı­kan ki­şi­le­rin bir­ta­kım or­tak ki­şi­lik özel­lik­le­rin var ol­ma­sı­dır. Bu sek­tör­de dı­şa­dö­nük, ener­jik, ima­ja düş­kün, şöh­ret ol­ma­ya is­tek­li, tel­ki­ne açık, ken­di­ni bu­lun­du­ğu rol ve iş­le öz­deş­leş­ti­re­bi­len ki­şi­lik özel­lik­le­ri­ne sa­hip in­san­la­ra da­ha çok rast­lan­mak­ta­dır.

Soru 7: İt­hal sos­yal aaa ve yak­la­şım­lar, top­lu­mun dert­le­ri­ne ça­re ola­bi­lir mi?

Ce­vap 7: İt­hal sos­yal aaa ve yak­la­şım­la­rın fark­lı top­lum­la­rın dert­le­ri­ne ça­re olup ol­ma­ya­ca­ğı me­se­le­si, in­sa­nın sağ­lık­lı şe­kil­de va­ro­luş ve ya­rı­na ka­lış di­na­mik­le­ri­ni doğ­ru an­la­ma­ya bağ­lı ola­rak ce­vap­la­na­bi­lir. Yn­sanın hem ferdî hem de iç­ti­maî yö­nü var­dır. Yn­sa­n ge­ne­tik ve kül­tü­rel mi­ra­sı üze­rin­de var olup şe­kil­le­nir; kim­lik ka­za­nır ve bir iz bı­ra­ka­rak dün­ya­dan göç eder. Kül­tü­rün te­mel di­na­mik­le­ri; din, dil ve ge­le­nek­tir. Bu üç fak­tör, in­sa­nın şuu­ral­tı­nı, ben­li­ği­ni ve kim­li­ği­ni far­kın­da ol­ma­dan ve­ya far­kın­da ola­rak şe­kil­len­di­rir. Ben­lik ve kim­lik in­şa­sı, ye­rel ve ev­ren­sel yön­le­ri olan bir ol­gu ve sü­reç­tir. Yn­san­lar, ma­hallîden ev­ren­se­le, ev­ren­sel­den ye­re­le doğ­ru ben­lik ve kim­lik ge­li­şi­mi­ni bir­lik­te ya­pa­bi­lir­se, sağ­lık­lı bir va­ro­luş ser­gi­le­miş olur. Bu açı­dan, fert ve top­lum­lar da ken­di­le­ri­ne has özel­lik­ler ta­şır. Bir baş­ka top­lu­lu­ğun kül­tü­rel el­bi­se­si ay­nen kop­ya­la­na­maz. Fay­da­lı ve ge­rek­li gö­rül­dü­ğü tak­dir­de ba­zı kı­sım­la­rı ma­hallî de­ğer öl­çü­le­riy­le kay­naş­tı­rı­la­bi­lir. Ak­si tak­dir­de na­sıl do­ku uyuş­maz­lık­la­rı or­gan na­kil­le­rin­de cid­di komp­li­kas­yon­la­ra yol açı­yor­sa, kül­tü­rel do­ku uyuş­maz­lık­la­rı da, sağ­lık­sız kim­lik te­şek­kü­lü­ne yol açar. Gü­nü­müz­de bu kim­lik kri­zi ve şu­ur ya­ra­lan­ma­sı, po­pü­ler kül­tü­rün te­si­riy­le de­rin­den his­se­dil­mek­te­dir.

Soru 8: Bi­zi biz ya­pan de­ğer­ler gü­nü­müz­de kar­şı­laş­tı­ğı­mız prob­lem­le­rin üs­te­sin­den gel­me­mi­ze ye­ter mi?

Ce­vap 8: Teo­rik plânda ye­ter ve ar­tar. An­cak inanç ve kül­tü­rel mi­ra­sı­mı­zın zen­gin­li­ği­nin ve de­rin­li­ği­nin fark edil­me­si ve bu­nun ça­ğın uslûbuy­la ses­len­di­ril­me­si ge­re­kir. Tü­ke­ti­mi alış­kan­lık hâli­ne ge­tir­miş bir çağ­da ya­şı­yo­ruz. Tü­ke­ti­mi üre­ti­me, sey­ret­me­yi oku­ma­ya, va­ro­la­nı ak­tar­ma­yı dü­şün­ce üre­ti­mi­ne ter­cih et­me gi­bi alış­kan­lık­la­rı­mız var. Bun­lar­dan kur­tu­la­bi­lir­sek, Ga­za­li, Ab­dul­ka­di­r-i Gey­la­ni, Muh­yid­din-i Ara­bi, Ymâm Rab­banî, Yb­n-i Si­na ve Be­di­üz­za­man gi­bi yüz­ler­ce şah­si­ye­tin mi­ra­sı bi­ze ye­ter. Bilhassa ‘kişisel gelişim’ sektörünün nasıl değerlendirilip yorumlanacağı konusunda, Mevlâna Hazretleri’nin Mesnevisi, Bediüzzaman’ın eserleri başlı başına bir hazine ve bu perspektiften keşfedilip yorumlanmayı bekliyor. Eğer ço­cuk­la­rı­mı­za ve genç­le­ri­mi­ze; inanç, kül­tür ve ir­fan de­ğer­le­ri­mi­zi, ça­ğın an­la­yış, tat, ko­ku ve ren­giy­le ve­re­bi­lir­sek, ina­nı­yo­ruz ki, ül­ke­miz­de bir boş­luk­tan do­ğan ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ sek­tö­rü­ne olan ta­lep de aza­la­cak­tır. Bu­nun ya­nın­da olu­şa­cak olan ye­ni ta­lep­ler, öz kay­nak­la­rı­mız­dan kar­şı­la­na­cak ve de­ğer­ler dün­ya­mız­dan bes­le­nen, ‘ki­şi­sel ge­li­şi­min biz­ce­si’ or­ta­ya çı­ka­cak­tır. Bel­ki de o za­man bu­nun adı, ‘ki­şi­sel ge­li­şim’ de­ğil, ‘ben­li­ğin sır­la­rı­nı çöz­me­ye yol­cu­luk’ ola­cak­tır.

Kaynak: Sızıntı – Dr. Selim AYDIN

Gelen Aramalar: nihat hatipoglu cocuklarin sinavlarda basarili olmasi icin okunan dua,geliştiren yazılar ve sözler,kuran ezberlemenin kolay yolu Tags: başarı yazıları, kişisel gelişim, kişisel gelişim makale, kişisel gelişim yazıları, manset, ruhu geliştirme, sızıntı

Category: Geliştiren Yazılar, Kişisel Gelişim, Ruhsal Gelişim


Kaynak

Devamını Oku »

1 Temmuz 2013 Pazartesi

Pasif-Agresif Kişilik Bozukluğu (PAK) Nedir?

Gelişen teknolojinin getirdiği olumsuzluklar, yaşanan kötü olaylar, maddi manevi zorluklar, birçok psikolojik hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Toplumun birçoğunu kapsayan hastalıklar, yaşamı olumsuz etkilemektedir. Bunlardan bir tanesi de, Pasif-Agrasif kişilik bozukluğu vakası’dır. Her yaştan kişiyi etkisi altına alabilmektedir. Tıp dilinde kısaca PAK olarak nitelendirilmektedir. Oluşma nedenin temelinde çocukluk çağında yaşanan olaylardan kaynaklanabilmektedir. Küçük yaşlarda kendini savunamayan ve tepkisini dile getiremeyen bireylerin yaşadığı bir vaka türüdür. Ailesinin ilgisiz davranışları ile karşılaşan ve kararsız olan çocukların yaşadıklarının, dışa vurumu olarak da düşünülmektedir. Kendi içinde bu tür davranışlara kızgınlık duyar ve bunu sadece içine atar ve dile getiremez bu da çocuğun ilerleyen yaşlarda psikolojik sorunlar yaşamasına zemin oluşturur.

PAK vakasının en belirgin belirtisi, kişi istenen bir şey karşısında aşırı tepki ve engellemelerde bulunur. Sürekli negatif şeyler düşünür ve kendisine değer verilmediğini, sürekli arkasında işler karıştırıldığını düşünmesi ve yorgun, bitkin olması belli bir mevkice gelen insanları kıskanması imrenmesi hastalığın reaksiyonları arasında yer almaktadır. Sosyal, iş ya da özel hayatında hep haksızlığa uğradığını düşünür, hakkettiği değeri görmediğinden şikâyet eder ve yaşadığı ilişki, olayların sonucunda hayal kırıklığına uğrayacağını ya da kötü bir şeyler olacağına inanır. Bu duygulara sahip olduğu için dış dünyaya karşı negatiftir, soğuktur ve insanlardan kendini soyutlamaktadır. Arzu ettikleri şeyler gerçekleşmediği anda aniden sinirlenebilir, gücenebilir ve somurtkan tavırlar sergileyebilmektedir. Ve her lafa muhalefet olmak takındıkları davranışlar arasında yer almaktadır.

Pasif-Agresif kişilik bozukluğu hastalığını yaşayan kişiler sosyal ortama pek katılmak istemezler. Bu kişiler çok inatçı olurlar ve iş sektöründe performanslarının altında çaba gösterirler ve genellikle verimsizlerdir. Arkadaş çevresinde uyumlu değildir ve huysuz olurlar. Sonradan pişman olsalar da saldırgan ve sinirli tavırlarda bulunurlar. Yakınlarına aşırı bağımlılıkları vardır fakat bunu belli etmezler küskün olurlar ve karşı tarafın hep hatalı olduğunu düşünürler. Sorun çözmekten kaçınırlar ve reddedilme görüşlerinin kabul görmeyeceğini düşünüp geri planda kalmayı tercih ederler. Olumlu olan olaylar karşısında bile negatiflik ararlar. Otorite sahibi olan kişilere karşı ılımlı olamazlar.

Başlarına buyruk yaşamayı severler. Canları ne yapmak isterse onu yaparlar ve çevreden daha fazla ilgi ve saygı görmek isterler. Emir almaktan hoşlanmaz ve bunun karşısında agresif tavırlar sergilerler. Hiç bir şeyin istedikleri gibi gitmediğini ve her şeyin üst üste geldiğinden şikâyet ederler. İnsanlar tarafından kullanıldığını ve değer görmediğini düşünürler. Paylaşımda bulunmaktan çekinirler ve sırlarını en yakını ile bile paylaşmazlar. Bunun tehlikeli bir durum olduğuna inanırlar. İşlerini sürekli ertelerler ve başarılı olamazlar. Sorumluluk almaktan kaçınırlar. Otorite sahibi olan kişileri yadırgarlar, küçümserler. Çok bilmişlik, saldırganlık, ukalalık gibi davranışlarının yanında pişmanlık duygusunu da aynı anda karşındaki kişiye aktarırlar.

Bu tür kişiler bir hekime başvurmalarının en önemli nedeni insanları şikâyet etme eyleminde bulunma isteğindendir. Çoğu kişi hasta olduğunu kabul etmez ve karakterinin vermiş olduğu bir durum olarak görürler. Hekim hastayı inandırmakta zorluk çeker ve sorunun kökenini bulması için geçmişini araştırmaya ihtiyaç duyar. Tedavi süreci uzun bir dönemi kapsamaktadır. Hastalığın ilerleyen zamanlarda daha tehlikeli sorunlara yol açacağından hastanede gözetim altında tutulması gerekebilir. Yaptıklarının farkında olan ve tedavi olmak isteyen hastaların tedavi aşaması kolaydır ve kesin iyileşme sonuçları verebilir. Ama yaptığı davranışlarının nedeninin çevresindeki insanlardan kaynaklandığını düşünüyor, sorumluluk almıyor ve tedaviyi önemsemiyorsa uzun bir tedavi dönemini kapsayabilir. Tedavi süreci psikiyatriler desteği ile gerçekleşmektedir.

Yazar: Elif Acıkgöz/Bilgi Ustam

Tags: kişilik, Kişilik Bozukluğu, manset, Pasif-Agresif, Pasif-Agresif Kişilik Bozukluğu, psikoloji, Ruh Sağlığı

Category: Premium


Kaynak

Devamını Oku »

Etiketler

acı affetme Affetmek aile akıl Alglamada Anlatm Aramak ARINMA Aroma Astroloji Astrolojik Aynalar Bahar başkaları Bayram beden Beden dili Bedensiz BEREKET beyin Beyinde Beyni Beynin Beyniniz bilgi bilim bilimsel bilinci Bilincine bilinçaltı Bilmek birey Bitkisel bolluk BOLUK Burak cümle çekim dalga damla Davet Deerlerimizin degerli Deniz Depresyonun DERSLER Detoks Dikkat Dilek Disgrafi Disleksi düşünce Egoist egzersiz EGZERSZ ekmek eleştiri. öfke emsimizi enerji Enerjilerinin Epifiz Eruhunuzu evlilik evren fayda FAYDALANMAK FAYDALARI Felsefe fizik fiziksel Fregoli frekans garip GCJoseph Gcyle geçmiş Gelecek geliim gerçek GERDE gerilim Gidecek Gizemli gizli güven güzel harika Hasta hastalık Hastalklar Hayal Hayallerinizin hayat Hayata HAYIRLI Hikaye Hiperaktivite Hipnozu hissederim Holografik Hologram Hoşgörü hoşgörüsüzlük huzur huzurlu Illuminati ilâc ileti İletişim inanç insan insanlar Kabala Kadim kaos Karanlk kavga kelime Kelimeler Klasik korku Korkular KORUMA Korunma Kristaller kuantum Kuantum Fiziği kurallar Kyamet liste LKLERMZ madde Makbul MEKTUP Melek Merak Mevlana Mevlanann Mezar Mftolunun Moloküler mucize Mucizeleri MUTSUZ NAMASTE Nazar Nefret neşe Niyet ODAKLANMA Okuma Okyanus olacaksn olumlama olumlamas olumlu olumsuz para paralel Paranormal Patolojik Peeling Peinden pozitif POZTF Pratik PRATK PROGRAMLAMA Psikoloji psikolojik Quantum Düşünce Rahat RAHATSIZLIIMIZ refah Reformist Romantik ruh Ruhsal sağlık Sanat seniz sevgi sıkıntı sistem Sonsuz sorumsuzluk sorun sorunlar Stres Sufizm suyun şifa şükretme tabiat tedavi Tehlikeli teori Terapi tesadüf toplum Uymasn üzüntü zaman Zarar zeka zellikleri zenginlik zerine zihinsel